Devletlerin
temelleri adalet üzerine kuruludur. Adalet de hikmetin gücüyle gerçekleşen
erdemdir. Zulmün karşıtı olarak hak ve hukukun gerçekleşmesi adaletin
varlığıyla sağlama alınır.
Erkeklerin
ve kadınların, hakları ihlal edildiğinde, hikmetin şavkı adalet çağrısı yapar.
Adalet ve hukuk, hikmetin dilinde ayrı anlamlar kazanır. Âdil olan Hz. Davud,
zalim Calut’un iktidarını yerle bir etti. Mülkün yegâne sahibi Hâkimler Hâkimi,
Hz. Davud ve Hz. Süleyman’a hükümranlığını yeryüzünde hissettirmesi için,
onları, hikmetinden nasiplendirdi. Hikmet bu anlamda adaletin tecellisidir.
Hikmet,
Kadîm Kelam’da, İbrahimî geleneğin aşkın mesajları Kur’ân, Tevrat ve İncil’le
beraber anılmaktadır. “Hikmetli zikir” Kur’ân, ebedî ve son kitap olarak
insanoğluna hakikat ve erdemin ışıklarını kıyamete kadar saçmaya devam
edecektir.
Nefis
putlarını kırmak ve hidayet kanallarını açmak, hikmet anahtarının sırlı
dünyasında mahfuzdur. Anahtar çevrildiğinde, hikmet bilinmeyenlerin bilgisine
damlalar halinde düşer, insanoğlunun zihin dünyasında yer bulur.
Hz. Meryem’in bir tanesi Hz. İsa, Kutsal Ruh Cebrail’in kanatlarından damlayan
hikmet iksirinden beslenerek, Kâdir Olan Mevlâ’nın da güç ve kudretiyle
çocukluktan gençliğe kadar tüm zamanlarda, takipçilerine Hakk ve hakikati
anlattı, anlattı, anlattı… Anlatmakla yetinmeyerek, En Yüce Kudret’in izniyle
“çamurdan kuşlara” nefes verdi, doğuştan körlere renklerin ve şekillerin
dünyasını görmesi için şifâlar sundu, tenlerinden ayrılan cânları, aslî
vatanlarına geri götürdü. Hâsılı, hikmetin tezahürlerine vesile oldu.
Hz. İsa’ya ulaşan öğüt ve nasihatlerden meydana gelen hikmet kitabı, sapmalara
ve sapkınlara karşı koruyucu bir zırhtır. Yıkılmaz kalelerden daha sağlam,
girilmez mahzenlerden daha korunaklı, ulaşılamayan hazinelerden daha değerli
olan hikmet, zatından başka ilahlardan münezzeh Hakk Teâlâ’nın
bildirdikleridir. Nefsin ve şeytanın şerlerinden emin olmanın yolu,
hikmetlerden hâsıl olan erdemlerden geçer.
Duaların en güzellerinden biri, Yaratan’dan hikmetle birlikte ilim talebinde
bulunmaktır. Elbette bunlar, irfandan bağımsız ve uzak kalamazlar. Erdemli
olmanın formülü; ilim, hikmet ve irfanı, kendi gönül ve zihin dünyasında
harmanlayıp mayalandırmakta gizlidir.
Erdemli
toplumlar, ancak hikmetle inşa olurlar. Hidayet ve rahmet kapıları, hikmet
söyleyen kitapların aydınlığıyla açılır. Zira kapıların ardında öğüt ve nasihat
hazineleri bulunmaktadır. O kitap ki, bütün kitaplar onu anlamak için
yazılmıştır. İnsanlığa istikamet veren aşkın söz ve hitap, şükürle karşılık
bulur. Nitekim, Hz. Lokman’a hikmet şükretmesi için verilmedi mi?
Şükürler
içinde evlerde okunan ve zikredilen bu hikmet çiçekleri, huzur ve mutluluk
yayan enfes kokulardır. Onlardan dem alan nefisler, Rahman’ın ayetlerini
hatırlar.
Hâsılı,
Hz. Peygamber, Hz. İsa ve diğer kutlu elçiler, getirdikleri hikmeti gönderildikleri
toplumlarına anlatmışlar. İnsanlar ihtilaf ve fitne bataklığına, hırs ve
şehvetin azgınlığına düşmesin diye tarih boyunca uyarıcılar olmuşlardır. Bu
uyarıcılar, halklarını Allah’tan başkasına itaatten men etmek için, ikaz
vazifelerini her türlü zulüm ve işkenceye rağmen yapmaktan geri durmamışlardır.
Hakk’tan başka, onların en yakın rehberleri, hikmet ummanından devşirdikleri
inciler olmuştur.
[1] İstanbul Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi.
0 yorum:
Yorum Gönder