24 Şubat 2017 Cuma

Ebû Ömer b. Dâvud Yazdı: Önyargı

Ebû Ömer b. Dâvûd
Yargıda bulunmak, insanın fıtrî bir özelliğidir. Bir çocuk dünyaya gözlerini açtıktan sonra gördüğü canlı ya da cansız varlıklar, işittiği sesler, hissettiği nesneler hakkında yargılarda bulunarak onları anlamaya çalışır. Ancak bilgi kaynakları çeşitlendikçe daha önceki yargılarını değiştirir. Çocukken görüş değiştirmek kolaydır. Bunu çocukların duygusal durumlarındaki hızlı değişiklikte gözlemleyebiliriz. Örneğin bir çocuk sizden nefret ettiğini söyledikten kısa bir süre sonra kendisine basit bir oyuncak hediye ettiğinizde sizi çok sevdiğini söyleyebilmektedir. Çok sevdiğini söylediği bir yemekten bir gün sonra nefret ettiğini gözlemleyebilirsiniz. Aslında çocuğun tavrı doğal olanıdır. Zira insanoğlu çocukluğundan itibaren yargılarını değiştire değiştire görüş sahibi olur. Görüş dediğimiz şey yargı haline gelmiş önyargılar değil midir?

Çocuklar ve gençler yargılarını daha kolay değiştirirken yaşı ilerlemiş insanların yargıları konusunda daha tutucu olduğu söylenebilir. Bunun sebeplerinden biri yaşlıların yanıldıklarını kabullenmede daha çok zorlanmalarıdır. Hz. Peygamber’in tebliğ faaliyetlerine muhatap olan insanlardan gençlerin yeni dine daha çok teveccüh göstermelerinin sebeplerinden biri budur.

İnsanın yıllarca mutlak doğru kabul ettiği yargılarının aslında yanlış olduğunu görmek kimseyi mutlu etmez herhalde. Böyle bir durumda çoğu insanın yanıldığını söylemek yerine tevil yoluna gittiği bir gerçek.

Sık sık duyduğumuz “Ben bunu daha önce söylemiştim.” sözleri kişinin yargılarında nasıl isabet ettiğini ifade eder. “Ben salak biriyim. Yıllarca bunun doğru olduğuna inanmışım.” diyen birisine pek rastlamayız.

Değişim kaçınılmazdır. Sadece görünümümüz değil, yargılarımız da değişir. İnsanların yargıları bazen çabuk, çoğu zaman da yıllara yayılmış olarak değişir ya da dönüşür. Hangimiz hayata çocukluk ya da gençlik yıllarındaki gibi bakıyor ki? Yine de bazı insanlar her şeye rağmen değişmediğini, yargılarının hakikat olduğunu iddia eder. Bunun için kendilerini rahatlatıcı açıklamalar bulmakta zorlanmazlar. Gençliğinde zengin birisinin temel ihtiyaçlarını giderdikten sonra bütün malını infak etmesi gerektiğini söyleyen birisinin yıllar sonra mal mülk sahibi olduğunda geçmişte söylediklerini hatırlatmamız onu kendisine getirir mi acaba? Zannetmem. Artık zekâtını verdiği helal kazancını harcamak onun en doğal hakkıdır. Bindiği lüks araba, güvenliği sebebiyle tercih edilmiştir. Oturduğu eve ödediği astronomik rakamlar konutun deprem güvenliği için gereklidir.

Aslında sahip olduğumuz düşünceler, başkaları hakkındaki kanaatlerimiz objektif ölçülere değil, bizim hayatta oluşturduğumuz yargılarımız dayanıyor. Yargılarımızın bir kısmı bilgiye dayanabilir, ancak yargımız bilgimiz kadardır. Ya da ne kadar bilgi, o kadar yargı…

İlk defa karşılaştığımız bir insan hakkında “gözüm tutmadı, iyi birisine benziyor, ondan hoşlanmadım, çok hoş biri” gibi yargılarımızın nasıl bir objektif kıstası olabilir ki? Bu yargılarımızın bir kısmında isabet etmiş olmamız, hepsinde isabetli görüş sahibi olduğumuz anlamına gelmez. Bazen kuş attığımız taşa değebilir.

Hayatın kendisi önyargıların test edilme sürecidir. Bazen isabet ettiğimiz olur, bazen de yanıldığımız… Ancak önyargının en kötüsü sabit fikirli olmaktır. Dediğim dedik, çaldığım düdük tavrı sıklıkla karşılaştığımız bir tavırdır.

ebuomerbindavud@gmail.com


0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar