Hz. Ömer döneminde Müslümanlar çoğalınca, mescit onlara dar gelmeye
başladı. Bunun üzerine Hz. Ömer -Hz. Abbas’ın eviyle müminlerin annelerinin
odaları hariç- mescidin etrafındaki evleri satın aldı. Bir gün Ömer, Abbas’a
şöyle dedi:
-Ey Ebü’l-Fadl! Bildiğin gibi Müslümanların mescidi kendilerine dar gelmeye
başladı. Senin evin ve müminlerin annelerinin odaları hariç, mescidin
etrafındaki evleri, Müslümanlara mescitlerinde genişlik sağlamamız için satın
almıştım. Müminlerin annelerinin odaları için çare yok. Senin evine gelince,
onu bana Müslümanların beytülmalinden istediğin bedel karşılığında, onunla Müslümanların
mescitlerinde genişlik sağlamam için sat!
-Bunu yapacak değilim!
-Sana önereceğim şu üç şeyin birini seç: Ya bana onu Müslümanların
beytülmalinden istediğin bedel karşılığında satman; ya Medine’den istediğin
yerde senin için bir arsa belirleyip senin için Müslümanların beytülmalinden evinin
karşılığı olmak üzere yeni bir ev etmem veyahut senin onu Müslümanlara tasadduk
ederek Müslümanların mescitlerinde genişlik sağlamamız!
-Hayır, onlardan hiçbiri de değil!
Bunun üzerine Hz. Ömer Hz. Abbas’a birisini hakem olarak kabul etmesini
önerdi:
-Benimle senin arana istediğin kişiyi koy!
-Übey b. Kaʻb!
İkisi Übey’e gidip ona olayı anlattılar; Übey şöyle dedi:
-İsterseniz, Peygamber’den (s) işittiğim bir hadisi size anlatırım!
-Anlat!
-Resûlullah’ı (s) şöyle derken işittim: “Allah Dâvûd’a, ‘Benim için
içerisinde anılacağım bir ev bina et!’ diye vahyetti. O da O’nun için bu arsayı
-Beytülmakdis’in arsasını- belirledi. Ama bir de görüldü ki, arsanın dörtte
biri, İsrâîloğullarından bir adamın evi. Dâvûd da ondan evini kendisine satmasını
istedi, ama adam kabul etmedi. Sonra Dâvûd kendi kendine evini ondan zorla
almayı kararlaştırdı. Bunun üzerine Allah ona, ‘Ey Dâvûd! Ben sana benim için,
içerisinde anılacağım bir ev bina etmeni emrettim. Sen ise benim evime gaspı
sokmak istedin. Hâlbuki gasp benim işim değildir. Senin cezan ise onu bina edememendir!’
diye vahyetti. Dâvûd, ‘Ya Rab! Benim çocuğum mescidi inşa edebilecek mi?’ diye
sordu. Allah, ‘Senin çocuğun inşa edecek!’ dedi.
Bunun üzerine Hz. Ömer, Übey b. Kaʻb’ın yakasına yapışarak şöyle dedi:
-Ben sana bir şey getirdim, sen ise ondan daha ağır olanı getirdin.
Söylediğin şeyi mutlaka terk edeceksin!
Hz. Ömer, Übey’i o halde mescid-i Nebevî’ye gitti. Sonra içlerinde Ebû
Zer’in de olduğu Resûlullah’ın (s) Ashâbından bir halkanın yanında durup şöyle
dedi:
-Allah’ın Dâvûd’a Beytülmakdis’i sadece kendi zikri için inşa etmesini
emrettiği hadiseyle ilgili Resûlullah’ı (s) işiten bir adamdan Allah adına
istekte bulunuyorum!
Ebû Zer,
-Ben onu Resûlullah’tan (s) işittim, dedi.
Başka biri,
-Ben de onu işittim, dedi.
Bir başkası,
-Ben de onu işittim, dedi.
Bunun üzerine Hz. Ömer, Übey’i bıraktı. Übey dönüp Ömer’e şöyle dedi:
-Ey Ömer! Resûlullah’ın (s) hadisi hakkında beni itham mı ediyorsun?
-Ey Ebü’l-Münzir! Hayır, vallahi o konuda seni itham etmiyorum. Ancak
Resûlullah’tan (s) bu hadisin aşikâr olmasını hoş karşılamadım!
Hz. Ömer Hz. Abbas’a şöyle dedi:
-Git! Ben de artık evinle ilgili senden herhangi bir talepte
bulunmayacağım!
-Sen böyle davranırsan, ben de onu kuşkusuz Müslümanlara tasadduk ederim
ki, onunla onlara mescitlerinde genişlik sağlayayım. Ama benimle münakaşa
edersen böyle bir şey yapmam!
Bunun üzerine Ömer, Hz. Abbas’ın ailesi için onların bugün kendilerine
ait olan evlerinin yerini belirleyerek onu Müslümanların beytülmalinden inşa
etti.
(İbn Saʻd, Tabakât, IV, 19-20)
0 yorum:
Yorum Gönder