Ebû
Ömer b. Dâvûd
Aşk,
hakkında yazmaktan zevk alacağım bir konu değil. Bunun sebebi, herhangi bir
kimseyi kızdırmak istememem ve farklı sorularla muhatap olmam olasılığıdır. Her
şeye rağmen riskleri göze alarak bu konuda düşündüklerimi yazacağım.
Efendim,
aşkın cinsellikle ve cinsel eğilimlerle ciddi bir ilişkisi olduğunu
düşünüyorum. İnsan, ulaşamadığı şeye ilgi duyar ve bu ilgi bir süre sonra
tutkuya dönüşebilir. Kontrol edilemez tutkuya da aşk diyoruz genelde. Tabii
farklı tanımları kabul edenleri kızdırmak istemem.
Şunu
da ifade etmek isterim ki bir kadının aşk kavramından anladığıyla bir erkeğin
anladığının farklı olduğunu düşünüyorum. En azından gözlemlerim bu yönde.
Aşk
konusunu deneyimi yüksek biri olarak değil, gözlemci sıfatıyla anlatmaya çalışıyorum.
Aşk
konusunda erkeklerin söylediklerinin önemli bir kısmının köprüyü geçinceye
kadar ayıya dayı demek kabilinden olduğunu düşünüyorum. Hem cinslerimin
itibarına zarar verecek bir şey de olsa bunu ifade etmeliyim. Ha şunu da
söyleyeyim: Kadınlar, aşk konusunda yalandan hoşlanırlar. Yalan olduğunu
bildikleri sözlere dahi bir iç dürtüyle inanırlar. İstisnalar kaideyi bozmaz,
diyerek kendimi kurtarayım bari.
Ölesiye
aşık olduğunu söyleyen bir insanın aşkına kavuştuktan sonra bambaşka bir insana
dönüştüğüne dair birçok örnek biliyoruz. Özellikle birbirlerine aşık olarak
evlendiklerini söyleyen insanların bir süre sonra birbirilerini anlamakta
zorlandıklarını ifade ettiklerini görüyoruz. Gerçekte olan, tutkunun
hedeflenene ulaştıktan sonra sıradanlaşmasıdır.
Aşk
kavramı, gündelik hayatta oldukça laubali bir şekilde kullanılabilmektedir.
Kızlarla erkeklerin, hatta hemcinslerin birbirlerine aşkım diye hitap etmeleri,
kavramın içini boşaltan, sıradanlaştıran bir yaklaşımdır. Dahası cinsellikle
özdeş olarak kullanılması, kavramı iyice sulandırmaktadır.
Tarihe
mal olmuş bazı aşıklar var. Hem Arap edebiyatında hem de Türk edebiyatında
örneklerine tesadüf ettiğimiz bu aşıkların ortak bir karakterleri var.
Duygularını çok yolun yaşatmaları.
Cemil
ile Büseyne, Leyla ile Mecnun, Emrah ile Şirin, Kerem ile Aslı aşkları
bunlardandır. Bir de Batı'dan verilen örnekler var. Tabii hemen hemen bütün
örneklerde aşkın acısını çekenler erkeklerdir.
Arap
edebiyatında platonik aşka, el-aşku’l-uzri denmektedir. Uzreoğulları arasında
platonik aşkın yaygın olmasından hareketle bu ismin verildiği söylense de benim
kanaatim farklı. Tamlamanın, mazur görülebilecek aşk, anlamında olduğunu
düşünüyorum. Çünkü platonik aşık, davranışlarını kontrol etmekte zorlanabilir.
Bu sebeple bazı davranışları mazur görülmelidir.
Aşırı
tutkulu olmak, biraz da kişilerin karakteriyle ilgilidir. Kimi insanlar
duygularını uçlarda yaşarlar. Benzer duygu savrulmaları gençlerde daha çok
yaşanır. Bu sebeple yaşı kemale ermiş olanların aşık olduklarını pek duymayız,
ya da daha az duyarız.
Bu
yazıdan sonra bana, aşkolsun dediğinizi duyar gibiyim, aşk olması için bunların
yazılması lazımdı. Aşkınız daim olsun...
Freudiyen bir bakış açısı olmuş..
YanıtlaSilV