Prof. Dr. Âdem Apak
Emevîler Muaviye b. Ebî
Süfyan tarafından
Araplar’ın iç mücadelesi sonunda, başka bir ifadeyle Arap’ın Arap’la savaşı
neticesinde kurulmuş bir devlettir. Nitekim devletin kurucu unsurunun Araplar
olması, devletin Arap öncelikli siyaset takip etmesi sebebiyle, Emevîler, “Arap
devleti” olarak vasıflanmıştır. Emevîler hanedanı Adnânîler ve Kahtânîler olmak üzere iki
ana Arap soyuna dayanmaktadır. Asırlardan beri aralarında sürekli olarak
rekabet ve düşmanlık bulunan bu Araplarla iktidarını sürdürmek durumunda kalan
devlet için bu hâl, daha kuruluş safhasında başlı başına bir problem sebebi
olmuştur.[1] Bu problem, Emevî
asrı boyunca devam etmiş, hatta devletin yıkılışında önemli derecede
belirleyici olmuştur. Bu nedenle Emevîler devrinde
kabilelerarası asabiyet kavgalarının etkinliğini vurgulamak için, bu dönemi, Adnânî-Kahtânî veya Kaysî-Kelbî asabiyet mücadelelerinin tarihi olarak nitelemek yanlış
olmaz.
Bu bölümde ilk Emevî halifesi
Muaviye’den başlanarak, asabiyetin Emevî yönetimine etkisi ve yönetim-asabiyet
ilişkisi müşahhas örneklerle ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Muaviye b. Ebî Süfyan, Hz. Ali’ye karşı giriştiği iktidar mücadelesinde Kureyş’i merkezde tutmak kaydıyla hem Adnânî, hem de Kahtânî Arapları’nın
desteğini almış, sonuçta bütün bir Arap toplumuna dayanan sosyal
taban/meşruiyet elde etmeyi başarmıştır. Siyaset mücadelesinde hedefine ulaşıp
halifeliği üstlendikten sonra ise, tüm Araplar nazarındaki meşruiyetini
sürdürmek ve idaresini güçlendirmek için gerek Mudarî, gerekse Yemenî kabilelere mensup
şahısları devlet kademelerinde görevlendirmiştir. O, Emevî ailesinin bir mesubu olarak Hz. Osman’ın yaptığı gibi idarî görevlerin tamamına kendi aile
mensuplarını getirme uygulamasını kesinlikle takip etmemiş, Mervan b. Hakem[2] Said b. el-Âs[3], Abdullah b. Âmir[4] gibi Hz. Osman döneminde görev yapmış Benî Ümeyye mensuplarını
valiliklere getirmekle birlikte, idarede Emevî etkisini en alt düzeyde tutmaya özen
göstermiştir.[5] Nitekim, halifeliğinin başlangıcında Mısır’ı Amr b. el-Âs ve akrabasına,
Hicaz’ı Emevîler’in farklı kollarına[6], Şam’ı Emevîler’in yardımcıları olan Suriyeliler’e, Irak’ı ise Sakîfliler’in kontrolüne vermiş ve böylece Araplar
arasında kolektif bir idarî yapı oluşturmaya çalışmıştır.[7] Muaviye, yönetimde Arap kabileleri arasında yerel
şartlar dikkate alınarak bir denge politikası takip etmekle birlikte, idaresinde,
Emevî ailesi, hatta Kureyş yerine, özellikle Sakîf kabilesini ön
plâna çıkarmış görünmektedir. Ülkeyi Şam ve Irak şeklinde ikiye ayırmak
gerekirse, o, hilâfeti döneminde Şam ve Mısır’ı kendi insiyatifinde tutarken,
Irak ve ona bağlı bölgeleri Muğire b. Şu‘be[8], Ziyad b. Ebih[9] ve Ubeydullah b. Ziyad[10] gibi Taifli idarecilere devretmiştir.[11] Ayrıca Ziyad’ın oğulları Abdurrahman[12], Abbâd[13], Osman[14] Selm[15] ve Yezid[16] de özellikle
Horasan’ın yönetiminde söz sahibi olmuşlardır.
Muaviye, Emevî asabiyeti, hatta
Kureyş asabiyeti gibi dar
çerçeveli bir asabiyetle sınırları sürekli olarak büyüyen bir ülkenin idare
edilemeyeceğini fark etmiş, yönetimini daha geniş asabiyet üzerine kurmaya
çalışmıştır. Bunun için kendisinin
kontrolünde olan Şam’ı çoğunluğu oluşturan Yemenli unsurlarla ayakta tutmaya
çalışırken, doğuda ekseriyeti ellerinde bulunduran Mudarîler’in gücünde
istifade edebilmek için Kuzey Arabistan menşeli bir kabile olan
Sakîf’i istihdam etmiş, sonuçta ülke yönetiminde her iki Arap
soyunun desteğini alabilmiştir. Bu sayede o, halifeliği döneminde kazandığı
meşruiyetle kabileler üstü bir konum elde edebilmiş, asabiyetin etkisinde
kalmak bir yana, bizzat asabiyeti yönetmeyi ve yönlendirmeyi başarmış, zaman
zaman asabiyeti çağrıştıran dahilî problemlerle karşılaştığında, bu güçlü
konumunun avantajıyla sorunları rahatlıkla çözebilmiştir. Meselâ, iktidar yürüyüşünde
hep yanında olan, bu sebeple Şam’da Mudarîler’den daha fazla maaşla
ödüllendirilen Yemenîler, bu konumlarını istismar ederek Mudarlılar’ı bölgeden
süreceklerini dile getirmeye başladıklarında, Muaviye bu tavra 4 bin Kayslı’ya
bir defada maaş vererek cevap vermiş, ayrıca Kayslılar’ı kara seferlerinde görevlendirirken, Yemenliler’i daha tehlikeli olan deniz savaşlarına göndererek
onları cezalandırma yoluna gitmiştir.[17]
Muaviye’nin, oğlu Yezid’i
veliahd tayin etmesine en çok Şam’da bulunan Yemenîler destek
vermişlerdir. Çünkü Yezid’in annesinin Yemen asıllı Kelb kabilesinden olması
sebebiyle[18], bu durum onların yönetimdeki güç ve etkisini daha da
artıracaktı. Buna karşılık ülkenin doğu bölgesi genelde karara karşı çıkmış,
bilhassa Hicaz’da[19] bulunanlar gerek siyasî, gerekse ahlâkî nedenlerle
Yezid’in halifeliğini kolay kabullenmemişlerdir.[20] O kadar ki, Muaviye’nin en güvendiği bürokratı olan Irak valisi Ziyad b.
Ebih dahi Yezid’in veliahd tayin edilmesine destek
vermemiş, bu yüzden karar ancak onun ölümünden 53 (672) sonra uygulanabilmiştir.[21] Bütün bu gelişmelerden, Muaviye’nin halifeliği döneminde
Emevî devleti içinde bir
Yemenî-Kaysî bloklaşması veya
Şam-Irak siyasî ayrışmasının işaretlerini bulmak mümkündür. Onun ölümünden
sonra bu ikilik daha da derinleşmiş, neticede Yezid idarede Şam’daki
Yemenîler’in temsilcisi olarak kabul edildiği için Hicaz ve Irak’taki Araplar
ona karşı alternatif olarak ortaya çıkan ve Kaysî asabiyetinin temsilcisi
görülen Abdullah b. Zübeyr’i desteklemişlerdir.[22]
Yezid b. Muaviye’nin halifeliği süresince 60-64 (680-683) sadece ülkenin
doğusu değil, bizzat Suriye’de yerleşik Arap soyları arasında da kabile mücadelesi
baş göstermiştir. Özellikle Kuzey Suriye ve Mezopotamya’da iskân edilmiş olan Kayslılar, Şam’ın güney kısımlarında yaşayan Yemenliler’e yönetimde daha fazla pay verilmesinden rahatsız
olmuşlardır. Potansiyel olan bu rahatsızlık, II. Muaviye’nin yaklaşık 40 gün süren hilâfeti ve akabinde
ölümünden sonraki 64(683) iktidar boşluğu döneminde aktif hale gelmiştir.[23]
Suriye’deki Kays kabileleri, Abdullah
b. Zübeyr Irak’ta halife olarak tanınınca, Muaviye’nin Şam’da
oluşturduğu Kays-Kelb birliğinden
koparak Abdullah b. Zübeyr’e destek vermişlerdir. Kaysîler’in önderleri ve önceki dönemde Muaviye yönetiminin en
büyük destekçileri olan Dahhâk b. Kays el-Fihrî, Kınnesrin valisi Züfer b.
Haris, Filistin emiri Natil b.
Kays ve Humus valisi Numan b.
Beşîr taraftarlarıyla birlikte Abdullah b. Zübeyr’i
desteklediklerini ilân etmişlerdir.[24] Bu şekilde Emevîler’in üzerine devlet kurdukları Adnânî ve Kahtânî ayakları
birbirinden ayrılmış, en çok güvendikleri Şam’da dahi bütünlük bozulmuş,
birbirlerini destekleyen unsurlar rakip, hatta düşman haline gelmişler,
neticede Iraklılar’a karşı daima dayanışma içinde olan Şamlılar bu defa ilk kez
bölünmüşlerdir. Onlardan Yemenli Hassân b. Mâlik, Emevî iktidarının
devamını isterken, Kaysîler’in lideri olan Dahhâk b. Kays Mekke’ye itaati tercih etmiş, özetle Suriye’deki Yemenliler Emevîler’i,
Kaysılar ise Zübeyrîler’i desteklemişlerdir.[25] Kaysî asabiyeti
karşısında en büyük yardımcıları olan Yemenîler’in yetersiz kalacağını düşünen Emevî ailesi reisi Mervan
b. Hakem de, Abdullah b. Zübeyr’e biat etmek üzere iken
Ubeydullah b. Ziyad’ın tavsiyesiyle[26] kararından vazgeçip halife olmaya ve siyasî mücadeleye
başlamaya karar vermiştir.[27] Yemenî önderlerinden
Ürdün valisi Hassân b.
Mâlik de Mervan b. Hakem’i desteklediğini ilân etmiş[28], Yemenîler bu sayede Mervan sebebiyle iktidardaki
konumlarını devam ettirme imkânı bulmuşlardır. Ancak bu durum, Emevîler’in
Şam’da oluşturdukları ve o döneme kadar koruyabildikleri Arap birliğinin
parçalanmasını önlemeyememiş ve üstelik iki soy arasında muhtemel bir çatışmayı
gündeme getirmiştir.
64 (684) yılında Şam’daki Yemenîler, Mervan b. Hakem’e biat etmişler, biatlarını onun ölümünden sonra
dayıları Kelbli olan Halid b. Yezid’in, ardından da Amr b. Said b. el-Âs’ın veliahd olması şartına bağlamışlardır.[29] Bundan sonra Mervan destekçisi olan kabilelerden
müteşekkil bir ordu hazırlayıp kendilerinden ayrılan ve
Abdullah b. Zübeyr’e bağlılıklarını ilân eden eski müttefikleri Dahhâk b.
Kays liderliğindeki
Kaysîler üzerine yürümeye
karar vermiştir.[30]
Müslümanlar’ın birbiriyle savaşmış
olmaları sebebiyle İkinci Cemel olarak
isimlendirilen[31] Merc-i Râhıt muharebesi 64
(683) hem genel İslâm tarihi, hem de Emevîler tarihinin en
önemli hadiselerinden birisidir.[32] Bu savaş, fiilen sona ermiş olan Emevî hâkimiyetini yeniden
temin ederken, diğer taraftan da tarihten gelen Adnânî-Kahtânî çekişmesinin
şiddetlenmesine ve kanlı mücadeleye dönüşmesine sebep olmuştur. O zamana kadar
en azından Şam bölgesinde
birbirini destekleyerek Emevî devletinin ayakta kalmasını sağlayan Şam’ın Kaysî ve Kelbî Arapları,
bundan sonra birbiriyle iktidar mücadelesine başlamışlar, bu durum, Emevî
devletinin iç bünyedeki en büyük siyasî zaafını oluşturmuştur.
Devlet içerisinde kabile asabiyetinin gücü yeni şartların
bir sonucu olarak İslam’dan önceki durumdan farklıydı. Güçlü bir şekilde ortaya
çıkışının sebebi, nüfuz ve otorite uğruna rekabet etmekti. Karşıt taraflarda
yer alan grupların hepsinin Kuzey, ya da Güney’e intisap etmediği bilinmekle
beraber, Kuzey Araplarıyla Güney Arapları, ya da Kays ve Yemen arasında cereyan
eden bir çatışma şeklini aldı. Kuzey’deki Kays ve Yemen çatışması belki de
arkasında fetihten önce yerleşen Şamlı kabilelerle –ki çoğu Kelb ve Kudaa Yemanisindendi-
fetihlerle gelen kabileler arasındaki çatışmayı saklıyordu. Hilafetin
çevresinde dönen manevraların doruğu olan “Merc Râhıt” savaşından sonra sözünü
ettiğimiz çatışma net olarak ortaya çıkmıştı… Merc Râhıt savaşı, kin ve kan
davaları tohumları ekerek işleri daha da karıştırdı. Ayrıca nüfuz kazanma
mücadelesi de kızıştı. … Kaysî-Yemenî gruplaşması, Şam’da başlamıştı, aşamalı olarak da zamanla imparatorluğun
diğer bölgelerine uzandı; doğuda Horasan’a batıda Endülüs’e ulaştı.[33]
Mervan b. Hakem’in kısa
süren idaresinden sonra 64-65 (684-685)[34] halifelik makamına gelen oğlu Abdülmelik b. Mervan 65-85 (685-705)
yönetiminin başlangıç yıllarını devlet bütünlüğünü sağlamakla geçirmiştir. Bunun
için ilk olarak en ciddi siyasî rakibi görünen ve ülkenin doğu eyaletlerini
kontrol eden Abdullah b. Zübeyr üzerine harekete
geçmiş, bilhassa Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî’nin üstün gayretleriyle ülkede siyasî birlik yeniden
temin edilmiştir.[35]
Abdülmelik, yönetimde
kendi aile mensuplarını görevlere getirmekle birlikte[36] Irak-Horasan hattınını idaresini kudretli valisi Sakîfli
Haccâc’a bırakmıştır.[37] Bu sebeple Abdülmelik’in devlet idaresinde özellikle de
Irak eyaletinin
yönetiminde Muaviye’nin sistemini örnek aldığı söylenebilir.
Abdülmelik ülkede siyasî
birliği sağladıktan sonra, babası zamanında tehlikeli hale gelerek savaş sebebi
olan (Merc-i Râhıt) ve Şam’daki Emevî idaresini tehdit
eden Kays-Kelb çekişmesini etkisiz
hale getirmeye çalışmıştır. Bunu gerçekleştirmek amacıyla sert önlemler
almaktan çekinmeyen halife, kabile asabiyetini canlandırmaya çalışan Kays ileri
gelenlerini Kelbliler’e terk etmiş, diğer taraftan da Kayslı bir köleyi
öldüren Yemenli kabile önderlerini
hapsetmiştir.[38] Bununla birlikte babası Mervan’a hilâfet yolunu açan ve
Emevî devletinin tekrar kurulmasında katkıları olan Yemenliler, Şam yönetimi nazarında daha muteber sayılmışlardır.
Bundan rahatsız olan Şamlı Kayslılar zaman zaman
Abdülmelik’e karşı gelmişler, en azından yönetiminde ona gönüllü destek olmamışlardır.[39]
Abdülmelik bir taraftan Şam’da iktidarı borçlu oldukları Yemenîler’e bazı avantajlar sağlarken, diğer taraftan Irak’ta çoğunluğu ellerinde bulunduran Kaysîler’e bölgenin idaresinde öncelik tanımış, bu şekilde
yönetimde Yemenî-Mudarî rekabeti arasında
bir denge sağlamak, her iki grubun asabiyetini tatmin ederek onların Emevî devletine
desteğini kazanmak istemiştir. Şam’da Yemenîler’in önceliği halife kontrolüyle
sağlanırken, Irak’ta Kaysî asabiyetini kazanma/teskin
etme misyonu Sakîfli vali Haccâc b. Yûsuf eliyle gerçekleştirilmiştir.
Abdülmelik’in doğu politikasına uygun olarak Haccâc Irak’ta devlet görevlerine
genellikle Kaysîler’i getirmiş, Sakîf kabilesinden olan
yakınlarını da ülkenin doğusundaki önemli noktalarda istihdam etmiştir.[40] Vali özellikle Abdurrahmân b. Eş‘as’ın isyanını (81 (700) bahane ederek Yemen asıllı vali ve
komutanları Irak bürokrasisinden tamamen uzaklaştırmış, onların yerine Kaysî
kadrolaşmaya gitmiştir. Meselâ, Mühelleb ailesini Horasan idaresinden
tedrici bir şekilde tasfiye etmiş[41], eyalet
valiliğine 86 (707) yılında Kays’a mensup Bahile kabilesinden Kuteybe
b. Müslim’i getirmiştir.[42] Bu sayede Abdülmelik’in Şam eyaletleri, Haccâc’ın da
Irak ve bağlı bölgelerde aldıkları siyasî tedbirler sayesinde ülkede kabile
kavgaları belli derecede önlenebilmiştir.
Babasından güçlü bir devlet
devralan Velid b. Abdülmelik döneminde
86-96(705-715) Emevîler en parlak dönemlerini
yaşamışlardır. Özellikle doğu ve batıda gerçekleşen fetih hareketleri Müslümanlar’ı
meşgul ettiği için, kabileler kendi aralarında iç çatışma ve asabiyet
kavgalarına girişme fırsatı bulamamışlardır.[43] Bununla birlikte kabile rekabetleri potansiyel olarak
varlığını sürdürmüştür. Babasının idare usulünü devam ettiren Velid[44], Yemenîler ve Kaysîler arasında hassas
dengeyi korumak için özen göstermekle birlikte, özellikle Irak-Horasan-Maveraünnehr bölgesinde
babasına iktidar yolunu açan Haccâc’ı valilik görevinde tutarak idarede Kaysî asabiyetine
meyletmiş görünmektedir.[45]
Emevî devletinde
asabiyetin idare üzerinde zaferini ilân etmesi, Süleyman b. Abdülmelik’in hilâfeti dönemine 96-99 (715-717) tekabül eder. Onun
yönetim sürecinin en önemli hadiseleri Kuzeyli ve Güneyli Arap kabilelerinin
iktidar mücadeleleridir. Bu tarihten itibaren kabilelerden biri, işbaşına geçen
devlet başkanına tam destek vermiş, diğeri de tabiî olarak muhalefet
sayılmıştır. İktidarı eline geçiren kabileler, yönetimin tüm imkânlarını
kullanarak muhalefete karşı baskı yapmışlar, haksızlık ve zulme varan uygulamalar
gerçekleştirmişlerdir.[46] Kısacası bu dönemden itibaren Emevî idaresi tam olarak
asabiyetin kontrolüne girmiştir.[47]
Velid b. Abdülmelik, daha önce veliahd ilân edilen kardeşi Süleyman’ı
azledip yerine oğlu Abdülaziz’i tayin etmek istemiş, onun bu kararına Irak bölge valisi
Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî de destek
vermişti. Ancak yeni veliahta biat prosedürü tamamlanamadan Velid’in ani ölümü
otomatik olarak Süleyman’a halifelik yolunu açmıştır. Onun halife olduktan
sonraki ilk icraatı kendisinin veliahtlıktan azledilmesi girişimlerine destek
veren idarecileri cezalandırmak olmuştur. Süleyman b. Abdülmelik’in, kindarlığı
sebebiyle Emevî idaresinde uyguladığı
kötü siyaset ve muhaliflerine karşı şahsî intikam politikası, fırsat bekleyen
asabiyetin yönetime hâkim olmasına uygun zemin hazırlamıştır.
Süleyman b. Abdülmelik geçmiş yönetimden
intikam almak için ilk önce Velid’in valilerini azletti ve ardından onlardan intikam almaya
başlamış[48], Sind fatihi Muhammed b. Kasım’ı öldürtmiş[49], Endülüs topraklarını
Müslümanlar’a kazandıran Tarık b. Ziyad ve Mûsâ b. Nusayr’ı görevlerinden almış, Endülüs’te Mûsâ’nın yerine vekil
bıraktığı oğlu Abdülaziz’in katledilmesine vesile olmuş[50], nihayet Horasan valisi Kuteybe b. Müslim’i
isyana zorlayıp öldürülmesini sağlamıştır.[51] Onun şahsî intikam girişimi, tabiatıyla kabile asabiyetini
tetiklemiştir. Halife, Yemenî politika izleyerek
daha önce mevki sahibi olan valilere ve Kaysî kabile
mensuplarına baskı uygulamıştır.[52] Onun, böyle bir siyaset takip etmesinde Yemenli Ezd kabilesine mensup
Yezid b. Mühelleb’in telkinlerinin büyük
etkisi vardır.
Yezid b. Mühelleb’i Haccâc
b. Yûsuf, 90 (709) yılında hapsetmişti. Daha sonra kaçıp Filistin’de bulunan halife adayı Süleyman’ın yanına gelen Yezid,
onu Kaysî idarecilere karşı kışkırttı.[53] Süleyman hilâfete geldiğinde onun tavsiyesiyle açıkça Yemenî
taraftarlığı yapmaya başladı. İlk adım olarak Velid’in Medine’ye tayin etmiş olduğu Halid b. Abdullah el-Kasrî’yi azledip, yerine Talha b. Dâvûd el-Hadramî’yi getirdi.[54] Aynı yıl Basra valiliğine Süfyan
b. Adillah el-Kindî’yi, hac emirliğine ise Ebû Bekir b. Muhammed b. Amr
el-Ensârî’yi tayin etti.[55] Halife ülkenin doğu bölgelerinin idaresini başdanışmanı
Yezid b. Mühelleb eliyle Yemenliler’e devretti. Yezid de bu fırsatı değerlendirerek kardeşlerinden
Muhalled’i Semerkant, Müdrib’i Belh, Muhammed’i de Merv’e tayin etmek suretiyle Horasan yönetimini tamamen
Mühelleb ailesinin kontrolüne aldı. Yezid bölgede kontrolü sağlamasının
ardından eyaletin sabık idarecilerini ve onların taraftarlarını takibe başladı.
Asıl sorumlu görülen Haccâc, yaklaşık bir yıl önce öldüğü için 95 (714), gerek
halifenin, gerekse onun valisi Yezid’in intikam girişiminden kurtulmuştur.[56] Ancak onun ailesi, kabilesi ve bürokratları tahkirle
başlayıp öldürmeye kadar uzanan çeşitli boyutlardaki baskılara mazur kalmışlardır.[57] Yezid, özellikle Türkistan fatihi Kuteybe b.
Müslim’in akrabasına zulmetmiş,
ayrıca Temîmliler’in reisi Veki‘’i hapsedip mallarına el koymuştur.[58] Onun Kaysîler’e karşı hasmane davranışı, Irak ve Horasan
topraklarında Kaysî-Yemenî düşmanlığının daha da artmasına sebep olmuştur.[59]
Süleyman’nın kendisi Kaysî iken Yemenî bir siyaset takip etmesi çok gariptir. Hâlbuki
Emevîler’in genel siyaseti Kaysîdir.
Muaviye’nin Kelb kabilesine mensup Yemenî Meysun ile evlenmesi,
bu evlilik vesilesiyle Şam civarında oturan Yemenî asabiyetiyle kendi
nesebi olan Kays asabiyetinin birleşmesini getirmiştir. Mervan
b. Hakem ve oğlu Abdülmelik ise Kays asabiyetine dayanan Abdullah b.
Zübeyr’e
mukavemet edebilmek için Yemenîler’e iltifat etmişlerdir.
Bununla birlikte Muaviye, Mervan ve Abdülmelik siyasetlerini genelde Kaysî
asabiyet üzerine bina etmişler, etkinliklerini en aza indirdikleri zamanda
dahi, Kaysîler’i dışlamamışlardır. Fakat
Süleyman sırf Kaysî olmaları sebebiyle Arap önderlerinden herkese zulmetmiş,
Kaysîler’e Yemenîler eliyle vurmuştur. Bu girişimde Kaysîler ve Yemenîler
arasında doğuda Beni Ümeyye’nin zevaline, Endülüs’te devletin zayıflamasına sebep
olacak fitneyi körükleyen isyanlar meydana gelmiştir.[60]
Süleyman b. Abdülmelik’in siyasî uygulamaları, kabile çekişmeleri sebebiyle
zaten hassas dengeler üzerinde yürümeye çalışan Emevî siyasetini
rayından çıkarmış, bundan sonraki hadiselerde ve idarenin faaliyetlerinde asabiyet
daha belirleyici konuma gelmiştir. Bunun sonucunda halife ve valiler Yemenî veya Kaysî politika uygulamak
zorunda kalmışlar ve idarî tasarruflarını asabiyetin yönlendirmesine göre
gerçekleştirmişlerdir.[61]
Süleyman b. Abdülmelik’in siyasî hayatta aldığı kararların en (belki de tek)
isabetlisi, yerine Ömer b. Abdülaziz’i halef tayin etmesidir. Bunda asıl veliahd olan oğlu
Eyyûb’un bir yıl önce 98 (716) ölmesinin de payı vardır.[62] Kabile desteği almaksızın halifeliğe gelen, şahsî özellikleri
ve dindar kişiliği ile temayüz eden Ömer b. Abdülaziz 99-101 (717-720)
sadece Adnânî ve Kahtânî şeklinde ikiye
bölünmüş Arap gruplardan değil, Emevîler’le sürekli savaşan uzlaşmaz Hâricîler’den dahi saygı
görmüş[63], bu sayede kabileler üstü bir konum elde ederek toplumda
hiçbir Emevî halifesine nasip
olmayan bir meşruiyet kazanmıştır. Bu nedenle Ömer b. Abdülaziz’in idaresinde gerek
Yemenî, gerekse Mudarî asabiyetinin
etkinliğinden bahsedilemez. Halife bu konumuyla, hangi tarafa mensup olursa
olsun, yanlış davranış içine giren valileri rahatlıkla görevden alabilmiş ve bu
icratı sebebiyle herhangi bir itirazla karşılaşmamış, onun uygulamaları toplum
tarafından herhangi bir tarafın (Mudarî-Yemenî) cezalandırılması veya mükafatlandırılması
olarak algılanmamıştır. Meselâ, selefi Süleyman tarafından Irak ve Horasan valiliğine tayin
edilen ve Kaysîler’e büyük baskı uygulayan fanatik Yemenî Yezid b. Mühelleb’i Maveraünnehr’de yapılan fetihlerden alınan ganimetler hakkında
yönetime yanlış bilgiler verdiği gerekçesiyle azletmiş[64], aynı şekilde “Kavmimden bir kişi bana başkalarından
yüz kişiden daha sevimli gelir” sözünü sarfederek asabiyet kışkırtıcılığı
yapan Horasan valisi Cerrah b. Abdullah el-Hakemî’nin görevine son vermiştir.[65]
Ömer b. Abdülaziz’den sonra Emevî saltanatına geçen
Yezid b. Abdülmelik (II. Yezid)101-105
(720-724), her alanda selefinin uygulamalarının tam tersi bir siyaset takip
etmiştir.[66] Onun idaresindeki en belirgin tezahür, yönetimde
asabiyetin yeniden etkin hale gelmesidir. Nitekim yeni halife icraatına Ömer b.
Abdülaziz’in valilerini azlederek başlamış[67], Yemenî siyaset takip eden
Süleyman b. Abdülmelik’in uygulamasının tersi olarak Kaysîler’i önceleyen bir yönetim sergilemiş[68], meselâ, yönetimde sembolik anlamı olan ve Hicaz bölgesinin merkezi
sayılan Medine’ye Kaysî önderlerinden Abdurrahman b. Dahhâk b. Kays’ı tayin etmiştir.[69] Onun Kaysî siyaset gütmesinde
Kaysîler’in önderi olan Haccâc b. Yûsuf’un yakın akrabası bir kadınla
evlenmesinin, yani Kaysîler’le akrabalığının etkisi vardır.[70] Bu sebeple Kaysîler’i temsil eden Sakîfliler, Yezid
döneminde en parlak yıllarını yaşamışlardır.[71]
Yezid b. Abdülmelik'in
Yemenîler’i dışlayan politikası, sonuçta Irak’ta Yezid b. Mühelleb el-Ezdî isyanının
çıkmasına sebep olmuştur. 101 (719) yılında meydana gelen bu isyan, ancak Şam’dan büyük bir orduyla gelen halifenin kardeşi Mesleme b.
Abdülmelik’in yardımıyla bastırılabilmiştir.[72] Basra’da Emevîler tarafından hâkimiyet
sağlandıktan sonra isyana destek veren Ezd kabilesinden pek
çok kişi devlet başkanının huzurunda öldürülmüş, sağ kalanların bir kısmı esir
olarak Şam’a götürülmüş[73], kabilenin kadın ve çocukları ise köle pazarlarında
satılmıştır.[74] Ayrıca Yezid b. Mühelleb’in Kaysîler’e yaptığı
zulümlerin intikamının alınması için, Irak’a Yemenliler’e düşmanlığı ile tanınan Ömer b. Hübeyre tayin edilmiştir.
102 (720).[75] Yeni vali kendisinden
beklendiği gibi idaresi boyunca Yemenîler’e kötü muamelede bulunmaya devam
etmiştir.[76]
Gerek Süleyman b.
Abdülmelik, gerekse Yezid b. Abdülmelik döneminde
karşılıklı olarak önce Kaysî, sonra da Yemenîler’e bizzat idare eliyle yapılan baskı ve zulümler,
devletin kurucu unsuru olan Adnân ve Kahtân soylarının birbirlerine olan
düşmanlıklarının daha da derinleşmesine ve Emevî devletinin
özellikle Araplar nazarındaki meşruiyetinin zedelenmesine sebep olmuştur. Halifelerin
uygulamalarıyla şiddetlendirdikleri iki Arap soyu arasındaki niza,
birbirleriyle mücadeleleri sebebiyle Araplar’ı bir taraftan fetihlerden
alıkoymuş, diğer taraftan da dahilî tehlikelerin artmasının asıl nedeni
olmuştur. Asabiyet çekişmeleri, batıda Rumlar’ın, kuzeyde ise Hazarlar’ın Emevîler’i tehdit etmelerine imkân vermiştir.[77] Ayrıca devletin doğuda karışıklıklarla mücadele etmesi
sebebiyle Endülüs kendi kaderine
terk edilmiştir.[78] Süleyman b. Abdülmelik ile Yezid b.
Abdülmelik’in Arap idaresini Yemenî ve Kaysî aşırı
uçlarına kaydırmaları, daha sonra kurulması muhtemel denge politikalarının uygulanmasını
zorlaştırmış, üstelik onların kabilevî siyasetleri haleflerine kötü birer örnek
olmuştur.
Hişam b. Abdülmelik’in 105-125 (724-743) hilâfete geldiği dönem, Emevîler devletinde
Yemenîler’le Mudarîler’in kabile taassuplarının had safhaya
ulaştığı zamana tesadüf eder.[79] Zira devlet, Süleyman b. Abdülmelik’in hilâfetinde Yemenî, Yezid b. Abdülmelik döneminde Kaysî siyaset ile
yönetilmiş, idare kabilecilik sebebiyle politize olmuş, bunun sonucunda Emevî saltanatı asıl
kurucu unsurları olan iki Arap soylarıyla sorunlu hale gelmiştir. Bu sebeple
Hişam, uzun sayılabilecek halifelik dönemini Kaysî-Kelbî uçlarında dolaşan
Emevî siyasetini merkeze çekme, Araplar arasında denge politikası sağlama ve
iktidara yeniden meşruiyet kazandırma çabalarıyla geçirmiştir.[80] Yıllara dayanan düşmanlık ortadan kaldırılarak Kelbî ve
Kaysîler’i bir araya getirmek ve onları bir hedefte birleştirmek
artık mümkün olmadığı için, halife idareyi Kelbî veya Kaysî asabiyetine eşit
uzaklıkta dengede tutmak suretiyle yönetimi en azından kabile politikalarının
uygulayıcısı olmaktan çıkarmaya çalışmıştır.
Hişam’ın kabileler
arasında denge sağlama siyasetinin ilk adımı, selefi Yezid zamanında Irak genel valiliğine
getirilmiş olan ve Yemenîler’e yaptığı baskılarla onların yönetime düşman hale gelmelerinde
sebebiyet veren fanatik Kaysî Ömer b. Hübeyre’yi105 (724) yılında azlederek yerine Halid b. Abdullah
el-Kasrî’yi görevlendirmek olmuştur.[81] Aynı tarihte Halid'in kardeşi Esed b. Abdullah da Horasan idaresine getirilmiştir.[82] Halid ve Esed kardeşlerin Adnânî sayılan ve ancak o
dönem siyasetinde iddiasız bir kabile olan Becile’ye mensup olmaları, halifeye Irak siyasetini Kaysîlikten
kurtararak daha merkeze çekme imkânı vermiştir. Adnânî asıllı kabul edilmesine rağmen,
Becile’nin uzun asırlar Yemen’de yaşaması (hatta bu sebeple bazı kaynaklar Becile’yi Becile
b. Enbâr b. Eraş b. Amr b. Gavs b. Nebt b. Mâlik el-Kehlânî şeklindeki bir soy
silsilesiyle Kahtân’a bağlarlar[83]) sebebiyle, Irak ve Horasan’daki Yemenîler de Hişam’ın
yeni valisi Halid’i kolaylıkla benimsemişlerdir. Bu uygulama Irak’ta bir
Kelbî-bir Kaysî vali şeklindeki fâsit daireyi kırmış ve fanatik Kaysîlikten,
mutedil Kaysîliğe bir geçişle bölgedeki kabilecilik ateşini nispeten düşürmüştür.[84] Kabilevî dengeler gözetilerek her iki tarafın da desteğinin
alınması sebebiyle, Irak ve Horasan’da Halid b. Abdullah’ın valiliği döneminde
15 yıl 105-120 (724-738) huzurlu bir dönem yaşanmıştır.[85].
Hişam b. Abdülmelik, yönetimde denge politikasının diğer bir adımı olarak
Hicaz yönetimini (aynen
Muaviye ve Abdülmelik gibi) Kureyşliler’e bırakarak, buraya İbrahim b. Hişam
el-Mahzumî’yi tayin etmiştir.[86] Halife, Ermeniya-Azerbaycan valisi tayin
ettiği Mervan b. Muhammed’’in [87] dışında Mervanî soyunu siyasî görevlerden ziyade askerî
faaliyetlerde istihdam etmiştir.[88] Süleyman ve Yezid dönemlerinde yönetimin asabiyetin
icracısı durumuna getirilmesi, ülkede kargaşa sebebi olurken, Hişam’ın
asabiyeti dengeleyici politika takip etmesi, toplumun tansiyonunu düşürmüş,
ayrıca asabiyet bagajından kurtulan idarenin meşruiyeti ve gücü artmıştır. Bu
da Hişam b. Abdülmelik’i, aynen selefleri Muaviye ve Abdülmelik gibi, asabiyete
tâbi olan değil, asabiyeti yöneten halife konumuna yükseltmiştir. Nitekim
Mes‘ûdî, Ümeyyeoğulları’nın ileri gelen üç büyük halifesinin Muaviye, Abdülmelik
ile birlikte Hişam olduğunu ifade eder.[89]
Hişam b. Abdülmelik döneminde
kabileler arası rekabetin savaşa dönüşmemesi, halifenin kabileler arasındaki
dengeyi koruması ve birisini açıkça tanımaması sebebiyledir. Hişam, ne
kendinden önceki halife Yezid b. Abdülmelik gibi açıkça
Kaysîler’i tutmuş, ne de kendisinden sonraki halifeler gibi
kabileler arası savaşlar çıkarmıştır. O, başlangıçta Kaysîler’e karşı güçleri
azalan ve bu sebeple huzursuz olan Yemenliler’in ileri gelenlerini idareye getirmiş ve böylece bir
tarafın diğer tarafa tahakkümünü engellemiştir.
Bu şekilde Güneyli Araplar (Yemenî) ile Kuzeyli Araplar (Kaysî) arasında ince bir siyaset izlemiştir.[90]
Halid b. Abdullah
el-Kasrî, kendisinden
beklendiği gibi Horasan’da tarafsız bir yönetim sergilemeye çalıştı. Ancak
önceki vali Ömer b. Hübeyre’nin aşırı politize olmuş uygulamalarının yanında, onun
denge sağlamaya matuf hareketleri, Irak ve Horasan’da
çoğunluğu ellerinde bulunduran ve yönetimde kendilerini asıl hak sahibi gören
Kayslılar’ı rahatsız etti. Onlar, valiliğinin 15. yılının sonunda
yönetimden hoşnutsuz olanları bir araya getirip Emevî ailesinden de
destekçiler bulunca harekete geçerek, idarede Yemenliler’e meylettiği suçlamasıyla Halid’i azlettirmek için
halifeye şikayette bulundular. Kaysîler’in baskısına dayanamayan halife onu 120 (738) yılında görevden
aldı ve peşinden hapsetti.[91]
Hişam b. Abdülmelik, Irak-Horasan bölgesini uzun
yıllar başarıyla idare eden Halid’i azlettikten sonra, Kaysîler’in siyasî beklentilerini yerine getirmek zorunda kalmıştı.
Çünkü bu bölgede Kayslılar hâkimdi ve Emevîler’in sadece Yemenîler’e dayanarak ülkenin doğusunu kontrol altında tutmaları
mümkün değildi. Bu sebeple idarî alanda Yemenîler’e kaydığı düşünülen Irak
bölgesine Ömer b. Hübeyre gibi aşırı Kaysî olan ve eski Irak
valisi Haccâc b. Yûsuf’un amcasının oğlu[92] Yûsuf b. Ömer es-Sekafî’yi tayin etti. 120 (738).[93] Daha önce Yemen’de valilik yapan Yûsuf’un, Şam’dan sonra ülkenin ikinci büyük merkezi ve hilâfetten
sonraki iki numaralı makam sayılan Irak valiliğine tayini, yönetime küskün olan
Kaysîler’in memnun edilmesini sağlamıştır.[94]
Hişam’ın Mudarlılar’ı
teskin edebilmek için gerçekleştirdiği siyasî operasyondan Halid’den önce
kardeşi Esed b. Abdullah nasibini almıştı. Halife Mudarîler’e sert davrandığı
iddiasını ciddiye alarak Esed b. Abdullah’ı daha önce Horasan valiliğinden azletmişti.[95] Ancak onun yerine tayin edilen Eşres b. Abdullah
es-Sülemî 109 (727)[96], Cüneyd b. Abdurrahman el-Mürrî 111 (729-730)[97], Asım b. Abdullah 116 (734)[98] Horasan-Maveraünnehr hattında başarısız
olunca, Hişam b. Abdülmelik, Halid’in kardeşi Esed b. Abdullah’ı yeniden 117 ((735)
yılında Horasan’a tayin etmek zorunda kaldı.[99] Onun 120 (738) yılında ölümünün ardından[100] yerine Yemenli Cudey‘ b. Ali el-Ezdî’nin tayin edilmesi taleplerini geri çevirerek Kayslı
Nasr b. Seyyar’ı getirdi.[101]
Hişam b. Abdülmelik sadece Irak-Horasan’da değil, ülkenin batı bölgesini oluşturan Ifrikıye-Mağrib hattında da
bölgenin nüfus çoğunluğunu ellerinde bulunduran Kaysîler lehine politika
tayin etmiştir. Halife Yemenîler’i kayıran bir yönetim sergileyen Ifrikıye valisi Bişr b.
Safvan el-Kelbî’nin 109 (727) yılında ölümünden sonra bölge valiliğine
Kaysî Ubeyde
(Ubeydullah) b. Abdurrahman es-Sülemî’yi getirmiştir.[102] Yeni vali selefi gibi kabile siyaseti izleyerek
eyaletteki önemli görevlere kendi soyuna mensup şahısları tayin etmiş[103] ayrıca Yemenî menşeli kabilelere
baskı uygulamıştır.[104]
Hişam’ın, hilâfetinin özellikle
ikinci döneminde Kaysî asabiyetini teskin
amacıyla yaptığı anlaşılan tayinler, ülkede Mudar kabilelerinin
etkinliğinin iyice artmasına sebep olmuştur. Ancak onları memnun eden
uygulamalar, yönetimi sıkıntıya sokan iki büyük isyanın en önemli nedenleri
arasında yer almıştır. Bunlardan birincisi Halid b. Abdullah’ın yerine vali
tayin edilen Yûsuf b. Ömer es-Sekafî’nin valiliği döneminde gerçekleşen Zeyd b. Ali liderliğindeki Şii
isyanıdır. (121-122 (738-739). Kaysîler’in siyasî rakibi olan Yemenîler’in açık destek verdikleri bu isyanda liderleri başta olmak
üzere bir çok Şii öldürülmüştür. Bu uygulamalar, özelikle Şia taraftarlarının
Emevî idaresine karşı
düşmanlıklarını daha da artırmıştır.[105]
Hişam b. Abdülmelik döneminde ikinci isyan, onun Mağrib’e tayin ettiği Kayslı vali Ubeyde b. Abdurrahman 110-116 (728-734) ile halefi
Ubeydullah b. Habbâb’a 116-123 (734-741) karşı gerçekleştirilen
Hâricî-Berberî ayaklanmalarıdır[106]. Kavmiyetçi bir idareci olan Ubeyde b. Abdurrahman daha
göreve gelir gelmez, önceki vali Bişr b. Safvan’ın tayin ettiği Güney Arabistan kökenli bütün
valileri azletmiş, üstelik onları tutuklayarak işkenceye tabi tutmuş[107], yerlerine de Kayslılar’ı getirmiştir.[108] Hem Kelbîler’e hem de mevâlîye zulmetmesi sebebiyle
Hişam tarafından görevden alınan Ubeyde’nin yerine Ifrikıye valiliğine Ubeydullah
b. Habbâb tayin edilmiştir.[109] O da selefinin ırkçı politikasını devam ettirmiş, bir
taraftan bölgeye 5000 Kaysî aileyi getirip
yerleştirerek Kaysî nüfusunu artırırken[110], diğer taraftan da hem Kelbîler’i hem de ülkenin yerli
halkı Berberîler’i yönetime düşman hale getirecek kabilevî politikalar takip
etmiştir. Onun icraatı sonucunda ülkede pek çok ayaklanma meydana gelmiştir.[111]
Hişam b. Abdülmelik Mudarîler’i teskin
etmek için Irak’a Kaysî Yûsuf b. Ömer
es-Sekafî’yi tayin ederken, bölgeyi tamamen Kayslılar’ın insiyatifine
bırakmaktan kaçınmıştır. Nitekim Horasan’a Kayslılar’ın adayı Yûsuf b. Amr’ı değil, daha
önceki vali Esed b. Abdullah’a bağlı olarak Belh şehrini yöneten Nasr
b. Seyyar’ı tayin etmiştir.[112] Nasr’ın, Mudarî asıllı olmasına
rağmen, Mudar’ın Kays-ı Aylan’dan değil, İlye’s kolundan gelen Kinâne kabilesine mensup
olması [113], onu aşırı Kaysî olma ithamından kurtarmıştır. Ayrıca Nasr’ın,
Mudarî düşmanlığıyla suçlanan selefi Esed b. Abdullah el-Kasrî’nin emri altında
Belh’i idare etmesi, onun Yemenliler tarafından da
fanatik bir Kaysî’ye göre tercih edilmesine vesile olmuştur. Nihayet annesinin
Rebia soyuna bağlı
Tağlib kabilesine
mensubiyeti, Nasr’ın Rebialılar tarafından da benimsenmesini kolaylaştırmıştır.[114] Hişam b. Abdülmelik bu tayinle, Horasan’da
şiddetli Yemenî, ardından şiddetli Kaysî vali tayini yerine orta yol
bularak, her iki tarafın da razı olabileceği ve denge sağlayabilecek bir
idareci seçmiş, bu şekilde Horasan’da Kaysî-Yemenî çatışmasını en alt düzeye
indirmeye çalışmıştır.[115] Halife muhtemel bir çatışmanın tekrar yaşanmaması için,
Irak valisi Yûsuf b. Ömer’in, Horasan’a Selm b. Kuteybe’nin tayin edilmesi[116], daha sonra da Nasr’ın azledilerek Horasan’ın da
kendisine bağlanması şeklindeki tekliflerini kesinlikle reddetmiştir.[117] Hişam b. Abdülmelik’in bu tayinle Halid b. Abdullah’ın
Irak’ta elde ettiği başarıyı, Nasr b. Seyyar’la Horasan ’da sağlamak istediği
anlaşılır. Emevîler’in son Horasan valisi olan Nasr’ın tüm iç karışıklık ve
çekişmelere rağmen bölgeyi başarıyla idare etmesi, halifenin bu tercihindeki
isabeti ortaya koyar. Nasr b. Seyyar, bu
bölgeye kabileler arası denge unsuru olarak tayin edilmekle birlikte, Emevîler
devletinin Irak ve Horasan’da genel olarak takip ettiği Kaysîlik politikası
gereği, eyaletlere genelde Mudar menşeli valiler istihdam etmiştir.[118]
İktidarda Kaysîler ve Yemenîler arasında denge
kurmaya çalışan ve kendisinden önceki halifeler Süleyman ve Yezid ile mukayese
edildiğinde bu siyasetinde başarılı olan Hişam b. Abdulmelik’ten sonra Emevî saltanatına geçen
Velid b. Yezid (II. Velid) 125-126 (743-744), selefinin
siyasî alandaki tüm kazanımlarını boşa çıkartarak asabiyet güdümlü bir politika
takip etmiştir. Hişam’ın siyasî ve sosyal şartlar sebebiyle tercih etmek
zorunda kaldığı Kaysîlik, onun zamanında açıkça Yemenli düşmanlığına
dönüşmüştür.
Velid b. Yezid hilâfete
geldiğinde ilk adım olarak Hişam zamanında görevde kalabilen ve Yemenî destekçisi olarak
tanınan idarecileri azlederek yerlerini Kaysîler’e teslim etmiştir. Onun Kaysî politika takip
etmesinde annesinin, Haccâc’ın kardeşi Muhammed b. Yûsuf’un kızı olmasının tesiri olmalıdır.[119] Bu bağ sebebiyle Velid, selefi Hişam’ın dayısı olan
İbrahim b. Hişam
el-Mahzumî’yi Hicaz valiliğinden azlederek,
onun yerine kendi dayısı Yûsuf b. Muhammed es-Sekafî’yi getirmiştir.[120] Kendisine nispet edilen bir kasidede o, Adnânîliği ile
övünürken, Yemenliler’le alay etmesi onun
açıkça bir kabile bloğunun (Kaysî) siyasî temsilcisi konumuna düştüğüne işaret
eder.[121] Velid, Yemenî düşmanlığını tescil edercesine, Hişam
zamanında Irak’ı 15 yıl yöneten ve Kaysîler’in baskısı sebebiyle önce
azledilip ardından hapsedilen eski Irak valisi Halid b. Abdullah el-Kasrî’yi Kaysî Irak valisi Yûsuf b. Ömer’e 50 milyon dirhem
karşılığında satmış, Yûsuf da daha önce Hişam döneminde tatmin edemediği Yemenî
düşmanlığını Halid’i önce tahkir etmek, ardından da işkenceyle öldürmek
suretiyle gerçekleştirmiştir.[122]
Velid b. Yezid tarafından
kabilelerine karşı açıkça düşmanlık yapılması ve kendilerinden gördükleri Halid
b. Abdullah el-Kasrî’nin aşağılanıp işkence altında öldürülmesi, özellikle
Şam’da bulunan Güney Arapları’nın infialine sebep olmuştur.[123] Bölgedeki Yemenîler Yezid b. Velid b.
Abdülmelik’e (III. Yezid) giderek idareye karşı onun önderliğinde
ayaklanma teklif etmişlerdir. Bunun üzerine Yezid 126 (744) yılında Yemenli
kabilelerin desteğini alarak bir ihtilâl başlatmış ve Velid’i öldürülerek Emevî devletinin yeni
halifesi olmuştur.[124] Yezid, Güneyli Araplar’ın yardımlarıyla göreve geldiği için,
idarede onlara öncelik tanıyan bir politika takip etmek durumunda kalmış, bu
doğrultuda selefinin tayin ettiği bütün Kaysî valileri azlederek
yerlerine Yemen asıllı idareciler
getirmiştir.[125] Yezid, Kaysîler’e olan düşmanlığını Velid’in Yemenîler’e olan düşmanlığından
daha ileri düzeye taşımış ve bütün Kaysîler’i öldürmeye kalkışmış, ancak kan
dökmek istemediği için bundan vazgeçtiğini söylemiştir.[126]
Yezid’in saltanata geçiş
usulü Emevîler tarihinde ilk kez
gerçekleştiştir. O, bir ihtilâl girişimi sonucu ve iktidardaki halifenin
öldürülmesiyle halife olmuştur. Yezid’in idareyi ele geçirmesindeki diğer bir
özellik ise, önceki siyasî mücadelelerin âmillerinden asabiyetin, artık bir
ihtilâle sebep olacak güce erişmiş olmasıdır. Nihayet bu ihtilâlin sonucunda
Emevî toplumun kurucu
unsurları olan Adnânî ve Kahtânî Arapları’nın artık
bir arada yaşayamayacakları açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Gerçekten de
Emevîler döneminde bu hadiseden sonra bu iki Arap soyu kesinlikle bir idare
altında toplanamamışlardır.
Yezid b. Velid, iktidara
Yemenliler’in destekleriyle geldiği için,
onların siyasî talepleri doğrultusunda hareket etmeye başlamış, ilk adım olarak
Halid b. Abdullah el-Kasrî’yi öldürmesi sebebiyle Güney Arapları’nın nefretini
kazanan Irak umumi valisi Yûsuf
b. Ömer es-Sekafî azledilmiştir.[127] Bu defa da yönetimden dışlanan Kaysîler yeni halifeye
karşı isyan girişimi başlatmışlar; Filistin, Şam ve Irak’ta Mudar menşeli kabileler
ayaklanmışlardır. Kaysî olarak bilinen
Horasan valisi Nasr b.
Seyyar ile Azerbaycan valisi Mervan b.
Muhammed Yezid’in halifeliğini
tanımadıklarını ilân etmişlerdir ki[128], bu durum en şiddetli asabiyet kavgalarının yaşandığı
Horasan’da yeni Kaysî-Yemenî çatışmasının
fitilini ateşlemiştir.[129]
Kısa süre Emevî saltanatında
bulunan Yezid b. Velid ölünce kardeşi İbrahim b. Velid’e biat edildi.[130] O da selefi gibi
Yemenîler’in desteğiyle yönetimini sürdürmeye çalıştı. Bunun
üzerine daha önceki halife Yezid’i de tanımamış olan Azerbaycan valisi Mervan b.
Muhammed, Temîm, Kays ve Kinâne başta olmak üzere
Mudar kabileleriyle
harekete geçerek Dimaşk’i ele geçirdi ve kendisini halife ilân etti. 127 (744).[131] Bu şekilde Kaysîler, Yezid b. Velid'in Yemenîler’in yardımıyla
gerçekleştirdiği ihtilâle, Mervan b. Muhammed ile karşı cevap
vererek rövanşı aldılar. Sonuçta yönetim, ikinci defa ihtilâl girişimiyle el değiştirmiş
oldu.
Mervan b. Muhammed, Şam’da halkın biatını aldıktan sonra ülkenin başkentini
Kaysîler’in hâkimiyetinde olan Harran’a taşıdı.[132] Şamlılar’dan biat almasına rağmen Dimaşk’ı terk edip ülkenin başka bir şehrine gitmesi, onun kendisi
için başkenti dahi güvenli bulmadığı ve yönettiği tebasından emin olmadığı
anlamına gelir. Nitekim halifenin ayrılmasından kısa süre sonra Kelbliler, Şam beldelerinde yönetime karşı ayaklanma başlattılar.
Kaysîler’in desteğiyle iktidara gelmesi sebebiyle yeni halifeye sempati duymayan
ve başkentte oturma avantajlarının kaybolduğunu gören diğer Yemen menşeli kabileler
de isyana iştirak ettiler. Halife gönderdiği ordularla ayaklanmayı bastırdıktan
sonra[133], itaat altına
aldığı Yemenliler’i de ordusuna dahil
ederek kendisine biatten kaçınan Irak üzerine yürüdü.
Harekât esnasında ordu içinde bulunan Yemenliler geri dönerek Rusâfe’de bulunan Süleyman b. Hişam b. Abdülmelik’i halife ilân ettiler ve Kınnesrin şehrini ele
geçirdiler. Mervan, seferini iptal ederek asiler üzerine hareket etmek zorunda
kaldı. Muhasara altında kalan Süleyman, canının bağışlanması şartıyla halifeye
biat etti. Mervan Humus, Baalbekke, Dimaşk ve Kudüs şehirlerindeki
surları yıkarak yeni bir Yemenî isyanını
engellemeye çalıştı.[134]
Mervan b. Hakem, Şam’da olduğu gibi Irak’ta da isyancılarla uzun süre mücadeleye girişti. 127-129
(745-748) yılları arasında da Irak topraklarında Dahhâk b. Kays eş-Şeybanî liderliğindeki Hâricîler’i
itaat altına almaya çalıştı. Bu olaylarda Kaysî halifeye karşı
çıkan Yemenliler asilere destek vermişlerdir.[135]
Son Emevî halifesi Mervan b.
Muhammed halifeliğinin ilk
dört yılını meşruiyet sağlama girişimleri ile tamamladıktan sonra ancak 128
(746) yılı sonlarına doğru Şam ve Irak topraklarında
otoritesini sağlayabildi. Ancak bu başarısı, şiddetlenen asabiyet mücadeleleri
nedeniyle görünürde kaldı. Çünkü Şam ve Irak’ta birliği sağlama girişimleriyle
meşgul olması, onun Kaysî-Yemenî çekişmesiyle
kaynayan Horasan’la ilgilenmesine mani
oldu. Bölgede Ebû Müslim tarafından Abbasîler adına yürütülen
ihtilâl hareketi[136], Mervan’ın sağladığı görece istikrarı boşa çıkartacak
boyuta ulaştı. İç mücadelelerle uğraşan Mervan, Ebû Müslim tehlikesinin vahametini
geç de olsa anlayabildi, ancak bunu engellemeye muvaffat olamadı.[137]
İkinci Mervan Kaysîler’in desteğiyle hilâfete
geçince, Emevîler’e karşı intikam hareketi güç
kazandı. Horasan’da yaklaşık 100 bin civarında
Yemenî bulunuyordu. Bunlar Mervan’ın Kaysîler ile
ittifak yaptığını öğrendiklerinde Emevîler’in diğer muhalifleri olan Şia ve mevâlîye katıldılar. Bu şekilde doğuda Yemenli
Araplar, asabiyet mücadelesi sebebiyle yıllardır düşman oldukları Kaysîlere
karşı mevâlî ile işbirliğine girmiş oldular.[138]
Emevî asrının sonuna doğru
kabile çekişmeleri sebebiyle Emevî devletini ayakta
tutan iki destekten biri olan Yemenî unsur yıkılmış/geri
çekilmiş, dolayısıyla ülkenin temel dengesi bozulmuştur. Bir ayağını (Yemenî) bu
şekilde kaybeden, kalan ayağı (Mudarî) da, muhalefet ayağıyla işbirliği içindeki[139] düşmanların saldırısına uğrayan Emevî devleti, bu durumda
başka herhangi bir haricî saldırıya gerek kalmaksızın kendi içinden
çözülmüştür. Bu nedenle Abbasî ihtilâli büyük bir mukavemet görmeden hedefine
ulaşmış ve fiilî olarak çökmüş olan Emevî devletinin yıkılışını resmîleştirmiştir.
Emevî devletinde
siyaset, o döneme kadar İslâm tarihinin hiçbir sürecinde olmadığı kadar
asabiyetin tesiri altına girmiştir. Halifeler gerek sıhrî ilişkiler, gerekse
şahsî-siyasî sebeplerle devletin kurucu unsuru, Araplar’ın iki büyük soyu ve
asabiyet bloğu olan Yemenî veya Mudarî taraflarından
herhangi birinin desteğiyle ülkeyi yönetmeye çalışmışlardır. Bu nedenle
Emevîler döneminde bazen
Kayslı, bazen de Kelbliler öne çıkmışlar,
iktidara yakın olanlar muhaliflerini her alanda baskı altına almışlar, hatta ağır
bir cezalandırma yoluna gitmişlerdir. İktidar el değiştirdiğinde buna bağlı
olarak sistemin mağdurları da değişmiştir. Bu şekilde yönetime gelen halifenin
iki zümreden birisiyle olan ilişkisi (siyasî veya ırsî), ülke siyasetini ve
kaderini derinden etkilemiştir. Muaviye, Abdülmelik ve Hişam gibi
dirayetli halifeler zamanında ve her kesim tarafından kabul görmüş olan Ömer b.
Abdülaziz’in iki yıllık yönetimi
sürecinde bu çekişmenin etkisi nisbeten azaltılmış, en azından yönetimde
kabileler arasında belirli bir denge sağlanabilmiştir. Ancak Emevî
halifelerinin büyük çoğunluğu iktidarlarını Yemenî veya Mudarî soylarına borçlu
oldukları için, icraatlarını, dayandıkları kabilelerin önceliklerine göre
gerçekleştirmek durumunda kalmışlardır. Kabilevî siyaset yönetime hâkim olunca
Emevî hilâfeti, asabiyet mücadelesinin mekânı haline gelmiş, gerek Yemenî,
gerekse Mudarî olsun Arap kabileleri birbirleriyle giriştikleri asabiyet
savaşını Emevî iktidarı üzerinden gerçekleştirmişlerdir. Bu durumda Emevî
devleti, aslında Mudarî veya Yemenî iktidarı haline dönüşmüş, hanedanın
yöneticileri ise, bu iki bloktan birinin iktidarının sembolü konumuna
düşmüşlerdir. Tarafların çekişme ve mücadeleleri çeşitli hoşnutsuzluklara,
ardından isyan girişimlerine ve ihtilâllere sebep olmuş, bu karışıklık ve
dağınıklıktan istifade eden Abbasîler, Emevîler’den memnun olmayan kitlelerle, Şia ve mevâlî
grupların da desteğini alarak başlattıkları ihtilâli bekledikleri gibi
neticelendirmişlerdir. Onların başarısında dönemin güçlü muhalefet grubunu
oluşturan Yemenîler’in katkısı büyüktür.[140] Bütün bunlardan yola çıkarak, gerek Emevî devlet
siyasetinin belirlenmesi ve yürütülmesinde, gerekse bunun sonucunda devletinin
yıkılmasında Arap kabileleri arasındaki rekabetin, yani asabiyetin büyük
payının olduğunu tespit etmek mümkündür.
[1] Adnânîler ile Kahtânîler arasındaki rekabet ve düşmanlığın temelleri hakkında
bk. Ahmed Emin, Fecru’l-İslâm, s. 34; Ömer Ferruh, Tarihu
Sadri’l-İslâm, s. 40-44, 198-199.
[2] Mervan b. Hakem, 41 (661) yılında Medine’ye tayin edilmiş
ve yaklaşık 8 yıl burada görev yapmıştır. (Taberî, Tarih, V, 172, 232), 47 (667) yılında azledilmiş, (Taberî, Tarih, V, 232; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 228), 54 (673) yılında ise
tekrar aynı göreve getirilmiştir. (Taberî, Tarih, V, 293; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 246). Nihayet 57 veya 58
(676-677) tarihinde Muaviye onu yine azletmiştir. (Taberî, Tarih, V, 308-309).
[3] Said, 47 (667) yılında Mervan b. Hakem’in yerine Medine’ye tayin edilmiş,
(Taberî, Tarih, V, 232; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 228), 54 (673) yılında
görevden alınmıştır. (Taberî, Tarih,
IV, 229; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III,
246).
[4] Abdullah b. Âmir, 41'de (661) Basra valisi olmuş, (Ya‘kûbî, Tarih, II, 217; Taberî, Tarih, V, 170; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 208), 44 (664) yılında
ise görevden el çektirilmiştir. (Taberî, Tarih,
V, 212; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III,
219).
[6] Muaviye, yönetimi süresince Ümeyye ailesini Hicaz (Mekke-Medine-Taif üçgeni) idaresinde istihdam etmiştir. Bu
şehirler, Kûfe, Basra, Fustat gibi şehirlerin kurulmasıyla birlikte siyasî
ağırlıklarını yitirmişler, sedece kutsal merkezler haline gelmişlerdir. Muaviye
de idarede sembolik olarak Ümeyyeliler’i bu şehirlerin yönetimine getirmiştir.
(Aycan, Muaviye b. Ebî Süfyan, s. 196).
Muaviye’nin bütün hac emirlerini kendi ailesinden seçmesi, onun ailesini
yönetimde sembolik düzeyde tuttuğu görüşünü teyit eder. (Tamamı Ümeyyeliler’den
olan hac emirlerinin listesi için bk. Ya‘kûbî, Tarih, II, 239). O, yönetime getirdiği aile mensuplarının
Hicaz gibi siyasî etkinliği alt düzeyde olan
eyalette dahi politik güç kazanmalarına
müsaade etmemiş, ailesinden herhangi bir şahsı çok uzun süre bu görevde
tutmamıştır. Meselâ, ilk vali Mervan b. Hakem’i tayininden sekiz yıl sonra azletmiş,
yerine Said b. el-Âs’ı atamış, sekiz yıl sonra Said’i
alıp yerine tekrar eski vali Mervan’ı getirmiş, yaklaşık dört yılın ardından
Mervan’ı ikinci defa görevden alarak Velid b. Utbe b. Ebî Süfyan’ı valiliğe
getirmiştir. (Taberî, Tarih, V, 172,
232, 293, 308-309; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil,
III, 228, 246). Muaviye kendi ailesinden Hicaz’a tayin ettiği valileri sık
değiştirmekle kalmayıp, ayrıca birbirlerine düşürerek onların yönetimde
kendisine alternatif olmalarına izin vermemiştir. Halife, peş peşe vali tayin
ettiği Mervan b. Hakem ile Said b. el-Âs’a valilikleri dönemlerinde diğerinin
evini yıkma ve mallarına el koyma emri vermiştir. Nitekim, ikinci defa valilik
makamına gelen Mervan, Muaviye’nin talimatıyla Said’in evini yıkmaya
geldiğinde, eski vali Said de yine Muaviye tarafından Mervan’ın evini yıkması
için kendisine gönderilen emirnaneyi göstermiş, halifenin niyetini anlayan
Mervan emri yerine getirmemiştir. (Taberî, Tarih,
V, 293). Belki bu sebepten olsa gerek, Muaviye, Mervan’ı 57 (676) yılında üçüncü
defa Medine valiliğinden alarak yerine kardeşinin oğlu Velid b. Utbe’yi tayin
etmiştir. (Taberî, Tarih, V,
308-309). Yezid de, Medine’ye kendi ailesinden vali tayin etme politikasını
devam ettirmiş, babası zamanında valilik yapan Velid b. Utbe’yi 60 (679)
yılında azledip yerine Amr b. Said b. el-Âs’ı tayin etmiş (Taberî, Tarih, V, 343; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 265), bir yıl sonra da Amr’ı
yeniden alıp önceki vali Velid’i göreve getirmiştir. (Taberî, Tarih, V, 474; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 305).
[8] Muğire 42 (662) yılında Kûfe’ye vali tayin edilmiş,
50 veya 51 (670-671) yılındaki vefatına kadar bu görevde kalmıştır. (Ya‘kûbî, Tarih, II, 229; Taberî, Tarih, V, 172, 234; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 228).
[9] Muaviye, Ziyad’ı önce Basra’ya vali tayin etmiş,
ayrıca Sicistan, Hind, Bahreyn ve Uman’ı
da ona bağlamış (Taberî, Tarih, V,
217), Muğire’nin ölümünden sonra Kûfe de onun idaresine verilmiştir. Ziyad altı ayını Kûfe, altı ayını da Basra’da
geçirmek suretiyle ülkenin doğu bölgelerin tamamını idare etmiştir. (Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl, s. 206; Ya‘kûbî, Tarih, II, 229; Taberî, Tarih, V, 232, 234; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 228. 53 (672) yılında
ölen Ziyad, yaklaşık 12 yıl Irak’ta valilik
yapmıştır. (Ya‘kûbî, Tarih, II, 234;
Taberî, Tarih, V, 288; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, 244).
[10] Ubeydullah b. Ziyad, 54 (673) yılında Horasan’a (Taberî, Tarih, V, 295; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III 247), bir yıl sonra da
Basra’ya vali olmuştur. (Taberî, Tarih, V, 299-330; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 248). Numan b. Beşîr’in azledilmesiyle Kûfe de ona bağlanmıştır. (Taberî, Tarih, V, 348).
[11] Aycan, İrfan, “Emevî İktidarının Devamında Sakîf Kabilesinin Rolü”, AÜİFD, c. XXXVI,
Ankara 1997, s. 119-171.
[12] 57 (676) yılında Horasan valiliğine getirilmiştir. (Taberî, Tarih, V, 315; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 256).
[14] Osman, ağabeyi Ubeydullah b. Ziyad, Kûfe’ye gittiği zaman,
onun yerine Basra’da vali vekilliği yapmıştır.
(Taberî, Tarih, V, 358).
[15] 61 (680) yılında Horasan valisi olmuştur. (Taberî, Tarih, V, 471; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil,
III, 304).
[16] 61 (680) yılında Horasan valisi Selm b. Ziyad’ın emriyle Sicistan’a vali tayin
edilmiştir. (Taberî, Tarih, V, 472).
[19] Hakka Muaviye'nin Medine valisi Mervan b. Hakem'in, Yezid’in veliahd
tayin edilmesine karşı çıktığı, bu sebeple görevinden alındığı bilgisi kaynaklarda
yer alır. (bk. İbn Kuteybe, el-İmâme, I, 151; Taberî, Tarih, V, 308-309).
[20] Taberî, Tarih,
303-304, 343. Yezid’in veliahtlığına itiraz sebepleri hakkında bk. Kılıç, Tartışmaların
Odağındaki Halife Yezid b. Muaviye, s. 139-163.
[22] İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 319.
[25] Taberî, Tarih,
V, 531, 533.
[27] Taberî, Tarih,
V, 530, 534; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil,
III, 326-328.
[28] Ya‘kûbî, Tarih, II, 255; Taberî, Tarih, V, 530-531, 533-534; İbnü'l-Esîr,
el-Kâmil, III, 328-329.
[29] Mervan’a biat süreci hakkında bk. Atvan,
Huseyn, el-Emeviyyûn ve’l-Hilafe, Beyrut 1986, s. 105-118.
[33] Dûrî, İlk
Dönem İslâm Tarihi, s. 115.
[34] Taberî, Tarih,
V, 610.
[35] Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl,
s. 286-288; Ya‘kûbî, Tarih, II, 266-268; Taberî, Tarih,
VI, 174-175, 187-194; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil,
I, 21-27.
[36] Abdülmelik, kardeşlerinden Abdülaziz’i Mısır’a (Taberî, Tarih, VI, 412), Bişr’i Kûfe’ye (Taberî, Tarih, VI, 164), Muhammed’i ise Musul’a (Ya‘kûbî, Tarih, II, 272) vali tayin etmiş, ayrıca
Muhammed’i 75 (694) yılında Rum seferine göndermiştir. (Taberî, Tarih, VI, 202). O, Ümeyye ailesinin diğer kollarından gelen fertlerini
de yönetimde ihmal etmemiş, Eban b. Osman’ı Medine’ye (Taberî, Tarih, VI, 209), Ümeyye b. Abdillah b.
Halid b. Esîd’i Horasan’a (Taberî, Tarih, VI, 318), Halid b. Abdullah b. Halid b. Esîd’i Basra’ya (Taberî, Tarih, VI, 165) tayin etmiştir.
[37] Abdülmelik, Haccâc’ı ilk önce 73 (692) yılında Medine valiliğine getirmişti. Haccâc, 75 (694)
yılında Irak genel valisi oldu. 78 (697) yılında Übeyye b.
Abdullah’ın azledilmesininin ardından Horasan ve Sicistan da onun idaresi altına girdi. (Ya‘kûbî, Tarih, II, 273; Taberî, Tarih, VI, 201, 202, 319; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 33).
[38] Nass, el-Asabiyye,
s. 242.
[39] Ali Mazhar, el-Asabiyye, s. 58.
[41] Haccâc, önce Yezid b. Mühelleb’in yerine 85 (704) yılında Mufaddal
b. Mühelleb’i geçirdi. (Ya‘kûbî, Tarih, II, 285; Taberî, Tarih, VI, 393), 86 (705) yılında ise
Yezid b. Mühelleb’i hapsetti. Onun kardeşleri Habib b. Mühelleb’i Kirman
valiliğinden, Abdülmelik b. Mühelleb’i de Kirman emniyet komutanlığından
aldı. (Taberî, Tarih, VI, 426).
[42] Taberî, Tarih,
V, 424.
[43] Velid dönemi askerî faaliyetleri için bk.
Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl, s. 298-299;
Ya‘kûbî, Tarih, II, 284-292.
[44] Velid b. Abdülmelik, babasının başlattığı yönetim
anlayışını aynen sürdürmüş, Irak-Horasan-Maveraünnehr hattının yönetimini yine Haccâc’a bırakmıştır.
(Ya‘kûbî, Tarih, II, 283-284). Halife, idaresinde genelde Ümeyye, özelde de Mervan
ailesinden sembolik anlamda
faydalanmıştır. Meselâ, Ömer b. Abdülaziz’i Medine valiliğine getirmiş, ancak ülkenin doğusunu
emanet ettiği Haccâc’ın telkiniyle 93 (711) yılında onu azletmiştir. (Taberî, Tarih, VI, 481-482. Halife, kardeşi ve
oğullarını ise ülkenin batı bölgeleri, özellikle Anadolu üzerine seferlere göndermiştir. Mesleme b.
Abdülmelik 87 (705), Abbas b. Velid 88 (706), Mervan b. Velid 93 (711) ve
Abdülaziz b. Velid 93 (711) yıllarında gerçekleşen askerî faaliyetlerde
komutan olarak görev almışlardır. (Taberî, Tarih,
VI, 429, 434, 449). Ayrıca dinî bir vazife olan ve genelde halife ailesi
tarafından yürütülen hac emirliği ise 93 (711) yılında Abdülaziz b. Velid, 95
(713) yılında ise Bişr b. Velid tarafından yerine getirilmiştir. (Taberî, Tarih, VI, 482, 493).
[48] Atvan, el-Emeviyyûn,
s. 161.
[49] İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 133-135.
[50] İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 144; Makkarî, Nefhu’t-Tîyb, (thk. İhsan Abbas), I-VIII, Beyrut
1986, I, 281, 283-285.
[51] Taberî, Tarih,
VI, 506-522; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil,
IV, 138-143.
[52] Ömer Ferruh, Tarihu Sadri’l-İslâm, s.
167.
[53] Taberî, Tarih,
VI, 448-453, 507-508.
[54] Taberî, Tarih,
VI, 522.
[55] Taberî, Tarih,
VI, 522.
[56] Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl,
s. 299; Ya‘kûbî, Tarih, II, 290; Taberî, Tarih,
VI, 495; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 132
[57] İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 144-146.
[59] Taberî, Tarih,
VI, 523-529.
[60] Ferruh, Tarihu Sadri’l-İslâm, s. 166.
[61] “Başlangıçta devlet adamları ve valiler
kabilelere karşı tarafsız kaldılar. Ancak şartlar, özellikle Haccâc dönemi ve
sonrasının şartları önce vailerin kabile asabiyeti akımına katılmalarına yol
açtı. Bu da kabilevî klikleşmenin politik hizip görüntüsü almasına sebep oldu.
Bu kişi şu valiyi destekliyor, nüfuz ve mevki kazanıyor. Diğeri ise olumsuz bir tavır takınınca sahneden uzaklaştırılıyor.
Bu durum artan bir şekilde düğümlenerek ağırlaştı. Hatta müteahhir Emevî halifeleri bu çatışmanın dışında kalmaya güç
yetiremediler. Süleyman b. Abdülmelik’ten sonra onlar da bu akımın içine
sürüklendiler. Bunun sonucunda seçkin mevkilerini kaybederek, devlet başkanları
statüsünden hizip reisleri statüsüne düştüler. Bu yüzden planlama zayıfladı,
halifede sembolize edilen devlet birliği sarsıldı ve Emevî devletinin temel
direği çatladı”. (Dûrî, İlk Dönem İslâm
Tarihi, s. 115-116).
[63] Nitekim halife kendileriyle uzun süren
müzakereler yapmıştır. Atvan, el-Emeviyyûn,
s. 179-189.
[64] Ya‘kûbî, Tarih, II, 301-302; Taberî, Tarih, VI, 554, 556-558; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 154, 157.
[65] Belâzürî, Futûh, s. 600; Ya‘kûbî, Tarih, II, 302; Taberî, Tarih, VI, 558-561; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 157-158.
[66] İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 166.
[68] Atvan, el-Emeviyyûn,
s. 208.
[70] Taberî, Tarih,
VII, 226.
[72] Taberî, Tarih,
VI, 578-602; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil,
IV, 160-161, 168-177.
[77] Belâzürî, Futûh, s.
289-290; Ya‘kûbî, Tarih, II, 302, 313; Taberî, Tarih,
VI, 619, VII, 21, 553-554.
[78] Ömer Ferruh, Tarihu Sadri’l-İslâm, s.
174.
[79] Atvan, el-Emeviyyûn, s. 193.
[80] Atvan, s. 195.
[81] Ya‘kûbî, Tarih, II, 316; Taberî, Tarih, VII, 26; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 192. Halid, daha önce
Velid b. Abdülmelik tarafından 89 (707) yılında Hicaz valiliğine getirilmişti. (Taberî, Tarih, VI, 440, 444; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 110). Süleyman b.
Abdülmelik ise 96 (714) yılında onu azletmiştir. (Taberî,
Tarih, VI, 522).
[82] Belâzürî, Futûh, s. 601; Taberî, Tarih, VII, 37; İbn Asem, Futûh, IV, 264; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 195.
[84] “Hişam,
Irak için Halid b. Abdullah’ın şahsında büyük
selefleri Ziyad b. Ebihi ve
Haccâc değerinde bir vali bulmak bahtiyarlığını elde etti. Halid ehemmiyetsiz
bir kabileye mensup olduğundan partilerin fevkinde kalabildiği için Kays kabileri arasındaki karıştırıcıları dizgin
altına almaya muvaffak oldu”. Brockelmann, İslâm
Milletleri ve Devletleri Tarihi, s. 88.
[85] Özaydın, Abdülkerim, “Halid b. Abdullah”,
DİA, XV, 282; Atçeken, İ. Hakkı, Devlet Geleneği Açısından Hişam b.
Abdülmelik, Ankara 2001, s.
63.
[86] Taberî, Tarih,
VII, 29.
[88] Mesleme b. Adülmelik, Muaviye b. Hişam,
Muhammed b. Abdülmelik, Süleyman b. Hişam gibi şahısları özellikle Rum seferlerine göndermiştir. (Taberî, Tarih, VII, 43, 88, 107; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 239. (Hişam’ın idarecileri
ve komutanlarının listesi için bk. Ya‘kûbî, Tarih, II, 328-329).
[91] Taberî, Tarih,
VII, 232-234, 254-261.
[95] Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl,
s. 308; Taberî, Tarih, VII, 52;
İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 200.
[96] Taberî, Tarih,
VII, 51-52; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil,
IV, 200-206.
[97] Taberî, Tarih,
VII, 67; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV,
206, 217.
[98] Taberî, Tarih,
VII, 93; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV,
217-219.
[100] İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 234.
[101] Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl, s. 313-314.
[102] İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 201.
[103] Nitekim onun ilk icraatı, Endülüs valisi Yahya b. Seleme el-Kelbî’yi azledip
yerine Huzeyfe b. el-Avas el-Eşcaî’yi tayin etmek olmuştur. (İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 201).
[105] Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl,
s. 316; Ya‘kûbî, Tarih, II, 325-327; Taberî, Tarih,
VII, 160-173, 180-191. Bu isyan ve sonuçları hakkında bk. Sarıçam, Emevî-Hâşimî İlişkileri, s. 334-337; Atçeken, Hişam b.
Abdülmelik, s. 67-90.
[106] İbn Abdilhakem, Futûhu Mısr, s.
216; Taberî, Tarih, VII, 191;
İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 222-224;
Demircan, Arap Mevâlî İlişkisi, s. 167-169; Atçeken, Hişam b.
Abdülmelik, s. 90-100,
118-120.
[107] Vekîl, Muhammed Seyyid, el-Emeviyyûn Beyne’ş-Şark
ve’l-Ğarb, I-II, Beyrut-Dimaşk 1995, II, 91-92.
[108] Sa‘d Zağlul, Tarihu’l-Mağrib, I-II, İskenderiye
1979, I, 273-275. Vali Endülüs’e önce Osman b.
Ebî Nisâ’yı 10 (728) ardından da Huzeyfe b. Ahvas el-Kaysî’yi 111 (729) tayin
etmiştir. (Vekîl, el-Emeviyyûn, II, 91).
[109] İbn Abdilhakem, Futûhu Mısr,
s. 217.
[110] İbn Abdilhakem, Futûhu Mısr,
s. 143.
[111] Munis, Fethü’l-Endelüs, s. 162. Bu
isyanlar ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Özkuyumcu, Mısır ve Kuzey Afrika, s. 197-202.
[112] Taberî, Tarih,
VII, 157.
[114] Taberî, Tarih,
VII, 154.
[115] Atvan, el-Emeviyyûn, s. 195-196.
[116] Taberî, Tarih,
VII, 154.
[117] Taberî, VII, 196.
[120] Taberî, Tarih,
VII, 226-227; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil,
IV, 260.
[121] Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl, s. 319-320;
Taberî, Tarih, VII, 234-235.
[122] Ya‘kûbî, Tarih, II, 331; Taberî, Tarih, VII, 232-234, 254-261;
İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 262-264.
[123] Taberî, Tarih,
VII, 233, 237.
[124] Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl,
s. 321-322; Ya‘kûbî, Tarih, II, 333-335; Taberî, Tarih,
VII, 231-254; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil,
264-269.
[125] Atvan, el-Emeviyyûn,
s. 221.
[126] Taberî, Tarih,
VII, 271.
[127] İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 272.
[128] Taberî, Tarih,
VII, 277-280, 281-285; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil,
IV, 272, 277.
[129] Ferruh, Tarihu Sadri’l-İslâm, s. 190.
[130] İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 278.
[131] Dineverî, Ahbâr’t-Tıvâl, s. 322;
Ya‘kûbî, Tarih, II, 337-338; Taberî, Tarih,
VII, 300-309, 311-312.
[132] Taberî, Tarih,
VII, 312.
[133] Taberî, VII, 312-316; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 286-287.
[134] Taberî, VII, 323-327; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 287-288.
[135] Ya‘kûbî, Tarih, II, 338-339; Taberî, Tarih, VII, 327-329, 334-353;
İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, 289-290,
295-296.
[136] Hişam b. Abdülmelik zamanında 109 (727) yılında başlayan bu
hareket 113 (731) yılında hızlanmış, nihayet 124 (741) yılında Ebû Müslim’in faaliyetiyle en üst noktaya
ulaşmıştır. (Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl, s. 310-316; Taberî, Tarih, VII, 49, 88, 198).
[137] İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 299-302, 327-332.
[138] Ferruh, Tarihu Sadri’l-İslâm, s. 200.
[139] Yemenîler, ülkenin hem doğusu hem de batısında Kaysî halifeye karşı Abbasî hareketine yardımcı
olmuşlar ve dolaylı bir şeklide Emevî devletinin yıkılmasında rol oynamışlardır.
(Ali Mazhar, el-Asabiyye, s. 59).
[140] Abbâsî ihtilâli, başarısını Emevî devleti dahilindeki kabile çekişmelerine muhtaçtır.
İhtilâle ülkede bulunan Yemenli kabileler özellikle de Horasan’da destek
verirlerken, Mudar eski iktidarın yanında yer almıştır. Nitekim
Horasan’daki Abbasî dâîlerinin büyük çoğunluğu ya Yemen kabilelerine mensuptur veya onların mevlası
arasından çıkmıştır. Meselâ bölgede Ebû Müslim’den sonraki ikinci adam konumundaki
Kahtaba b. Şebîb Yemenli Tayy kabilesine mensup iken, Ali taraftarlarının
vekili olan Ebû Seleme ise, Kûfe Yemenîleri mevlâsındandır.
Bunun bilincinde olan Abbasîler’in imamı İbrahim b. Muhammed, Horasan’daki
vekillerine Yemenliler’in desteğini alma ve Mudar’dan
sakınmaları konusunda tavsiyede bulunmuştur. Hatta Taberî’de onun, buradaki Mudarlılar’ın
öldürülmesini emrettiğine dair rivayet bir bulunmaktadır. (Taberî, Tarih,
VI, 378, VII, 344). (Abbâsî ihtilâlinde kabile rekabetinin rolü hakkında geniş
bilgi için bk. Blankinship, Khalid Yahya, “The Tribal Factor in the Abbasid
Revolution: The Bertayal of Imam Ibrahim b. Muhammad”, Journal of the
American Oriental Society, vol. 108, (Oct.-Dec., 1988), p. 589-601.
Böyle rezil sözde musluman yöneticilerin yönetim şekillerini okuduğumda gerçekten doğrusu tiksindim .bence sizlerde okursanız tiksineceksiniz.
YanıtlaSil