23 Ocak 2017 Pazartesi

Kitap Tanıtımı: Medine'de Sosyal Hayat - Dört Halife Dönemi -


Medine'de Sosyal Hayat - Dört Halife Dönemi -
Feyza Betül KÖSE
İstanbul: Mana Yayınları 2016,  356 sayfa.

Asım SARIKAYA*

            Ülkemizde Siyer ve İslam Tarihi alanlarındaki çalışmalar Cahiliye, Hz. Muhammed (sav) ve Dört Halife dönemlerinde yoğunlaşmakta, çalışmaların kapsamını ise özellikle siyasî düzlem oluşturmaktadır. Oysa sadece siyasî durum üzerinden olayları aktarmanın eksik olacağı kanaatindeyiz. Zira siyaset, tarihi anlamanın saç ayaklarından sadece birisidir ve bu alanı daha doğru değerlendirmek için toplumsal arka planın mutlaka göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu nedenle, başta ilk dönem İslam Tarihi araştırmaları olmak üzere, hem tarihi doğru bir şekilde ortaya koymak hem de değerlendirmelerin daha tutarlı olması için sosyal tarih yazıcılığının yaygınlaşması gerekmektedir.

Ülkemizde ilk dönem İslam Tarihi alanında yapılan ilk ve halen tek sosyal tarih çalışması diyebileceğimiz eser, halen Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde Siyer ve İslam Tarihi alanlarında çalışmalarına devam eden Feyza Betül Köse tarafından 2015 yılında doktora tezi olarak hazırlandı. Giriş ve beş bölümden oluşan eserin, giriş kısmında Medine'nin bulunduğu coğrafya ve Araplar ele alınmıştır. Eserin dörtte birlik kısmını oluşturan bu kısım, Köse'nin ifadesiyle, toplumsal hayatın sürekliliği ve ele alınan şehrin tarihî, siyasî, dinî, içtimaî kökenlerine dair genel bir panorama çizmek amacıyla uzun tutulmuştur. Kanaatimizce, Medine'nin İslam öncesi ve Hz. Muhammed (sav) dönemlerine ait müstakil çalışmaların olmaması da, bu bölümün uzun olarak ele almasında etkili olmuştur.
Eserin asıl bölümünü oluşturan kısımlarda Dört Halife Dönemi sırasıyla; fizikî, demografik, sosyal, idarî ve iktisadî yapı başlıklarıyla incelenmiştir. Yazar, bu başlıklarla içerik uyumun tutarlılığına son derece dikkat etmiş ve toplumun günlük hayatını her yönüyle incelemiştir. Başka bir ifadeyle, bireyin doğumundan ölümüne kadar olan süreçteki yaşamının her açısına değinilmiş, bireyin aile, kabile, toplum ve en önemlisi halifeyle olan ilişkileri karşılıklı şekilde ele alınmıştır.
Eserin Giriş bölümü öncesinde Araştırmanın Yöntemi ve Kaynakları başlığında çalışmada takip edilecek usûl/yöntemle ilgili bilgiler verilmiştir. Alandaki ilk sosyal tarih çalışması olması hasebiyle verilen bilgiler esere zemin hazırlarken aslında İslam Tarihi sosyal hayat çalışmalarında takip edilecek usûle dair prensipler ortaya koyulmuştur. Sosyal hayat merkezli tarih anlayışının XIX. yüzyılda ortaya çıktığını düşündüğümüzde bu yöntemin İslam Tarihi'ne uygulanmasının önemi anlaşılacaktır. Zira günümüzdeki sosyal tarih algı ve anlayışlarının, önceki dönemlerde bulunmaması ilk kaynaklarda bu alana dair bilgilere ulaşma sıkıntısına sebep olmaktadır. Köse, bu sorunu vurgulamış ve çözüm olarak satır arası okumaya yoğunlaşma ve olaylara geniş, şümullu bir bakış açısıyla yaklaşmanın gereğini ortaya koymuştur.(s.16) Ayrıca eserin çok geniş çapta taranarak hazırlandığını söylememiz gerekmektedir. Klasik dönem İslam Tarihi kaynakları başta olmak üzere Hadis ve Fıkıh eserlerinin yanı sıra gerek batıda gerek Arap dünyasında ve gerekse ülkemizde yapılmış modern çalışmalar taranmıştır.
Yazar, bakış açısının ve değerlendirmenin özünü fizikî ve siyasî yapı değil, bu fizikî yapıda yaşayan ve siyasî hayata yön veren insanların hayatlarının incelenmesi gerektiğini söylemiştir.(s.11) Bu durum fizikî yapı, siyasî ve sosyal hayat ayrımının kesin çizgilere sahip olmadığının ve bunları birlikte değerlendirmenin daha net sonuçlara ulaşmaya katkı sağlayacağının göstergesidir. Hz. Muhammed (sav), mescidin tüm kapılarının kapatılmasını emrederken Hz. Ebû Bekr'in kapısını açık bırakmıştır. Bu durum İslam Tarihi'nin ileriki dönemlerinde siyasî olaylarda ve bazı durumlarda itikadî noktaya taşınılarak Hz. Ebû Bekr'in hilâfetine bir delil olarak kullanılacak şekilde yorumlanırken, Köse, bu durumu Hz. Âişe'nin babasının evine gitmek için kullandığı yol olarak dönemin sosyal hayatındaki karşılığını ortaya koymuştur. (s.88) Bu örnek, olayların sosyal bağlamından koparılarak siyasî ve dinî alana taşınılabildiğini, bunun da ancak sosyal hayat araştırmalarıyla ayırt edilebileceğini ortaya koymaktadır.
Yazar, şâz ve münferit rivâyetlerden genellemeye gidilmemesini bir yöntem olarak benimsemiştir. Başka bir ifadeyle münferit ve hatta şâz olan bir rivâyeti kullanarak bunu, Medine toplumuna ait bir umde ve algı olarak sunmaktan kaçınmıştır. (s.12) Ayrıca bir dönemde gerçekleşen olayın sonraki süreçte de devam ettiği ya da farklı şehirlerde olan bir algı, olgu veya durum referansına yer verilerek, "Medine toplumu" da böyledir şeklinde sonuçlara yer verilmemiştir.
Eserde, aktarılan olaylarda tekrara düşülmemiş, konunun dağılmasına sebep olacak ayrıntılara yer verilmemiş, gerekli noktalar bazen dipnotta bazen de esere yönlendirilerek eser içinde konu bütünlüğü sağlanmıştır. Ayrıca eserde coğrafî sınır Medine esas alınmış farklı şehirlere kaymamaya özen gösterilmiştir.(s.15) Bu sınırı dönemin siyasî olaylarında da korumuş ve olayın metninde siyasî olayları, sosyal hayatı yansıtacak derecede incelemiştir.
Belirtmeliyiz ki sosyal tarih çalışmalarında toplumsal değişimi takip etmek çok zordur. Çünkü toplumsal değişim belirli sebeplerin etkisiyle ve süreç içerisinde gerçekleşmektedir. Bu durum ancak toplumu kuşatan değerlerinin ortaya konulmasıyla takip edilebilir. Yazar, Medine toplumunun değişimini de eserinde takip etmiş ve bu değişim sürecinin toplumsal tabakanın en altındaki birey ve en üstündeki halifeye kadar olumlu/olumsuz yansımalarını, -eğer varsa- tepkileri ve en önemlisi bu değişimin sebepleri ve sonuçlarını ortaya koymuştur.
Çalışma esnasında karşılaşılan sorunlar, rivâyetlerin siyasî olaylar merkezinde ve dönemin büyük olayları çevresinde yoğunlaşması, sosyal değişimlerin başlangıç, son ve tarih aralığının tayin edilememesi, olayların ve örneklerin tarihlendirme meselesi ve en önemlisi sosyal hayat çalışma örneğinin bulunmaması olarak verilmiştir.(s.15)
Eserin, ilk müstakil sosyal tarih çalışması ve usûle dair bilgi vermesinin yanı sıra en önemli özelliği günümüzde sık sık gündeme gelen Medine toplumu modelliğini tartışmaya açmasıdır. Yani Medine toplumu günümüz için model olacaksa bunun hangi düzlemde, nasıl, neden ve ne kadar olması gerektiğidir. Çünkü Dört Halife Dönemi Medine toplumu, Peygambersiz hayata intibakın ilk örneklerini sunan zaman dilimidir.(s.305) Yazar bu modelliği sahabe uygulamaları, birey, aile, kabile, toplum ve halife ilişkisi gibi dönemin sosyal hayatını göz önüne alarak incelemiş ve değerlendirmiştir.
Sonuç olarak Köse’nin ilk dönem sosyal hayata dair yazdığı bu eser,  gerek tarih alanında uzmanlaşanlara gerekse tarihe merak saran okuyuculara geniş ufuklar açan, İslam Tarihi’nin sosyo-politik yönünü daha anlaşılır kılan ve bu alanda yapılacak çalışmalara önderlik yapacak önemli bir kaynaktır. Bu eser Mekke, Kûfe, Basra, Fustat, Bağdat gibi İslam Tarihi'nde hem siyasî hem de kültürel hayatta son derece önemli rol oynamış şehirlere dair yapılacak çalışmaların gerekliliğini ve önemini de ortaya koymaktadır.





*  Arş. Gör., KSÜ İlahiyat Fakültesi, İslam Tarihi Ana Bilim Dalı, asimsarikaya@ksu.edu.tr.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar