16 Nisan 2017 Pazar

Ebû Ömer b. Dâvûd Yazdı: Yalan

Ebû Ömer b. Dâvûd
Yalan, insanoğlunun icat ettiği en önemli savunma ve saldırı silahıdır. Onunla beyazı siyah, siyahı beyaz gösterebilirsiniz.
Ölçüsü yoktur, ahlakı da… Küçüğü yoktur, büyüğü de…
Yalan öyle bir silahtır ki Yüce Allah’ın dinine karşı da kullanılmıştır.
Bir de onun kardeşi var: iftira…
Yalanı meşrulaştıran takıyyeyi de unutmamak lazım…
Müslümanların başına bela olan takıyyeyi…
İnsanoğlu yalanı tecrübelerle öğreniyor. Daha küçükken yaptıklarını inkâr ederek başlıyor. Küçük bir bebek, kırdığı bardağı kendisinin kırmadığını söylüyor. Bunun geçerli bir savunma aracı olduğunu gördüğünde ise işi geliştiriyor. Sonunda onu engelleyecek bir şey çıkmadığında profesyonel bir yalancıya dönüşebiliyor.
İlk yalanını ne zaman söylediğini hatırlayanımız yoktur… Muhtemelen son yalanını da… Zira yalan umumi bela haline gelen günahlardan… Adeta hayatın bir parçası…
Hatta bazen de istenir. Mesela bir kadın eşinin kendisine dünyanın en güzel kadını olduğunu söylediğinde, “Atma recep din kardeşiyiz” demez… Ya da yaşı kemale ermiş bir kişiye genç olduğu söylendiğinde, “Yapmayın yahu, ne genci? Benim gibiler eskiden ölümleri için hazırlık yapar; kefenlerini tedarik ederlerdi. Bakmayın kaportayı düzelterek ve giydiğim kıyafetlerle akranlarımdan bir iki yaş genç göründüğüme.” demez.
Din ve ahlak, insanı yalandan uzaklaştırmak için çaba harcasa da çoğu zaman başarılı olamıyor. Hz. Peygamber’in şaka amacıyla da olsa yalan söylemeyi uygun görmediği, şakalarında yalan söylemediği biliniyor.
Yalanın dünyayı değiştiren büyük etkilere sahip olduğu bir gerçek. Koca koca devlet adamları rakiplerini zor durumda bırakabilmek amacıyla çok rahat bir şekilde yalan söyleyebilmektedirler.
Mesela son yıllarda bölgemizi kana bulayan ve hala sıkıntılarını çektiğimiz Irak’a saldırı, kimyasal yalanı üzerine temellendirilmişti. Bunun yalan olduğu anlaşıldığında doğan tahribatı ve yiten yüzbinlerce canı geri getirmenin imkânı yoktu.
Yalanı meşrulaştıran iki modern olgudan biri kazanma hırsını besleyen kapitalizm ve başarıyı kutsallaştıran Makyavelizm’dir.
İşte modern insana dayatılan iki ahlaksız ilke: Ne olursa olsun, kazan… Ne olursa olsun, başar…
Oysa İslâm inancına göre kazanç ve başarı, mutlak olana itaatle elde edilir. Dünyevî kayıplar, uhrevî kazançların yanında bir hiç mesabesindedir.
“Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun.” (Âl-i İmrân 3/61)


ebuomerbindavud@gmail.com

1 yorum:

  1. Hocam, okunmadığınızı ve istifade edilmediğinizi sanmayın lütfen. Çoğu kere bana da öyle diyor çoğu okurum. Biz de bekliyoruz ki "marifet iltifata tabi olsun."

    Bizim millette böylesi bir adet var, "söylemez söylenir" derler. Ne olurdu sanki bir şeye olumlu olumsuz ya da katkı sağlayıcı bir tepki vermeyi alışkanlık etselerdi ama değil. Mevzuu sizin alanınıza da girer, herhalde tarihsel sebepleri de olsa gerek bu durumun.

    Batılılar şark tipi devlet yapsısından kaynaklanıyor diyorlar buna, oysa Müslümanlarda tam tersi olmalıydı. Demek ki biz bunu değiştirecekken biz de benzemiş onlara. Selam ve hürmetler.

    YanıtlaSil

Yazarlar