22 Ağustos 2020 Cumartesi

Ömerli’de Ölüm

 

Prof. Dr. Adnan Demircan

Doğum ve ölüm ritüelleri bütün kültürlerde önemlidir. Hem dünyaya geliş, hem de dünyadan ayrılış sürecinde icra edilen ritüellerin yanı sıra doğuma ve ölüme yüklediğimiz anlam da önemli… Özellikle ölüm, birçok bilinmeziyle dine sığınarak atlatmaya çalışılan, daha çok merak edilen ve açıklama istenen bir gerçeklik…

Geleneksel hayatın devam ettiği yerlerde insanlar ölümle çok erken yaşlarda tanışıyorlar. Çünkü insanlar evlerinde ailelerinin arasında ölüyorlar.

Çocukluğumda hemen her evde, özellikle de yaşlıların sandıklarında bir ya da birkaç kefen bulunurdu. Merhum babam manifaturacı olduğu için hem öldükten sonra yakınlarının kefenle meşgul olmaması ve kefen bulma sıkıntısı yaşamaması hem de ani vefatlar sebebiyle hazırlığı olmayanlara kefen satıyordu. Kefen için beyaz patiska ya da çepon (Amerikan bezi, kaput bezi) satıyorduk. Ama daha çok patiska… Pamuklu olan bu kumaş kefen için en çok kullanılan kumaştı. Aslında Hz. Peygamber’in ve ashabın uygulamalarında eski elbiselerin de kefen olarak kullanıldığına dair birçok rivayet var. Ancak kültürümüzde kefenin beyaz ve bu işe uygun bir kumaştan olması gerektiği kanaati yerleşmiş bir anlayıştır.

Her evde bir iki yaşlı, aileyle birlikte yaşarlar genellikle… Ayrı evlerde de otursalar çocukları, torunları ve diğer yakınları onlarla iç içedir. Bu sebeple hastalandıklarında hastalık sürecini ve eğer hak vaki olursa ölümü yaşamak ve gözlemlemek küçük yaşlarda karşılaşılan bir gerçek…

Ağır hastalık yaşayan kişi doktora gitse de hastalık dönemini hastanede geçirmesi pek mümkün olmazdı. Zaten ülkemizin imkânları da bunun için yeterli değildi. Bu sebeple hastalığı evde geçirmek bir anlamda tercihin ötesinde zorunluluktu. Ama “Bırakın hastane köşelerinde değil, evimde öleyim” isteği de çok yaygındı.

Yaşlıların ölümden bahsetmeleri ve ölümlerinden sonra onlar için yapılacak hayır hasenatla ilgili çocukları ve torunlarıyla konuşmaları çok sık rastlanan bir durumdu. Mesela Hoca’ya Kur’an okumayı öğrenmeye gidiyorsa ninesi, bir yakını ve hatta komşunun hanımı “Öldüğümde benim için bir hatim oku” der, çocuktan söz alırlardı.

Çok kişi vefattan sonra yapılacak infaklar için bir miktar para saklardı. Günümüz insanıyla karşılaştırdığımızda geçmişin insanı ölüme daha yakındı. Günümüz insanının gündeminde ölüm pek yok. En azından insanların çoğu için planlarında olan bir şey değil…

Ağır hastalık geçiren kişilerin ziyaret edilmeleri ve onlara sabır ve tevekkül telkini önemlidir. Hastalık ağırlaşmışsa kelime-i şehadeti söylemesini hatırlatmak ihmal edilmeyen bir durumdur. Hastanın başında Kur’an okumak ve vefatından sonra da okumak önemlidir.

Kişinin vefatı gece olmuşsa ve özel bir durum yoksa cenaze gündüz kaldırılır. Ölünün yıkanması için kazanlarda su kaynatılır. Vefat eden erkek ise bir hoca tarafından, yakınlarının da yardımıyla yıkanır. Kadın ise cenaze yıkama ve tekfin işinden anlayan bir kadın ve ölünün yakınları olan kadınlar tarafından yıkanır.

Ölü yıkama bazen evin içinde bazen de “yürüyüş yeri” anlamına gelen memşe (teras) denen yerde yapılır. Tabii ölü yıkamada herkes bulunmaz. İşin mahremiyet boyutu var çünkü… Buna dikkat edilir. Sekiz on yaşlarındayken yaşlı bir komşumuzun uzatıldığı teneşirde yıkandığını uzaktan görmüştüm.

Cenaze yıkandıktan ve kefenlendikten sonra cenaze namazının kılınması için evden çıkarılır. Cenaze namazı caminin avlusunda ya da mezarlığın içindeki musallada kılınır. Musalla mezarlık alanı içinde bu iş için hazırlanmış, üstü açık bir yerdir.

Ömerli’de cenaze namazı Şafii mezhebine göre kılınır. Şafiilerde cenaze namazı Hanefilerde olduğu gibi dört tekbirle kılınır. Ancak ilk tekbirden sonra Fatiha, ikinci tekbirden sonra Hz. Peygamber’e salavat (Allahümme salli-bârik duası), üçüncü tekbirden sonra ise ölü için dua okunur. Dördüncü tekbirden sonra selam verilir. Şafiiler tekbirler sırasında ellerini kulak hizalarına kadar kaldırırlar.

Cenaze namazı kılınan ölünün cenazesi, taşıma tahtasının üzerinde, düşmemesi için önlem alınarak omuzlarda götürülür. Ölüyü taşımak sevap addedilir.

Eskiden Ömerli’de iki mezarlık vardı. Daha sonra bir vatandaşın arazisini bağışlamasıyla üçüncü bir mezar yeri yapıldı. Mezarlıklarda her aileye ait bir yer bulunur. Bunun sınırlarının nasıl belirlendiğini bilmiyorum, ama aile mezarının sınırıyla ilgili bir ihtilaf olduğunu duymadım. Vefat eden kişinin aile mezarlığında yer bulunmayabilir. Özellikle Eski Mezarlık’ta yer sıkıntısı var. Bu durumda üzerinden zaman geçmiş eski bir mezar tekrar açılarak defin yapılır.

Ölen kişinin mezarı daha önce mezarlığa giden gençler tarafından bu işte maharet sahibi olan kişilerin nezaretinde ve onların da kazım işine yardım etmesiyle hazırlanmıştır. Bunu hayır işi gördükleri için özellikle mezar açmayı kendisine görev addeden insanlar var. Bu iş için herhangi bir para alınması söz konusu değil… Özellikle mezarın hazırlanmasıyla vefat eden kişinin birinci derecedeki yakınlarının uğraşmamalarına dikkat edilir.

Cenaze namazı kılınan ölü, omuzlarda taşınarak mezarına götürülür. Önceden açılan mezara defin işlemi gerçekleştirilir.

Ömerli’de mezar lahit usulü hazırlanır. Önce ölünün boyuna uygun bir uzunluk ve genişlikte, yaklaşık bir buçuk- iki metre derinliğinde bir çukur kazılır. Sonra çukurun dört bir yanına yaklaşık yarım metre yüksekliğinde bir duvar örülür. Bu duvar, ölünün mezara indirilmesinden sonra üzerine örtülecek ımṭabbaḳat (örtü taşları) denen düz ve büyükçe taşların yerleştirilebilmesi için önemlidir. Ölünün, yüzü kıbleye gelecek şekilde sağ yanı üzerine yatırılarak yerleştirilmesinden sonra bu iş için önceden hazırlanmış taşlarla mezar örtülür. Ardından küreklerle toprak atılarak mezar olduğu anlaşılacak şekilde toprak yükseltilir. Erkeklerin baş ve ayak tarafına, kadınların ise sadece baş tarafına şéhdé (şahide, mezar taşı) konur. Mezara giden kişi, herhangi bir açıklamaya gerek olmaksızın mezardakinin erkek mi kadın mı olduğunu buradan anlar.

Cenazenin mezara yakınları tarafından indirilmesi adettendir. Onların isteği veya izniyle başkaları da onlara yardımcı olabilir. Ölü bir kadın ise onu, kendisine nikâhı düşmeyen yakınları mezarına inerler.

Defin tamamlandıktan sonra hoca telkin okur. Ölüye hitaben İslam’ın inanç ilkelerinden ve sorgu meleklerine verilecek cevaplardan bahsedilir. Esasen bu telkin ölüye yapılsa da ders alması gerekenler dirilerdir. Ancak bunun farkında olan çok az insan vardır. Ayrıca definden sonra Yasin-i Şerif ve dua da okunur.

Ölünün cenaze namazına ve defnine katılmak önemlidir. Bunun için bu törenlere ilçede bulunan hemen herkes katılır. Özellikle vefat eden kişi sevilen biriyse ya da genç ise buna daha çok hassasiyet gösterilir.

Defin tamamlandıktan sonra ölünün yakınları mezarlıkta yan yana sıra halinde dizilir. Defne katılanlar tek tek onlarla tokalaşarak başsağlığı dileklerini iletirler. Ardından cenaze sahibinin evine gidilir.

Kadınların mezara gelmelerine ve defin işine katılmalarına pek izin verilmez. Çünkü kadınların ölü için ağıt yakması, dövünerek ve bağırıp çağırarak ağlaması ölüyü rahatsız eden bir davranış olarak görülür. Ayrıca da ayıplanır. Defin işi genellikle erkekler tarafından yapılır.

2 yorum:

  1. Allah sizden razı olsun sayın hocam. Sade ve akıcı bir üslupla çok güzel izah ettiniz. İbretlik tarihi bir yazı. Selamlar...

    YanıtlaSil
  2. Allah sizden razı olsun sayın hocam. Sade ve akıcı bir üslupla çok güzel izah ettiniz. İbretlik tarihi bir yazı. Selamlar...

    YanıtlaSil

Yazarlar