17 Mayıs 2017 Çarşamba

Ebû Ömer b. Dâvûd Yazdı: Savrulma

Ebû Ömer b. Dâvûd
Her medeniyetin kendisine has kaynakları ve doğuş süreci bulunmaktadır. Buna uygun olarak medeniyetlerin bilgi kaynakları ve ilim geleneği oluşur. Medeniyetler birbirlerinden etkilendiği gibi farklılık da gösterir.
İslâm medeniyetinin güçlü olduğu dönemlerde şekillenmiş olan ilmî yapısı asırlar boyunca insan yetiştirmenin kurumsal temellerini oluşturdu. Kuşkusuz bir yerde insan varsa orada sorun ve çözüm de vardır. Dünyanın hiçbir döneminde her şey yüzde yüz güzel olmamıştır. Böyle bir şey dünyanın varlığına aykırıdır. Güzelliğin yanında çirkinliğin, iyiliğin yanında kötülüğün, doğrunun yanında yanlışın, ilmin yanında cehlin, sıcağın yanında soğuğun olması dünyaya aidiyetin tabiatındandır. İnsanoğlu hayatı boyunca tercihlerle karşı karşıya kalır. Yaptığı tercihler onu yeni tercihlerle karşı karşıya bırakır.
İlmî gelenek, eğitim sistemi, okutulması ya da öğretilmesi gerekenler zamanla ihtiyaçlar çerçevesinde şekillenmiştir. Bunun önemli özelliklerinden biri hoca-talebe ilişkisidir. Hz. Peygamber döneminden itibaren şekillenen ilim halkalarının müdavimleri, ilimlerini bir disiplin içinde almışlardır. Fikrî özgürlüğün daha güçlü bir şekilde hissedildiği, ilk eserlerde canlı tartışmalar yaptıkları, bu tartışmalarla temel tartışma konularını oluşturdukları gibi ekol ya da mezheplerin şekillenmesini de sağlamış oldular.
Âlimler arasında görüş ayrılıklarının olması, bu sebeple tartışmaların yaşanması kaçınılmaz bir şeydir. Hatta zaman zaman bu tartışmaların akdedilen meclislere ve saraylara taşındığı görülmektedir. Geçmişteki görüş ayrılıkları ekolleri oluştururken insanların birbirlerini kıyasıya eleştirdiklerini, bugün de olduğu gibi bazen ölçüyü kaçırdıkları bir gerçektir. Geçmişte olanı öğrenmek istersen bugüne bak.
Tartışmaların zaman zaman bir görüşe mensup kişilerin devlet ricaline yanaşmaları ve diğerlerinin baskı altına alınması da söz konusu olmuştur. Ancak gerek iletişim imkânlarının azlığı, gerekse bu tartışmalar genellikle halkın bilgisi ve ilgi alanı dışında gerçekleşmiştir.
Her medeniyet ve din, zaman zaman gerileme ve savrulma yaşar. Bu gerileme ve savrulmalar güçlü olduğunda derin etkiler bırakır ve hatta medeniyetin ve dinin ölümüne sebep olur. Nitekim geçmişe baktığımızda bugün ölü medeniyet ve dinler arasında olan onlarca medeniyet ve din mevcuttur.
Bizim medeniyetimiz de tarihte güçlü iç ve dış darbeler yedi. Bu darbeler savrulmalara sebep oldu. Değerlerimizden uzağa düştüğümüz dönemlerden geçiyoruz. Bu savrulma hayatımızın birçok yönünü etkiliyor. İlim dünyası da bunlar arasında… Bu savrulmadan dolayı kimin sözü dinlenir bir bilge ve âlim, kimin ise sahtekâr, riyakâr ve cahil olduğunu ayırt edemiyoruz. Bazılarımız kimi şeylerin farkında olsa da insanları yönlendirenlerin etrafına toplayabilecekleri kişiler bulmaları zor olmuyor. Bunlar bazen samimi duyguları istismar edilen kişiler, bazen de durumu lehlerine çevirmeye çalışan münafık karakterli kimselerdir. Toplumun büyük bir kesimi ise şaşkınlıkla yol bulmaya çalışıyor.
Doğrusu işin nereye varacağını kestirmek zor. Bu savrulma ne zamana kadar devam edecek? Bilen varsa beri gelsin…


ebuomerbindavud@gmail.com

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar