2 Mayıs 2017 Salı

İslam Tarihinde Mehdiler

Prof. Dr. Adnan Demircan
Günümüzde sık sık gündeme gelen kavramlardan biri mehdiliktir. Gün geçmiyor ki kendisinin mehdi olduğunu ihsas ettiren ya da mehdi olduğunu söyleyen birilerinin haberiyle veya bununla ilgili bir söylentiyle karşılaşmayalım.
Bu yazımızda İslam tarihinde ortaya çıkan mehdilerle ilgili kısa bilgi vermeye çalışacağız. Burada kavramın hadis ya da kelam kitaplarında nasıl yer aldığına ya da hangi bağlamda kullanıldığına değinmeyeceğiz. Mehdi unvanını farklı amaçlarla kullanan kişilerden söz edeceğiz.
Mehdi kavramı Kur’an’da kullanılmamakla birlikte Arapların bilmedikleri bir kelime değil. Kur’an’da aynı kökten gelen bazı kelimeler var. Hadislerde ise mehdi kelimesi kullanılmış. Hz. Peygamber dönemi ve sonrasında “kurtarıcı” anlamında bir mehdi algısı olup olmadığı tartışılabilir. Ancak tarih perspektifinden baktığımızda ortaya çıkan mehdilerden hareketle bu anlayışın zamanla şekillendiğini söylemek mümkündür.
İslam tarihinin ilk dönemlerinde bazı kişilere mehdi denmesi kelimenin sözlük anlamına uygundur. Bu açıdan Hz. Peygamber ve ilk dört halifenin yanı sıra başkaları da mehdi olarak zikredilmişlerdir. Mehdilik inancının tarihî süreçte şekillenmiş olsa da erken dönemde, uzun yıllara yayılan ve kolektif muhayyilenin inşa edici rolünün etkisiyle olgunlaştığı kuvvetle muhtemeldir. Kavramsallaşma sürecinde iktidar-muhalefet ilişkisinin ve dönemin yöneticilerinin baskılarına karşı meşruiyet arayışlarının etkisi olmuştur. Özellikle Şiî dünyada gelişme ortamı bulan mehdilik anlayışı erken dönemlerden itibaren siyasî bir hareket olan Şîatü Ali tarafından kullanılmıştır.
Mehdilik unvanını ilk kullananların bu unvanı daha çok siyasî bir argüman olarak düşündüklerini söylemek yanlış değildir. Kavramın dinî mahiyet kazanması ile siyasî kullanımının birlikte olması bu tespiti yapmamıza engel olmaz. İlk dönemlerde Mehdi olarak zikredilen kişiler hakkında oluşturulan “kurtarıcı” imajının genellikle vefatlarından sonra ortaya çıktığı söylenebilir. Bu anlamda mehdi olduğuna ve gelip insanları kurtaracağına inanılan kişilerden biri Hz. Ali’nin oğlu Muhammed b. el-Hanefiyye’dir [Hanifeli Kadının Oğlu]. Öldükten bir süre sonra gerçekte vefat etmediği ve gelip yeryüzünde adaletle hükmedeceğini savunanlar olmuştur.
Mehdi olarak zikredilen bazı kişiler bir yana bu unvan siyasî-dinî anlamda erken dönemde Hz. Hasan’ın ahfadından olup Abbasîlerin ikinci halifesi Ebû Cafer Mansûr döneminde ayaklanan Muhammed b. Abdullah’tır. Nefsüzzekiyye lakabının yanı sıra “el-Mehdî” lakabıyla anılmıştır. Abbasoğulların, Alioğullarının hilafet hakkını vermediklerini düşünerek Ebû Cafer Mansûr’a muhalefet etmiştir. Kısa süren ayaklanması öldürülmesiyle son bulmuştur (ö. 145/762). Mehdi lakabı onun ölümünden sonra adamları tarafından kullanılmıştır.
Vefatından sonra taraftarlarınca mehdi olduğuna inanılan kişilerden biri de İmam Cafer’dir.
“el-Mehdî Billah” lakabı Abbasîlerin üçüncü halifesinin de unvanıdır. Abbasî halifelerine veliaht oldukları zaman bir unvan verme geleneği çerçevesinde Mehdi lakabının yanı sıra aynı kökten türeyen el-Hâdi İlelhak (ö. 170/786) ve el-Mühtedi Billah (ö. 256/870) unvanları da kullanılmıştır. Mehdî lakabının kullanılması, Abbasî halifelerin kendilerine saygınlık oluşturma çabasının sonucudur.
Mehdî unvanını kullananlardan biri de Fâtımîler Devleti’nin kurucusu Ubeydullah b. Hüseyn b. Ahmed el-Mehdî el-Fâtımî’dir (ö. 322/934).
Endülüs Emevîleri halifelerinden Ebü’l-Velîd Muhammed b. Hişâm b. Abdülcebbâr b. Abdurrahman en-Nâsır (ö. 400/1010) Mehdî Billah unvanını kullanmıştır
Muvahhidler Devleti’nin kurucusu olan Ebû Abdullah Muhammed b. Abdullah b. Tûmert el-Berberî es-Sûsî (ö. 524/1130) mehdiliğini ilan edip etrafına insanları toplayan biridir.
Yemen Zeydî imamlarından Ebû Tayr Ahmed b. Hüseyn b. Ahmed b. Kāsım er-Ressî (ö. 656/1258) el-“Mehdî-Lidînillah” unvanını kullanmıştır.
Siyasetçilerin dışında bazı âlimer için de mehdi lakabının kullanıldığı bilinmektedir. Nitekim ilk Hanefî Ezher şeyhi de Mehdi lakabını kullanmıştır.  Muhammed el-Mehdî b. Muhammed Emîn b. Muhammed el-Abbâsî (ö. 1315/1897).
Mehdi lakabının tasavvufi gelenek için de de kullanılmıştır. Senûsiyye tarikatının piri Muhammed b. Ali es-Senûsî’nin oğlu ve Senûsiyye tarikatının şeyhi olan Seyyid Muhammed el-Mehdî b. Muhammed b. Ali es-Senûsî (1844-1902) de Mehdi olarak anılmıştır.
Mehdilik, taraftar toplamak amacıyla kullanılabilecek önemli dinî-siyasî kavramlardan biridir. Bu sebeple tarihte birçok mehdi ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri Sudanlı bir mutasavvıf olan Muhammed Ahmed b. Abdullah b. Fahl b. Abdilvelî b. Abdillâh el-Mehdî’dir (ö. 1302/1885). Yaşadığı dönemde onun etrafına mehdi olduğuna inanan birçok insanı topladı.  9 Ramazan 1302’de (22 Haziran 1885) hastalıktan ölünceye kadar Sudan’a hâkim oldu.
Bugün de piyasada bir kısmı müritleri ve taraftarları arasında kapalı devre grup içi mehdi olarak kabul edilenler, bir kısmı kendilerinin mehdi olduğunu ima edenler, bir kısmı ise sıyırmış oldukları aleni olarak görülebilen birçok mehdi mevcuttur. Günümüzde kavrama yüklenen anlam ile ilk dönemlerde siyasî alanda yüklenen anlam arasında büyük bir fark olduğu açıktır. Mehdilik iddiasında bulunanların behemehâl alanın uzmanları tarafından gözetim altına alınarak tedavilerinin ihmal edilmemesi elzemdir.


0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar