Ebû Ömer b. Dâvûd
Çocukluğumda merhum
babam, saat başlarında mutlaka -o dönemde- ajans [hatta yerli telaffuzla acans]
dedikleri haberleri radyodan dinler, gündemi takip etmeye çalışırdı.
Televizyonun henüz insanın hayatının iğfal etmediği yıllardı. Ayrıca ilçemizde
gazete bayii olmadığı için abone olduğu Tercüman Gazetesi’ni bir hafta, kış
aylarında iki haftalık gecikmeyle okumayı ihmal etmezdi. İmkânlar çerçevesinde
bir hafta sonra okuduğu gazete üzerinden dünyayı anlamaya çalışırdı. Dinlediği
ajansların ve okuduğu gazetelerin hayatında nasıl bir dönüşüme vesile olduğunu
bilmiyorum. Ancak siyaseti takip ettiğini, CHP’ye muhalif olduğunu ve bu
partiyi din karşıtı bir parti olarak algıladığını biliyorum. Acaba dinlediği
haberler ve okuduğu gazete mi onun bu görüşünü şekillendirmişti, yoksa sahip
olduğu görüşleri besleyecek kaynaklar mı arıyordu? Her insanın algı dünyası
için sorulabilecek bir soru…
Doğrusunu söylemek
gerekirse haberdar olduğumuz haberlerin büyük bir kısmını bilmemek, haberdar
olmamak bir konfor… Acaba uyandığımız andan, yatıncaya kadar karşılaştığımız
tabelalardan tutun da sosyal medyaya, televizyondan gazeteye bizi haber
bombardımanına tutan binlerce aracın bize kattığı değer ne? Koskocaman bir hiç!
Haksızlık etmeyelim.
Bilgi kirliliği, algı sapması, yalan-yanlış bilgiler, gereksiz bir sürü
ayrıntı. Kimin kimle yediği yemek beni neden ilgilendirsin ki? Bilmem kaçıncı
haftadır, evlilik programına çıkan falancanın bu hafta da taliplerini
beğenmemesi beni ne kadar ilgilendirir? Hatta devlet başkanının kararları? Bunları
bilmemin hayatımdaki faydaları ne? Evet, birkaç faydası olabilir bazı
öğrendiklerimizin… Ama emin olun ki bunları bilmesek çok daha mutlu olurduk. En
azından ben haberleri dinlemediğim dönemde zihnen rahatlamış hissediyorum
kendimi.
İlgili olanların
dışında çoğumuzu ilgilendirmeyen ayrıntılarla zihnimizi yoruyor,
yönlendiriliyoruz. Her an bir algı operasyonuna maruz kalıyoruz. Hem de kendi
isteğimizle, üstelik farkında olmadan… Peki, bu ulaşan haberler objektif mi?
Hiç sanmıyorum. Zira haberlerin çeşitli zihinlerin süzgecinden geçerek bize
ulaştığı bir gerçek. Bir de resmi süzgeçler var. Ama asıl vurgulanması gereken
Batı’nın süzgeci. Zira bütün haber ajanslarının bir şekilde Batı medyasıyla
ilişkisi var ya da Batı’nın iletişim araçlarını kullanmak zorundalar.
Sosyal medyayı ele
alalım. Batı’nın istemediği bir bilgiyi burada üretmek ve yaymak ne kadar
mümkün? Her an müdahaleye açık bir alandan söz ediyoruz. O halde haber
kaynaklarının süzülmüş haberlerine neden güveneyim?
Hikâye o ki, bir
papaz Kızılderili’ye Hristiyanlığı anlatmış. Konuşmasında “Tanrı’nın
dediklerini yapmazsan seni ateşe atar, cehennemde yanarsın.” demiş. Kızılderili
sormuş: “Peki bunları bilmeseydim Tanrı beni yine de cezalandırır mıydı?”
Papaz, “Hayır!” demiş; “Tanrı bilgisi olmayan insanları cezalandırmaz.” Bunun
üzerine Kızılderili kızgınlıkla, “O halde bunları bana neden anlattın be adam?”
diye çıkışmış.
En iyisi habersizlik…
15.02.2017
ebuomerbindavud@gmail.com
0 yorum:
Yorum Gönder