Ebû Ömer b. Dâvud
Bugün insanlar, Yüce
Allah’ın son mesajını anlamaya ve hayatlarına hâkim kılmaya daha çok muhtaçtır.
Zira insanoğlu, son asırlarda fıtratına aykırı işlere daha yoğun bir şekilde daldığı
için büyük bir felakete doğru yuvarlanmaktadır. Uhrevi kaybın yanı sıra dünyevi
yıkım da kaçınılmazdır. İçine düşülen çıkmazdan kurtulmanın yolu, Allah’ın
mesajını doğru anlamak ve onu hayata geçirmekten geçer.
Son ilahî mesajı bize ileten
Hz. Peygamber, Yüce Allah’ın vahyini en iyi şekilde anlama imkânına sahip olan
insandır. Zira vahyin muhatabı olarak onun künhüne diğer insanlardan daha çok vakıftır.
Allah’tan aldığı mesajı muhataplarına ileten sevgili peygamberimiz, aynı
zamanda o mesajı hayata geçirerek insanlara örnek olmuştur. Bundan dolayı o, üsve-i
hasenedir: “Andolsun ki, Resûlullah,
sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok
zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzab 33/21). Yaşantısıyla,
ahlakıyla ve davranışlarıyla örnektir.
Hz. Muhammed’in nübüvvet
sonrası hayatı, adeta ilahi mesajın uygulama sahasıdır. Ancak onun hayatı,
güzel ahlaki örneklerle dolu olduğu için nübüvvet öncesi hayatından da alınacak
güzel dersler vardır. Nitekim güzel ahlaki hasletleri, dürüst ve güvenilir
olması, nübüvvet öncesinde de insanların dikkatini çekmesine vesile olmuştur.
Bundan dolayı kendisine Muhammedü’l-Emin denmiştir.
Allah’ın Elçisi (s) Mekke’de
vahye ilk muhatap olduğunda, önce kendisi yaşadığı tecrübeyi anlamaya ve
anlamlandırmaya çalışmıştır. Bunu anladığında o, aynı zamanda vahye iman etmiş
bir mümin ve ilahi emir ve nehiylere muhatap olan bir Müslümandır. Din
kardeşlerine ilahi mesajı iletirken, kuşkusuz en güzel örnekliği bizzat kendisi
ortaya koymuştur. Böyle bir örneğe insanlık büyük ihtiyaç duymaktadır. Eğer
bugün insanlık yeterince bunun farkında değilse, bunda hem Müslümanların
Allah’ın Elçisi’nin bildirdiği ve bizzat hayatına yansıtarak örneklik ettiği
ilahi mesajı doğru dürüst anlayıp hayata geçirememelerinden, hem de Hz.
Peygamber’in insanlığa yanlış anlatılmasından kaynaklanmaktadır.
İslam tarihinin ilk
dönemlerinden itibaren Hıristiyan din adamları, dindaşlarının İslam’a
yönelmelerini engellemek için Hz. Peygamber’i ve getirdiği mesajı yanlış
tanıtan karalamalara başlamışlar; hatta o günden bu güne yüzlerce kitap da
yazmışlardır. İşte bugün Batı, Hz. Peygamber’i yanlış tanıyorsa bunda asırlara
dayalı yanlış yönlendirmenin de önemli etkisi bulunmaktadır.
Hz. Peygamber’le
münasebetimizi belirlerken Kur’an’ın merkezî bir ehemmiyete sahip olduğu
açıktır. Kur’an Hz. Peygamber’i sevmeye ve ona itaat etmeye vurgu yapmaktadır.
Kur’an’ın mesajı onun hayatını bilmenin önemini öne çıkarmaktadır. Bundan
dolayı Hz. Peygamber’e ittiba, ilahî mesajın gereğidir. Bu itaat doğrudan
doğruya inanca taalluk eden meselelerle ilgili olabildiği gibi itikadî olduğu
hususu açık olmayan meselelerle ilgili de olabilir. Allah’ın Elçisine itaatin,
onun döneminde yaşayan kişiler için taşıdığı anlam ile bizim açımızdan taşıdığı
anlam arasında ince bir fark vardır. Hz. Peygamber döneminde yaşayan bir
Müslüman için itaat konusu açık olduğu gibi, kişinin bunu Hz. Peygamber’e sorması
ve kendisi için kapalı olan durumu vuzuha kavuşturması mümkündü. Bizim Hz.
Peygamber’le doğrudan muhatap olma imkânımız bulunmadığı için aracıların bize
ulaştırdığı bilgiyi araştırmak, sorgulamak ve ondan sonra değer oluşturmak
durumundayız. Bizim imtihanımız ile Hz. Peygamber döneminde yaşayan
Müslümanların imtihanı bu açıdan farklılık arz eder.
Son ilahî mesaj onun
elçiliğiyle bize gelmiştir. İlahi mesajı nasıl anladığı ve nasıl tatbik ettiği
önemlidir. Kuşkusuz Hz. Peygamber’in hayatı Müslümanların değer üretirken göz
ardı edemeyecekleri örneklerle doldur. Ancak vahyi indiği bağlamdan
kopardığımızda ortaya çıkan tablo, yeniden bir din algısı inşasından başka bir
şey değildir.
Sonuç olarak günümüz
Müslümanının Hz. Peygamber’in getirdiği mesajı doğru anlamaya ihtiyacı olduğu
açıktır. Bunu, Allah Elçisi’nin uygulamasını öğrenerek daha kolay yapabilir.
Ayrıca Müslümanların kişisel ve toplumsal hayatlarında Müslüman gibi yaşama
yükümlülükleri olduğu gibi ilahi mesajı, ilahi murada uygun olarak anlatma
görevleri vardır. İnsanlığın Peygamber’e olan ihtiyacı açıktır. İlahî mesajın
anlaşılması için Müslümanların da ona ihtiyacı vardır. O, vahyin İlk muhatabı
ve bildiricisi olarak örnek alınmalıdır. Bundan dolayı, başta Hz. Muhammed’in
hayatının en önemli kaynağı olan Kur’an-ı Kerim olmak üzere siyer ve hadis
kitaplarından Hz. Peygamber’in hayatı hakkında sağlıklı bilgiye ulaşmak için
çaba harcamalıyız.
0 yorum:
Yorum Gönder