Medine'de Sosyal Hayat - Dört Halife Dönemi -
Feyza Betül KÖSE
İstanbul: Mana Yayınları 2016, 356 sayfa.
Ülkemizde
Siyer ve İslam Tarihi alanlarındaki çalışmalar Cahiliye, Hz. Muhammed (sav) ve
Dört Halife dönemlerinde yoğunlaşmakta, çalışmaların kapsamını ise özellikle siyasî
düzlem oluşturmaktadır. Oysa sadece siyasî durum üzerinden olayları aktarmanın eksik
olacağı kanaatindeyiz. Zira siyaset, tarihi anlamanın saç ayaklarından sadece
birisidir ve bu alanı daha doğru değerlendirmek için toplumsal arka planın
mutlaka göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu nedenle, başta ilk dönem
İslam Tarihi araştırmaları olmak üzere, hem tarihi doğru bir şekilde ortaya
koymak hem de değerlendirmelerin daha tutarlı olması için sosyal tarih yazıcılığının
yaygınlaşması gerekmektedir.
Ülkemizde ilk dönem İslam Tarihi alanında yapılan ilk
ve halen tek sosyal tarih çalışması diyebileceğimiz eser, halen Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesi’nde Siyer ve İslam Tarihi alanlarında çalışmalarına
devam eden Feyza Betül Köse tarafından 2015 yılında doktora tezi olarak
hazırlandı. Giriş ve beş bölümden oluşan eserin, giriş kısmında Medine'nin
bulunduğu coğrafya ve Araplar ele alınmıştır. Eserin dörtte birlik kısmını
oluşturan bu kısım, Köse'nin ifadesiyle, toplumsal hayatın sürekliliği ve ele alınan
şehrin tarihî, siyasî, dinî, içtimaî kökenlerine dair genel bir panorama çizmek
amacıyla uzun tutulmuştur. Kanaatimizce, Medine'nin İslam öncesi ve Hz.
Muhammed (sav) dönemlerine ait müstakil çalışmaların olmaması da, bu bölümün
uzun olarak ele almasında etkili olmuştur.
Eserin asıl bölümünü oluşturan kısımlarda Dört Halife
Dönemi sırasıyla; fizikî, demografik, sosyal, idarî ve iktisadî yapı
başlıklarıyla incelenmiştir. Yazar, bu başlıklarla içerik uyumun tutarlılığına
son derece dikkat etmiş ve toplumun günlük hayatını her yönüyle incelemiştir. Başka
bir ifadeyle, bireyin doğumundan ölümüne kadar olan süreçteki yaşamının her açısına
değinilmiş, bireyin aile, kabile, toplum ve en önemlisi halifeyle olan
ilişkileri karşılıklı şekilde ele alınmıştır.
Eserin Giriş bölümü öncesinde Araştırmanın Yöntemi
ve Kaynakları başlığında çalışmada takip edilecek usûl/yöntemle ilgili bilgiler
verilmiştir. Alandaki ilk sosyal tarih çalışması olması hasebiyle verilen bilgiler
esere zemin hazırlarken aslında İslam Tarihi
sosyal hayat çalışmalarında takip edilecek usûle dair prensipler ortaya koyulmuştur.
Sosyal hayat merkezli
tarih anlayışının XIX. yüzyılda ortaya çıktığını düşündüğümüzde bu yöntemin
İslam Tarihi'ne uygulanmasının önemi anlaşılacaktır. Zira günümüzdeki sosyal
tarih algı ve anlayışlarının, önceki dönemlerde bulunmaması ilk kaynaklarda bu
alana dair bilgilere ulaşma sıkıntısına sebep olmaktadır. Köse, bu sorunu
vurgulamış ve çözüm olarak satır arası okumaya yoğunlaşma ve olaylara geniş,
şümullu bir bakış açısıyla yaklaşmanın gereğini ortaya koymuştur.(s.16) Ayrıca
eserin çok geniş çapta taranarak hazırlandığını söylememiz gerekmektedir. Klasik
dönem İslam Tarihi kaynakları başta olmak üzere Hadis ve Fıkıh eserlerinin yanı
sıra gerek batıda gerek Arap dünyasında ve gerekse ülkemizde yapılmış modern
çalışmalar taranmıştır.
Yazar, bakış açısının ve değerlendirmenin özünü
fizikî ve siyasî yapı değil, bu fizikî yapıda yaşayan ve siyasî hayata yön
veren insanların hayatlarının incelenmesi gerektiğini söylemiştir.(s.11) Bu
durum fizikî yapı, siyasî ve sosyal hayat ayrımının kesin çizgilere sahip
olmadığının ve bunları birlikte değerlendirmenin daha net sonuçlara ulaşmaya
katkı sağlayacağının göstergesidir. Hz. Muhammed (sav), mescidin tüm
kapılarının kapatılmasını emrederken Hz. Ebû Bekr'in kapısını açık bırakmıştır.
Bu durum İslam Tarihi'nin ileriki dönemlerinde siyasî olaylarda ve bazı
durumlarda itikadî noktaya taşınılarak Hz. Ebû Bekr'in hilâfetine bir delil
olarak kullanılacak şekilde yorumlanırken, Köse, bu durumu Hz. Âişe'nin
babasının evine gitmek için kullandığı yol olarak dönemin sosyal hayatındaki
karşılığını ortaya koymuştur. (s.88) Bu örnek, olayların sosyal bağlamından
koparılarak siyasî ve dinî alana taşınılabildiğini, bunun da ancak sosyal hayat
araştırmalarıyla ayırt edilebileceğini ortaya koymaktadır.
Yazar, şâz ve münferit rivâyetlerden genellemeye
gidilmemesini bir yöntem olarak benimsemiştir. Başka bir ifadeyle münferit ve
hatta şâz olan bir rivâyeti kullanarak bunu, Medine toplumuna ait bir umde ve
algı olarak sunmaktan kaçınmıştır. (s.12) Ayrıca bir dönemde gerçekleşen olayın
sonraki süreçte de devam ettiği ya da farklı şehirlerde olan bir algı, olgu
veya durum referansına yer verilerek, "Medine toplumu" da böyledir
şeklinde sonuçlara yer verilmemiştir.
Eserde, aktarılan olaylarda tekrara düşülmemiş,
konunun dağılmasına sebep olacak ayrıntılara yer verilmemiş, gerekli noktalar
bazen dipnotta bazen de esere yönlendirilerek eser içinde konu bütünlüğü sağlanmıştır.
Ayrıca eserde coğrafî sınır Medine esas alınmış farklı şehirlere kaymamaya özen
gösterilmiştir.(s.15) Bu sınırı dönemin siyasî olaylarında da korumuş ve olayın
metninde siyasî olayları, sosyal hayatı yansıtacak derecede incelemiştir.
Belirtmeliyiz ki sosyal tarih çalışmalarında
toplumsal değişimi takip etmek çok zordur. Çünkü toplumsal değişim belirli
sebeplerin etkisiyle ve süreç içerisinde gerçekleşmektedir. Bu durum ancak toplumu
kuşatan değerlerinin ortaya konulmasıyla takip edilebilir. Yazar, Medine toplumunun
değişimini de eserinde takip etmiş ve bu değişim sürecinin toplumsal tabakanın
en altındaki birey ve en üstündeki halifeye kadar olumlu/olumsuz yansımalarını,
-eğer varsa- tepkileri ve en önemlisi bu değişimin sebepleri ve sonuçlarını
ortaya koymuştur.
Çalışma
esnasında karşılaşılan sorunlar, rivâyetlerin siyasî olaylar merkezinde ve
dönemin büyük olayları çevresinde yoğunlaşması, sosyal değişimlerin başlangıç, son
ve tarih aralığının tayin edilememesi, olayların ve örneklerin tarihlendirme
meselesi ve en önemlisi sosyal hayat çalışma örneğinin bulunmaması olarak
verilmiştir.(s.15)
Eserin, ilk müstakil sosyal tarih çalışması ve usûle
dair bilgi vermesinin yanı sıra en önemli özelliği günümüzde sık sık gündeme
gelen Medine toplumu modelliğini tartışmaya açmasıdır. Yani Medine toplumu
günümüz için model olacaksa bunun hangi düzlemde, nasıl, neden ve ne kadar olması
gerektiğidir. Çünkü Dört Halife Dönemi Medine toplumu, Peygambersiz hayata
intibakın ilk örneklerini sunan zaman dilimidir.(s.305) Yazar bu modelliği sahabe
uygulamaları, birey, aile, kabile, toplum ve halife ilişkisi gibi dönemin
sosyal hayatını göz önüne alarak incelemiş ve değerlendirmiştir.
Sonuç olarak Köse’nin ilk dönem sosyal hayata dair yazdığı bu eser, gerek tarih alanında uzmanlaşanlara gerekse tarihe
merak saran okuyuculara geniş ufuklar açan, İslam Tarihi’nin sosyo-politik
yönünü daha anlaşılır kılan ve bu alanda yapılacak çalışmalara önderlik yapacak
önemli bir kaynaktır. Bu eser Mekke, Kûfe, Basra, Fustat, Bağdat gibi İslam Tarihi'nde
hem siyasî hem de kültürel hayatta son derece önemli rol oynamış şehirlere dair
yapılacak çalışmaların gerekliliğini ve önemini de ortaya koymaktadır.
0 yorum:
Yorum Gönder