Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, Beyan Yayınları, 5. Baskı, İstanbul-2014,
976 sayfa, ISBN 978-975-473-319-8
Sümeyya İslam Çelik
Prof. Dr. Muhammed Hamidullah,
Fransız Edebiyatının büyük bir zenginliğinin olmasına rağmen dünyanın belli
başlı dinlerinden birinin tebliğcisi olan İslam Peygamberi’nin hayatı ve
eserleri hakkında kapsamlı bir çalışmadan mahrum olduğunu gördüğü için bu eseri
yazmaya karar verdiğini belirtir. Diğer bir nedenin kendisine on yıldır ev
sahipliği yapanlara böyle kapsamlı bir hediye sunabilmek olduğuna da vurgu
yapar. Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma’ya söylediği üzere yirmi yılda tamamladığı
bu eseri kaleme alabilmek için dünyanın dört bir yanındaki kütüphanelerde araştırma
yapmış, binlerce fiş doldurmuştur. Eserde, olayları Mekke, Bizans, İran,
Yahudiler gibi temel konulara göre gruplandırarak ele almış olduğunu söyleyen
Hamidullah, böyle bir yaklaşımın çalışmaya daha tutarlı ve daha canlı bir
görünüm kazandıracağını ifade etmiştir.
Kitaba Hamidullah’ın beş baskı için
hazırladığı önsözlerle başlanmıştır. Elimizdeki baskıda iki cilt birlikte yer
almaktadır. Birinci ciltte bazılarının alt başlıkları olmak üzere kırk sekiz
ana başlık, ikinci ciltte de yine bazılarının alt başlıkları olmak üzere on
dokuz ana başlık bulunmaktadır. Biz fazla ayrıntıya girmeden bu başlıklar
hakkında kısa bilgiler vermeye çalışacağız.
Giriş kısmına; “Niçin İslam
Peygamberi’nin hayatını inceliyoruz” sorusuyla başlayan Hamidullah, Hz.
Peygamber’le ilgili birkaç husus hatırlatarak devam etmiştir. Hamidullah’ın bu
hatırlatmayı yapmasındaki amacı, bilhassa misafiri olduğu Fransızların Hz.
Peygamber’le ilgili algılarını düzeltmek ya da doğru bir algı inşa etmek
istemiş olabilir.
İlk malzemeler ve kaynaklardan, daha
sonra ortam ve şartlardan bahsetmiştir. O dönemde o bölgedeki medeniyetlerin
manevi anlamda bir çöküş yaşadıklarına değinmiş ve onların bu durumlarından kurtulmak
için bir yol gösterici önderliğinde “din”e ihtiyaç duyduklarını belirtmiştir.
Bu dinin merkezinin neden Mekke olduğunu coğrafi, sosyolojik, fiili, psikolojik
ve dille ilgili nedenler yan başlıkları altında kendi yorumlarıyla
delillendirmeye çalışmıştır. Peygamber olarak neden Hz. Muhammed’in seçildiğini
anlattıktan sonra ataları hakkında bilgi verdikten sonra doğumunu, sütanneye
verilmesi, annesine verildikten kısa süre sonra annesinin vefatını, dedesi
Abdulmuttalib’e verilmesi ve dedesinin vefatının ardından sekiz yaşında amcası
Ebu Talib’e verilmesinden sonraki olayları anlatır. Daha sonra Ficar
savaşlarından bahseden Hamidullah, Hılfu’l-Fudul teşkilatının kurulmasını,
ticari hayata atılması, Hz. Hatice ile tanışıp evlenmesi ve Hz. Peygamber’in aile
hayatını anlatmıştır. Hz. Muhammed’in otuz beş yaşındayken bir yangın çıkması
sonrası Kabe’nin tekrardan inşasında Haceru’l-Esved’i yerine koyma görevinde
çıkan tartışmada hakem olarak seçilmesinden bahseden Hamidullah, inşaat
bittikten sonra binanın içinin ve dışının heykellerle süslendiğine de değinerek
tek tanrılı bir dinin mabedinin nasıl bir panteon haline getirildiğini
anlatmıştır. Hz. Muhammed’in inzivaya çekildiğinden bahseden yazar, bu kısımda bizzat
gidip gördüğü Hira mağarası hakkında kendi gözlemlerine yer vermiştir. Muhammed
Hamidullah’ın önemli özelliklerinden biri de tarihi yerleri bizzat gidip
görmesi ve kendi gözlemlerini okuyucuya aktarmasıdır. Olguların tarihçinin
yorumuyla bir tarihi olgu haline gelmesinde o olgunun geçtiği yeri görmesinde
fayda olduğunu düşünüyoruz.
İlk vahyin ilham biçiminde geldiğine
değindikten sonra ilk vahyin tanığının olmamasına rağmen sonraki vahiylere
sahabelerden bazılarının tanık olduğuna vurgu yapmıştır. İlahi tebliğin başlamasından
ve gitgide yayılmasından, ayın yarılması olayından, İslam’a giren önemli
şahsiyetlerden bahsedip ilk hicret hareketi olan Habeşistan’a hicreti
anlatmıştır. Habeşistan’a hicret eden Müslümanları geri getiremeyen müşriklerin
Müslümanları yıldırmak için başvurdukları Boykot (toplumsal dışlanma)
hareketini anlattıktan sonra Hz. Muhammed’in yeni bir yurt arayışına Taif’le
başlamayı planladığını fakat beklediği gibi karşılanmadığını, Mekke’ye Mut’im
b. Adiy himayesinde girmek zorunda olduğuna değinmiştir.
Hüzün yılının ardından gerçekleşen
mucizelerden bahsetmeden önce mucizeyi açıklayan Hamidullah, mucizenin aslında
anormal bir şey olmadığını, onun şaşılacak bir şey olmasında öncesinde ve
sonrasında tanık olunan olayların etkili olduğuna vurgu yapmıştır. Aslında kimi
insanların mucizeye gerek kalmadan kimilerinin de mucizeyi görseler bile iman
etmediklerini, mucizeye ancak yetersiz ve az gelişmiş insanların ihtiyaç
duyduklarına ve bu yüzden de mucizelerin sağlayacağı yararların sınırlı
olduğuna dikkat çeker. Kendisi de mucizelere inandığını ama öncelikle
inanılması gerekenin Vacibu’l-vücud olan Allah, O’nun elçileri ve doğruluğu
apaçık ortada olan ilahi tebliğ olduğunu çünkü mucizelerin bir şeyi zorla kabul
ettirmeye çalışan olaylar olduğunu ifade eder. İsra ve Miraç olaylarını
anlatırken bu konuyla ilgili tartışmalı olaylara da değinmiştir. Adem Apak,
Hamidullah’ın siyer alanına getirdiği en önemli yeniliklerden birisinin Hz.
Peygamber’i takdimde mucize boyutundan ziyade, onun insani yönünün ve getirdiği
dini öğretinin öne çıkarılması olduğunu belirtir.
Medinelilerle temasa geçmesi ve
Medinelilerin İslam’ı kabul etmeleri üzerine gerçekleştirilen Akabe Biatlerini
anlatarak devam eden Hamidullah, Medine’ye hicretten bahseder. Burada
dikkatimizi çeken ayrı bir başlık altında hicretten önce bazı kadın sahabilerin
İslam’ın yayılmasına katkılarını anlatmasıdır. Bu konuya tarih kitaplarının
çoğunda rastlanılmamasının Hamidullah’ın eserinin eşsiz olmasını sağlamıştır.
Rasulullah’ın Medine’ye geldikten sonraki nüfus sayımı, Medine Vesikası ve
muahat (kardeşleştirme) gibi faaliyetlerinden bahseder. Sonra sırayla Bedir,
Uhud ve Hendek savaşlarını, akabinde Hudeybiye Anlaşmasını ve Mekke’nin
fethini, ilk ve son haccı esnasında verdiği hutbe olan Veda Hutbesini anlatır.
Hamidullah, bazı kabilelerle olan
ilişkileri ve onlara gönderilen mektuplardan bahseder; bunlardan ilki
Mekkelilerle ittifak halinde olan Ehabiş kabilesidir. Ehabiş kabilesinin
özelliklerine değinen Hamidullah, Habeşlilerle, Mısır’la, Bizas’la, İran’la, İran
sömürgeleriyle ilişkilerini uzun uzadıya anlattıktan sonra bu bölgelerin
hükümdarlarına gönderilen mektupların asıllarını da eserine almayı unutmamıştır.
Resulullah’ın kısa bir süre önce ortaya çıkarılan Uman melikleri Ceyfer ve
Abd’a gönderdiği mektubun aslının öyküsüne, Arapça aslına ve bazı gözlemlerine
yer veren Hamidullah, diğer Arap kabileleriyle olan ilişkileri anlatmaya devam
eder.
Yahudilerle ilişkiler kısmında
İslam’dan önce Yahudilerin, Arap Yarımadası’na ne zaman ve nasıl geldiklerinin
bilinmediğini ancak İslam’ın ortaya çıkmasına yakın Arabistan’ın her tarafına
yayılmış olduklarını söyler. İslam’ın başlangıcında ve hicretten sonra
Yahudilerin durumlarından bahseden Hamidullah, Beni Kurayza, Beni Kaynuka ve
Beni Nadir Yahudilerinden, onların şehirden çıkarılmalarından bahseder. Ayrıca
o Medine’deki diğer Yahudilerin Müslümanlar’ın aleyhindeki herhangi bir siyasal
etkinlikten kaçındıklarını, ticaretleriyle meşgul olduklarını belirtir. Medine
dışındaki Yahudileri de anlatıp Hristiyanlarla ilişkilere geçer.
Hristiyanlarla ilişkilerine Necran
Hristiyanlarını anlatmayla başlar ve devamla Kur’an’ın İsa Mesih ve
Hristiyanlıkla ilgili bakışını anlatır. Diğer dinleri, devletin sınırlarının
genişlemesi ve devletin idari bölünmesini de anlatıp birinci cildi sonlandırır.
İkinci cilt Hz. Muhammed’in kişisel
hayatı hakkındadır. İlk önce Hz. Muhammed’in hanımlarından bahseden Hamidullah,
onun iki cariyesi olduğundan da bahsettikten bu durumun meşru olduğunu anlatmış
ve İslam’da köleliğe değinmiştir. Hz. Muhammed’in öğretisinin sonraki kuşaklara
aktarılmasında iki önemli kaynak vardır; Kur’an ve hadis. Hamidullah, ayrıntılı
bir şekilde bu iki kaynaktan bahsetmiş daha sonra onun dini, ahlaki ve
toplumsal alanlardaki eğitim ve öğretimi hakkında bilgi vermiştir. Bu kısımda
bir Müslümanın inanması gerekenlerin bir özetini vermiş ama ruh ve bedeni
birleştiren dört eylem olduğundan da bahsetmiştir; namaz, oruç, hac, zekat. Bu
kavramlar hakkında bilgi verdikten sonra onun anlayışlılığına, yöntemine, estetik
anlayışına ve güzel sanatlara verdiği öneme değinmiştir. Daha sonra eğitim ve
öğretimin hicretten önce ve sonraki aşamalarını anlatmış, fen bilimlerindeki
(kozmoloji, astronomi ve meteoroloji) gelişmelere değinmiştir. İslamiyet’ten
önceki tıp ve tıpçılardan, Rasulullah’ın ve Kur’an’ın tıp konusundaki
tutumundan, Rasulullah’ın tabipliğinden, o dönemdeki hastalıklardan, inşaat
mühendisliği, şehircilik, mimarlık ve askeri istihkam alanındaki çalışmalardan,
Kur’an’da bu konudaki malzemelerden, şehirler ve semtlerden bahsetmiştir.
Hz. Muhammed’in devlet anlayışına
geçmeden önce Mekke’deki idari yapı, siyasal-toplumsal düzen, şehir parlamentosu,
devlet başkanı, dini, askeri görevler, adliye teşkilatı, maliye ile ilgili
bilgiler verdikten sonra yabancılarla ilişkilerine de değinir. İslam
dönemindeki devlet anlayışını anlatırken ilk önce Kur’an’daki devlet
anlayışından, manevi ve maddi iktidarların ayrılmasından, Hz. Muhammed’in hükümet
anlayışından, yetkilerin dağıtılmasından, politika ahlakından, hükümet
yönetimi, danışma ve danışmada gayri Müslimlerin yerinden, yasama
çalışmalarından, uluslararası hukuk ve iktidarın el değiştirmesinden (hilafet)
bahseder. Kamu görevlerinin yerine getirilmesini, adalet teşkilatını, iktisadi
sistemi, askeri teşkilatı, bayrak ve sancağı, diplomasi ve büyükelçilik
faaliyetlerini anlatır ve Resulullah’ın izlediği siyasetin temel ilkelerini
sayar. O dönemdeki toplumsal hayat hakkında da bilgi verdikten sonra vefat
edişini ve hilafet sorununu anlatır ve kitabını sonlandırır.
İslam Peygamber’ini diğer siyer
kitaplarından ayıran en önemli özelliği konuları çok daha geniş bir çerçeveden
ele almış olmasıdır. Adem Apak, genelde tarihçilerin Hz. Muhammed’in hayatını
anlatırken Mekke-Medine-Taif üçgeninde el aldıklarını Hamidullah’ın ise bütün
bir Hicaz ve Arap Yarımadası merkezinde bir siyer takdimi yaptığını
belirtir. Hatta zaman zaman bu sınırı da
aşıp Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında bağlantı sağladığını, Bizans,
İran ve Habeş ile kültürel, dini, ticari ve askeri ilişkileri bulunan bir Arap
yarımadası perspektifiyle Hz. Peygamber’in faaliyetlerini incelediğini, bu
bakış açısıyla da Hz Peygamber’in sadece belli bir bölgeye gelmediğine vurgu
yaptığını söyler. Gerçekten de İslam Peygamberi kitabı Hz. Muhammed’i bu
çerçeveden anlatmıştır.
Muhammed Hamidullah, İslam
Peygamberi kitabında Hz. Muhammed’in hayatını birçok yönden anlatmaya
çalışmıştır. Bu kitap alanındaki en kapsamlı kitaplardan biridir. Eserin bibliyografya
kısmından da anlaşıldığı üzere yerli yabancı birçok kaynaktan istifade
etmiştir. Hamidullah, bazı konuların sonunda kendi düşüncelerine de yer
vermiştir. Ama bunu yapması eserini nesnellikten uzaklaştırmamıştır
kanaatimizce. Çünkü bir tarihçi olaylara kendi yorumunu katmıyorsa bir tarih
inşa edemez sadece kendisinden öncekilerin söylediklerini tekrarlamış olur. Olgular,
tarihçiler yorumladığı için tarihi olgu adını alırlar. Adem Apak, Hamidullah’ın
Siyer ilmine katkılarını anlattığı makalesinde onun bir çok tarihçinin göz ardı
ettiği şahsi gözlem metodunu kullandığını söyler ve devamla siyer
kaynaklarındaki tarihi bilgilerle kendi gözlemlerini karşılaştırdığına daha çok
kendi gözlemlerine itibar ettiğine vurgu yapmıştır. Şahsi gözlemden kastının o
olayı bizzat gözlemlemek değil olayın geçtiği mekana gidip orayı incelemek ve
mekansal imkanları gözlemek olduğunu belirtir.
Kitabın büyük bölümünde konuyla
ilgili bilimsel kanıtlara ve belgelere yer vermiştir. Eseri önemli kılan da sadece
gözlem ile değil belgelerle de konuşuyor olmasıdır. Çünkü kuru bir gözlem de
tarihçinin hata yapabilmesine neden olabilir. Muhammed Hamidullah, hata payını
en aza indirerek bir siyer yazımı gerçekleştirmiştir. Bu nedenle bu esere, her
tarihçinin kaynak kitabı olarak kitaplıklarında yer vermesi gerekir. Sürçülisan
ettiysek affola.
0 yorum:
Yorum Gönder