Ebû Ömer b. Dâvud
Sloganlar çok etkileyicidir. İyi bir
sloganın modern dünyada bir varlık kazanmaya kolaylıkla imkân verdiği tecrübe
edilmiştir. Bazı ticaret erbabının, sermayelerinin önemli bir kısmını reklama
ve tanıtıma ayırdıklarını gördüğümüzde şaşırıyoruz. Zira iyi bir tanıtım
olmadan bir ürünü satmanın imkânı olmadığını herkes kabul ediyor. Sloganlar
etkileyicidir ve bir anlamda ayartıcıdır. Sloganların insanları çarpma ve
etkileme gücü vardır. Yıllar önce -henüz uçak kullanımının bu kadar yaygın
olmadığı bir dönemde- Mardin’in ilçelerinden birisine ait bir otobüs firmasının
“Rakibimiz Türk Havayolları” şeklinde bir reklam sloganıyla karşılaştığımda
bununla konforu mu yoksa hızı mı kastettiklerini anlamamıştım. Hızı
kastediyorlarsa aynı zamanda trafik hız sınırlarını ihlal etmeleri ya da ihlale
yakın olmaları gerekirdi. Bu da aynı zamanda Türk Havayolları’nın taşımadığı
kadar risk üstlenmek anlamına geliyordu. Anlayacağınız durum oldukça karışıktı.
Ancak sloganın amacına ulaştığı anlaşılıyor, firmanın adını unutmama rağmen
slogan hala aklımda… Bir dönem insanların tekerleme gibi söylediği bir çakmak
reklamı sloganı vardı: Çakar çakmaz çakan çakmak. Çakmak çakıldığı zaman
çakması tabiatından olmalı ama tekerleme benzeri bir sloganla marka insanların
zihnine yerleştirilmişti.
Bir insanı kısa yoldan etkilemenin onu
yönlendirme amacı taşıdığı aşikârdır. Bilim, uzun vadeli ve yavaş bir dönüşüm
meydana getirir slogan ise kısa süreli manipüle edilmeye müsait bir dönüşüme
imkân verir.
Sloganlar, insanı yönlendirebilir
etkileyebilir; ancak ona bir derinlik kazandırmaz. Modern dünyanın tüketim
anlayışına uygun olarak sloganlarla insanları yönlendirmek ve onları maddi ve
manevi açıdan sömürmek modern bir etkileme yöntemiyse de tarihin en eski
dönemlerinden beri mevcut olmalıdır. Sloganlar, bir yönüyle riyanın en kestirme
araçlarıdır.
Eskiden kitap adları kısa akılda kalan,
etkileyici, kafiyeli, tekerleme gibi olmasına dikkat edilirdi. Birçok kitabın
adı kulağa şiir gibi gelirdi. Mesela bu isimlerden biri Tafdîlu’l-Kilâb ale
Kesîrin mimmen lebise’s-Siyâb [Köpeklerin elbise giyenlerden birçoğuna üstün
kılınması] şeklindedir. Ashâb’ın hayatını anlatan iki eser: İbn Abdilberr’in (ö. 463/1071) el-İstiʻâb
fî Maʻrifeti’l-Ashâb, İbn Hacer’in (ö. 852/1449) el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe.
Kâtib Çelebi’nin (ö. 1067/1657) eserinin adı da kulağa hoş geliyor: Keşfü’z-Zunûn
an Esâmi’l-Kütüb ve’l-Fünûn.
Günümüzde din dilinde de sloganların
önemli bir etkileme gücüne sahip olduklarına şahit oluyoruz. Aslında geçmişte
de ona benzer örneklerle karşılaşmaktayız. Yoğun bir anlamı kısa ve özlü
sözlerle ifade etmek her dönemde etkili olmuştur. Ancak sloganlar üzerinden bir
din anlatımının yönlendirici olması itibariyle tehlikeli olduğunu düşünmek
yanlış olmaz. Dinin sloganlarla değil din diliyle ve dini kavramlarla
anlatılması önem arz eder. Bu bakımdan slogan birçok açıdan tehlikelidir.
ebuomerbindavud@gmail.com
Anlaşılan o ki, fast foot denilen şey dini alanı da alabildiğine kuşatmış. Bir tarafta hamaset, bir tarafta bu, gel de salim bir kafa bul.
YanıtlaSilBugün özellikle ışid denilen terör örgütünün de kullandığı bir yöntemdir. Çünkü kelam fıkıh daha normatif çerçevede orta yaşlılara, tasavvuf daha ileri yaşlılara hitap ediyorsa selefilik gibi hareketler de ergen yaşlara hitap ediyor ve cesaret göstermenin, aksiyona geçmenin altı bu sloganlarla çiziliyor. Dikkat etmekte fayda var.
YanıtlaSil