12 Nisan 2017 Çarşamba

Benzeri Görülmemiş Bir Temsilci: Dimam bin Salebe

Hicretin dokuzuncu yılıydı (MS 630). Ashab Resulullah'ı da aralarına almış otururlarken Mescid-i Nebevi'nin önünde bir yabancı belirdi. Uzun örgülü saçları başının iki yanından sarkıyordu. İri cüsseli, güçlü kuvvetli bir kimseydi. Çevik bir hareketle devesinden sıyrılıp indi. Mescidin avlusuna çökerttiği hayvanın dizlerini iyice bağladı. Kendinden emin adımlarla ashaba doğru ilerledi:


"Muhammed hanginizdir?" diye sordu.

Ashab-ı kiram ona Resülullah'ı (sa) göstererek:

- Şu dayanmış oturan ak benizli zat, dediler.

Adam Resülullah'a (sa) yaklaştı ve dedesinin adıyla hitab ederek:

- Abdülmuttalib'in oğlu! dedi.

Resülullah (sa):

- Seni dinliyorum, diye cevap verdi. Adam hatır saydığını gösteren bir ifadeyle:

- Sana bazı sorular soracağım. Sorularım biraz ağır kaçacak. Bana darılma, dedi.

Resülullah (sa):

- Tabi darılmam, istediğini sor, buyurunca aralarında şu konuşma geçti:

- Kabilemize gönderdiğin elçinin haber verdiğine göre, Allah'ın seni peygamber olarak gönderdiğini söylüyormuşsun. Senin ve senden önce yaşayanların Rabbi adına sana and veriyorum, seni bütün insanlara Allah mı gönderdi?

- Evet, Allah gönderdi.

- Peki, şu gökleri kim yarattı?

- Allah yarattı.

- Ya yeryüzünü?

- Onu da Allah yarattı.

- Şu dağları yeryüzüne kim dikti?

- Allah dikti.

- Senin, senden öncekilerin ve senden sonra gelecek olanların ilahı olan Allah adına sana and veriyorum. Sadece kendisine ibadet etmeyi, kendisine hiçbir şeyi ortak koşmamayı, atalarımızın taptığı şu putları tamamen terk etmeyi bize emretmeni sana Allah mı bildirdi?

- Evet, Allah bildirdi.

- Sana Allah adına and veriyorum, gündüz ve gece boyunca beş vakit namaz kılmanı sana Allah mı emretti?

- Evet, Allah emretti.

- Sana Allah adına and veriyorum, yılda bir defa ramazan ayında oruç tutmanı sana Allah'mı emretti?

- Evet, Allah emretti.

- Sana Allah adına and veriyorum, şu zekatı zenginlerimizden alıp fakirlerimize vermeni sana Allah mı emretti?

- Evet Allah emretti.

Ashab, yabancının soruları derin bir hayranlık ile dinliyorlardı. Yabancı sözlerine şöyle devam etti.

- Gönderdiğin elçinin haber verdiğine göre, maddî imkanı olanlarımızın Kabe'yi ziyaret etmesi gerektiğini söylüyormuşsun, Allah adına söyle öyle midir?

- Evet, elçim doğru söylemiş.

- Seni peygamber olarak gönderen zat adına and veriyorum. Bütün bunları sana Allah'mı emretti?

- Evet, Allah emretti.

Sorduğu her soruya olumlu cevaplar alan adam gözlerini Resülullah'a (sa) dikerek derin bir samimiyet içinde şu sözleri söyledi:

- Şüphesiz derim ki, Allah'dan başka ilah yoktur. Yine kesinlikle söylerim ki, Muhammed Allah'ın resulüdür, Senin Allah'dan alıp getirdiğin emirlerin hepsine iman ediyorum. Onları aynen uygulayacağım. Yasakladığın herşeyden de uzak duracağım. Ben Sa'd İbni Bekir kabilesinden Dımâm ibni Sa'lebe'yim. Kabilemi temsilen sana gelmiş bulunuyorum. Seni peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, bu söylediklerinin ne bir fazlasını yaparım, ne de bir eksiğini...

Dımâm yerinden kalktı. Devesinin diz bağını çözdü. Üzerine atladığı gibi kabilesinin yolunu tuttu.

Ashab-ı kiram onun arkasından hayret ve hayranlıkla baktı. Resülullah (sa) şöyle buyurdu:

- Şu saçları örgülü adam eğer doğru söylüyorsa, muhakkak ki cennete girdi demektir.

Dımâm kabilesine varınca, onu merakla bekleyen bütün kabile halkı etrafına toplandı. Gözler ona dikilmiş, adeta nefesler tutulmuştu. Çünkü getirdiği haber onlar için hayatî bir öneme sahipti. Dımâm etrafındaki kalabalığı şöyle bir süzdükten sonra söze başladı:

- Lat ve Uzza'nın canı cehenneme, dedi.

Bu ifade, henüz müslüman olmayan kabile halkına göre çok tehlikeli bir sözdü. Herkes korkuyla irkildi.

- Ağır ol, Dımâm! Böyle konuşma! Baras hastalığına tutulup ala tenli olabilirsin. Cüzzama yakalanır veya delirebilirsin, dediler.

Dımâm ne söylediğini iyi biliyordu. Başını iki yana sallayarak konuşmasına devam etti.

- Yazıklar olsun size! Onlardan insana ne fayda gelir ne zarar. Allah Teala bir peygamber gönderdi. İçinde bulunduğunuz halden kurtulmanız için size bir kitap indirdi. Ben Allah'tan başka bir ilah bulunmadığına, O'nun hiçbir ortağı olmadığına kesinlikle inandım. Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğunu bütün kalbimle söylüyorum. Ben onun yanından geliyorum. Ben onun size yapmanızı ve uzak durmanızı emrettiği şeyleri getirmiş bulunuyorum.

Resül-i Ekrem Efendimizin süt annesi Halime'nin kabilesi olan Sa'd İbni Bekir Oğulları halkı, Dımâm'ın öğrenip öğrettiği gerçekleri can kulağıyla dinlediler. O gün daha güneş batmadan kadın, erkek bütün kabile halkı müslüman oldu. Evlerinde, sokaklarda ne kadar put varsa kırıp yıktılar.

Hz. Ömer de Dımâm'ı çok sevmişti.

- Ben bugüne kadar Dımâm İbni Salebe'den daha güzel ve daha özlü soru soran bir kimse görmedim, diye takdirini dile getirdi.

İbni Abbas da dedi ki "Bir kavmin temsilcisi olarak Dimam'dan daha üstün bir temsilci ne gördük, ne duyduk".


0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar