6 Temmuz 2018 Cuma

Ebû Zer el-Gıfârî’nin İslâm’dan Önce Namaz Kılması ve Müslüman Olması


Ebû Zer el-Gıfârî’nin İslâm’dan Önce Namaz Kılması ve Müslüman Olması


Cahiliye Araplarında namazın varlığına ilişkin delillerden biri, Ebû Zer el-Gıfârî’nin anlattıklarıdır. Onun,
-Resûlullah (sas) ile karşılaşmadan önce üç yıl namaz kıldım, dediği rivayet edilmiştir. Kendisine,
“Namazı kimin için yaptın, diye sorulunca,
-Allah için, cevabını vermiş;
-Pekiyi nereye yönelerek namaz kıldın, denilince,
-Rabbim beni nereye yöneltmiş idiyse oraya! Akşam vakti namaza başlıyor, gecenin sonuna kadar devam ediyordum. O zaman kendimi bir örtü gibi atıyor, güneş tepeme yükselinceye kadar öyle kalıyordum. Bir gün kardeşim Üneys bana,
-Mekke'de görülecek bir işim var. Benim işlerime göz-kulak ol, diyerek Mekke'ye gitti. Oraya varınca bana dönmekte gecikti. Nihayet gelince,
-Ne yaptın, dedim.

-Mekke'de senin dinden bir adama rastladım. Ancak kendisini Allah’ın gönderdiğini iddia ediyor, dedi.
-İnsanlar ne diyor, diye sordum.
-Ona şair, kâhin, sihirbaz diyorlar, dedi.
Üneys şairlerden biriydi.
-Pekâlâ, sen ne diyorsun, dedim.
-Ben kâhinlerin sözünü işittim, bilirim. Onunki kâhin sözü değil. Onun söylediklerini şiir çeşitlerine tatbik ettim. Hiçbirine uymuyor. Benden sonra kimse ona şiir diyemez. Vallahi o doğru sözlüdür, kâhinler ise hep yalancıdırlar, dedi.
Bu sözleri üzerine,
-Öyleyse sen de birkaç gün benim işlerime göz kulak ol. Bir de ben gidip göreyim, dedim.
Ebû Zer, sonraki gelişmeleri şöyle anlatır:
-Mekke'ye geldim. Halktan zayıf bir adam buldum. Ona,
-Şu sâbiî (sapık) dediğiniz adam nerede, diye sordum.
Adam, beni göstererek,
-Burada bir sâbiî var! Burada bir sâbiî var, diye bağırmaya başladı. Bunun üzerine Mekkeliler kesek ve kemiklerle üzerime hücum etti. Bayılarak yığılmış kalmışım. Kendime gelip kalktığım zaman kırmızı bir dikili taş gibiydim. Zemzem'e kadar gittim. Kanlarımı yıkadım, suyundan biraz içtim. Böylece otuz gün kaldım. Bu esnada zemzem suyundan başka hiçbir taam almadım. Buna rağmen şişmanladım ve karnımın kıvrımları arttı. Ciğerimde açlık hissi duymadım. Mekkeliler, ay ışığı olan bir gecede uyurken Beytullah'ı tavaf eden yoktu. Onlardan sadece iki kadın, İsâf ve Nâile’ye dua ediyordu. Tavafları sırasında yanıma yaklaşınca,
-Onları birbirlerine nikâhlayıverin bari, dedim. Onlar dualarından vazgeçmeyip, tavaflarını yaparken yanıma kadar geldiler. Bu sefer,
-Odun gibi kadın organı, dedim. Ancak kim olduğumu söylemedim. Kadınlar,
-Burada düşmanımız olan bir adam var, diye velvele kopararak gittiler. Tam o sırada kadınları Resûlullah (sas) ve Ebû Bekr, tepeden inerlerken karşılayıp,
-Ne oluyor, dediler. Kadınlar,
-Kâbe ile örtüsü arasında bir sâbiî var, dediler.
-Size ne dedi, diye sordular.
-Bize ağza alınmayacak sözler söyledi, dediler.
Resûlullah (sas) gelerek Hacerü’l-Esved'e istilamda bulundu ve arkadaşıyla birlikte Beytullah'ı tavaf etti. Sonra namaz kıldı. Namazını bitirince
-Ey Allah'ın Resûlü! Sana selam üzerine olsun,’ dedim. Onu İslâm selamıyla ilk selamlayan ben oldum. Bana,
-Selam ve Allah'ın rahmeti senin üzerine olsun, dedi. Sonra,
-Kimlerdensin, diye sordu.
-Gıfâr kabilesindenim, dedim. Bunun üzerine eliyle eğilerek parmaklarını alnına koydu. İçimden, ‘Galiba kendimi Gıfâr'a nispet etmemden hoşlanmadı.’ dedim. Elinden tutmak üzere ilerledim. Fakat arkadaşı bana engel oldu. Onu benden iyi biliyordu. Sonra başını kaldırıp,
-Buraya ne zaman geldin, diye sordu.
-Otuz gündür buradayım, dedim.
-Sana kim yiyecek verdi, dedi.
-Zemzen suyundan başka bir yiyeceğim olmadı. Şişmanladım bile… Öyle ki karnımın kıvrımları arttı. Ciğerimden açlık hissi de duymadım, dedim.
-Zemzem suyu mübarektir. O hakikaten besleyici bir gıdadır, dedi.
Ebû Bekr,
-Ey Allah'ın Resûlü! İzin verirsen bu geceki yiyeceğini ben ikram edeyim, dedi.
Resûlullah (sas) ve Ebû Bekr yürüdüler; ben de onlarla gittim. Ebû Bekr bir kapı açtı. Tâif kuru üzümünden benim için bir avuç çıkarmaya başladı. Bu, Mekke'de yediğim ilk yemekti. Orada bir süre kaldım. Sonra Resûlullah'a geldim. Bana,
-Ben hurmalıklı bir yere sevk edileceğim. Burasının Yesrib olduğu kanaatindeyim. Sen kavmine benden mesaj götür. Umarım, sayende Allah onları hayırla menfaatlendirecek ve onlar sebebiyle de sana sevap verecek, dedi.
Bundan sonra kardeşim Üneys'e geldim. Bana,
-Ne yaptın, diye sordu.
-Müslüman oldum ve tasdik ettim, dedim.
-Senin dinine karşı değilim. Ben de Müslüman oldum ve tasdik ettim, dedi.
Sonra kalkıp annemize gidip durumu ona anlattık. O da,
-Sizin dininize karşı değilim. Ben de Müslüman oldum ve tasdik ettim, dedi.
Sonra bineklerimize binip kavmimiz Gıfâr'a gittik. Resûlullah'ın (sas) mesajını onlara bildirdik. İlk anda yarısı Müslüman oldu. Eymâ b. Rahada el-Gıfârî Müslüman olanların imamlığını yapıyordu. O, onların lideriydi. Müslüman olmayanlar ise
-Resûlullah (sas) Medine'ye gelince Müslüman oluruz, dediler.
Derken Resûlullah (sas) Medine'ye geldi. O geri kalan yarı da Müslüman oldu. Bir müddet sonra Eslem kabilesi de gelerek,
-Ey Allah'ın Resûlü! Gıfârlılar bizim kardeşlerimizdir. Onların Müslüman oldukları şey üzere biz de Müslüman oluyoruz, dediler ve onlar da Müslüman oldular.
Resûlullah (sas),
-Gıfâr'a Allah mağfiretini bol kılsın. Eslem'i de Allah selamete kavuştursun, diyerek o iki kabileden memnuniyetini ifade etti.
[Müslim, “Fezâilu's-Sahâbe”, 132 (hadis no: 2473)]

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar