Her ne kadar Sünnilerde de Mehdi konusu geçiyor olsa da Sünni inanışındaki Mehdilik belirsiz bir konu olup inanca akideye taalluk eden bir mesele değildir. Halbuki Şia’da tüm inancın ve İmamet’in özünü oluşturur. Eğer Mehdi yoksa geriye kalan tüm imamlar ile ilgili iddialar da havada kalacaktır.
Şia’ya göre İmamiyye mezhebinin 11. İmamı olan Hasan el-Askeri genç yaşta vefat etmeden bir çocuğu olmuştu. Adını Muhammed koydular. Kendisi 12. İmam Muhammed el-Mehdi olmaktadır. Resmi kayıtlara göre bu çocuk doğmadı. Ancak Şialar 11. imamın sadık yandaşlarınca bunun doğumuna tanıklık etmektedirler.
Çocuğun doğumundan kısa bir süre sonra 11. İmam vefat etmiştir. Denildiğine göre 12. İmam Muhammed Mehdi’de henüz çok küçük bir çocuk iken imamet etmiş ve nihayet 4 yaşında iken bir mağaraya girip bir daha çıkmamıştır.
İzleyen dönemde bir naibi ile görüşmeye devam etmiş buyruklarını Şialara bu şekilde iletmiştir. Birinci naib’in vefatından sonra peş peşe; biri vefat edince diğeri yerine geçmek suretiyle ikinci üçüncü ve dördüncü bir kişi naiplik etmiş. Bu durum yaklaşık 70 yıl kadar sürdü ve bu döneme Gaybet-i Sugra (Küçük Kayıplık Çağı) adı verildi. Dördüncü naibin vefatından sonra da tamamen gizlendi ve kıyametten önce tekrar zuhuruna kadarki döneme de “Gaybet-i Kübra (Büyük Kayıplık Çağı) adı verildi.
*
Kuran'da Mehdi ile ilgili en ufak bir delil bile yoktur. Bu bir.
Her ne kadar şiiler bu konuda bazı ayetleri delil getirmiş olsalar da delil getirilen ayetlerin konuyla yakından uzaktan alakası yoktur.
Şii uleması Hud süresi 86. ayeti Mehdi'ye delil olarak getiriyorlar. Neden böyle bir istidlalde (delillendirme) bulunduklarını da Kitabı Mukaddes'i okuyana kadar anlayamamıştım. Daha sonra Tevrat ve İncil'i okuyunca konuyu anladım.
Önce ayete bakalım. Meal olarak kendisi de Şii olan Abdulbaki Gölpınarlı'nın mealinden aktarıyorum: "İnanmışsanız Allah'ın bıraktığı kâr, daha hayırlıdır size ve ben de size bir bekçi değilim." (Hud 86).
Şimdi burada ayetin Arapça’sında şöyle geçiyor: "Bakiyetullahi hayrun lekum in küntüm müminin." Şiiler bunu şöyle meallendiriyor ki buna itiraz edemeyiz. "Eğer inanmış iseniz Bakiyetullah sizin için daha hayırlıdır." Burada Bakiyetullah "Allah’tan kalan", "Allah’ın bakiyesi", "Allah’ın size bıraktığı" şeklinde çevirmek mümkündür.
Peki nedir bu Allah'ın bize bıraktığı? Bunu anlamak için iki ayet öncesinden okumaya başlamanız gerekir. Yani sadece 86. ayeti okursanız anlaşılmaz. Ama (84-85-86-87) ayetleri birlikte okursanız konu aydınlığa kavuşmuş olur. Şimdi bu ayetlerin hepsini yine Abdulbaki Gölpınarlı'nın mealinden aktaralım. Diğer meallerde de pek farklı değil zaten.
"Medyen'e de, kardeşleri Şuayb'i göndermiştik de ey kavmim demişti, Allah'a kulluk edin, ondan başka bir mabudunuz yok. Ölçeği, tartıyı eksik tutmayın, çünkü ben gerçekten de hayırlara uğradığınızı görmedeyim ve şüphe yok ki ben, bir gün sizi çepeçevre kuşatıverecek bir azâba uğramanızdan korkuyorum.(84) Ey kavmim, ölçeği doğru ölçün, terâziyi doğru tartın, halkın mallarını eksiltmeyin, yeryüzünde bozgunculuk etmeye çalışmayın.(85) İnanmışsanız (Allah'ın bıraktığı kâr= Bakiyetullah), daha hayırlıdır size. Ve ben de size bir bekçi değilim.(86) Ey Şuayb dediler, kıldığın namaz mı, tuttuğun din mi emrediyor sana da bizi atalarımızın taptıklarından vazgeçirmeye uğraşıyor, mallarımızı da dilediğimiz gibi tasarruf etmemize mâni olmaya kalkışıyorsun? Halbuki sen, şüphe yok ki halîm selim ve aklı başında bir adamsın.(87)" (Hud suresi 84-87)
Hikayeyi özetleyeyim: Allah Şuayb (as.)’ı Medyen halkına peygamber olarak göndermişti. Onlar da tefeci, hileci, dalavereci bir toplumdu. Şuayb da onlara diyor ki: "Ölçüyü tam tartın, insanların mallarını hileyle, dalavere ile çarpmayın. Allah'ın size bıraktığı yani ana paranız sizin için daha hayırlıdır."
Buradaki BAKİYE ifadesiyle yalnızca anapara/anamal kastedildiğine dair bir kanıt da Bakara süresi (278-279) ayetleridir.
Ayetlerin önce Arapça okunuşunu aktarayım:
"Ya eyyuhellezine amenü, ittequllahe ve zeru ma baqiye mineriba in küntüm mü'minin. (278) Fe in lem tef'elu, fe'zenu bi harbin minallahi ve resulihi. Ve in tubtum felekum ruusu emvalikum, la tazlimune vela tuzlimun.(279)".
Türkçesi:
"Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve faizden arta kalanı (BAKİYE) bırakın (almayın).(278) Eğer bunu yapmaz iseniz Allah ve Resulünden size bir savaş açılmıştır. Eğer tevbe ederseniz ANAPARANIZ sizindir. Zulmetmeyin ve zulme de uğramayınız.(279)" (Bakara 278-279)
Burada yine mal, ticaret ve faiz bağlamında BAKİYE ifadesi kullanılmıştır. "Eğer inanıyorsanız faiz bakiyesinden vazgeçin, Allah'ın size bıraktığı anaparanız yani Allah'ın bakiyesi ile yetinin." Mesele budur ve Mehdi ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Ancak Bakiye kelimesi/kavramı İsrailoğulları bağlamında hem Kuran'da hem de Kitabı Mukaddes'te kullanılmıştır. Ayrıca bu konu Kumran metinlerinde de geçer.
Kuran'da geçen diğer BAKİYE ayetlerine bakalım.
Birincisi Bakara 248. ayet. Bu ayetin geçtiği sürede önlü arkalı iki sayfayı okuyunuz lütfen. Orada Talut'un bir kral olarak doğuşu ayrıntılı olarak anlatılır. Bu ayette İsrailoğullarının düşmanları tarafından talan edilip çalınmış olan Kutsal emanetler bölümünde geçer. Sekine Tabutu diye isimlendirilen bir tabutun içindeki Kutsal emanetler. Musa ve Harun'un âl'inden kalan (bakiye) emanetler. Talut'un krallığının kanıtı olarak Sekine tabutunu melekler taşıyarak getireceklerdir diyor.
İkinci bir ayet ise yine Hud süresi 116. ayettir. "Sizden önceki nesillerden onlardan kurtardığımızdan pek azı dışında (uvlu baqiyyetin) yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi? Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler. Onlar, suçlu günahkarlardı." (Hud 116)
Yani bu ayette kastedilen şudur: Sizden önceki nesiller de yozlaşmışlardı. İçlerinde kurtardıklarımızdan ve iyiliği emreden (emri bil maruf) ve kötülüğü nehyeden (nehyi anil münker yapan) çok az bir kesim vardı. İşte dini ve adaleti her daim ayakta tutan o kesime BAKİYE diyor.
***
Keza Kitabı Mukaddes'te de benzer temalarda geçmiştir. Misal olarak Ezra 9:13'te geçer. "Sen, ey Tanrımız, bizi hak ettiğimizden daha az cezalandırdın ve bize sürgünden kurtulan böyle bir azınlık (bakiye) bıraktın." (Ezra 9:13)
Messanik (Mesihi) kehanet, arta kalan bir bakiyenin (azınlığın) kurtuluşu ve bir kurtarıcı öğesi Tevrat ve İncil'de daha belirgindir. Böylece İsrail'in Mesih figüründen Şia'nın Mehdi figürü doğmuştur.
***
Mesih ve Mehdi ile ilgili tüm rivayet ve hadislerin uydurma olduğunu hadis uzmanları bildiriyor. Çünkü Hz. Peygamber (sa) efendimiz Hz. İsa (as) gibi kendinden sonraki bir çağı müjdeleyen değildi. Çünkü onun çağrısı tamamlanmıştı. Hz. İsa'nınki ise tamamlanmadığı için bir sonraki peygambere işaret etmiştir.
Hz. İsa müjdelemiştir, Hz. Muhammed ise müjdelenmiştir. Allah'ın salat ve selamı onların üzerine olsun.
Maruf Çetin
marufcetin@gmail.com
Resim Notu: Resimde “Bakiyetullahi hayrun lekum” ayeti yazıyor.