17 Ağustos 2020 Pazartesi

Bir Koruyucu Tıp Yöntemi: Ḳadḳadiçké

 

Prof. Dr. Adnan Demircan

Bu yazımın konusu olan Ḳadḳadiçké kelimesinin etimolojisi hakkında bir değerlendirme yapamayacağım. Bildiğim bir şey varsa çocukluğumuzda hoşumuza giden bir şey olduğuydu. Belki yemeğin sunulma şekliyle ilgili bir anlamı vardır. Arapça bir kelimenin yerel telaffuzu olması muhtemel olduğu gibi Kürtçe ya da Süryancadan gelmiş olması da ihtimal dâhilinde… Bilenlerin katkısına müteşekkir olacağız.

Kaynak: www.omerlim.com

Kelime anlamı bir yana, ritüeli ve sebebini anlatayım. Çocuk ölümlerinin yüksek olduğu yıllar… Doğan çocukların çoğu bir yaşına girmeden ölüyor. Tedavi imkânlarının oldukça kısıtlı olduğu, henüz birçok aşının bulunmadığı dönemden bahsediyorum.

Tedavi imkânlarının kısıtlı olması insanların çare aramadıkları anlamına gelmiyor. Eskiden beri geçmişten gelen birikime dayanarak çoğu geleneksel olan ilaçla tedavi yapıldığı gibi okuyarak tedavi de yaygın olarak var.

Genellikle ellerindeki imkânları kullandıkları halde sonuç alamayanlar, Allah’ın her şeye bir sebep yarattığı düşüncesiyle bunun da bir sebep olacağına inanarak bir hocaya ya da cinciye başvurmayı ihmal etmiyorlardı. Kuşkusuz insanlara yardımcı olmak için dua makamında okuyan, muska yazan iyi niyetlilerin yanında onların çaresizliğini istismar eden birçok sahtekâr vardı. öte yandan türbelerden medet uman insanlar, bazen kitabî inancı zorlayıcı işler yapıyorlardı.

İşin farkında olan Hocalar, muhtemelen çekindikleri için insanların dini inançlarını ve zaaflarını sömürenlere karşı tavır koyamıyorlardı. Düşük tondaki eleştirileri dahi tepkiyle karşılaşabiliyorlardı. Onlarla oturduğunuzda eleştirdikleri davranışları, bazen kendileri de yapmak zorunda kalıyorlardı.

Bahsettiğim dönemde ilçede eczane yok. Bakkallarda ağrı kesici olarak Gripin, yanık ve göz merhemi satılıyor. Sonraları her derde deva Aspirin satılmaya başladı.

İnsanlar içip faydalı gördüklerini söyledikleri haplardan birkaç tanesini ellerine geçen buruşmuş bir gazete kâğıdına sarıyor, komşularına veriyordu. Yıllar sonra petrol taşımacılığının geliştiği yıllarda şoförlere Irak’tan ilaç ısmarlandığı dahi oluyordu. Hem ucuz, hem de ülkemizde satılandan daha etkili olduğuna inanılıyordu bu ilaçların…

Yanığın domates salçasıyla (may ıfrınci) ya da diş macunuyla tedavi edildiğini anlatmak kolay değil… Yapılana tedavi denir mi onu da bilmiyorum. Belki de daha büyük hasarlara sebep olunuyordu. Kim bilir kaç çocuk, uygulanan tedaviden sonra hayatını göremeden sürdürmek zorunda kaldı ya da başka bir engelle yaşadı?

İşte bu ortamda doğan çocukların yaşaması için tasaddukta bulunmaya önemli bir koruma yöntemi olarak sık sıkı başvuruluyordu. Ḳadḳadiçké de bebeğin yaşaması için kan akıtma ve kesilen hayvanın etinin pişirilerek pilavla çocuklara ikram edilmesi şeklinde gerçekleştirilen bir tasadduktu.

İmkânı iyi olanlar bazen bir kuzu da kesebiliyorlardı, ancak genellikle Ḳadḳadiçké için bir horoz ya da tavuk kesiliyordu. Ailenin beslediği tavuklardan birisi kesilip haşlanır. Haşlanmış tavuğun suyuna ev yapımı şehriyeli (ış‘îreyé) bulgur pilavı (bırğıl) pişirilir. Tavuğun eti pilavın üzerine dizilir. Düz bir satıha, evin avlusuna ya da damına çıkarılır ve çocuklara seslenilir: “Ta‘av lı’l-Ḳadḳadiçké” [Ḳadḳadiçké yemeye gelin]. Zaten daha önce Ḳadḳadiçké’nin ne zaman yapılacağı duyurulmuştur.

Duyan çocuklar bu haberi hızlı bir şekilde kendi aralarında yayarlar. Ḳadḳadiçké yemek, törensel bir havada ve neşe içinde gerçekleşir. Genellikle dışarıda çökerek yenir Ḳadḳadiçké…

Ḳadḳadiçké yemeye gelen her çocuk, kendi kaşığını getirir. Usul böyledir. Kaşıklar pilava daldırılır, kısa sürede mensef denen bakırdan yapılmış geniş pilav tabağındaki pilav ve nefis tavuk etleri bitirilir.

Çocuklar Ḳadḳadiçké’yi bitirdikten sonra “Alla yıtḳabbel” [Allah kabul etsin] der ve kalkınca bir ağaç dalını yere saplarlar. Bu, adağın kabul edilmesi için niyaz anlamına gelen bir ritüeldir. Nereden geldiğini bilmiyorum, ama eski bir gelenek olduğu kuvvetle muhtemel…

Ḳadḳadiçké yemeyen çocuk bunları nereden bilecek?

Birçok şeyi yitirdiğimiz gibi bu güzellikler de tarihin derin sayfalarında kaybolup gitti.

 

1 yorum:

  1. Allah razı olsun sayın hocam. Unuttuklsrımızı hatırlatıp geçmişi yaşattın. Zevkle okudum.

    YanıtlaSil

Yazarlar