30 Nisan 2017 Pazar

Ebû Ömer b. Dâvûd Yazdı: Şehir

Ebû Ömer b. Dâvûd
İbn Haldun Mukaddime’de İlmu’l-Umrân çerçevesinde geniş bir perspektifle toplumu ve insanı okumaya ve bir sistem kurmaya çalışmıştır. Ele aldığı konulardan biri de şehirlerdir. Ona göre şehirlerin uzun ömürlü olması ve orada iskân edenlerin geleceği açısından dikkat edilmesi gereken ekonomik, askerî, sıhhî, stratejik ve ilkeler vardır:

1)      Şehrin etrafı sur ve duvarlarla çevrilmeli, şehir aşılması ve çıkılması güç bir dağın tepesinde kurulmalı ya da şehir kurulacak yerin etrafı deniz ve ırmakla çevrilerek şehre ancak köprüden yahut kemerli köprüden geçilerek girilmelidir.
2)      Şehrin kuracağı yeri sağlığa elverişli olmalıdır. Şehrin havasının hoşluğu ve sağlığa tesiri göz önünde tutulmalıdır. Şehrin kurulduğu yer sağlığa elverişli değilse orada yaşayan insanlar çabuk hastalanırlar.
3)      Şehir içmeye elverişli suyun bulunduğu bir yerde olmalıdır. Bunun için şehir ya bir ırmak kenarında kurulmalı ya da yakınında suları tatlı kaynaklar ve çeşmeler çokça bulunmalıdır.
4)      Şehirde oturacak kişilerin hayvanlarını otlatabilecekleri güzel ve yeterli otlakların bulunmasına dikkat edilmelidir.
5)      Şehirler kurulurken etrafında verimli tarımsal alanların bulunmasına dikkat edilmelidir.
6)      Yapı ve yakıt için gerekli kereste ve odunun temin edilebileceği yerlerde kurulmalıdır.
7)      Şehrin deniz ve gemiler işleyen ırmaklara yakın olmasına dikkat edilmelidir. Ancak bu kural öncelikli derecede önemli değildir (İbn Haldun, Mukaddime, çev. Z. Kadiri Ugan, İstanbul 1986, II, 234-238).
İbn Haldun’a göre Araplar, İslâm’ın ilk dönemlerinde Irak ve Kuzey Afrika’da kurdukları şehirlerde bu ilkelere riayet etmemişler, ancak kendi yaşayışları bakımından kurdukları şehirlerin yakınında develerini otlatmaya yarayan otlaklar ve develerini besleyen ot ve ağaçlar ile tuzlu sular bulunmasına önem vermişler, şehirlerin yakınında ırmak, deniz, odun ve ağaç temin edebilecekleri yerleri göz önünde bulundurmamışlardı (İbn Haldun, II, 238).
Hasan İbrahim Hasan, İbn Haldun’un bu sözlerinin Arapların kurdukları bütün şehirler için değil, bazıları için geçerli olduğunu, zira Fustat şehrinin kuruluşunda tabii ve siyasi şartlara dikkat edildiğini ifade eder (H. İ. Hasan, II, 240-241). Bağdat şehri de bazı siyasi mülahazalarla kurulmuştur.
Kuşkusuz bir şehrin kuruluşunu gerektiren koşullar birbirlerinden farklıdır. Geçmişte İbn Haldun’un şehirlerin kuruluşu için belirlediği ilkelerin önemli bir kısmının artık farklı bir değerlendirmeye tabi tutulması gerektiği açıktır. Ancak koşulların değişmiş olması, bize şehir mimarı yerine şehir katili olma hakkı vermez. Ne yazık ki günümüzde şehirleri yavaş yavaş öldürüyoruz. Şehirlerimiz her geçen gün daha az yaşanılacak bir hal almaya başlıyor.
Bizim elimizdeki imkânları sırf rant aracı olarak kullanmak yerine medeniyetimize uygun mahalleler inşa edemez miydik? TOKİ ve KİPTAŞ’ta görevli muhteremler konut inşa etmenin yanında biraz da “bize ait” ve “yaşanılır” konutlar inşa etmeye kafa yorsalardı olmaz mıydı?


0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar