26 Mayıs 2017 Cuma

Ebu’l-Beşer el-Ebyazî Yazdı: Hz. Peygamber’in (sav) İbadet Hayatı

Ebu’l-Beşer el-Ebyazî
 Seçkin kabi­liyet ve şahsiyetleriyle çok sayıda insan bu dünyadan geçmiş olmakla birlikte hiçbirinin yaşantısı, günlük hayatının tüm teferruatına kadar bi­linmemektedir. Hatta Hz. İbrahim Hz. Mûsâ ve Hz. Îsâ gibi tarihi seyrini değiştiren ve insanlığın hayatını tevhidî dinleri ve şahsî örnek hayat­larıyla etkileyen peygamberlerin dahi hayat­larından gelecek nesillere bıraktıkları, bili­nen fazla bir şey yoktur. Gerçekten de onların öğretileri kaybolmuş veya değişerek hakikî hüviyetlerini kaybetmiştir. Hayatları, söz ve davranışları hakkındaki kayıtlar ise son derece sınırlıdır. Her şeyden önce onların hayat hikâyeleri tamam olmayıp, milyonlar­ca insanın hayranlık ve saygı duyduğu mükemmel hayat ve şahsiyetlerini yeterince göstermemektedir. Nitekim öğretilerinin bazı kısımları zamanla tahrif olmuş ve başka düşüncelerle karışmış olduğundan, gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde intikal ettirilememiştir. Hiçbir din, hatta öğreti, bir pey­gamber veya uygulayıcısı olmadan insanlığa telkin olunamamıştır. Muhakkak ki öğreti­cinin şahsiyeti ve fiilî örnek verebilme kabi­liyeti, öğreti ve misyonunun başarısı bakımın­dan çok önemlidir.
Bütün bu hususlar dikkate alındığında, hayatı bütün teferruatıyla kaydedilebilen tek insan ve tek pey­gamber şüphesiz Hz. Muhammed’dir. (sav). Hayatında geçen önemli olaylarla birlikte ömrünün, doğu­mundan vefatına kadar tamamı, özellikle de risalet görevini üstlenmesinden itibaren günlük hayatının her safhası tarih sayfalarına geçmiştir. Bütün söz, hareket, ilişki ve karakterinin teferruatı kaynaklarda korunmuştur. Hatta nasıl yaşadığı, oturması-kalkması, özellikle de ibadet etmesi gibi hayat tarzının ince detay­ları dahi bilinmektedir. Allah Rasûlü’nün (sav) ibadet hayatı da hem Müslümanlar için bir örnek, hem de kendi ibadetlerini eksiksiz yerine getirebilmeleri için bir zorunluluktur. Zira Müslüman ibadetlerin amacını ve esasını doğrudan Kur’ân’dan alabilmekle birlikte, şeklini ve uygulamasını ancak Hz. Peygamber’in (sav) uygulamalarından yani sünnetinden öğrenebilirler.
Hz. Ali'den (ra) gelen rivayete göre Hz. Peygam­ber (sav) biri ibadet için, ikincisi insanlar için, üçüncüsü kendi şahsı için olmak üzere günü üç kısma bölmüştür. Hz. Peygamber’in (sav) günlük hayatında en önemli faaliyetleri Allah’a kulluğun işareti olan ibadetleriydi. Öyle ki, o dinin temeli olan namaz, zekât, hac ve oruç gibi ibadetle­re büyük ehemmiyet vermiştir. (Buhârî, Îmân, 2). Sabah namazından güneş bir mızrak boyu yükselinceye kadar oturmak Hz. Peygamber’in (sav) âdeti idi. Bu vakit toplantı zamanıydı. İnsanlar gelir ve Hz. Peygamber’in (sav) etrafında oturur, o da onlara tavsiyelerde bulunur, nasihat ederdi. Bu faaliyetten sonra Rasûlüllah (sav) dört veya sekiz rekat namaz kılardı. Daha sonra eve gider ve ev iş­leri ile uğraşırdı. Bu esnada genellikle şahsî işlerini görürdü. İkindi namazından sonra hanımlarını ziyaret eder, onlarla bir süre görü­şürdü. Daha sonra, o gece sırası olan hanımı­na gider ve bir süre orada kalırdı. Akşam, Hz. Pey­gamber’in (sav) bütün hanımları buraya gelir ve yatsı namazına kadar orada birlikte kalırlardı. Allah Rasûlü (sav) bunun ardından yatsı namazını kıldırmak için mescide gider, daha sonra istirahata çekilirdi. Yatsıdan sonra sohbet etmeyi pek sevmezdi.
Yatsı namazından sonra gece­nin ilk yarısında dinlenmek Hz. Peygamber’in (sav) âdeti idi. Gecenin yarısında veya üç­te biri geçince kalkar, dişlerini misvaklar ve abdest alarak ibadet eder, bir miktar Kur’ân okurdu. Hz. Peygamber (sav) geceleri devamlı sekiz re­kat namaz kılar ve sadece sekizinci rekattan sonra otururdu. Sonra bir rekat daha namaz kılar ve rekatın sonunda otururdu. Daha sonra yine iki rekat daha namaz kılarak rekatları onbire tamamlardı. Hz. Pey­gamber (sav) yaşlandıkça ve vücudu ağırlaştıkça yedi rekat ve bunu takiben iki rekat kılarak rekatları dokuza tamamlamaya başladı. Bazen kendisine uyku galebe çalar ve gece namazını kılamazdı. O vakit gündüz 12 rekat namaz kı­lardı. (Buhârî, Teheccüd, 10, 16; Müslim, Müsâ­fırîn, 105, 121).
Allah Rasûlü (sav) sünnet ve nafile namaz­larını genellikle evde kılardı. Gece namazından sonra istirahat ve sabah namazının ezanı ile kalkıp iki rekat namaz kılardı. Fakat farz olan iki rekat namaz esnasın­da ise uzun bir sûre okurdu. Öğle ve ikindi namazlarında kıraati nisbeten kısa tutardı, fakat yine de ilk iki rekatta Fatiha'dan sonra, bir insanın Baki mezarlığına gidip orada işini görebileceği ve geri gelip abdest alarak ilk rekata yetişebileceği uzun­lukta bir sûre okurdu. Ashabın tahminlerine göre Hz. Peygamber (sav) ilk iki rekatın kıyanımda Elif Lâm Mim, Secde veya buna eşit uzunluktaki ayetlerin okunabileceği kadar du­rurdu ve son iki rekatta bu süre yarıya inerdi. İkindi namazının ilk iki rekatında Hz. Peygamber’in (sav) kıyamı öğle namazının ikinci yarısındaki kıyama eşitti. İkinci yarısında ise kıyam ilk iki rekatın yarısına eşitti.
Rasûl-i Ekrem (sav) Ramazan ayının son on gününde mescidde itikâfa çekilerek bütün vaktini ibadetle geçirirdi. (Buhârî, İ'tikâf, 1; Müslim, Müsâfirîn, 69, 74, 78, 79, 143). Bununla birlikte onun ibadetleri ölçülüydü. Ashabına da güçlerinin yettiği kadar ibadet yapmayı tavsiye eder, Allah katında en değerli ibadetin az da olsa devamlı yapı­lanın olduğunu söylerdi. (Buhârî, Îmân, 43, Savm, 52; Müslim, Müsâfirîn, 215-221).
Hz. Peygamber'in (sav) ne kadar ibadet ettiğini onun eşlerinden sorup öğrenen üç sahâbî gü­nahları bağışlandığı için onun ibadette aşırıya gitmediğini, kendilerinin ise daha çok ibadet etmeleri gerektiğini düşün­müş, biri hayatı boyunca bütün gece na­maz kılacağını, diğeri her gün oruç tutacağını, bir diğeri de ibadetini kesintiye uğratmamak için evlenmeyeceğini söylemişti. Rasûl-i Ekrem (sav) ise onlara Allah'tan en çok korkan ve O'na en üstün saygıyı besleyenin kendisi olduğunu, bununla be­raber bazan oruç tutup bazan tutmadı­ğını, hem namaz kıldığını hem uyuduğu­nu, ayrıca evlendiğini söyleyerek verdikleri kararın yanlış olduğunu ifade etmiştir. (Buhârî, Nikâh, 1).
 Genç sahâbî Abdullah b. Amr b. Âs'ı (ra) eşini bile ihmal edecek derecede ibadete düşkünlüğünden dolayı uyarmış, ona vücudunun, gö­zünün, ailesinin ve misafirlerinin de kendisi üzerinde hakkı olduğunu hatırlata­rak bazan oruç tutup bazan tutmaması­nı, bazan namaz kılıp bazan uyumasını tavsiye etmiştir. (Buhârî, Teheccüd, 20; Savm, 54-59).[1]





[1]    Bu konuda bk. Afzalurrahman, Sîret Ansiklopedisi, III, 229-279; Kandemir, M. Yaşar, “Muhammed”, DİA, XXX, 426-427; Dönmez, İbrahim Kafi, “Muhammed”, DİA, XXX, 441-444.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar