Geçmişte yaşayan birçok âlimin hayatı farklı özellikleri ve
yaşantılarıyla dikkat çekicidir. Tâbiînin büyük âimlerinden biri olan Mesrûk
(ö. 63/683 [?]) aslen Yemenli olup büyük tâbiîlerden ve muhadramûndandır. Hz.
Peygamber döneminde yaşamış olmasına rağmen bizzat onunla görüşmemiş olan
Müslümanlara muhadramûn denir.
Mensup olduğu Hemdân
kabilesinden bir grup İslâm fetihleri sırasında Kûfe’ye yerleşmişti. Kendisi
için Vâdiî nisbesi de bu kabilenin Vâdia koluyla ilgilidir. Annesi savaşçı
sahâbî Amr b. Ma‘dîkerib’in kız kardeşidir. Küçüklüğünde çalınıp daha sonra
bulunduğu için Mesrûk adını almıştır. Mesrûk “çalınan, çalınmış” anlamına
gelir.
Mesrûk Hz. Ömer’in yanına gelince Hz. Ömer ona sordu:
-Sen kimsin?
-Ben Mesrûk b. el-Ecda’ım.”
-el-Ecda şeytandır, sen Mesrûk b. Abdurrahman’sın.
Mesrûk bu diyalogtan sonra mektup yazarken “Mesrûk b.
Abdurrahman’dan…” diye yazmaya başladı.
Mesrûk’un alnında darbe izi vardı. Mesrûk, “Bu yara yüzümde
olmasaydı çok mutlu olurdum!” diyordu.
Mesrûk b. el-Ecda üç kardeşiyle beraber Kâdisiyye savaşına
katılmıştı. Bu kardeşleri Abdullah, Ebû Bekir ve el-Münteşir idi. Kardeşlerinin
üçü Kâdisiyye savaşında şehit oldular. Mesrûk ise yaralandı. Bir eli felç oldu.
Vücudunda bir yara oluşmuştu.
Hz. Ali’yle hiçbir savaşa katılmayan Mesrûk’a “Sen Ali’nin yanında
yer almakta ve onunla birlikte savaşlara katılmakta geç kaldın.” Denildiğinde
şöyle dedi:
-Size Allah’ı hatırlatırım. Sizler birbirinizi öldürmek için saflar
oluşturduğunuzda semadan bir kapı açılır. Gökyüzünden bir melek iner ve iki
safın arasında durup “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret
olması müstesna, mallarınızı, batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp
vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah sizi esirgeyecektir.”
(Nisâ 4/29) ayetini hatırlattığında bu sizin aranızda bir engel olmaz mı?
-Evet!
-Vallahi, Allah semadan bir kapı açtı ve Peygamber’inizin dili ile
bir melek gönderdi. Vallahi bu ayet Mushaflarda muhkem bir ayettir. Ve bu ayet
nesh edilmemiştir.
Anlatıldığına göre Mesrûk b. el-Ecda, Sıffîn’e gelip iki grup
arasında durdu ve şöyle dedi:
-Ey insanlar! Beni dinleyin. Semadan biri inip de “Allah
bulunduğunuz durumdan sizi nehyetmektedir.” derse sözünü duyup gözlerinizle
görmüş olsaydınız ona itaat edecek miydiniz?
-Evet!
-Vallahi, bu nidayı Cibrîl Muhammed’e indirmiştir ve bu nidası hala
devam etmektedir.
Bu sözlerinden sonra şu ayeti okudu:
“Ey iman edenler karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması
müstesna, mallarınızı, batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp
vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah sizi esirgeyecektir.”
(Nisâ 4/29)
Sonra da çekip gitti.
Mesrûk b. el-Ecda şöyle bir anısını anlatır: Müminlerin annesi Hz.
Âişe’nin yanına gittik. Hz. Âişe “Bu iki oğluma bal süzün. Önce balı tadın.
Eğer baldan şüpheleniyorsanız, tekrar üzerine bal dökün. Oruçlu olmasaydım ben
tadardım.” dedi. “Ey müminlerin annesi! Biz Oruçluyuz.” dedik. Hz. Âişe, “Neyin
orucu?” dedi. Biz, “Bugün oruç tuttuk. Eğer Ramazan ayı girmişse Ramazan’a
başlamış oluruz. Şayet girmemişse nafile orucu olur.” dedik. Âişe, “Oruç
insanlarla beraber başlar. Fıtr da insanlarla başlar. Kurban da insanlarla
başlar. Ben bu ayı oruçlu geçirmeye niyet ettim. Orucum Ramazana tesadüf etti.”
dedi.
Mesrûk tevekkül sahibi bir insandır. Günün birinde kalktığında Hanımı
Kumeyr yanına gelerek,
-Ey Âişe’nin babası! Bugün çocuklarının yemeği kalmadı, dedi.
Mesrûk gülümseyerek,
-Vallahi, Allah onların rızıklarını gönderecektir, dedi.
Mesrûk ve hanımı Fırat nehrinin kenarına giderlerdi. Buradan su
almaya gelen kimselere suyu çıkarmada yardım ederlerdi ve o insanlardan
aldıkları paraları sadaka olarak dağıtmayı severlerdi.
Mesrûk’un şöyle dediği rivayet edilir: Allah’tan korkmak en büyük
ilimdir. İnsanın kendisini beğenmesi en büyük cahilliktir.
Yine onun şöyle dediği rivayet edilir: İnsanın bazen uzlete çekilip
günahlarını hatırlaması ve bu günahları için Allah’tan mağfiret dilemesi
gerekir.
Bir dilenci dilenirken, “Ey dünyaya zâhid olanlar ve ey ahirete
rağbet edenler!” diyordu. Mesrûk bu sözlerinden dolayı ona bir şey vermekten
çekindi. Çünkü onlardan olmamaktan korktu. Mesrûk dilenciye “Dilenmeye devam
et! İyisi de günahkârı da sana verir.” dedi.
Mesrûk bir adamın işi için aracılık yaptı. Aracılık yaptığı adam
ona bir cariye hediye etmek isteyince Mesrûk buna çok kızdı. “Senin böyle
yapacağını bilseydim, bunu söz konusu yapmazdım ve yapmayacağım.” dedi.
Mesrûk kızını es-Sâib ile evlendirdi ve ondan 10.000 aldı. Mesrûk
10.000’i kendisine aldı ve es-Sâib’e “Hanımının çeyizini kendi cebinden yap.”
dedi. Mesrûk bu parayı mücahidler, miskinler ve mükâtebe köleler için harcadı.
Mesrûk b. el-Ecda bir yeğenini elinden tutup Kûfe’deki bir çöplüğün
üstüne çıkardı ve “Dünyayı size göstereyim mi? İnsanlar bu dünyayı yediler,
bitirdiler. Dünyayı giydiler, eskittiler. Ona bindiler ve onu
bitkinleştirdiler. Bu dünyada kanlarını akıttılar, haramlarını helal saydılar.
Bu dünyada akrabalarına sırt çevirdiler.” dedi.
Bir dönem kadılık yapan Mesrûk, kadılık yapmaktan dolayı maaş
almıyordu. Bir davayla ilgili hüküm verirken, “Adaleti yerine getirdiğime
inandığım zaman bu fiilimi Ribatlarda Allah yolunda bir senelik cihat etmeye
tercih ederim.” dedi.
Onun fetva verme konusunda Şüreyh’ten daha bilgiliydi. Şüreyh ise
kadılıkta Mesrûk’tan daha iyi idi. Şüreyh birçok konuda Mesrûk’a danışırdı.
Şakîk Mesrûk’la ilgili şöyle bir anısını anlatır: Silsile’de
Mesrûk’la beraber iki yıl kaldım. Mesrûk, sünneti uygulamak amacıyla
namazlarını ikişer rekât halinde kılardı. Mesrûk şöyle diyordu: “Bu yaptığım
işin beni ateşe götüreceğinden korktuğum kadar başka bir şeyden korkmadım. Bu
görevimi yaparken hiçbir kimseden bir dirhem ya da bir dinar almadım. Bir
Müslümana ya da bir ehl-i zimmeye zulüm yapmadım. Yalnız Resûlullah (s), Ebû
Bekir ve Ömer’in uygulamadığı bu uygulamayı kim benim boynuma attı bilmiyorum.”
dedi. Mesrûk’a, “Bu işi bırakmıştın. Neden ona geri döndün?” dedim. Mesrûk, “Bu
işe tekrar dönmeme Ziyâd, Şüreyh ve Şeytan sebep oldular. Bu işi bana öyle hoş
gösterdiler ki, bu tuzağın içine tekrar düştüm.” dedi.
Ölüm döşeğindeyken, “Allah’ım! Resûlullah (s), Ebû Bekir ve Ömer’in
sünneti olmayan bir işi yaparken ölmeyeyim. Vallahi, bu kılıcımdaki hariç,
dünyada ne bir altın ne de bir gümüş bıraktım. Bunlarla da bana kefen alın.”
dedi. Ancak bir rivayete göre Mesrûk ölmek üzereyken kefen parası yoktu.
“Kefenimin parasını ödünç alın. Yalnız ödüncü bir çiftçiden ya da sadaka kabul
edenden almayın. Ödüncü bir sürü sahibinden ya da onun ticaretini yapanlardan
alın.” dedi.
Mesrûk, 63 yılında öldü. Hz. Ömer, Hz. Ali, Abdullah, Habbâb b.
el-Eret, Übey b. Kaʻb, Abdullah b. Ömer, Hz. Âişe ve Ubeyd b. Umeyr’den hadis
rivayet etti.
Kaynaklar
İbn Saʿd, Ebû Abdullah Muhammed b. Saʿd b. Menî (ö. 230/845), et-Kitâbü’t-Tabakâti'l-Kübrâ,
VIII, thk. Ali Muhammed Ömer, Kahire 1421/2001 [Türkçe çevirisi: Siyer
Yayınları, İstanbul 2014].
Erul, Bünyamin, “Mesrûk b. Ecda”, DİA.
0 yorum:
Yorum Gönder