1 Şubat 2017 Çarşamba

Ebû Ömer b. Dâvud Yazdı: Elçi


Ebû Ömer b. Dâvud
Bugün insanlar, Yüce Allah’ın son mesajını anlamaya ve hayatlarına hâkim kılmaya daha çok muhtaçtır. Zira insanoğlu, son asırlarda fıtratına aykırı işlere daha yoğun bir şekilde daldığı için büyük bir felakete doğru yuvarlanmaktadır. Uhrevi kaybın yanı sıra dünyevi yıkım da kaçınılmazdır. İçine düşülen çıkmazdan kurtulmanın yolu, Allah’ın mesajını doğru anlamak ve onu hayata geçirmekten geçer.

Son ilahî mesajı bize ileten Hz. Peygamber, Yüce Allah’ın vahyini en iyi şekilde anlama imkânına sahip olan insandır. Zira vahyin muhatabı olarak onun künhüne diğer insanlardan daha çok vakıftır. Allah’tan aldığı mesajı muhataplarına ileten sevgili peygamberimiz, aynı zamanda o mesajı hayata geçirerek insanlara örnek olmuştur. Bundan dolayı o, üsve-i hasenedir: “Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzab 33/21). Yaşantısıyla, ahlakıyla ve davranışlarıyla örnektir.

Hz. Muhammed’in nübüvvet sonrası hayatı, adeta ilahi mesajın uygulama sahasıdır. Ancak onun hayatı, güzel ahlaki örneklerle dolu olduğu için nübüvvet öncesi hayatından da alınacak güzel dersler vardır. Nitekim güzel ahlaki hasletleri, dürüst ve güvenilir olması, nübüvvet öncesinde de insanların dikkatini çekmesine vesile olmuştur. Bundan dolayı kendisine Muhammedü’l-Emin denmiştir.

Allah’ın Elçisi (s) Mekke’de vahye ilk muhatap olduğunda, önce kendisi yaşadığı tecrübeyi anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmıştır. Bunu anladığında o, aynı zamanda vahye iman etmiş bir mümin ve ilahi emir ve nehiylere muhatap olan bir Müslümandır. Din kardeşlerine ilahi mesajı iletirken, kuşkusuz en güzel örnekliği bizzat kendisi ortaya koymuştur. Böyle bir örneğe insanlık büyük ihtiyaç duymaktadır. Eğer bugün insanlık yeterince bunun farkında değilse, bunda hem Müslümanların Allah’ın Elçisi’nin bildirdiği ve bizzat hayatına yansıtarak örneklik ettiği ilahi mesajı doğru dürüst anlayıp hayata geçirememelerinden, hem de Hz. Peygamber’in insanlığa yanlış anlatılmasından kaynaklanmaktadır.

İslam tarihinin ilk dönemlerinden itibaren Hıristiyan din adamları, dindaşlarının İslam’a yönelmelerini engellemek için Hz. Peygamber’i ve getirdiği mesajı yanlış tanıtan karalamalara başlamışlar; hatta o günden bu güne yüzlerce kitap da yazmışlardır. İşte bugün Batı, Hz. Peygamber’i yanlış tanıyorsa bunda asırlara dayalı yanlış yönlendirmenin de önemli etkisi bulunmaktadır.

Hz. Peygamber’le münasebetimizi belirlerken Kur’an’ın merkezî bir ehemmiyete sahip olduğu açıktır. Kur’an Hz. Peygamber’i sevmeye ve ona itaat etmeye vurgu yapmaktadır. Kur’an’ın mesajı onun hayatını bilmenin önemini öne çıkarmaktadır. Bundan dolayı Hz. Peygamber’e ittiba, ilahî mesajın gereğidir. Bu itaat doğrudan doğruya inanca taalluk eden meselelerle ilgili olabildiği gibi itikadî olduğu hususu açık olmayan meselelerle ilgili de olabilir. Allah’ın Elçisine itaatin, onun döneminde yaşayan kişiler için taşıdığı anlam ile bizim açımızdan taşıdığı anlam arasında ince bir fark vardır. Hz. Peygamber döneminde yaşayan bir Müslüman için itaat konusu açık olduğu gibi, kişinin bunu Hz. Peygamber’e sorması ve kendisi için kapalı olan durumu vuzuha kavuşturması mümkündü. Bizim Hz. Peygamber’le doğrudan muhatap olma imkânımız bulunmadığı için aracıların bize ulaştırdığı bilgiyi araştırmak, sorgulamak ve ondan sonra değer oluşturmak durumundayız. Bizim imtihanımız ile Hz. Peygamber döneminde yaşayan Müslümanların imtihanı bu açıdan farklılık arz eder.

Son ilahî mesaj onun elçiliğiyle bize gelmiştir. İlahi mesajı nasıl anladığı ve nasıl tatbik ettiği önemlidir. Kuşkusuz Hz. Peygamber’in hayatı Müslümanların değer üretirken göz ardı edemeyecekleri örneklerle doldur. Ancak vahyi indiği bağlamdan kopardığımızda ortaya çıkan tablo, yeniden bir din algısı inşasından başka bir şey değildir.

Sonuç olarak günümüz Müslümanının Hz. Peygamber’in getirdiği mesajı doğru anlamaya ihtiyacı olduğu açıktır. Bunu, Allah Elçisi’nin uygulamasını öğrenerek daha kolay yapabilir. Ayrıca Müslümanların kişisel ve toplumsal hayatlarında Müslüman gibi yaşama yükümlülükleri olduğu gibi ilahi mesajı, ilahi murada uygun olarak anlatma görevleri vardır. İnsanlığın Peygamber’e olan ihtiyacı açıktır. İlahî mesajın anlaşılması için Müslümanların da ona ihtiyacı vardır. O, vahyin İlk muhatabı ve bildiricisi olarak örnek alınmalıdır. Bundan dolayı, başta Hz. Muhammed’in hayatının en önemli kaynağı olan Kur’an-ı Kerim olmak üzere siyer ve hadis kitaplarından Hz. Peygamber’in hayatı hakkında sağlıklı bilgiye ulaşmak için çaba harcamalıyız.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar