12 Mart 2017 Pazar

Tâbiîn Âlimlerinden Mesrûk

Prof. Dr. Adnan Demircan
Geçmişte yaşayan birçok âlimin hayatı farklı özellikleri ve yaşantılarıyla dikkat çekicidir. Tâbiînin büyük âimlerinden biri olan Mesrûk (ö. 63/683 [?]) aslen Yemenli olup büyük tâbiîlerden ve muhadramûndandır. Hz. Peygamber döneminde yaşamış olmasına rağmen bizzat onunla görüşmemiş olan Müslümanlara muhadramûn denir.
 Mensup olduğu Hemdân kabilesinden bir grup İslâm fetihleri sırasında Kûfe’ye yerleşmişti. Kendisi için Vâdiî nisbesi de bu kabilenin Vâdia koluyla ilgilidir. Annesi savaşçı sahâbî Amr b. Ma‘dîkerib’in kız kardeşidir. Küçüklüğünde çalınıp daha sonra bulunduğu için Mesrûk adını almıştır. Mesrûk “çalınan, çalınmış” anlamına gelir.

Mesrûk Hz. Ömer’in yanına gelince Hz. Ömer ona sordu:
-Sen kimsin?
-Ben Mesrûk b. el-Ecda’ım.”
-el-Ecda şeytandır, sen Mesrûk b. Abdurrahman’sın.
Mesrûk bu diyalogtan sonra mektup yazarken “Mesrûk b. Abdurrahman’dan…” diye yazmaya başladı.
Mesrûk’un alnında darbe izi vardı. Mesrûk, “Bu yara yüzümde olmasaydı çok mutlu olurdum!” diyordu.
Mesrûk b. el-Ecda üç kardeşiyle beraber Kâdisiyye savaşına katılmıştı. Bu kardeşleri Abdullah, Ebû Bekir ve el-Münteşir idi. Kardeşlerinin üçü Kâdisiyye savaşında şehit oldular. Mesrûk ise yaralandı. Bir eli felç oldu. Vücudunda bir yara oluşmuştu.
Hz. Ali’yle hiçbir savaşa katılmayan Mesrûk’a “Sen Ali’nin yanında yer almakta ve onunla birlikte savaşlara katılmakta geç kaldın.” Denildiğinde şöyle dedi:
-Size Allah’ı hatırlatırım. Sizler birbirinizi öldürmek için saflar oluşturduğunuzda semadan bir kapı açılır. Gökyüzünden bir melek iner ve iki safın arasında durup “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması müstesna, mallarınızı, batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah sizi esirgeyecektir.” (Nisâ 4/29) ayetini hatırlattığında bu sizin aranızda bir engel olmaz mı?
-Evet!
-Vallahi, Allah semadan bir kapı açtı ve Peygamber’inizin dili ile bir melek gönderdi. Vallahi bu ayet Mushaflarda muhkem bir ayettir. Ve bu ayet nesh edilmemiştir.
Anlatıldığına göre Mesrûk b. el-Ecda, Sıffîn’e gelip iki grup arasında durdu ve şöyle dedi:
-Ey insanlar! Beni dinleyin. Semadan biri inip de “Allah bulunduğunuz durumdan sizi nehyetmektedir.” derse sözünü duyup gözlerinizle görmüş olsaydınız ona itaat edecek miydiniz?
-Evet!
-Vallahi, bu nidayı Cibrîl Muhammed’e indirmiştir ve bu nidası hala devam etmektedir.
Bu sözlerinden sonra şu ayeti okudu:
Ey iman edenler karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması müstesna, mallarınızı, batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah sizi esirgeyecektir.” (Nisâ 4/29)
Sonra da çekip gitti.
Mesrûk b. el-Ecda şöyle bir anısını anlatır: Müminlerin annesi Hz. Âişe’nin yanına gittik. Hz. Âişe “Bu iki oğluma bal süzün. Önce balı tadın. Eğer baldan şüpheleniyorsanız, tekrar üzerine bal dökün. Oruçlu olmasaydım ben tadardım.” dedi. “Ey müminlerin annesi! Biz Oruçluyuz.” dedik. Hz. Âişe, “Neyin orucu?” dedi. Biz, “Bugün oruç tuttuk. Eğer Ramazan ayı girmişse Ramazan’a başlamış oluruz. Şayet girmemişse nafile orucu olur.” dedik. Âişe, “Oruç insanlarla beraber başlar. Fıtr da insanlarla başlar. Kurban da insanlarla başlar. Ben bu ayı oruçlu geçirmeye niyet ettim. Orucum Ramazana tesadüf etti.” dedi.
Mesrûk tevekkül sahibi bir insandır. Günün birinde kalktığında Hanımı Kumeyr yanına gelerek,
-Ey Âişe’nin babası! Bugün çocuklarının yemeği kalmadı, dedi.
Mesrûk gülümseyerek,
-Vallahi, Allah onların rızıklarını gönderecektir, dedi.
Mesrûk ve hanımı Fırat nehrinin kenarına giderlerdi. Buradan su almaya gelen kimselere suyu çıkarmada yardım ederlerdi ve o insanlardan aldıkları paraları sadaka olarak dağıtmayı severlerdi.
Mesrûk’un şöyle dediği rivayet edilir: Allah’tan korkmak en büyük ilimdir. İnsanın kendisini beğenmesi en büyük cahilliktir.
Yine onun şöyle dediği rivayet edilir: İnsanın bazen uzlete çekilip günahlarını hatırlaması ve bu günahları için Allah’tan mağfiret dilemesi gerekir.
Bir dilenci dilenirken, “Ey dünyaya zâhid olanlar ve ey ahirete rağbet edenler!” diyordu. Mesrûk bu sözlerinden dolayı ona bir şey vermekten çekindi. Çünkü onlardan olmamaktan korktu. Mesrûk dilenciye “Dilenmeye devam et! İyisi de günahkârı da sana verir.” dedi.
Mesrûk bir adamın işi için aracılık yaptı. Aracılık yaptığı adam ona bir cariye hediye etmek isteyince Mesrûk buna çok kızdı. “Senin böyle yapacağını bilseydim, bunu söz konusu yapmazdım ve yapmayacağım.” dedi.
Mesrûk kızını es-Sâib ile evlendirdi ve ondan 10.000 aldı. Mesrûk 10.000’i kendisine aldı ve es-Sâib’e “Hanımının çeyizini kendi cebinden yap.” dedi. Mesrûk bu parayı mücahidler, miskinler ve mükâtebe köleler için harcadı.
Mesrûk b. el-Ecda bir yeğenini elinden tutup Kûfe’deki bir çöplüğün üstüne çıkardı ve “Dünyayı size göstereyim mi? İnsanlar bu dünyayı yediler, bitirdiler. Dünyayı giydiler, eskittiler. Ona bindiler ve onu bitkinleştirdiler. Bu dünyada kanlarını akıttılar, haramlarını helal saydılar. Bu dünyada akrabalarına sırt çevirdiler.” dedi.
Bir dönem kadılık yapan Mesrûk, kadılık yapmaktan dolayı maaş almıyordu. Bir davayla ilgili hüküm verirken, “Adaleti yerine getirdiğime inandığım zaman bu fiilimi Ribatlarda Allah yolunda bir senelik cihat etmeye tercih ederim.” dedi.
Onun fetva verme konusunda Şüreyh’ten daha bilgiliydi. Şüreyh ise kadılıkta Mesrûk’tan daha iyi idi. Şüreyh birçok konuda Mesrûk’a danışırdı.
Şakîk Mesrûk’la ilgili şöyle bir anısını anlatır: Silsile’de Mesrûk’la beraber iki yıl kaldım. Mesrûk, sünneti uygulamak amacıyla namazlarını ikişer rekât halinde kılardı. Mesrûk şöyle diyordu: “Bu yaptığım işin beni ateşe götüreceğinden korktuğum kadar başka bir şeyden korkmadım. Bu görevimi yaparken hiçbir kimseden bir dirhem ya da bir dinar almadım. Bir Müslümana ya da bir ehl-i zimmeye zulüm yapmadım. Yalnız Resûlullah (s), Ebû Bekir ve Ömer’in uygulamadığı bu uygulamayı kim benim boynuma attı bilmiyorum.” dedi. Mesrûk’a, “Bu işi bırakmıştın. Neden ona geri döndün?” dedim. Mesrûk, “Bu işe tekrar dönmeme Ziyâd, Şüreyh ve Şeytan sebep oldular. Bu işi bana öyle hoş gösterdiler ki, bu tuzağın içine tekrar düştüm.” dedi.
Ölüm döşeğindeyken, “Allah’ım! Resûlullah (s), Ebû Bekir ve Ömer’in sünneti olmayan bir işi yaparken ölmeyeyim. Vallahi, bu kılıcımdaki hariç, dünyada ne bir altın ne de bir gümüş bıraktım. Bunlarla da bana kefen alın.” dedi. Ancak bir rivayete göre Mesrûk ölmek üzereyken kefen parası yoktu. “Kefenimin parasını ödünç alın. Yalnız ödüncü bir çiftçiden ya da sadaka kabul edenden almayın. Ödüncü bir sürü sahibinden ya da onun ticaretini yapanlardan alın.” dedi.
Mesrûk, 63 yılında öldü. Hz. Ömer, Hz. Ali, Abdullah, Habbâb b. el-Eret, Übey b. Kaʻb, Abdullah b. Ömer, Hz. Âişe ve Ubeyd b. Umeyr’den hadis rivayet etti.

Kaynaklar
İbn Saʿd, Ebû Abdullah Muhammed b. Saʿd b. Menî (ö. 230/845), et-Kitâbü’t-Tabakâti'l-Kübrâ, VIII, thk. Ali Muhammed Ömer, Kahire 1421/2001 [Türkçe çevirisi: Siyer Yayınları, İstanbul 2014].

Erul, Bünyamin, “Mesrûk b. Ecda”, DİA.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar