5 Mayıs 2017 Cuma

Kabile Asabiyetinin Emevî Siyasetine Etkisi

 Prof. Dr. Âdem Apak

Emevîler Muaviye b. Ebî Süfyan tarafından Araplar’ın iç mücadelesi sonunda, başka bir ifadeyle Arap’ın Arap’la savaşı neticesinde kurulmuş bir devlettir. Nitekim devletin kurucu unsurunun Araplar olması, devletin Arap öncelikli siyaset takip etmesi sebebiyle, Emevîler, “Arap devleti” olarak vasıflanmıştır. Emevîler hanedanı Adnânîler ve Kahtânîler olmak üzere iki ana Arap soyuna dayanmaktadır. Asırlardan beri aralarında sürekli olarak rekabet ve düşmanlık bulunan bu Araplarla iktidarını sürdürmek durumunda kalan devlet için bu hâl, daha kuruluş safhasında başlı başına bir problem sebebi olmuştur.[1]  Bu problem, Emevî asrı boyunca devam etmiş, hatta devletin yıkılışında önemli derecede belirleyici olmuştur.  Bu nedenle Emevîler devrinde kabilelerarası asabiyet kavgalarının etkinliğini vurgulamak için, bu dönemi, Adnânî-Kahtânî veya Kaysî-Kelbî asabiyet mücadelelerinin tarihi olarak nitelemek yanlış olmaz.
Bu bölümde ilk Emevî halifesi Muaviye’den başlanarak, asabiyetin Emevî yönetimine etkisi ve yönetim-asabiyet ilişkisi müşahhas örneklerle ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Muaviye b. Ebî Süfyan, Hz. Ali’ye karşı giriştiği iktidar mücadelesinde Kureyş’i merkezde tutmak kaydıyla hem Adnânî, hem de Kahtânî Arapları’nın desteğini almış, sonuçta bütün bir Arap toplumuna dayanan sosyal taban/meşruiyet elde etmeyi başarmıştır. Siyaset mücadelesinde hedefine ulaşıp halifeliği üstlendikten sonra ise, tüm Araplar nazarındaki meşruiyetini sürdürmek ve idaresini güçlendirmek için gerek Mudarî, gerekse Yemenî kabilelere mensup şahısları devlet kademelerinde görevlendirmiştir. O, Emevî ailesinin bir  mesubu olarak Hz. Osman’ın yaptığı gibi idarî görevlerin tamamına kendi aile mensuplarını getirme uygulamasını kesinlikle takip etmemiş, Mervan b. Hakem[2] Said b. el-Âs[3], Abdullah b. Âmir[4] gibi Hz. Osman döneminde görev yapmış Benî Ümeyye mensuplarını valiliklere getirmekle birlikte, idarede Emevî etkisini en alt düzeyde tutmaya özen göstermiştir.[5] Nitekim, halifeliğinin başlangıcında Mısır’ı Amr b. el-Âs ve akrabasına, Hicaz’ı Emevîler’in farklı kollarına[6], Şam’ı Emevîler’in yardımcıları olan Suriyeliler’e, Irak’ı ise Sakîfliler’in kontrolüne vermiş ve böylece Araplar arasında kolektif bir idarî yapı oluşturmaya çalışmıştır.[7] Muaviye, yönetimde Arap kabileleri arasında yerel şartlar dikkate alınarak bir denge politikası takip etmekle birlikte, idaresinde, Emevî ailesi, hatta Kureyş yerine, özellikle Sakîf kabilesini ön plâna çıkarmış görünmektedir. Ülkeyi Şam ve Irak şeklinde ikiye ayırmak gerekirse, o, hilâfeti döneminde Şam ve Mısır’ı kendi insiyatifinde tutarken, Irak ve ona bağlı bölgeleri Muğire b. Şu‘be[8], Ziyad b. Ebih[9] ve Ubeydullah b. Ziyad[10] gibi Taifli idarecilere devretmiştir.[11] Ayrıca Ziyad’ın oğulları Abdurrahman[12], Abbâd[13], Osman[14] Selm[15] ve Yezid[16]  de özellikle Horasan’ın yönetiminde söz sahibi olmuşlardır.
Muaviye, Emevî asabiyeti, hatta Kureyş asabiyeti gibi dar çerçeveli bir asabiyetle sınırları sürekli olarak büyüyen bir ülkenin idare edilemeyeceğini fark etmiş, yönetimini daha geniş asabiyet üzerine kurmaya çalışmıştır.  Bunun için kendisinin kontrolünde olan Şam’ı çoğunluğu oluşturan Yemenli unsurlarla ayakta tutmaya çalışırken, doğuda ekseriyeti ellerinde bulunduran Mudarîler’in gücünde istifade edebilmek için Kuzey Arabistan menşeli bir kabile olan Sakîf’i istihdam etmiş, sonuçta ülke yönetiminde her iki Arap soyunun desteğini alabilmiştir. Bu sayede o, halifeliği döneminde kazandığı meşruiyetle kabileler üstü bir konum elde edebilmiş, asabiyetin etkisinde kalmak bir yana, bizzat asabiyeti yönetmeyi ve yönlendirmeyi başarmış, zaman zaman asabiyeti çağrıştıran dahilî problemlerle karşılaştığında, bu güçlü konumunun avantajıyla sorunları rahatlıkla çözebilmiştir. Meselâ, iktidar yürüyüşünde hep yanında olan, bu sebeple Şam’da Mudarîler’den daha fazla maaşla ödüllendirilen Yemenîler, bu konumlarını istismar ederek Mudarlılar’ı bölgeden süreceklerini dile getirmeye başladıklarında, Muaviye bu tavra 4 bin Kayslı’ya bir defada maaş vererek cevap vermiş, ayrıca Kayslılar’ı kara seferlerinde görevlendirirken, Yemenliler’i daha tehlikeli olan deniz savaşlarına göndererek onları cezalandırma yoluna gitmiştir.[17]
Muaviye’nin, oğlu Yezid’i veliahd tayin etmesine en çok Şam’da bulunan Yemenîler destek vermişlerdir. Çünkü Yezid’in annesinin Yemen asıllı Kelb kabilesinden olması sebebiyle[18], bu durum onların yönetimdeki güç ve etkisini daha da artıracaktı. Buna karşılık ülkenin doğu bölgesi genelde karara karşı çıkmış, bilhassa Hicaz’da[19] bulunanlar gerek siyasî, gerekse ahlâkî nedenlerle Yezid’in halifeliğini kolay kabullenmemişlerdir.[20] O kadar ki, Muaviye’nin en güvendiği bürokratı olan Irak valisi Ziyad b. Ebih dahi Yezid’in veliahd tayin edilmesine destek vermemiş, bu yüzden karar ancak onun ölümünden 53 (672) sonra uygulanabilmiştir.[21] Bütün bu gelişmelerden, Muaviye’nin halifeliği döneminde Emevî devleti içinde bir Yemenî-Kaysî bloklaşması veya Şam-Irak siyasî ayrışmasının işaretlerini bulmak mümkündür. Onun ölümünden sonra bu ikilik daha da derinleşmiş, neticede Yezid idarede Şam’daki Yemenîler’in temsilcisi olarak kabul edildiği için Hicaz ve Irak’taki Araplar ona karşı alternatif olarak ortaya çıkan ve Kaysî asabiyetinin temsilcisi görülen Abdullah b. Zübeyr’i desteklemişlerdir.[22]
Yezid b. Muaviye’nin halifeliği süresince 60-64 (680-683) sadece ülkenin doğusu değil, bizzat Suriye’de yerleşik Arap soyları arasında da kabile mücadelesi baş göstermiştir. Özellikle Kuzey Suriye ve Mezopotamya’da iskân edilmiş olan Kayslılar, Şam’ın güney kısımlarında yaşayan Yemenliler’e yönetimde daha fazla pay verilmesinden rahatsız olmuşlardır. Potansiyel olan bu rahatsızlık, II. Muaviye’nin  yaklaşık 40 gün süren hilâfeti ve akabinde ölümünden sonraki 64(683) iktidar boşluğu döneminde aktif hale gelmiştir.[23]
Suriye’deki Kays kabileleri, Abdullah b. Zübeyr Irak’ta halife olarak tanınınca, Muaviye’nin Şam’da oluşturduğu Kays-Kelb birliğinden koparak Abdullah b. Zübeyr’e destek vermişlerdir. Kaysîler’in önderleri ve önceki dönemde Muaviye yönetiminin en büyük destekçileri olan Dahhâk b. Kays el-Fihrî, Kınnesrin valisi Züfer b. Haris, Filistin emiri Natil b. Kays ve Humus valisi Numan b. Beşîr taraftarlarıyla birlikte Abdullah b. Zübeyr’i desteklediklerini ilân etmişlerdir.[24] Bu şekilde Emevîler’in üzerine devlet kurdukları Adnânî ve Kahtânî ayakları birbirinden ayrılmış, en çok güvendikleri Şam’da dahi bütünlük bozulmuş, birbirlerini destekleyen unsurlar rakip, hatta düşman haline gelmişler, neticede Iraklılar’a karşı daima dayanışma içinde olan Şamlılar bu defa ilk kez bölünmüşlerdir. Onlardan Yemenli Hassân b. Mâlik, Emevî iktidarının devamını isterken, Kaysîler’in lideri olan Dahhâk b. Kays Mekke’ye itaati tercih etmiş, özetle Suriye’deki Yemenliler Emevîler’i, Kaysılar ise Zübeyrîler’i desteklemişlerdir.[25] Kaysî asabiyeti karşısında en büyük yardımcıları olan Yemenîler’in yetersiz kalacağını düşünen Emevî ailesi reisi Mervan b. Hakem de, Abdullah b. Zübeyr’e biat etmek üzere iken Ubeydullah b. Ziyad’ın tavsiyesiyle[26] kararından vazgeçip halife olmaya ve siyasî mücadeleye başlamaya karar vermiştir.[27] Yemenî önderlerinden Ürdün valisi Hassân b. Mâlik de Mervan b. Hakem’i desteklediğini ilân etmiş[28], Yemenîler bu sayede Mervan sebebiyle iktidardaki konumlarını devam ettirme imkânı bulmuşlardır. Ancak bu durum, Emevîler’in Şam’da oluşturdukları ve o döneme kadar koruyabildikleri Arap birliğinin parçalanmasını önlemeyememiş ve üstelik iki soy arasında muhtemel bir çatışmayı gündeme getirmiştir.
64 (684) yılında Şam’daki Yemenîler, Mervan b. Hakem’e biat etmişler, biatlarını onun ölümünden sonra dayıları Kelbli olan Halid b. Yezid’in, ardından da Amr b. Said b. el-Âs’ın veliahd olması şartına bağlamışlardır.[29] Bundan sonra Mervan destekçisi olan kabilelerden müteşekkil bir ordu hazırlayıp kendilerinden ayrılan ve Abdullah b. Zübeyr’e bağlılıklarını ilân eden eski müttefikleri Dahhâk b. Kays liderliğindeki Kaysîler üzerine yürümeye karar vermiştir.[30]
Müslümanlar’ın birbiriyle savaşmış olmaları sebebiyle İkinci Cemel olarak isimlendirilen[31] Merc-i Râhıt muharebesi 64 (683) hem genel İslâm tarihi, hem de Emevîler tarihinin en önemli hadiselerinden birisidir.[32] Bu savaş, fiilen sona ermiş olan Emevî hâkimiyetini yeniden temin ederken, diğer taraftan da tarihten gelen Adnânî-Kahtânî çekişmesinin şiddetlenmesine ve kanlı mücadeleye dönüşmesine sebep olmuştur. O zamana kadar en azından Şam bölgesinde birbirini destekleyerek Emevî devletinin ayakta kalmasını sağlayan Şam’ın Kaysî ve Kelbî Arapları, bundan sonra birbiriyle iktidar mücadelesine başlamışlar, bu durum, Emevî devletinin iç bünyedeki en büyük siyasî zaafını oluşturmuştur.
Devlet içerisinde kabile asabiyetinin gücü yeni şartların bir sonucu olarak İslam’dan önceki durumdan farklıydı. Güçlü bir şekilde ortaya çıkışının sebebi, nüfuz ve otorite uğruna rekabet etmekti. Karşıt taraflarda yer alan grupların hepsinin Kuzey, ya da Güney’e intisap etmediği bilinmekle beraber, Kuzey Araplarıyla Güney Arapları, ya da Kays ve Yemen arasında cereyan eden bir çatışma şeklini aldı. Kuzey’deki Kays ve Yemen çatışması belki de arkasında fetihten önce yerleşen Şamlı kabilelerle –ki çoğu Kelb ve Kudaa Yemanisindendi- fetihlerle gelen kabileler arasındaki çatışmayı saklıyordu. Hilafetin çevresinde dönen manevraların doruğu olan “Merc Râhıt” savaşından sonra sözünü ettiğimiz çatışma net olarak ortaya çıkmıştı… Merc Râhıt savaşı, kin ve kan davaları tohumları ekerek işleri daha da karıştırdı. Ayrıca nüfuz kazanma mücadelesi de kızıştı. … Kaysî-Yemenî gruplaşması, Şam’da başlamıştı, aşamalı olarak da zamanla imparatorluğun diğer bölgelerine uzandı; doğuda Horasan’a batıda Endülüs’e ulaştı.[33]
Mervan b. Hakem’in kısa süren idaresinden sonra 64-65 (684-685)[34] halifelik makamına gelen oğlu Abdülmelik b. Mervan 65-85 (685-705) yönetiminin başlangıç yıllarını devlet bütünlüğünü sağlamakla geçirmiştir. Bunun için ilk olarak en ciddi siyasî rakibi görünen ve ülkenin doğu eyaletlerini kontrol eden Abdullah b. Zübeyr üzerine harekete geçmiş, bilhassa Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî’nin üstün gayretleriyle ülkede siyasî birlik yeniden temin edilmiştir.[35]
Abdülmelik, yönetimde kendi aile mensuplarını görevlere getirmekle birlikte[36] Irak-Horasan hattınını idaresini kudretli valisi Sakîfli Haccâc’a bırakmıştır.[37] Bu sebeple Abdülmelik’in devlet idaresinde özellikle de Irak eyaletinin yönetiminde Muaviye’nin sistemini örnek aldığı söylenebilir.
Abdülmelik ülkede siyasî birliği sağladıktan sonra, babası zamanında tehlikeli hale gelerek savaş sebebi olan (Merc-i Râhıt) ve Şam’daki Emevî idaresini tehdit eden Kays-Kelb çekişmesini etkisiz hale getirmeye çalışmıştır. Bunu gerçekleştirmek amacıyla sert önlemler almaktan çekinmeyen halife, kabile asabiyetini canlandırmaya çalışan Kays ileri gelenlerini Kelbliler’e terk etmiş, diğer taraftan da Kayslı bir köleyi öldüren Yemenli kabile önderlerini hapsetmiştir.[38] Bununla birlikte babası Mervan’a hilâfet yolunu açan ve Emevî devletinin tekrar kurulmasında katkıları olan Yemenliler, Şam yönetimi nazarında daha muteber sayılmışlardır. Bundan rahatsız olan Şamlı Kayslılar zaman zaman Abdülmelik’e karşı gelmişler, en azından yönetiminde ona gönüllü destek olmamışlardır.[39]             
Abdülmelik bir taraftan Şam’da iktidarı borçlu oldukları Yemenîler’e bazı avantajlar sağlarken, diğer taraftan Irak’ta çoğunluğu ellerinde bulunduran Kaysîler’e bölgenin idaresinde öncelik tanımış, bu şekilde yönetimde Yemenî-Mudarî rekabeti arasında bir denge sağlamak, her iki grubun asabiyetini tatmin ederek onların Emevî devletine desteğini kazanmak istemiştir. Şam’da Yemenîler’in önceliği halife kontrolüyle sağlanırken, Irak’ta Kaysî asabiyetini kazanma/teskin etme misyonu Sakîfli vali Haccâc b. Yûsuf eliyle gerçekleştirilmiştir. Abdülmelik’in doğu politikasına uygun olarak Haccâc Irak’ta devlet görevlerine genellikle Kaysîler’i getirmiş, Sakîf kabilesinden olan yakınlarını da ülkenin doğusundaki önemli noktalarda istihdam etmiştir.[40] Vali özellikle Abdurrahmân b. Eş‘as’ın isyanını (81 (700) bahane ederek Yemen asıllı vali ve komutanları Irak bürokrasisinden tamamen uzaklaştırmış, onların yerine Kaysî kadrolaşmaya gitmiştir. Meselâ, Mühelleb ailesini Horasan idaresinden tedrici bir şekilde tasfiye etmiş[41],  eyalet valiliğine  86 (707) yılında Kays’a mensup Bahile kabilesinden Kuteybe b. Müslim’i getirmiştir.[42] Bu sayede Abdülmelik’in Şam eyaletleri, Haccâc’ın da Irak ve bağlı bölgelerde aldıkları siyasî tedbirler sayesinde ülkede kabile kavgaları belli derecede önlenebilmiştir.
Babasından güçlü bir devlet devralan Velid b. Abdülmelik döneminde 86-96(705-715) Emevîler en parlak dönemlerini yaşamışlardır. Özellikle doğu ve batıda gerçekleşen fetih hareketleri Müslümanlar’ı meşgul ettiği için, kabileler kendi aralarında iç çatışma ve asabiyet kavgalarına girişme fırsatı bulamamışlardır.[43] Bununla birlikte kabile rekabetleri potansiyel olarak varlığını sürdürmüştür. Babasının idare usulünü devam ettiren Velid[44], Yemenîler ve Kaysîler arasında hassas dengeyi korumak için özen göstermekle birlikte, özellikle Irak-Horasan-Maveraünnehr bölgesinde babasına iktidar yolunu açan Haccâc’ı valilik görevinde tutarak idarede Kaysî asabiyetine meyletmiş görünmektedir.[45]
Emevî devletinde asabiyetin idare üzerinde zaferini ilân etmesi, Süleyman b. Abdülmelik’in hilâfeti dönemine 96-99 (715-717) tekabül eder. Onun yönetim sürecinin en önemli hadiseleri Kuzeyli ve Güneyli Arap kabilelerinin iktidar mücadeleleridir. Bu tarihten itibaren kabilelerden biri, işbaşına geçen devlet başkanına tam destek vermiş, diğeri de tabiî olarak muhalefet sayılmıştır. İktidarı eline geçiren kabileler, yönetimin tüm imkânlarını kullanarak muhalefete karşı baskı yapmışlar, haksızlık ve zulme varan uygulamalar gerçekleştirmişlerdir.[46] Kısacası bu dönemden itibaren Emevî idaresi tam olarak asabiyetin kontrolüne girmiştir.[47]
Velid b. Abdülmelik, daha önce veliahd ilân edilen kardeşi Süleyman’ı azledip yerine oğlu Abdülaziz’i tayin etmek istemiş, onun bu kararına Irak bölge valisi Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî de destek vermişti. Ancak yeni veliahta biat prosedürü tamamlanamadan Velid’in ani ölümü otomatik olarak Süleyman’a halifelik yolunu açmıştır. Onun halife olduktan sonraki ilk icraatı kendisinin veliahtlıktan azledilmesi girişimlerine destek veren idarecileri cezalandırmak olmuştur. Süleyman b. Abdülmelik’in, kindarlığı sebebiyle Emevî idaresinde uyguladığı kötü siyaset ve muhaliflerine karşı şahsî intikam politikası, fırsat bekleyen asabiyetin yönetime hâkim olmasına uygun zemin hazırlamıştır.
Süleyman b. Abdülmelik geçmiş yönetimden intikam almak için ilk önce Velid’in valilerini azletti ve ardından onlardan intikam almaya başlamış[48], Sind fatihi Muhammed b. Kasım’ı öldürtmiş[49], Endülüs topraklarını Müslümanlar’a kazandıran Tarık b. Ziyad ve Mûsâ b. Nusayr’ı görevlerinden almış, Endülüs’te Mûsâ’nın yerine vekil bıraktığı oğlu Abdülaziz’in katledilmesine vesile olmuş[50], nihayet Horasan valisi Kuteybe b. Müslim’i isyana zorlayıp öldürülmesini sağlamıştır.[51] Onun şahsî intikam girişimi, tabiatıyla kabile asabiyetini tetiklemiştir. Halife, Yemenî politika izleyerek daha önce mevki sahibi olan valilere ve Kaysî kabile mensuplarına baskı uygulamıştır.[52] Onun, böyle bir siyaset takip etmesinde Yemenli Ezd kabilesine mensup Yezid b. Mühelleb’in telkinlerinin büyük etkisi vardır.
Yezid b. Mühelleb’i Haccâc b. Yûsuf, 90 (709) yılında hapsetmişti. Daha sonra kaçıp Filistin’de bulunan halife adayı Süleyman’ın yanına gelen Yezid, onu Kaysî idarecilere karşı kışkırttı.[53] Süleyman hilâfete geldiğinde onun tavsiyesiyle açıkça Yemenî taraftarlığı yapmaya başladı. İlk adım olarak Velid’in Medine’ye tayin etmiş olduğu Halid b. Abdullah el-Kasrî’yi azledip, yerine Talha b. Dâvûd el-Hadramî’yi getirdi.[54] Aynı yıl Basra valiliğine Süfyan b. Adillah el-Kindî’yi, hac emirliğine ise Ebû Bekir b. Muhammed b. Amr el-Ensârî’yi tayin etti.[55] Halife ülkenin doğu bölgelerinin idaresini başdanışmanı Yezid b. Mühelleb eliyle Yemenliler’e devretti. Yezid de bu fırsatı değerlendirerek kardeşlerinden Muhalled’i Semerkant, Müdrib’i Belh, Muhammed’i de Merv’e tayin etmek suretiyle Horasan yönetimini tamamen Mühelleb ailesinin kontrolüne aldı. Yezid bölgede kontrolü sağlamasının ardından eyaletin sabık idarecilerini ve onların taraftarlarını takibe başladı. Asıl sorumlu görülen Haccâc, yaklaşık bir yıl önce öldüğü için 95 (714), gerek halifenin, gerekse onun valisi Yezid’in intikam girişiminden kurtulmuştur.[56] Ancak onun ailesi, kabilesi ve bürokratları tahkirle başlayıp öldürmeye kadar uzanan çeşitli boyutlardaki baskılara mazur kalmışlardır.[57] Yezid, özellikle Türkistan fatihi Kuteybe b. Müslim’in akrabasına zulmetmiş, ayrıca Temîmliler’in reisi Veki‘’i hapsedip mallarına el koymuştur.[58] Onun Kaysîler’e karşı hasmane davranışı, Irak ve Horasan topraklarında Kaysî-Yemenî düşmanlığının daha da artmasına sebep olmuştur.[59]
Süleyman’nın kendisi Kaysî iken Yemenî bir siyaset takip etmesi çok gariptir. Hâlbuki Emevîler’in genel siyaseti Kaysîdir. Muaviye’nin Kelb kabilesine mensup Yemenî Meysun ile evlenmesi, bu evlilik vesilesiyle Şam civarında oturan Yemenî asabiyetiyle kendi nesebi olan Kays asabiyetinin birleşmesini getirmiştir. Mervan b. Hakem ve oğlu Abdülmelik ise Kays asabiyetine dayanan Abdullah b. Zübeyr’e mukavemet edebilmek için Yemenîler’e iltifat etmişlerdir. Bununla birlikte Muaviye, Mervan ve Abdülmelik siyasetlerini genelde Kaysî asabiyet üzerine bina etmişler, etkinliklerini en aza indirdikleri zamanda dahi, Kaysîler’i dışlamamışlardır. Fakat Süleyman sırf Kaysî olmaları sebebiyle Arap önderlerinden herkese zulmetmiş, Kaysîler’e Yemenîler eliyle vurmuştur. Bu girişimde Kaysîler ve Yemenîler arasında doğuda Beni Ümeyye’nin zevaline, Endülüs’te devletin zayıflamasına sebep olacak fitneyi körükleyen isyanlar meydana gelmiştir.[60]
Süleyman b. Abdülmelik’in siyasî uygulamaları, kabile çekişmeleri sebebiyle zaten hassas dengeler üzerinde yürümeye çalışan Emevî siyasetini rayından çıkarmış, bundan sonraki hadiselerde ve idarenin faaliyetlerinde asabiyet daha belirleyici konuma gelmiştir. Bunun sonucunda halife ve valiler Yemenî veya Kaysî politika uygulamak zorunda kalmışlar ve idarî tasarruflarını asabiyetin yönlendirmesine göre gerçekleştirmişlerdir.[61]
Süleyman b. Abdülmelik’in siyasî hayatta aldığı kararların en (belki de tek) isabetlisi, yerine Ömer b. Abdülaziz’i halef tayin etmesidir. Bunda asıl veliahd olan oğlu Eyyûb’un bir yıl önce 98 (716) ölmesinin de payı vardır.[62] Kabile desteği almaksızın halifeliğe gelen, şahsî özellikleri ve dindar kişiliği ile temayüz eden Ömer b. Abdülaziz 99-101 (717-720) sadece Adnânî ve Kahtânî şeklinde ikiye bölünmüş Arap gruplardan değil, Emevîler’le sürekli savaşan uzlaşmaz Hâricîler’den dahi saygı görmüş[63], bu sayede kabileler üstü bir konum elde ederek toplumda hiçbir Emevî halifesine nasip olmayan bir meşruiyet kazanmıştır. Bu nedenle Ömer b. Abdülaziz’in idaresinde gerek Yemenî, gerekse Mudarî asabiyetinin etkinliğinden bahsedilemez. Halife bu konumuyla, hangi tarafa mensup olursa olsun, yanlış davranış içine giren valileri rahatlıkla görevden alabilmiş ve bu icratı sebebiyle herhangi bir itirazla karşılaşmamış, onun uygulamaları toplum tarafından herhangi bir tarafın (Mudarî-Yemenî) cezalandırılması veya mükafatlandırılması olarak algılanmamıştır. Meselâ, selefi Süleyman tarafından Irak ve Horasan valiliğine tayin edilen ve Kaysîler’e büyük baskı uygulayan fanatik Yemenî Yezid b. Mühelleb’i Maveraünnehr’de yapılan fetihlerden alınan ganimetler hakkında yönetime yanlış bilgiler verdiği gerekçesiyle azletmiş[64], aynı şekilde “Kavmimden bir kişi bana başkalarından yüz kişiden daha sevimli gelir” sözünü sarfederek asabiyet kışkırtıcılığı yapan Horasan valisi Cerrah b. Abdullah el-Hakemî’nin görevine son vermiştir.[65]
Ömer b. Abdülaziz’den sonra Emevî saltanatına geçen Yezid b. Abdülmelik (II. Yezid)101-105 (720-724), her alanda selefinin uygulamalarının tam tersi bir siyaset takip etmiştir.[66] Onun idaresindeki en belirgin tezahür, yönetimde asabiyetin yeniden etkin hale gelmesidir. Nitekim yeni halife icraatına Ömer b. Abdülaziz’in valilerini azlederek başlamış[67], Yemenî siyaset takip eden Süleyman b. Abdülmelik’in uygulamasının tersi olarak Kaysîler’i önceleyen bir yönetim sergilemiş[68], meselâ, yönetimde sembolik anlamı olan ve Hicaz bölgesinin merkezi sayılan Medine’ye Kaysî önderlerinden Abdurrahman b. Dahhâk b. Kays’ı tayin etmiştir.[69] Onun Kaysî siyaset gütmesinde Kaysîler’in önderi olan Haccâc b. Yûsuf’un yakın akrabası bir kadınla evlenmesinin, yani Kaysîler’le akrabalığının etkisi vardır.[70] Bu sebeple Kaysîler’i temsil eden Sakîfliler, Yezid döneminde en parlak yıllarını yaşamışlardır.[71]
Yezid b. Abdülmelik'in Yemenîler’i dışlayan politikası, sonuçta Irak’ta Yezid b. Mühelleb el-Ezdî isyanının çıkmasına sebep olmuştur. 101 (719) yılında meydana gelen bu isyan, ancak Şam’dan büyük bir orduyla gelen halifenin kardeşi Mesleme b. Abdülmelik’in yardımıyla bastırılabilmiştir.[72] Basra’da Emevîler tarafından hâkimiyet sağlandıktan sonra isyana destek veren Ezd kabilesinden pek çok kişi devlet başkanının huzurunda öldürülmüş, sağ kalanların bir kısmı esir olarak Şam’a götürülmüş[73], kabilenin kadın ve çocukları ise köle pazarlarında satılmıştır.[74] Ayrıca Yezid b. Mühelleb’in Kaysîler’e yaptığı zulümlerin intikamının alınması için, Irak’a Yemenliler’e düşmanlığı ile tanınan Ömer b. Hübeyre tayin edilmiştir. 102 (720).[75]  Yeni vali kendisinden beklendiği gibi idaresi boyunca Yemenîler’e kötü muamelede bulunmaya devam etmiştir.[76]
Gerek Süleyman b. Abdülmelik, gerekse Yezid b. Abdülmelik döneminde karşılıklı olarak önce Kaysî, sonra da Yemenîler’e bizzat idare eliyle yapılan baskı ve zulümler, devletin kurucu unsuru olan Adnân ve Kahtân soylarının birbirlerine olan düşmanlıklarının daha da derinleşmesine ve Emevî devletinin özellikle Araplar nazarındaki meşruiyetinin zedelenmesine sebep olmuştur. Halifelerin uygulamalarıyla şiddetlendirdikleri iki Arap soyu arasındaki niza, birbirleriyle mücadeleleri sebebiyle Araplar’ı bir taraftan fetihlerden alıkoymuş, diğer taraftan da dahilî tehlikelerin artmasının asıl nedeni olmuştur. Asabiyet çekişmeleri, batıda Rumlar’ın, kuzeyde ise Hazarlar’ın Emevîler’i tehdit etmelerine imkân vermiştir.[77] Ayrıca devletin doğuda karışıklıklarla mücadele etmesi sebebiyle Endülüs kendi kaderine terk edilmiştir.[78] Süleyman b. Abdülmelik ile Yezid b. Abdülmelik’in Arap idaresini Yemenî ve Kaysî aşırı uçlarına kaydırmaları, daha sonra kurulması muhtemel denge politikalarının uygulanmasını zorlaştırmış, üstelik onların kabilevî siyasetleri haleflerine kötü birer örnek olmuştur.
Hişam b. Abdülmelik’in 105-125 (724-743) hilâfete geldiği dönem, Emevîler devletinde Yemenîler’le Mudarîler’in kabile taassuplarının had safhaya ulaştığı zamana tesadüf eder.[79] Zira devlet, Süleyman b. Abdülmelik’in hilâfetinde Yemenî, Yezid b. Abdülmelik döneminde Kaysî siyaset ile yönetilmiş, idare kabilecilik sebebiyle politize olmuş, bunun sonucunda Emevî saltanatı asıl kurucu unsurları olan iki Arap soylarıyla sorunlu hale gelmiştir. Bu sebeple Hişam, uzun sayılabilecek halifelik dönemini Kaysî-Kelbî uçlarında dolaşan Emevî siyasetini merkeze çekme, Araplar arasında denge politikası sağlama ve iktidara yeniden meşruiyet kazandırma çabalarıyla geçirmiştir.[80] Yıllara dayanan düşmanlık ortadan kaldırılarak Kelbî ve Kaysîler’i bir araya getirmek ve onları bir hedefte birleştirmek artık mümkün olmadığı için, halife idareyi Kelbî veya Kaysî asabiyetine eşit uzaklıkta dengede tutmak suretiyle yönetimi en azından kabile politikalarının uygulayıcısı olmaktan çıkarmaya çalışmıştır.
Hişam’ın kabileler arasında denge sağlama siyasetinin ilk adımı, selefi Yezid zamanında Irak genel valiliğine getirilmiş olan ve Yemenîler’e yaptığı baskılarla onların yönetime düşman hale gelmelerinde sebebiyet veren fanatik Kaysî Ömer b. Hübeyre’yi105 (724) yılında azlederek yerine Halid b. Abdullah el-Kasrî’yi görevlendirmek olmuştur.[81] Aynı tarihte Halid'in kardeşi Esed b. Abdullah da Horasan idaresine getirilmiştir.[82] Halid ve Esed kardeşlerin Adnânî sayılan ve ancak o dönem siyasetinde iddiasız bir kabile olan Becile’ye mensup olmaları, halifeye Irak siyasetini Kaysîlikten kurtararak daha merkeze çekme imkânı vermiştir. Adnânî asıllı kabul edilmesine rağmen, Becile’nin uzun asırlar Yemen’de yaşaması (hatta bu sebeple bazı kaynaklar Becile’yi Becile b. Enbâr b. Eraş b. Amr b. Gavs b. Nebt b. Mâlik el-Kehlânî şeklindeki bir soy silsilesiyle Kahtân’a bağlarlar[83]) sebebiyle, Irak ve Horasan’daki Yemenîler de Hişam’ın yeni valisi Halid’i kolaylıkla benimsemişlerdir. Bu uygulama Irak’ta bir Kelbî-bir Kaysî vali şeklindeki fâsit daireyi kırmış ve fanatik Kaysîlikten, mutedil Kaysîliğe bir geçişle bölgedeki kabilecilik ateşini nispeten düşürmüştür.[84] Kabilevî dengeler gözetilerek her iki tarafın da desteğinin alınması sebebiyle, Irak ve Horasan’da Halid b. Abdullah’ın valiliği döneminde 15 yıl 105-120 (724-738) huzurlu bir dönem yaşanmıştır.[85].
Hişam b. Abdülmelik, yönetimde denge politikasının diğer bir adımı olarak Hicaz yönetimini (aynen Muaviye ve Abdülmelik gibi) Kureyşliler’e bırakarak, buraya İbrahim b. Hişam el-Mahzumî’yi tayin etmiştir.[86] Halife, Ermeniya-Azerbaycan valisi tayin ettiği Mervan b. Muhammed’’in [87] dışında Mervanî soyunu siyasî görevlerden ziyade askerî faaliyetlerde istihdam etmiştir.[88] Süleyman ve Yezid dönemlerinde yönetimin asabiyetin icracısı durumuna getirilmesi, ülkede kargaşa sebebi olurken, Hişam’ın asabiyeti dengeleyici politika takip etmesi, toplumun tansiyonunu düşürmüş, ayrıca asabiyet bagajından kurtulan idarenin meşruiyeti ve gücü artmıştır. Bu da Hişam b. Abdülmelik’i, aynen selefleri Muaviye ve Abdülmelik gibi, asabiyete tâbi olan değil, asabiyeti yöneten halife konumuna yükseltmiştir. Nitekim Mes‘ûdî, Ümeyyeoğulları’nın ileri gelen üç büyük halifesinin Muaviye, Abdülmelik ile birlikte Hişam olduğunu ifade eder.[89]
Hişam b. Abdülmelik döneminde kabileler arası rekabetin savaşa dönüşmemesi, halifenin kabileler arasındaki dengeyi koruması ve birisini açıkça tanımaması sebebiyledir. Hişam, ne kendinden önceki halife Yezid b. Abdülmelik gibi açıkça Kaysîler’i tutmuş, ne de kendisinden sonraki halifeler gibi kabileler arası savaşlar çıkarmıştır. O, başlangıçta Kaysîler’e karşı güçleri azalan ve bu sebeple huzursuz olan Yemenliler’in ileri gelenlerini idareye getirmiş ve böylece bir tarafın diğer tarafa tahakkümünü engellemiştir.  Bu şekilde Güneyli Araplar (Yemenî) ile Kuzeyli Araplar (Kaysî) arasında ince bir siyaset izlemiştir.[90]
Halid b. Abdullah el-Kasrî, kendisinden beklendiği gibi Horasan’da tarafsız bir yönetim sergilemeye çalıştı. Ancak önceki vali Ömer b. Hübeyre’nin aşırı politize olmuş uygulamalarının yanında, onun denge sağlamaya matuf hareketleri, Irak ve Horasan’da çoğunluğu ellerinde bulunduran ve yönetimde kendilerini asıl hak sahibi gören Kayslılar’ı rahatsız etti. Onlar, valiliğinin 15. yılının sonunda yönetimden hoşnutsuz olanları bir araya getirip Emevî ailesinden de destekçiler bulunca harekete geçerek, idarede Yemenliler’e meylettiği suçlamasıyla Halid’i azlettirmek için halifeye şikayette bulundular. Kaysîler’in baskısına dayanamayan halife onu 120 (738) yılında görevden aldı ve peşinden hapsetti.[91]
Hişam b. Abdülmelik, Irak-Horasan bölgesini uzun yıllar başarıyla idare eden Halid’i azlettikten sonra, Kaysîler’in siyasî beklentilerini yerine getirmek zorunda kalmıştı. Çünkü bu bölgede Kayslılar hâkimdi ve Emevîler’in sadece Yemenîler’e dayanarak ülkenin doğusunu kontrol altında tutmaları mümkün değildi. Bu sebeple idarî alanda Yemenîler’e kaydığı düşünülen Irak bölgesine Ömer b. Hübeyre gibi aşırı Kaysî olan ve eski Irak valisi Haccâc b. Yûsuf’un amcasının oğlu[92] Yûsuf b. Ömer es-Sekafî’yi tayin etti. 120 (738).[93] Daha önce Yemen’de valilik yapan Yûsuf’un, Şam’dan sonra ülkenin ikinci büyük merkezi ve hilâfetten sonraki iki numaralı makam sayılan Irak valiliğine tayini, yönetime küskün olan Kaysîler’in memnun edilmesini sağlamıştır.[94]
Hişam’ın Mudarlılar’ı teskin edebilmek için gerçekleştirdiği siyasî operasyondan Halid’den önce kardeşi Esed b. Abdullah nasibini almıştı. Halife Mudarîler’e sert davrandığı iddiasını ciddiye alarak Esed b. Abdullah’ı daha önce Horasan valiliğinden azletmişti.[95] Ancak onun yerine tayin edilen Eşres b. Abdullah es-Sülemî 109 (727)[96], Cüneyd b. Abdurrahman el-Mürrî 111 (729-730)[97], Asım b. Abdullah 116 (734)[98] Horasan-Maveraünnehr hattında başarısız olunca, Hişam b. Abdülmelik, Halid’in kardeşi Esed b. Abdullah’ı yeniden 117 ((735) yılında Horasan’a tayin etmek zorunda kaldı.[99] Onun 120 (738) yılında ölümünün ardından[100] yerine Yemenli Cudey‘ b. Ali el-Ezdî’nin tayin edilmesi taleplerini geri çevirerek Kayslı Nasr b. Seyyar’ı getirdi.[101]
Hişam b. Abdülmelik sadece Irak-Horasan’da değil, ülkenin batı bölgesini oluşturan Ifrikıye-Mağrib hattında da bölgenin nüfus çoğunluğunu ellerinde bulunduran Kaysîler lehine politika tayin etmiştir. Halife Yemenîler’i kayıran bir yönetim sergileyen Ifrikıye valisi Bişr b. Safvan el-Kelbî’nin 109 (727) yılında ölümünden sonra bölge valiliğine Kaysî Ubeyde (Ubeydullah) b. Abdurrahman es-Sülemî’yi getirmiştir.[102] Yeni vali selefi gibi kabile siyaseti izleyerek eyaletteki önemli görevlere kendi soyuna mensup şahısları tayin etmiş[103] ayrıca Yemenî menşeli kabilelere baskı uygulamıştır.[104]
Hişam’ın, hilâfetinin özellikle ikinci döneminde Kaysî asabiyetini teskin amacıyla yaptığı anlaşılan tayinler, ülkede Mudar kabilelerinin etkinliğinin iyice artmasına sebep olmuştur. Ancak onları memnun eden uygulamalar, yönetimi sıkıntıya sokan iki büyük isyanın en önemli nedenleri arasında yer almıştır. Bunlardan birincisi Halid b. Abdullah’ın yerine vali tayin edilen Yûsuf b. Ömer es-Sekafî’nin valiliği döneminde gerçekleşen Zeyd b. Ali liderliğindeki Şii isyanıdır. (121-122 (738-739). Kaysîler’in siyasî rakibi olan Yemenîler’in açık destek verdikleri bu isyanda liderleri başta olmak üzere bir çok Şii öldürülmüştür. Bu uygulamalar, özelikle Şia taraftarlarının Emevî idaresine karşı düşmanlıklarını daha da artırmıştır.[105]
Hişam b. Abdülmelik  döneminde ikinci isyan, onun Mağrib’e tayin ettiği Kayslı vali Ubeyde  b. Abdurrahman 110-116 (728-734) ile halefi Ubeydullah b. Habbâb’a 116-123 (734-741) karşı gerçekleştirilen Hâricî-Berberî ayaklanmalarıdır[106]. Kavmiyetçi bir idareci olan Ubeyde b. Abdurrahman daha göreve gelir gelmez, önceki vali Bişr b. Safvan’ın tayin ettiği Güney Arabistan kökenli bütün valileri azletmiş, üstelik onları tutuklayarak işkenceye tabi tutmuş[107], yerlerine de Kayslılar’ı getirmiştir.[108] Hem Kelbîler’e hem de mevâlîye zulmetmesi sebebiyle Hişam tarafından görevden alınan Ubeyde’nin yerine Ifrikıye valiliğine Ubeydullah b. Habbâb tayin edilmiştir.[109] O da selefinin ırkçı politikasını devam ettirmiş, bir taraftan bölgeye 5000 Kaysî aileyi getirip yerleştirerek Kaysî nüfusunu artırırken[110], diğer taraftan da hem Kelbîler’i hem de ülkenin yerli halkı Berberîler’i yönetime düşman hale getirecek kabilevî politikalar takip etmiştir. Onun icraatı sonucunda ülkede pek çok ayaklanma meydana gelmiştir.[111]
Hişam b. Abdülmelik Mudarîler’i teskin etmek için Irak’a Kaysî Yûsuf b. Ömer es-Sekafî’yi tayin ederken, bölgeyi tamamen Kayslılar’ın insiyatifine bırakmaktan kaçınmıştır. Nitekim Horasan’a Kayslılar’ın adayı Yûsuf b. Amr’ı değil,  daha önceki vali Esed b. Abdullah’a bağlı olarak Belh şehrini yöneten Nasr b. Seyyar’ı tayin etmiştir.[112] Nasr’ın,  Mudarî asıllı olmasına rağmen, Mudar’ın Kays-ı Aylan’dan değil, İlye’s kolundan gelen Kinâne kabilesine mensup olması [113], onu aşırı Kaysî olma ithamından kurtarmıştır. Ayrıca Nasr’ın, Mudarî düşmanlığıyla suçlanan selefi Esed b. Abdullah el-Kasrî’nin emri altında Belh’i idare etmesi, onun Yemenliler tarafından da fanatik bir Kaysî’ye göre tercih edilmesine vesile olmuştur. Nihayet annesinin Rebia soyuna bağlı Tağlib kabilesine mensubiyeti, Nasr’ın Rebialılar tarafından da benimsenmesini kolaylaştırmıştır.[114] Hişam b. Abdülmelik bu tayinle, Horasan’da şiddetli Yemenî, ardından şiddetli Kaysî vali tayini yerine orta yol bularak, her iki tarafın da razı olabileceği ve denge sağlayabilecek bir idareci seçmiş, bu şekilde Horasan’da Kaysî-Yemenî çatışmasını en alt düzeye indirmeye çalışmıştır.[115] Halife muhtemel bir çatışmanın tekrar yaşanmaması için, Irak valisi Yûsuf b. Ömer’in, Horasan’a Selm b. Kuteybe’nin tayin edilmesi[116], daha sonra da Nasr’ın azledilerek Horasan’ın da kendisine bağlanması şeklindeki tekliflerini kesinlikle reddetmiştir.[117] Hişam b. Abdülmelik’in bu tayinle Halid b. Abdullah’ın Irak’ta elde ettiği başarıyı, Nasr b. Seyyar’la Horasan’da sağlamak istediği anlaşılır. Emevîler’in son Horasan valisi olan Nasr’ın tüm iç karışıklık ve çekişmelere rağmen bölgeyi başarıyla idare etmesi, halifenin bu tercihindeki isabeti ortaya koyar.  Nasr b. Seyyar, bu bölgeye kabileler arası denge unsuru olarak tayin edilmekle birlikte, Emevîler devletinin Irak ve Horasan’da genel olarak takip ettiği Kaysîlik politikası gereği, eyaletlere genelde Mudar menşeli valiler istihdam etmiştir.[118]
İktidarda Kaysîler ve Yemenîler arasında denge kurmaya çalışan ve kendisinden önceki halifeler Süleyman ve Yezid ile mukayese edildiğinde bu siyasetinde başarılı olan Hişam b. Abdulmelik’ten sonra Emevî saltanatına geçen Velid b. Yezid (II. Velid) 125-126 (743-744), selefinin siyasî alandaki tüm kazanımlarını boşa çıkartarak asabiyet güdümlü bir politika takip etmiştir. Hişam’ın siyasî ve sosyal şartlar sebebiyle tercih etmek zorunda kaldığı Kaysîlik, onun zamanında açıkça Yemenli düşmanlığına dönüşmüştür.
Velid b. Yezid hilâfete geldiğinde ilk adım olarak Hişam zamanında görevde kalabilen ve Yemenî destekçisi olarak tanınan idarecileri azlederek yerlerini Kaysîler’e teslim etmiştir. Onun Kaysî politika takip etmesinde annesinin, Haccâc’ın kardeşi Muhammed b. Yûsuf’un kızı olmasının tesiri olmalıdır.[119] Bu bağ sebebiyle Velid, selefi Hişam’ın dayısı olan İbrahim b. Hişam el-Mahzumî’yi Hicaz valiliğinden azlederek, onun yerine kendi dayısı Yûsuf b. Muhammed es-Sekafî’yi getirmiştir.[120] Kendisine nispet edilen bir kasidede o, Adnânîliği ile övünürken, Yemenliler’le alay etmesi onun açıkça bir kabile bloğunun (Kaysî) siyasî temsilcisi konumuna düştüğüne işaret eder.[121] Velid, Yemenî düşmanlığını tescil edercesine, Hişam zamanında Irak’ı 15 yıl yöneten ve Kaysîler’in baskısı sebebiyle önce azledilip ardından hapsedilen eski Irak valisi Halid b. Abdullah el-Kasrî’yi Kaysî Irak valisi Yûsuf b. Ömer’e 50 milyon dirhem karşılığında satmış, Yûsuf da daha önce Hişam döneminde tatmin edemediği Yemenî düşmanlığını Halid’i önce tahkir etmek, ardından da işkenceyle öldürmek suretiyle gerçekleştirmiştir.[122]
Velid b. Yezid tarafından kabilelerine karşı açıkça düşmanlık yapılması ve kendilerinden gördükleri Halid b. Abdullah el-Kasrî’nin aşağılanıp işkence altında öldürülmesi, özellikle Şam’da bulunan Güney Arapları’nın infialine sebep olmuştur.[123] Bölgedeki Yemenîler Yezid b. Velid b. Abdülmelik’e (III. Yezid) giderek idareye karşı onun önderliğinde ayaklanma teklif etmişlerdir. Bunun üzerine Yezid 126 (744) yılında Yemenli kabilelerin desteğini alarak bir ihtilâl başlatmış ve Velid’i öldürülerek Emevî devletinin yeni halifesi olmuştur.[124] Yezid, Güneyli Araplar’ın yardımlarıyla göreve geldiği için, idarede onlara öncelik tanıyan bir politika takip etmek durumunda kalmış, bu doğrultuda selefinin tayin ettiği bütün Kaysî valileri azlederek yerlerine Yemen asıllı idareciler getirmiştir.[125] Yezid, Kaysîler’e olan düşmanlığını Velid’in Yemenîler’e olan düşmanlığından daha ileri düzeye taşımış ve bütün Kaysîler’i öldürmeye kalkışmış, ancak kan dökmek istemediği için bundan vazgeçtiğini söylemiştir.[126]
Yezid’in saltanata geçiş usulü Emevîler tarihinde ilk kez gerçekleştiştir. O, bir ihtilâl girişimi sonucu ve iktidardaki halifenin öldürülmesiyle halife olmuştur. Yezid’in idareyi ele geçirmesindeki diğer bir özellik ise, önceki siyasî mücadelelerin âmillerinden asabiyetin, artık bir ihtilâle sebep olacak güce erişmiş olmasıdır. Nihayet bu ihtilâlin sonucunda Emevî toplumun kurucu unsurları olan Adnânî ve Kahtânî Arapları’nın artık bir arada yaşayamayacakları açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Gerçekten de Emevîler döneminde bu hadiseden sonra bu iki Arap soyu kesinlikle bir idare altında toplanamamışlardır.
Yezid b. Velid, iktidara Yemenliler’in destekleriyle geldiği için, onların siyasî talepleri doğrultusunda hareket etmeye başlamış, ilk adım olarak Halid b. Abdullah el-Kasrî’yi öldürmesi sebebiyle Güney Arapları’nın nefretini kazanan Irak umumi valisi Yûsuf b. Ömer es-Sekafî azledilmiştir.[127] Bu defa da yönetimden dışlanan Kaysîler yeni halifeye karşı isyan girişimi başlatmışlar; Filistin, Şam ve Irak’ta Mudar menşeli kabileler ayaklanmışlardır. Kaysî olarak bilinen Horasan valisi Nasr b. Seyyar ile Azerbaycan valisi Mervan b. Muhammed Yezid’in halifeliğini tanımadıklarını ilân etmişlerdir ki[128], bu durum en şiddetli asabiyet kavgalarının yaşandığı Horasan’da yeni Kaysî-Yemenî çatışmasının fitilini ateşlemiştir.[129]
Kısa süre Emevî saltanatında bulunan Yezid b. Velid ölünce kardeşi İbrahim b. Velid’e biat edildi.[130] O da selefi  gibi Yemenîler’in desteğiyle yönetimini sürdürmeye çalıştı. Bunun üzerine daha önceki halife Yezid’i de tanımamış olan Azerbaycan valisi Mervan b. Muhammed, Temîm, Kays ve Kinâne başta olmak üzere Mudar kabileleriyle harekete geçerek Dimaşk’i ele geçirdi ve kendisini halife ilân etti. 127 (744).[131] Bu şekilde Kaysîler, Yezid b. Velid'in Yemenîler’in yardımıyla gerçekleştirdiği ihtilâle, Mervan b. Muhammed ile karşı cevap vererek rövanşı aldılar. Sonuçta yönetim, ikinci defa ihtilâl girişimiyle el değiştirmiş oldu.
Mervan b. Muhammed, Şam’da halkın biatını aldıktan sonra ülkenin başkentini Kaysîler’in hâkimiyetinde olan Harran’a taşıdı.[132] Şamlılar’dan biat almasına rağmen Dimaşk’ı terk edip ülkenin başka bir şehrine gitmesi, onun kendisi için başkenti dahi güvenli bulmadığı ve yönettiği tebasından emin olmadığı anlamına gelir. Nitekim halifenin ayrılmasından kısa süre sonra Kelbliler, Şam beldelerinde yönetime karşı ayaklanma başlattılar. Kaysîler’in desteğiyle iktidara gelmesi sebebiyle yeni halifeye sempati duymayan ve başkentte oturma avantajlarının kaybolduğunu gören diğer Yemen menşeli kabileler de isyana iştirak ettiler. Halife gönderdiği ordularla ayaklanmayı bastırdıktan sonra[133],  itaat altına aldığı Yemenliler’i de ordusuna dahil ederek kendisine biatten kaçınan Irak üzerine yürüdü. Harekât esnasında ordu içinde bulunan Yemenliler geri dönerek Rusâfe’de bulunan Süleyman b. Hişam b. Abdülmelik’i halife ilân ettiler ve Kınnesrin şehrini ele geçirdiler. Mervan, seferini iptal ederek asiler üzerine hareket etmek zorunda kaldı. Muhasara altında kalan Süleyman, canının bağışlanması şartıyla halifeye biat etti. Mervan Humus, Baalbekke, Dimaşk ve Kudüs şehirlerindeki surları yıkarak yeni bir Yemenî isyanını engellemeye çalıştı.[134]
Mervan b. Hakem, Şam’da olduğu gibi Irak’ta da isyancılarla uzun süre mücadeleye girişti. 127-129 (745-748) yılları arasında da Irak topraklarında Dahhâk b. Kays eş-Şeybanî liderliğindeki Hâricîler’i itaat altına almaya çalıştı. Bu olaylarda Kaysî halifeye karşı çıkan Yemenliler asilere destek vermişlerdir.[135]
Son Emevî halifesi Mervan b. Muhammed halifeliğinin ilk dört yılını meşruiyet sağlama girişimleri ile tamamladıktan sonra ancak 128 (746) yılı sonlarına doğru Şam ve Irak topraklarında otoritesini sağlayabildi. Ancak bu başarısı, şiddetlenen asabiyet mücadeleleri nedeniyle görünürde kaldı. Çünkü Şam ve Irak’ta birliği sağlama girişimleriyle meşgul olması, onun Kaysî-Yemenî çekişmesiyle kaynayan Horasan’la ilgilenmesine mani oldu. Bölgede Ebû Müslim tarafından Abbasîler adına yürütülen ihtilâl hareketi[136], Mervan’ın sağladığı görece istikrarı boşa çıkartacak boyuta ulaştı. İç mücadelelerle uğraşan Mervan, Ebû Müslim tehlikesinin vahametini geç de olsa anlayabildi, ancak bunu engellemeye muvaffat olamadı.[137]
İkinci Mervan Kaysîler’in desteğiyle hilâfete geçince, Emevîler’e karşı intikam hareketi güç kazandı. Horasan’da yaklaşık 100 bin civarında Yemenî bulunuyordu. Bunlar Mervan’ın Kaysîler ile ittifak yaptığını öğrendiklerinde Emevîler’in diğer muhalifleri olan Şia ve mevâlîye katıldılar. Bu şekilde doğuda Yemenli Araplar, asabiyet mücadelesi sebebiyle yıllardır düşman oldukları Kaysîlere karşı mevâlî ile işbirliğine girmiş oldular.[138]
Emevî asrının sonuna doğru kabile çekişmeleri sebebiyle Emevî devletini ayakta tutan iki destekten biri olan Yemenî unsur yıkılmış/geri çekilmiş, dolayısıyla ülkenin temel dengesi bozulmuştur. Bir ayağını (Yemenî) bu şekilde kaybeden, kalan ayağı (Mudarî) da, muhalefet ayağıyla işbirliği içindeki[139] düşmanların saldırısına uğrayan Emevî devleti, bu durumda başka herhangi bir haricî saldırıya gerek kalmaksızın kendi içinden çözülmüştür. Bu nedenle Abbasî ihtilâli büyük bir mukavemet görmeden hedefine ulaşmış ve fiilî olarak çökmüş olan Emevî devletinin yıkılışını resmîleştirmiştir.
Emevî devletinde siyaset, o döneme kadar İslâm tarihinin hiçbir sürecinde olmadığı kadar asabiyetin tesiri altına girmiştir. Halifeler gerek sıhrî ilişkiler, gerekse şahsî-siyasî sebeplerle devletin kurucu unsuru, Araplar’ın iki büyük soyu ve asabiyet bloğu olan Yemenî veya Mudarî taraflarından herhangi birinin desteğiyle ülkeyi yönetmeye çalışmışlardır. Bu nedenle Emevîler döneminde bazen Kayslı, bazen de Kelbliler öne çıkmışlar, iktidara yakın olanlar muhaliflerini her alanda baskı altına almışlar, hatta ağır bir cezalandırma yoluna gitmişlerdir. İktidar el değiştirdiğinde buna bağlı olarak sistemin mağdurları da değişmiştir. Bu şekilde yönetime gelen halifenin iki zümreden birisiyle olan ilişkisi (siyasî veya ırsî), ülke siyasetini ve kaderini derinden etkilemiştir. Muaviye, Abdülmelik ve Hişam gibi dirayetli halifeler zamanında ve her kesim tarafından kabul görmüş olan Ömer b. Abdülaziz’in iki yıllık yönetimi sürecinde bu çekişmenin etkisi nisbeten azaltılmış, en azından yönetimde kabileler arasında belirli bir denge sağlanabilmiştir. Ancak Emevî halifelerinin büyük çoğunluğu iktidarlarını Yemenî veya Mudarî soylarına borçlu oldukları için, icraatlarını, dayandıkları kabilelerin önceliklerine göre gerçekleştirmek durumunda kalmışlardır. Kabilevî siyaset yönetime hâkim olunca Emevî hilâfeti, asabiyet mücadelesinin mekânı haline gelmiş, gerek Yemenî, gerekse Mudarî olsun Arap kabileleri birbirleriyle giriştikleri asabiyet savaşını Emevî iktidarı üzerinden gerçekleştirmişlerdir. Bu durumda Emevî devleti, aslında Mudarî veya Yemenî iktidarı haline dönüşmüş, hanedanın yöneticileri ise, bu iki bloktan birinin iktidarının sembolü konumuna düşmüşlerdir. Tarafların çekişme ve mücadeleleri çeşitli hoşnutsuzluklara, ardından isyan girişimlerine ve ihtilâllere sebep olmuş, bu karışıklık ve dağınıklıktan istifade eden Abbasîler, Emevîler’den memnun olmayan kitlelerle, Şia ve mevâlî grupların da desteğini alarak başlattıkları ihtilâli bekledikleri gibi neticelendirmişlerdir. Onların başarısında dönemin güçlü muhalefet grubunu oluşturan Yemenîler’in katkısı büyüktür.[140] Bütün bunlardan yola çıkarak, gerek Emevî devlet siyasetinin belirlenmesi ve yürütülmesinde, gerekse bunun sonucunda devletinin yıkılmasında Arap kabileleri arasındaki rekabetin, yani asabiyetin büyük payının olduğunu tespit etmek mümkündür.





[1]      Adnânîler ile Kahtânîler arasındaki rekabet ve düşmanlığın temelleri hakkında bk. Ahmed Emin, Fecru’l-İslâm, s. 34; Ömer Ferruh, Tarihu Sadri’l-İslâm, s. 40-44, 198-199.
[2]      Mervan b. Hakem, 41 (661) yılında Medine’ye tayin edilmiş ve yaklaşık 8 yıl burada görev yapmıştır. (Taberî, Tarih, V, 172, 232), 47 (667) yılında azledilmiş, (Taberî, Tarih, V, 232; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 228), 54 (673) yılında ise tekrar aynı göreve getirilmiştir. (Taberî, Tarih, V, 293; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 246). Nihayet 57 veya 58 (676-677) tarihinde Muaviye onu yine azletmiştir. (Taberî, Tarih, V, 308-309).
[3]      Said, 47 (667) yılında Mervan b. Hakem’in yerine Medine’ye tayin edilmiş, (Taberî, Tarih, V, 232; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 228), 54 (673) yılında görevden alınmıştır. (Taberî, Tarih, IV, 229; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 246).
[4]      Abdullah b. Âmir, 41'de (661) Basra valisi olmuş, (Ya‘kûbî, Tarih, II, 217; Taberî, Tarih, V, 170; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 208), 44 (664) yılında ise görevden el çektirilmiştir. (Taberî, Tarih, V, 212; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 219).
[5]      Aycan, Muaviye b. Ebî Süfyan, s. 192, 195.
[6]      Muaviye, yönetimi süresince Ümeyye ailesini Hicaz (Mekke-Medine-Taif üçgeni) idaresinde istihdam etmiştir. Bu şehirler, Kûfe, Basra, Fustat gibi şehirlerin kurulmasıyla birlikte siyasî ağırlıklarını yitirmişler, sedece kutsal merkezler haline gelmişlerdir. Muaviye de idarede sembolik olarak Ümeyyeliler’i bu şehirlerin yönetimine getirmiştir. (Aycan, Muaviye b. Ebî Süfyan, s. 196). Muaviye’nin bütün hac emirlerini kendi ailesinden seçmesi, onun ailesini yönetimde sembolik düzeyde tuttuğu görüşünü teyit eder. (Tamamı Ümeyyeliler’den olan hac emirlerinin listesi için bk. Ya‘kûbî, Tarih, II, 239).  O, yönetime getirdiği aile mensuplarının Hicaz gibi siyasî etkinliği alt düzeyde olan eyalette dahi politik  güç kazanmalarına müsaade etmemiş, ailesinden herhangi bir şahsı çok uzun süre bu görevde tutmamıştır. Meselâ, ilk vali Mervan b. Hakem’i tayininden sekiz yıl sonra azletmiş, yerine Said b. el-Âs’ı atamış, sekiz yıl sonra Said’i alıp yerine tekrar eski vali Mervan’ı getirmiş, yaklaşık dört yılın ardından Mervan’ı ikinci defa görevden alarak Velid b. Utbe b. Ebî Süfyan’ı valiliğe getirmiştir. (Taberî, Tarih, V, 172, 232, 293, 308-309; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 228, 246). Muaviye kendi ailesinden Hicaz’a tayin ettiği valileri sık değiştirmekle kalmayıp, ayrıca birbirlerine düşürerek onların yönetimde kendisine alternatif olmalarına izin vermemiştir. Halife, peş peşe vali tayin ettiği Mervan b. Hakem ile Said b. el-Âs’a valilikleri dönemlerinde diğerinin evini yıkma ve mallarına el koyma emri vermiştir. Nitekim, ikinci defa valilik makamına gelen Mervan, Muaviye’nin talimatıyla Said’in evini yıkmaya geldiğinde, eski vali Said de yine Muaviye tarafından Mervan’ın evini yıkması için kendisine gönderilen emirnaneyi göstermiş, halifenin niyetini anlayan Mervan emri yerine getirmemiştir. (Taberî, Tarih, V, 293). Belki bu sebepten olsa gerek, Muaviye, Mervan’ı 57 (676) yılında üçüncü defa Medine valiliğinden alarak yerine kardeşinin oğlu Velid b. Utbe’yi tayin etmiştir. (Taberî, Tarih, V, 308-309). Yezid de, Medine’ye kendi ailesinden vali tayin etme politikasını devam ettirmiş, babası zamanında valilik yapan Velid b. Utbe’yi 60 (679) yılında azledip yerine Amr b. Said b. el-Âs’ı tayin etmiş (Taberî, Tarih, V, 343; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 265), bir yıl sonra da Amr’ı yeniden alıp önceki vali Velid’i göreve getirmiştir. (Taberî, Tarih, V, 474; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 305).
[7]      Aycan, Muaviye b. Ebî Süfyan, s. 197.
[8]      Muğire 42 (662) yılında Kûfe’ye vali tayin edilmiş, 50 veya 51 (670-671) yılındaki vefatına kadar bu görevde kalmıştır. (Ya‘kûbî, Tarih, II, 229; Taberî, Tarih, V, 172, 234; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 228).
[9]      Muaviye, Ziyad’ı önce Basra’ya vali tayin etmiş, ayrıca Sicistan, Hind, Bahreyn ve Uman’ı da ona bağlamış (Taberî, Tarih, V, 217), Muğire’nin ölümünden sonra  Kûfe de onun idaresine verilmiştir.  Ziyad altı ayını Kûfe, altı ayını da Basra’da geçirmek suretiyle ülkenin doğu bölgelerin tamamını idare etmiştir. (Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl, s. 206; Ya‘kûbî, Tarih, II, 229; Taberî, Tarih, V, 232, 234; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 228. 53 (672) yılında ölen Ziyad, yaklaşık 12 yıl Irak’ta valilik yapmıştır. (Ya‘kûbî, Tarih, II, 234; Taberî, Tarih, V, 288; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, 244).
[10]    Ubeydullah b. Ziyad, 54 (673) yılında Horasan’a (Taberî, Tarih, V, 295; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III 247), bir yıl sonra da Basra’ya vali olmuştur. (Taberî, Tarih, V, 299-330; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 248). Numan b. Beşîr’in azledilmesiyle Kûfe de ona bağlanmıştır. (Taberî, Tarih, V, 348).
[11]    Aycan, İrfan, “Emevî İktidarının Devamında Sakîf Kabilesinin Rolü”, AÜİFD, c. XXXVI, Ankara 1997, s. 119-171.
[12]    57 (676) yılında Horasan valiliğine getirilmiştir. (Taberî, Tarih, V, 315; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 256).
[13]    59 (678) yılında Sicistan idareciliğine atanmıştır. (Taberî, Tarih, V, 321).
[14]    Osman, ağabeyi Ubeydullah b. Ziyad, Kûfe’ye gittiği zaman, onun yerine Basra’da vali vekilliği yapmıştır. (Taberî, Tarih, V, 358).
[15]    61 (680) yılında Horasan valisi olmuştur. (Taberî, Tarih, V, 471; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 304).
[16]    61 (680) yılında Horasan valisi Selm b. Ziyad’ın emriyle Sicistan’a vali tayin edilmiştir. (Taberî, Tarih, V, 472).
[17]    İsfahânî, Eğânî, XXIII, 7885-7886.
[18]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 241; Taberî, Tarih, V, 329, 499.
[19]    Hakka Muaviye'nin Medine valisi Mervan b. Hakem'in, Yezid’in veliahd tayin edilmesine karşı çıktığı, bu sebeple görevinden alındığı bilgisi kaynaklarda yer alır. (bk. İbn Kuteybe, el-İmâme, I, 151; Taberî, Tarih, V, 308-309).
[20]    Taberî, Tarih, 303-304, 343. Yezid’in veliahtlığına itiraz sebepleri hakkında bk. Kılıç, Tartışmaların Odağındaki Halife Yezid b. Muaviye, s. 139-163.
[21]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 220; Taberî, Tarih, V, 302-303; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 249-250.
[22]    İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 319.
[23]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 254; Taberî, Tarih, V, 503.
[24]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 255; Taberî, Tarih, V, 535.
[25]    Taberî, Tarih, V, 531, 533.
[26]    Mervan’ın Ubeydullah tarafından iknası konusunda bk. Yüksel, Kerbelâ, s. 117-122.
[27]    Taberî, Tarih, V, 530, 534; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 326-328.
[28]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 255; Taberî, Tarih, V, 530-531, 533-534; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 328-329.
[29]    Mervan’a biat süreci hakkında bk. Atvan, Huseyn, el-Emeviyyûn ve’l-Hilafe, Beyrut 1986, s. 105-118.
[30]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 255-256; Taberî, Tarih, V, 533, 537; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 328-329.
[31]    Aycan, Muaviye b. Ebî Süfyan, s. 40.
[32]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 256; Taberî, Tarih, V, 534.
[33]    Dûrî, İlk Dönem İslâm Tarihi, s. 115.
[34]    Taberî, Tarih, V, 610.
[35]    Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl, s. 286-288; Ya‘kûbî, Tarih, II, 266-268; Taberî, Tarih, VI, 174-175, 187-194; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, I, 21-27.
[36]    Abdülmelik, kardeşlerinden Abdülaziz’i Mısır’a (Taberî, Tarih, VI, 412), Bişr’i Kûfe’ye (Taberî, Tarih, VI, 164), Muhammed’i ise Musul’a (Ya‘kûbî, Tarih, II, 272) vali tayin etmiş, ayrıca Muhammed’i 75 (694) yılında Rum seferine göndermiştir. (Taberî, Tarih, VI, 202). O, Ümeyye ailesinin diğer kollarından gelen fertlerini de yönetimde ihmal etmemiş, Eban b. Osman’ı Medine’ye (Taberî, Tarih, VI, 209), Ümeyye b. Abdillah b. Halid b. Esîd’i Horasan’a (Taberî, Tarih, VI, 318), Halid b. Abdullah b. Halid b. Esîd’i Basra’ya (Taberî, Tarih, VI, 165) tayin etmiştir.
[37]    Abdülmelik, Haccâc’ı ilk önce 73 (692) yılında Medine valiliğine getirmişti. Haccâc, 75 (694) yılında Irak genel valisi oldu. 78 (697) yılında Übeyye b. Abdullah’ın azledilmesininin ardından Horasan ve Sicistan da onun idaresi altına girdi. (Ya‘kûbî, Tarih, II, 273; Taberî, Tarih, VI, 201, 202, 319; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 33).
[38]    Nass, el-Asabiyye, s. 242.
[39]    Ali Mazhar, el-Asabiyye, s. 58.
[40]    Aycan, Muaviye b. Ebî Süfyan, s. 131-132.
[41]    Haccâc, önce Yezid b. Mühelleb’in yerine 85 (704) yılında Mufaddal b. Mühelleb’i geçirdi. (Ya‘kûbî, Tarih, II, 285; Taberî, Tarih, VI, 393), 86 (705) yılında ise Yezid b. Mühelleb’i hapsetti. Onun kardeşleri Habib b. Mühelleb’i Kirman valiliğinden, Abdülmelik b. Mühelleb’i de Kirman emniyet komutanlığından aldı. (Taberî, Tarih, VI, 426).
[42]    Taberî, Tarih, V, 424.
[43]    Velid dönemi askerî faaliyetleri için bk. Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl, s. 298-299; Ya‘kûbî, Tarih, II, 284-292.
[44]    Velid b. Abdülmelik, babasının başlattığı yönetim anlayışını aynen sürdürmüş, Irak-Horasan-Maveraünnehr hattının yönetimini yine Haccâc’a bırakmıştır. (Ya‘kûbî, Tarih, II, 283-284). Halife, idaresinde genelde Ümeyye, özelde de Mervan ailesinden sembolik anlamda  faydalanmıştır. Meselâ, Ömer b. Abdülaziz’i Medine valiliğine getirmiş, ancak ülkenin doğusunu emanet ettiği Haccâc’ın telkiniyle 93 (711) yılında onu azletmiştir. (Taberî, Tarih, VI, 481-482. Halife, kardeşi ve oğullarını ise ülkenin batı bölgeleri, özellikle Anadolu üzerine seferlere göndermiştir. Mesleme b. Abdülmelik 87 (705), Abbas b. Velid 88 (706), Mervan b. Velid 93 (711) ve Abdülaziz b. Velid 93 (711)  yıllarında gerçekleşen askerî faaliyetlerde komutan olarak görev almışlardır. (Taberî, Tarih, VI, 429, 434, 449). Ayrıca dinî bir vazife olan ve genelde halife ailesi tarafından yürütülen hac emirliği ise 93 (711) yılında Abdülaziz b. Velid, 95 (713) yılında ise Bişr b. Velid tarafından yerine getirilmiştir. (Taberî, Tarih, VI, 482, 493).
[45]    Ömer Ferruh, Tarihu Sadri’l-İslâm, s. 197; Aycan,  Muaviye b. Ebî Süfyan, s. 136-136.
[46]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 294-296.
[47]    Aycan, İrfan-İbrahim Sarıçam, Emevîler, Ankara 1993, s. 69.
[48]    Atvan, el-Emeviyyûn, s. 161.
[49]    İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 133-135.
[50]    İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 144; Makkarî,  Nefhu’t-Tîyb, (thk. İhsan Abbas), I-VIII, Beyrut 1986, I, 281, 283-285.
[51]    Taberî, Tarih, VI, 506-522; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 138-143.
[52]    Ömer Ferruh, Tarihu Sadri’l-İslâm, s. 167.
[53]    Taberî, Tarih, VI, 448-453, 507-508.
[54]    Taberî, Tarih, VI, 522.
[55]    Taberî, Tarih, VI, 522.
[56]    Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl, s. 299; Ya‘kûbî, Tarih, II, 290; Taberî, Tarih, VI, 495; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 132
[57]    İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 144-146.
[58]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 296.
[59]    Taberî, Tarih, VI, 523-529.
[60]    Ferruh, Tarihu Sadri’l-İslâm, s. 166.
[61]    “Başlangıçta devlet adamları ve valiler kabilelere karşı tarafsız kaldılar. Ancak şartlar, özellikle Haccâc dönemi ve sonrasının şartları önce vailerin kabile asabiyeti akımına katılmalarına yol açtı. Bu da kabilevî klikleşmenin politik hizip görüntüsü almasına sebep oldu. Bu kişi şu valiyi destekliyor, nüfuz ve mevki kazanıyor. Diğeri ise olumsuz  bir tavır takınınca sahneden uzaklaştırılıyor. Bu durum artan bir şekilde düğümlenerek ağırlaştı. Hatta müteahhir Emevî halifeleri bu çatışmanın dışında kalmaya güç yetiremediler. Süleyman b. Abdülmelik’ten sonra onlar da bu akımın içine sürüklendiler. Bunun sonucunda seçkin mevkilerini kaybederek, devlet başkanları statüsünden hizip reisleri statüsüne düştüler. Bu yüzden planlama zayıfladı, halifede sembolize edilen devlet birliği sarsıldı ve Emevî devletinin temel direği çatladı”. (Dûrî, İlk Dönem İslâm Tarihi, s. 115-116).
[62]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 299-301; Taberî, Tarih, VI, 555-556; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 150-152.
[63]    Nitekim halife kendileriyle uzun süren müzakereler yapmıştır. Atvan, el-Emeviyyûn, s. 179-189.
[64]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 301-302; Taberî, Tarih, VI, 554, 556-558; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 154, 157.
[65]    Belâzürî, Futûh, s. 600; Ya‘kûbî, Tarih, II, 302; Taberî, Tarih, VI, 558-561; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 157-158.
[66]    İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 166.
[67]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 310.
[68]    Atvan, el-Emeviyyûn, s. 208.
[69]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 312.
[70]    Taberî, Tarih, VII, 226.
[71]    Aycan, Muaviye b. Ebî Süfyan, s. 136.
[72]    Taberî, Tarih, VI, 578-602; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 160-161, 168-177.
[73]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 310.
[74]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 310-311; Taberî, Tarih, VI, 602-603.
[75]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 311-312; Taberî, Tarih, VI, 617, 619-622.
[76]    Aycan, Muaviye b. Ebî Süfyan, s. 78.
[77]    Belâzürî, Futûh, s. 289-290; Ya‘kûbî, Tarih, II, 302, 313; Taberî, Tarih, VI, 619, VII, 21, 553-554.
[78]    Ömer Ferruh, Tarihu Sadri’l-İslâm, s. 174.
[79]    Atvan, el-Emeviyyûn, s. 193.
[80]    Atvan, s. 195.
[81]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 316; Taberî, Tarih, VII, 26; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 192. Halid, daha önce Velid b. Abdülmelik tarafından 89 (707) yılında Hicaz valiliğine getirilmişti. (Taberî, Tarih, VI, 440, 444; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 110). Süleyman b. Abdülmelik ise 96 (714) yılında onu azletmiştir. (Taberî, Tarih, VI, 522).
[82]    Belâzürî, Futûh, s. 601; Taberî, Tarih, VII, 37; İbn Asem, Futûh, IV, 264; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 195.
[83]    Bk. Fayda, Mustafa, “Becile, DİA, V, 278; Algül, Hüseyin, “Has‘am, DİA, XIV, 281.
[84]    “Hişam, Irak için Halid b. Abdullah’ın şahsında büyük selefleri Ziyad b. Ebihi ve Haccâc değerinde bir vali bulmak bahtiyarlığını elde etti. Halid ehemmiyetsiz bir kabileye mensup olduğundan partilerin fevkinde kalabildiği için Kays kabileri arasındaki karıştırıcıları dizgin altına almaya muvaffak oldu”. Brockelmann, İslâm Milletleri ve Devletleri Tarihi, s. 88.
[85]    Özaydın, Abdülkerim, “Halid b. Abdullah”, DİA, XV, 282; Atçeken, İ. Hakkı, Devlet Geleneği Açısından Hişam b. Abdülmelik, Ankara 2001, s. 63.
[86]    Taberî, Tarih, VII, 29.
[87]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 318; Taberî, Tarih, VII, 107.
[88]    Mesleme b. Adülmelik, Muaviye b. Hişam, Muhammed b. Abdülmelik, Süleyman b. Hişam gibi şahısları özellikle Rum seferlerine göndermiştir. (Taberî, Tarih, VII, 43, 88, 107; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 239. (Hişam’ın idarecileri ve komutanlarının listesi için bk. Ya‘kûbî, Tarih, II, 328-329).
[89]    Mes‘ûdî, Mürûcü'z-Zeheb, III, 223.
[90]    Atçeken, Hişam b. Abdülmelik, s. 66.
[91]    Taberî, Tarih, VII, 232-234, 254-261.
[92]    Belâzürî, Futûh, s. 395.
[93]    Ya‘kûbî, Tarih, II, 317; Taberî, Tarih, VII, 142-154; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 235.
[94]    Aycan, Muaviye b. Ebî Süfyan, s. 316.
[95]    Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl, s. 308; Taberî, Tarih, VII, 52; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 200.
[96]    Taberî, Tarih, VII, 51-52; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 200-206.
[97]    Taberî, Tarih, VII, 67; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 206, 217.
[98]    Taberî, Tarih, VII, 93; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 217-219.
[99]    Belâzürî, Futûh, s. 603; Taberî, Tarih, VII, 99; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 219.
[100]   İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 234.
[101]   Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl, s. 313-314.
[102]   İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 201.
[103]   Nitekim onun ilk icraatı, Endülüs valisi Yahya b. Seleme el-Kelbî’yi azledip yerine Huzeyfe b. el-Avas el-Eşcaî’yi tayin etmek olmuştur. (İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 201).
[104]   Özkuyumcu, Nadir, “Hişam b. Abdülmelik, DİA, XVIII, 149.
[105]   Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl, s. 316; Ya‘kûbî, Tarih, II, 325-327; Taberî, Tarih, VII, 160-173, 180-191. Bu isyan ve sonuçları hakkında bk. Sarıçam, Emevî-Hâşimî İlişkileri, s. 334-337; Atçeken, Hişam b. Abdülmelik, s. 67-90.
[106]   İbn Abdilhakem, Futûhu Mısr, s. 216; Taberî, Tarih, VII, 191; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 222-224; Demircan, Arap Mevâlî İlişkisi, s. 167-169; Atçeken, Hişam b. Abdülmelik, s. 90-100, 118-120.
[107]   Vekîl, Muhammed Seyyid, el-Emeviyyûn Beyne’ş-Şark ve’l-Ğarb, I-II, Beyrut-Dimaşk 1995, II, 91-92.
[108]   Sa‘d Zağlul, Tarihu’l-Mağrib, I-II, İskenderiye 1979, I, 273-275. Vali Endülüs’e önce Osman b. Ebî Nisâ’yı 10 (728) ardından da Huzeyfe b. Ahvas el-Kaysî’yi 111 (729) tayin etmiştir. (Vekîl, el-Emeviyyûn, II, 91).
[109]   İbn Abdilhakem, Futûhu Mısr, s. 217.
[110]   İbn Abdilhakem, Futûhu Mısr, s. 143.
[111]   Munis, Fethü’l-Endelüs, s. 162. Bu isyanlar ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Özkuyumcu, Mısır ve Kuzey Afrika, s. 197-202.
[112]   Taberî, Tarih, VII, 157.
[113]   İbn Hazm, Cemhere, s. 479-480; Belâzürî, Ensâb, I, 37-38.
[114]   Taberî, Tarih, VII, 154.
[115]   Atvan, el-Emeviyyûn, s. 195-196.
[116]   Taberî, Tarih, VII, 154.
[117]   Taberî, VII, 196.
[118]   Ya‘kûbî, Tarih, II, 333; Taberî, Tarih, VII, 157-158.
[119]   Ya‘kûbî, II, 331; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 268.
[120]   Taberî, Tarih, VII, 226-227; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 260.
[121]   Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl, s. 319-320; Taberî, Tarih, VII, 234-235.
[122]   Ya‘kûbî, Tarih, II, 331; Taberî, Tarih, VII, 232-234, 254-261; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 262-264.
[123]   Taberî, Tarih, VII, 233, 237.
[124]   Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl, s. 321-322; Ya‘kûbî, Tarih, II, 333-335; Taberî, Tarih, VII, 231-254; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, 264-269.
[125]   Atvan, el-Emeviyyûn, s. 221.
[126]   Taberî, Tarih, VII, 271.
[127]   İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 272.
[128]   Taberî, Tarih, VII, 277-280, 281-285; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 272, 277.
[129]   Ferruh, Tarihu Sadri’l-İslâm, s. 190.
[130]   İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 278.
[131]   Dineverî, Ahbâr’t-Tıvâl, s. 322; Ya‘kûbî, Tarih, II, 337-338; Taberî, Tarih, VII, 300-309, 311-312.
[132]   Taberî, Tarih, VII, 312.
[133]   Taberî, VII, 312-316; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 286-287.
[134]   Taberî, VII, 323-327; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 287-288.
[135]   Ya‘kûbî, Tarih, II, 338-339; Taberî, Tarih, VII, 327-329, 334-353; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, 289-290, 295-296.
[136]   Hişam b. Abdülmelik zamanında 109 (727) yılında başlayan bu hareket 113 (731) yılında hızlanmış, nihayet 124 (741) yılında Ebû Müslim’in faaliyetiyle en üst noktaya ulaşmıştır. (Dineverî, Ahbâru’t-Tıvâl, s. 310-316; Taberî, Tarih, VII, 49, 88, 198).
[137]   İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 299-302, 327-332.
[138]   Ferruh, Tarihu Sadri’l-İslâm, s. 200.
[139]   Yemenîler, ülkenin hem doğusu hem de batısında Kaysî halifeye karşı Abbasî hareketine yardımcı olmuşlar ve dolaylı bir şeklide Emevî devletinin yıkılmasında rol oynamışlardır. (Ali Mazhar, el-Asabiyye, s. 59).
[140]   Abbâsî ihtilâli, başarısını Emevî devleti dahilindeki kabile çekişmelerine muhtaçtır. İhtilâle ülkede bulunan Yemenli kabileler özellikle de Horasan’da destek verirlerken, Mudar eski iktidarın yanında yer almıştır. Nitekim Horasan’daki Abbasî dâîlerinin büyük çoğunluğu ya Yemen kabilelerine mensuptur veya onların mevlası arasından çıkmıştır. Meselâ bölgede Ebû Müslim’den sonraki ikinci adam konumundaki Kahtaba b. Şebîb Yemenli Tayy kabilesine mensup iken, Ali taraftarlarının vekili olan Ebû Seleme ise, Kûfe Yemenîleri mevlâsındandır. Bunun bilincinde olan Abbasîler’in imamı İbrahim b. Muhammed, Horasan’daki vekillerine Yemenliler’in desteğini alma ve Mudar’dan sakınmaları konusunda tavsiyede bulunmuştur. Hatta Taberî’de onun, buradaki Mudarlılar’ın öldürülmesini emrettiğine dair rivayet bir bulunmaktadır. (Taberî, Tarih, VI, 378, VII, 344). (Abbâsî ihtilâlinde kabile rekabetinin rolü hakkında geniş bilgi için bk. Blankinship, Khalid Yahya, “The Tribal Factor in the Abbasid Revolution: The Bertayal of Imam Ibrahim b. Muhammad”, Journal of the American Oriental Society, vol. 108, (Oct.-Dec., 1988), p. 589-601.

1 yorum:

  1. Böyle rezil sözde musluman yöneticilerin yönetim şekillerini okuduğumda gerçekten doğrusu tiksindim .bence sizlerde okursanız tiksineceksiniz.

    YanıtlaSil

Yazarlar