Prof. Dr. Mehmet Azimli
Sabahtan akşama kadar yol aldık. Yollarda Tito’nun “12 saat çalış,
12 saat her şey serbest” usulüyle yaptırttığı tren yolları hatlarını, tünelleri
ve köprüleri izledik. Bosna devletinden Sırp özel bölgesine, Hırvatistan’a,
oradan Karadağ devletine oradan da Arnavutluk’a geçtik. Yani bir günde 5 devlet
görmüş olduk. Adriyatik sahilindeki Kotor ve kalesini gezdik. Kaledeki yer
işaretleri arasındaki “Baruthane” levhası ilgi çekiciydi.
Çocukken dedem Balkan savaşlarını sayarken, elimizden çıkan
kentleri sayardı. Bunların içinde İşkodra ismini hiç unutmamıştım ve bugün
gezimizin planı içindeydi. Ancak maalesef gezi uzadığı için ve Tiran’a da
yetişmemiz gerektiği için gece vakti otobüsten İşkodra kalesini görmekle
yetinmek zorunda kaldık.
Tiran’ın tek camisi olan Ethem Bey camisindeyiz. Balkanlardaki en
yoğun (% 70 Müslüman) Müslüman nüfusu Arnavutluk’da olmasına rağmen en az
İslami hassasiyet burada. Enver hoca toplumu dinden tamamen uzaklaştırmış.
Fakir bir toplum olduğu belliydi. Toplumun gelirleri lüzumsuz işlere harcanmış.
Yollarda Enver Hoca döneminden kalma ve savaş sırasında kullanılmak üzere
yığınlarca para verilerek yapılan binlerce sığınaklar var. Şimdi bunları
kaldırmak için para bulamıyorlarmış. Komünist dönemde toplum fakir bırakılarak
zapturapt altına alınmış. Hatta durumlarına şükretmeleri için televizyondan
sürekli Afrika’daki aç insanlar gösterilirmiş.
Son 10 yıldır trafik işaretleri konmuş. Çünkü buna gereksinim
duyacak araç yokmuş. Kruya’da gezerken yollarda gezi eyleminden dolayı
Türkiye’nin başbakanına destek levhaları gördük. Dahası burada Türkiye
Başbakanı Erdoğan’a destek yürüyüşleri yapılmış. Burada Bektaşi gelenekleri
hakim görünüyor.
Kroya’daki en önemli yerlerin başında Osmanlı’ya isyan eden
Arnavutların milli kahramanı İskender beyin kalesi geliyor. Şahin tepesi gibi
bir yerde Osmanlı’ya yıllarca direnmiş.
Balkanların en güzel yerlerinden biri olan Ohri’ye gitmek üzere
Makedonya’dayız. Ohri’deki camiler ve hayat tarzı ayrı bir güzeldi. Ohri
gölündeki mehter marşları ve türküler eşliğindeki tekne gezisi ise harikaydı.
Tito’nun göl kenarındaki yazlığını gördük. Nihayet Struga’da geceledik.
Ohri’de Müslümanların sürüldüğü mahalleyi ve eserleri gezdik. Sonra
Kalkandelen(Tetova) ve Üsküp’e ulaştık. Herkes Türkçe biliyor. Yakın zamana
kadar burada Türkçe konuşamayanları ayıplarlarmış. Avrupa birliğinin gönderdiği
paralar her tarafta Hristiyan azizlerin heykellerinin yapımı için harcanıyor.
Çoğunluğun kararı geçerli olunca böyle oluyor. Burada % 35’lik bir Müslüman
nüfus bulunuyor. Demokrasi gereği çoğunluk ne derse odur deniliyor. Ancak
Bosna’da çoğunluk Müslümanlarda olduğu için de orada bölgelere ayrılıp
yönetilemez hale getiriliyor. İşte Avrupa’nın adaleti.
Tetova’daki Alaca cami çok ilginç idi. Her tarafı süslemelerle
doldurulmuştu. Üsküp ise tam bir Müslüman kenti görünümündeyken kentin dokusunu
bozmak için sürekli Hıristiyan heykelleri ile bunu bozmak istiyorlar.
Balkanlarda Arnavutların %90’ı Müslüman, Boşnakların hepsi
Müslüman, Makedonların bir kısmı, Karadağlıların ise % 35’inin müslüman olduğu
zikredildi. Sırplar, Hırvatlar, Bulgarlar ise Müslüman olmamışlar. Bölgenin en
büyük kavmi olan Arnavut nüfusu beş devlet içinde yaşıyor. Arnavutluk,
Makedonya, Bosna-Hersek, Yunanistan, Kosova. Kosova’da herkes Arnavutluk
bayrağı taşımaktan zevk alıyor. Yani başka bir devletin bayrağını sallayarak
geziyorlar. Dahası ABD bayrağı bile taşıyorlar. Yani özetle Türkiye’deki bayrak
kutsiyeti orada bulunmuyor.
Kosova’ya geçtik. Burası Müslüman çoğunluğun olduğu bir yer.
Başkent Priştina’daki camileri gezdik.[1]
Murad Hüdavendigar türbesini ziyaret ettik. Türbenin karşısındaki tepeye
1990’larda Sırp lider Miloseviç bir Miloş heykeli dikmiş. Şimdi bu heykele bir
şey olmasın diye KFOR denilen 32 ülkeden askerin katıldığı birlik tarafından
korunuyor. Fotoğraf bile çekersek vur emri varmış. KFOR’da bizim askerlerimizde
var. Bizim ordumuz burada gerçekten takdire şayan işler yapıyor.
Müslümanlığın bu bölgedeki tapusu niteliğindeki mezar ve türbeleri
selefiler yıkarken, bizim birliklerimiz koruyor, tamir ediyor. Yani İslam’ın bu
bölgede yaşandığının işaret taşları olan bu belgeleri ısrarla muhafaza etmeye
çalışıyor. Müslüman köylere su götürüyor. 2007’lerdeki bir Genel kurmay
başkanının Prizren’deki camiye hediye ettiği Kur’an’ı görünce çok şaşırmıştım.
Türkiye’de başörtüsü karşıtlığı ile bilinen bu komutanın burada bu işleri
yapması esasen Osmanlı bakiyesi yerlerde tutunabilmenin en önemli aracı
Müslümanlığın işaret taşlarının korunması olduğunu anladıklarından olsa gerek.
Bu da çok güzel bir şey. Ancak selefi-vahhabi zihniyettekilere bunu
anlatabilmek çok zor.
Bölgede Bektaşilik canlı olarak yaşıyor. Bazen bu tür tekkelere de
uğradık. Kendilerini koruma adına zaman zaman sırplarla işbirliği yapmak
zorunda kalmışlar. Türbelerde mum yakılıyor. Merkezlerinin birindeki Hz.
Peygamber'in ve Ehli Beyt’in toplu haldeki resmedilmesi çok ilginç geldi. İslam
dünyası genelde Hz. Peygamber'in resmini yapmaktan çekinirken burada
yapılmıştı. Burada rastladığımız savaş gazisi bir Arnavut yarım türkçesi ile
şöyle diyordu; “Erdoğan bizim halifemiz. O üç çocuk yapın dedi. Ben yaptım
beş çocuk.”
Prizren’de gezdik. Herkes Türkçe konuşuyor veya anlıyor. Camisiz
minareleri, tekkeleri, % 95’i Müslüman olan bu yerlere inadına yapılan kilise
ve yüksek tepelerdeki haçları gördük. Balkanlarda misyonerler cirit atıyor.
Sadece Kosova’da 3 bin tane misyoner olduğu anlatılıyor.
Akif ne güzel demiş;
Misyonerler gece gündüz yeri devretmedeler
Ulema vahy-i ilahiyi mi bilmem bekler.
Tekrar Makedonya’nın başkenti Üsküb’e döndük.
Panoramik Üsküp turu ardından, Üsküp kalesini, çarşılarını ve
camilerini gezdik. Sanki eski bir Anadolu kentini andırıyor. Oraya ait meşhur
lokumlardan ve pastalardan alıp yurda döndük. Balkanlardaki Müslümanların bize
söyledikleri şu söz aklımızdaydı; “siz Türkiye güçlüsünüz ama gücünüzü
bilmiyorsunuz. Aman güçlü olun, siz aksırırsanız biz hasta oluruz. Siz hasta
olursanız biz ölürüz.“
[1]
Burada tanıştığımız Priştinalı bir amcanın konuşmasından laz zannettik. Ancak
çok eski bir Priştinalı imiş. Kızı oradaki Türkçe televizyonda sunuculuk
yapıyor. Amcada Arnavut düşmanlığı vardı ve Türklerin Arnavutlardan baskı
gördüğünü söylüyordu.
0 yorum:
Yorum Gönder