25 Nisan 2017 Salı

Merv


Yrd. Doç. Dr. Mesut CAN[1]


Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi
Merv şehri, günümüz Türkmenistan Cumhuriyeti sınırları içerisinde, Mari Vilayeti’ne bağlı Bayramali ilçe yerleşiminin yanında, takriben 6 km kadar batıda bulunmaktadır.

1. İsmi


Şehir tarih boyunca farklı isimlerle anılmıştır. Zerdüştîliğin eski kutsal kitabı olan Avesta’da (Vendidad 1, 6) Margiana adlı ülkeden bahsedilmektedir.[2] Merv’e dair en eski yazılı kaynak olan, Hemedan’ı Irak hududuna bağlıyan yolda yer alan, Ahameniş krallarından Daryus’un yazdırdığı Bîsütun (veya Behistun) kitabesinde ise “Marguş” olarak geçmektedir.[3]
Himyerî, “merv” kelimesinin Farsçada “neşe”, “şâh” kelimesinin “melik” ve “cân” kelimesinin de “nefis” anlamlarına geldiğini; dolayısıyla “Merv eş-Şâhicân” tabirinin “hükümdarın ruhunun neşesi” demek olduğunu ifade etmektedir.[4] Sem‘ânî “eş-Şâhicân” tabirin “meliklerin konağı, ikamet ettiği yer” anlamlarına geldiğini belirtmektedir.[5] Ancak bazı tarihçiler değişik bir yorumla “Şâhicân”ı kadim Farsçadaki “şahkân” olarak yorumlamışlardır. Buna göre kelime Arapçalaşmıştır ve “sultana mahsus” anlamına gelmektedir.[6]
Yâkût el-Hamevî, coğrafya sözlüğünde “merv” kelimesinin Arapça’da “beyaz çakmak taşı” anlamına geldiğini belirtmekte; ancak kendisinin burada o türden bir şey görmediğini, dolayısıyla sözcüğün anlamıyla bir ilgisinin bulunmadığını ve bunun aslının yabancı bir kelime olduğunu kaydetmektedir.[7]

2. Şehrin Kuruluşu

Merv bölgesinin antik yerleşimleri, Afganistan dağlarından akıp gelen Murgap Nehri tarafından oluşturulan verimli alüvyonlu deltanın ortasında yer almaktadır. Her bir yanı step ve çölle çevrilmiş olan bu delta, M.Ö. III. bin yıldan itibaren yerleşime tâbi tutulan büyük bir vahayı andırmaktadır.

M.Ö. II. binin ortalarına gelindiği bir tarihte Murgap Nehri’nin suladığı verimli topraklarda “Marguş” ülkesi ortaya çıktı. Marguş; yerleşik kültürün, şehir medeniyetinin Orta Asya’daki ilk örneklerinden, Türkmenistan Cumhuriyeti’nin Marı şehrinin 84 km kuzeydoğusunda Karakum Çölü’nün kum tepeleri arasında kurulmuş bir şehir devlettir.[8] Bronz Çağın en geniş sit alanı Gonur Depe’dir.[9] Bu özelliğiyle Gonur şehir devletinin, antik Merv şehrinin temellerini teşkil ettiği kabul edilmektedir.[10]

Murgap Nehri’nin sularının çekilmesiyle verimliliğini kaybeden toprakların bu şehir insanlarını göçe zorlamıştır. İnsanlar yine Murgap Nehri’ni takip ederek 60 km. kadar güneybatıda bir başka yerleşim yerinde (Erk Kale) yeni bir şehir kurarlarken  Marguş da kum tepeleri arasında kaybolmuştur.[11] İnsanlar burada tam bir ziraat toplumu ve M.Ö. VII. asır gibi erken bir tarihte büyük bir şehir meydana getirdiler. Nehirler (kanallar) ve vaha, kent yerleşimine ve ziraî üretime gerekli suyun temin edilmesini sağladı. Ortaya çıkan bu yeni şehir, Ahameniş Devleti’nin Baktriya Satraplığına (eyaletine) bağlı olan Margiana’nın yönetim merkeziydi.[12]
Ahameniş döneminde Erk Kale’nin dışına taşan şehir, gelişimini Makedonya İmparatoru Büyük İskender  döneminde de sürdürdü. Büyük İskender’in bölgeyi fethinden (M.Ö. 329-327) yaklaşık  M.Ö. 130 yıllarına kadar bölgede Greko-Baktriya Krallığı kültürel gelişmelerde etkili oldu. Bu zamanın kent merkezleri yerel kültürler ile Helen kültürününün yoğrulduğu yerler hâline gelmişlerdi.[13]
Büyük İskender’i takiben Selevkos ve onun oğlu Antioh Soter (M.Ö. 281‑261) tarafından yönetilen şehrin hâlihazırdaki surlar dışında oldukça büyümesi neticesinde Antioh, Erk Kale’nin dışındaki verimli topraklarda genişleyerek çoğalan yerleşim yerlerini korumak amacıyla büyük bir kale yaptırdı. Kendisi eski yazarların ifadesiyle Margiana’nın verimliliğine hayran kalmış ve bütün vahayı koruyan bir duvarla çevrilmiş “Antiohya Margiana”yı inşa ettirmiştir. Erk Kale’yi de kısmen içine alan, dörtgen biçiminde yapılan bu kale Merv kalelerinin en büyüğü ve Erk Kale’den sonra en eski kalesidir. Günümüzde yerli halk tarafından burası “Gavur Kale”, “Kâfir Kale”, “Ateşperestlerin Kalesi” adlarıyla anılmaktadır.[14]
Helenistik dönemde kurulan ve günümüzde Gavur Kale olarak adlandırılan şehrin kurulmasından sonra Erk Kale adı verilen Ahameniş şehri bir “içkale” hâline gelmiştir. Bu vakitten itibaren Erk Kale, Gavur Kale’nin tarihinde onun ayrılmaz bir parçası olmuştur.[15]

3. Coğrafi Durumu


Merv şehri Horasan’ın kuzeyinde, Afganistan’daki Bâbâ Dağları’ndan doğan Murgap Nehri’nin oluşturduğu verimli vaha (Merv Vahası) üzerinde bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle burası Karakum Çölü’nün içlerine doğru kuzeye akan Murgap Nehri’nin oluşturduğu bir iç deltadır. Şehir bu vahanın ortasında, antik zamanlarda Murgap’ın ana kolunun aktığı yerde yer alır. Birbirini izleyen şehirler 1000 hektarın üstünde bir alanı kaplayarak M.Ö. V. yüzyıldan günümüze kadar burada doğup gelişmişlerdir.[16]
Kabaca sınırlarını belirtmek gerekirse, şehri doğudan Ceyhun Nehri, batıdan Serahs, güneyden Merverrûz, kuzeyden de Harezm çevrelemekteydi.[17] Günümüzde Horasan toprakları üç parçaya ayrılmış olup Merv (modern Mari), Nesâ ve Serahs yöresi Türkmenistan, Belh ve Herat yöresi Afganistan, diğer kısmı da İran sınırları içerisinde kalmıştır.[18]
Merv bölgesinde nehir kollarının oluşturduğu vahalar dışında kalan kısımları çöller  meydana getirmektedir. Bu çöllerin büyük kısmını Karakum Çölü teşkil eder. Çöl asla aşılamayacak bir çöl değildir ancak tarih boyunca İran Platosu ile Orta Asya arasında sınır olarak kalmıştır.[19] Kaynaklara aksettiği üzere Merv halkı tarih boyunca kum fırtınaları ve ziraî alanların kum istilasına maruz kalması gibi sorunlarla uğraşmak durumunda kalmışlardır.[20] Bu sebeple olsa gerek, şehrin topraklarının kumlu olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca muhtemelen sulamanın verdiği olumsuz etkiden dolayı toprakları tuzludur.[21]
Şehir ve civarında herhangi bir yüksek coğrafi oluşuma rastlanmamaktadır. Topoğrafik açıdan oldukça sade bir görünüm arz eden Merv’in içinde bulunduğu bölgenin neredeyse tamamına yakın kısmı yüksekliği deniz seviyesinden 50-300 m. arasında değişen düz bir arazi yapısına sahiptir.[22] Şehri tasvir eden Ortaçağ İslâm müellifleri de şehrin bu özelliğine vurgu yapmaktadırlar.
Merv’in düz arazi yapısını bozan tek doğal etmen Murgap Nehri’dir. Murgap, Bamyan Dağı’nın kuzeyinden doğar, Merverrûz’a ait Levker ve Hozân ile Merv eş-Şâhicân’a ait Karîneyn köyleri arasından geçerek Yukarı Merv’e doğru uzanır, sonra Aşağı Merv’e doğru kıvrılarak Merv’den yaklaşık bir merhale uzakta büyük bir vadide her iki tarafından tahtalarla set çekilmek suretiyle suyu tutulurdu. Burada akışı kontrol altına alındıktan sonra Merv’e doğru yol alır, sonunda şehirden çıkarak çölde kaybolurdu.[23]
Murgap Nehri’nden dört nehir kolu ayrılmakta ve bu kollar da daha küçük sayısız kollarıyla Merv şehrinin Rabaz ve mahallerini kuşatmaktaydı. Büyük nehir kolları şehrin kuzeydoğusunda yer alan Razîk, güneydoğusundaki Es’adî, Serahs taraflarına doğru güneybatısında yer alan Hürmüzferra ve kuzeybatısında yer alan Mâcân’dır.[24]
Bölgede doğal bitki örtüsü odunsu çalılıklar ile otlardan meydana gelmektedir. Çeşitli türdeki ağaçlara ise daha ziyade vahalarda rastlamak mümkündür.[25] Yazdığı anıları, çok az bilinen Çin kaynaklarından biri olarak kabul edilen Du Huan 765’de 10 yıl Merv’de esir kaldıktan sonra ülkesine dönmüştür.[26] O, anılarında “köyler ve çitle çevrili alanlar birbirine bitişik haldedir ve her yerde ağaçlar vardır”[27] demek suretiyle Merv Vahası’nda yetişen ağaçlara işaret etmiş olmalıdır.

4. Fizikî Yapısı

Merv, tarihte M.Ö. 500’lerden itibaren varlığını devam ettiren bir dizi şehirden müteşekkildir. Bu şehirler birçok yerde olduğu gibi birbiri üzerine değil, yanlarına kurulmak suretiyle özellikle arkeoloji için bulunmaz bir fırsat sunmaktadır.[28] Bugün eski Merv’in içinde bulunduğu alanda kaynaklarımızda “kahendez” (içkale) olarak nitelendirilen ve sonradan Erk Kale adı verilen yeri de müstakil olarak ele alırsak dört adet sit alanı vardır:
Erk Kale: Arkeolojinin Ahamenişler veya daha erken döneme tarihlendirdiği, Müslümanların Merv olarak tanıdıkları yerleşim alanının ilk iskâna uğrayan kesimidir. Müslüman coğrafyacılar tarafından burası Merv şehrinin “içkalesi” olarak kabul edilmiştir.
Gavur Kale: Sâsânîler ve erken İslâmî dönemi içine almaktadır. Müslümanlar şehre geldiklerinde şehristan olarak kabul edilen kısım burasıdır.
Sultan Kala: Gavur Kale yerleşiminin batısında, önceleri “rabaz” (kenar mahalle/varoş) olarak iskâna uğrayan  kısımdır. Burası 2.-7./8.-13. yüzyıl Merv’idir ki, milâdî 1221 tarihinde Moğol istilâsı (548/1153) ile yıkılmıştır.
Abdullah Han Kale: Merv’in, Sultan Kale’nin güneyindedir. Şahruh tarafından 812/1409’da yeniden inşa edilmiştir.[29]
Çalışmamızın zaman dilimi sınırları içerisinde Merv şehri, “kahendez” olarak kabul edilen Erk Kale, “şehristan” olarak bilinen Gavur Kale ile Müslümanlarca “rabaz” diye isimlendirilen ve çok daha sonraları Sultan Kale adını alarak şehrin merkezi hâline gelecek olan yerleşim alanından oluşmaktaydı.
Merv’in merkez yerleşim alanı dışında, idârî bakımdan kendisine bağlı bulunan ve Müslüman coğrafyacılar tarafından “müdün” olarak adlandırılan, kendisine nispeten daha küçük şehirleri bulunmaktadır. Bunlar zaman zaman kûre, nahiye veya belde olarak da zikredilmektedir. Adı geçen yerleşim birimlerini kanaatimize göre günümüzdeki ilçeler mesabesinde görmek mümkündür. Merv’in şehirlerine dair en derli toplu kayda Istahrî, İbn Havkal, Hudûdü’l‑Âlem müellifi ve Makdisî’nin eserlerinde rastlanılmaktadır.[30]  Bunlardan Istahrî ve muhtemelen onu takiben İbn Havkal aynı rivâyete yer vermektedirler. Buna göre merve bağlı müdün, şunlardır: Küşmeyhen, Hürmüzferra, Bâşân (Mâşân), Sinc (Sink), Cîrenc (Kîrenk), Dandanakan, Karîneyn, (Berkediz), Harak, Sûsegân, Zerk , Merverem, Serahs, Sencân, Şâbrinc.
Ulaşılan kaynaklarda ismi zikredilen ve Merv’e bağlı olduğu ifade edilen iki yüzün üzerinde köy bulunmaktadır. Merv’in gerek fizikî yapısının yakından tanınması, gerekse ziraî hinterlandının tam olarak gözler önüne serilmesi bakımından söz konusu köylerin tespitinin önem arz etmektedir.

5. Siyasî Durumu

Arkeoloji ve tarihî kayıtlar şehrin bilinen tarihinin Ahamenişler’e (M.Ö. VI-IV. yüzyıl) dek uzandığını ortaya koymaktadır. Kirmanşah’daki Bîsütun kitabelerinde yer alan Margiana’daki isyan hareketine dair anlatılar Mervlilerin Ahameniş egemenliğini kabul etmek istemediğini, ayaklanmalar başlayınca da Ahamenişlere karşı asilere katıldıklarını haber vermektedir.[31]
Daha sonraki tarihlerde doğuya doğru büyük bir sefere çıkan Büyük İskender şehri fethetti.[32] Müslümanlar bölgeye gelmeden önce Selevkoslar,[33] Kuşan ve Part hakimiyetinde kaldığı bilinmekte, bir süre de Baktriya devletine bağlı olarak yaşadığı tahmin edilmektedir.[34] M.S. 224 yılında Part hükümdarı V. Artaban’ı mağlup eden Sâsânî Kralı Erdeşir b. Babek, Merv’i topraklarına dahil etti. Böylece şehir, Sâsânîlerin eline geçti.[35]
Hz. Ebû Bekir zamanında Müsennâ b. Hârise ile başlayan fetih hareketi[36] ile Hz. Ömer döneminde Sâsânîlere karşı yapılacak olan kapsamlı harekatın altyapısını da hazırlamış oldu.[37]
Sâsânîlere karşı büyük başarılar, Hz. Ömer’in hilâfeti zamanında düzenlenen seferler sonucunda elde edildi. 21/642 yılında Nihavend’de İslâm ordularını durdurma girişiminin hezimetle sonuçlanması akabinde Ahnef b. Kays’ın üzerine doğru geldiğini haber alan Yezdicerd Merv’den de çıkmak zorunda kalarak Merverrûz’a kaçtı. Ahnef herhangi bir direnişle karşılaşmadan ordusunu Merv’e yerleştirdi.[38] Muhtemelen Mervlilerle yapılan ilk anlaşma da bu esnada gerçekleşti.
Hz. Ömer’in vefatının ardından ortaya çıkan kısa süreli otorite boşluğu,
fethedilen bölgelerin kontrolden çıkmasına neden oldu. Ahnef b. Kays
’ın yürüttüğü fetih hareketleri ile elde edilen yerler Hz. Osman döneminde Abdullah b. Âmir eliyle yeniden kontrol altına alınmaya çalışıldı.[39]
Hz. Ali döneminde (36-40/656-661) merkezî otoritede meydana gelen zaaflardan dolayı Horasan’ın genelinde itaatsizlik emareleri ortaya çıkmaya başladı. Horasan’a 37/658 yılının sonlarında  tayin edilen Hâlid b. Kurre el-Yerbû’î et‑Temîmî hem Nîşâbur hem de Merv halkıyla yeniden anlaşma yapmaya muvaffak oldu ve 38/659 yılında orada vali olarak kaldı. Bu arada Hz. Ali’nin Horasan’dan aldığı tek ganimet, bu Nîşâbur savaşından elde edilendir. Hz. Ali döneminin sonuna kadar bölge genellikle karışık vaziyette kaldı.[40] Dolayısıyla ancak itaat eden yerlerden vergi toplanmış, diğerleri ise olduğu gibi kendi hallerine bırakılmak zorunda kalınmıştır.
Emevî Devleti’nin kurucusu Muâviye b. Ebû Süfyân’ın siyasî birliği sağlaması fetih hareketleri alanında çok geçmeden semeresini vermiştir. Özellikle Basra valiliğine Abdullah b. Âmir[41] Merv şehrinin de bulunduğu Horasan toprakları çok kısa bir sürede kontrol altına almaya muvaffak oldu. 41/661 yılında Horasan ve Sistan’a doğru hareket ederek bölgedeki diğer şehir halklarıyla birlikte Mervlilerle de anlaşmayı yenilemiştir.
45/665 yılında Basra valiliğine getirilen Ziyâd b. Ebîh, Hakem b. Amr el‑Ğıfârî’yi emir olarak Horasan’a gönderdi.[42] Muâviye’nin devletin idarî düzenine dair bir takım yenilikler tesis etmesine istinaden yine muhtemelen onun desteğiyle valisi Ziyâd b. Ebîh tarafından Horasan’ın idarî taksimatı yapılarak Merv şehri eyaletin merkezi yapıldı.
Emevî valileri, şehrin ve bölgenin yönetiminde kabile dengesini gözetmeye gayret etmişlerdir. Ancak kabile taassubuna dayalı bu siyaset, aynı zamanda büyük huzursuzlukların da kaynağı haline gelmiştir. Üstüne bir de haraç ve cizye konusundaki yanlış uygulamaların eklenmesi ile halkın Emevi iktidarına karşı hoşnutsuzluğu isyana varan tepkilere neden olmuştur. Bu çerçevede örneğin Abdullah b. Hâzim’in Zübeyrî hareketine verdiği destek ve Horasan’da başlattığı hakimiyet mücadelesi, verdiği hizmete karşılık kendi hakkı olduğu düşüncesi ile birlikte temsil ettiği asabiyetin bölgedeki çıkarlarının korunması uğrunadır.[43]
Kuteybe b. Müslim, valiliği döneminde özellikle Mâverâünnehr bölgesine akınlar düzenleyerek bölgede Müslümanların hakimiyetini sağlamaya çalıştı.[44] Kuteybe diğer taraftan Horasan’daki kabile rekabetinin önüne geçebilmek maksadıyla Mühelleb taraftarlarını Merv’den uzaklaştırıp Semerkant’a yerleştirdi. Ancak Haccâc’ın ölümünden sonra kendi akıbetinden endişe etmeye başladı.[45] Bu sebeple olsa gerek, Halife I. Velîd’in ölüm haberini alınca çıktığı seferden apar topar Merv’e döndü. Daha sonra yeni halife Süleyman b. Abdülmelik’e isyan eden Kuteybe,  isyan sırasında hayatını kaybetti (96/715). Süleyman b. Abdülmelik, Kuteybe’yi görevden el çektirip Yemenli birini vali yaptığı zaman durum kontrol edilemez bir hal aldı.[46]
Kuteybe’den sonra Müslümanlar İran’ın doğusunda kalan topraklarda çok etkili olamamışlardır. Zira Emevî halifelerinin bu bölgeye atadığı yöneticiler çok ender olarak görevlerinin hakkını verebilmişlerdir.
Abbasîlerin ihtilâlin hareket merkezi olarak Horasan’ı ve özellikle de Merv şehrini tercih etmelerinin sosyo-psikolojik, siyasî, ekonomik, dînî ve jeopolitik nedenlerinin var olması gerekir. Abbasoğulları’nın iktidara giden süreçte Merv şehrine yükledikleri misyonu gösteren en bariz ipuçlarından biri, bölgeye tayin edilen dâîlerin şehirlere göre dağılımıdır. Abbâsilerin yetmiş dâîsinden kırkı, on iki nakîbin tamamı Merv’dendir.[47]
Sonuç olarak, bölgede ihtilâlin baş aktörleri gerek bölgeye sonradan yerleşen Arap kabile mensupları, gerek İslâm’a girmiş mevâlî ve gerekse henüz cizye ve haraç ödeyen yerli halk olsun Emevî iktidarından bir şekilde memnun olmayan halk kitlesidir.[48]  Bunlar Abbâsilerin başlattığı propaganda ve yaydığı ideoloji etrafında birleşerek el birliğiyle Emevî iktidarına son vermek suretiyle yeni bir dönemin kapısını aralamışlardır.
Ebû Müslim kendisine destek veren Horasan halkı içerisinde 136/753-754 yılına kadar kalmaya devam etmiş ve bölgenin idaresini üstlenmiştir. Onun yönetimi altında Merv şehri büyük bir atılım göstermiş ve tarihinde bir kez daha kapsamlı imar ve iskân faaliyeti gerçekleştirilmiştir.[49]
Ebû Müslim’in 137/755 yılındaki katlinden sonra Merv’in de içinde bulunduğu topraklarda Abbasî hakimiyetine karşı bir takım siyasî ve dini hareketler zinciri meydana gelmiştir. Ebû Müslim’in kanını taleple ortaya çıkan, sırasıyla ifade etmek gerekirse Nişabur merkezli olan Sinbad (Sünbâz) (137/755),  ardından Mâverâünnehr bölgesinde patlak veren İshak et-Türkî isyanı, Herat ve Sistan’da Üstazsis (768-769) ve Mukanna’ (776-783) isyanları uzun bir süre Abbasî siyasetini ve bölge halkının gündemini meşgul etmiştir.[50]
Mehdî halife olduktan sonra da bölgede isyanlar devam etmiştir. Döneminde doğu topraklarında yaşanan en önemli olaylardan bir tanesi Mukannâ’ isyanıdır. İsyan hareketinin Merv’de patlak vermesi, konumuz açısından önem arz etmektedir.
Halife Hâdî döneminde, Horasan topraklarının idaresinden sorumlu olan Hârûn er-Reşîd bu tarihten itibaren bölgedeki siyasî gelişmeleri yakından takip ettti.[51]  Oğlu Muhammed el-Emîn'i yetiştirmesi için onu Abbasîler’in doğu bölgesi valisi sıfatıyla Fazl’ın yanına gönderdi. Ancak bir süre sonra Fazl’ı Bağdat’a geri çağırınca yerine Amr b. Şurahbil’i vekil bırakıp Bağdat'a dönmek zorunda kaldı.[52]
Harun’un atadığı vali Ali b. Îsâ b. Mâhân, Horasan’ı etkileyen bir takım Haricî isyanlarını da bastırdı.[53] Ancak on sene kadar devam eden valiliği sürecinde yönetimde sert tutumları sebebiyle halkın nefretini kazandı.[54] Çıkan isyanlarda defalarca gönderilen orduya ve isyandan sorumlu tutulan vali Ali b. Îsâ’nın azledilmesine rağmen sonlandırılamayan isyanı bastırmak üzere bizzat halife Hârûn doğuya sefere çıkmıştır. Fakat bu sefer esnasında Tus’ta rahatsızlanmış, sonrasında da vefat etmiştir.[55]
Hârûn er-Reşîd 186/802 yılında kendisinden sonra önce büyük oğlu Emîn’i, ondan sonra Me’mûn’u ondan sonra da Mu’temen’i veliaht olarak tayin etmişti. Ancak Bağdat’taki halife kısa bir süre sonra kardeşlerini veliahtlıktan azletmeyi isteyince Me’mûn ile arasında ihtilâf çıktı. Emîn’le Me’mûn arasındaki mücadele kısa süre sonra çarpışmaya dönüştü.[56]
Me’mûn’un büyük bir orduyla gönderdiği Tahir b. Hüseyin Emîn tarafından önce Ali b. Îsâ b. Mâhân ve sonrasında Abdurrahman b. Cebele komutasındaki orduları sırasıyla yenilgiye uğratarak Bağdat’ı kuşattı. Herseme b. A’yen’in de yardıma gelmesiyle güçlenen ordu Emîn’in kuvvetlerini dağıtarak Bağdat’a girmeyi başardı.[57] Böylece Horasan’ın gücünü arkasına alan bir kez daha başarıya ulaşmış oluyordu. Me’mûn bu tarihten sonra halife olarak Merv’de yaşamaya devam etti. Hilâfete geçişini müteakip beş yıl boyunca imparatorluğu Doğu İran’daki Merv şehrinden idare etti.[58]
Merv şehri Abbasîler zamanında medenî ve kültürel en büyük gelişmeyi Me’mûn (808-817)  zamanında yaşamıştır. Şehrin rabaz bölümünde daha evvel Ebû Müslim ile başlayan bu terakkî, Me’mûn’un şehre gelmesi ve Merv’i hilâfetin başkenti yapması ile doruk noktasına ulaşmıştır.[59]
Me’mûn, kardeşiyle mücadele işinde olduğu gibi, halife olarak Merv’de kaldığı süre içerisinde devlet yönetimine dair bütün işleri Zürriyâseteyn lakabını verdiği veziri Fazl b. Sehl’e bıraktı. Böylece kendisini ilmî ve kültürel faaliyetlere adama fırsatını yakalamış oldu. Dolayısıyla Abbasî yönetim merkezinin Merv’de olduğu sürede meydana gelen özellikle siyasî olaylarda vezir Fazl b. Sehl’in büyük rolü bulunmaktadır.[60]
Vezir Fazl b. Sehl’in yönetiminden memnun olmayan Bağdat’taki Abbasoğulları, Ali er-Rızâ’nın veliaht tayin edilmesi ile bu sefer tepkilerini daha net bir şekilde ortaya koyarak 5 Muharrem 202/24 Temmuz 817’de Me’mûn’u hilâfetten azletmiş ve yerine İbrahim b. el-Mehdî’ye biat etmişlerdir.[61]
Vaziyeti Horasan’dan düzeltemeyeceğini anlayan halife Me’mûn, bizzat işleri eline almak üzere 202/817’de Bağdat’a doğru yola koyuldu.[62] Me’mûn’un Bağdat’a dönüşü sırasında Fazl b. Sehl’in öldürülmesiyle İran unsuru idaredeki etkisini kaybetmiş, bu da Me’mûn’un politikalarında önemli değişikliklere yol açmıştır. Henüz Bağdat’a gelmeden önce veliaht tayin ettiği Ali er-Rızâ’nın öldürülmesi, insanlara emrettiği yeşil giyme uygulamasından vazgeçip tekrar siyahlara dönmesi bu değişimin ilk belirtileri olmuştur.[63]
Tâhir b. Hüseyin’in Horasan valiliğine tayin edilmesi, Merv şehri açısından bir dönüm noktasını daha teşkil eder. Bu tarihten itibaren şehrin ve bölgenin yönetim işleri merkezden bağımsız olarak Tâhirî hanedan mensupları tarafından yürülmüştür. Yine onun oğlu Abdullah tarafından eyalet merkezinin Merv’den Nişabur’a nakledilmesi şehrin siyasî ve idari merkez olma vasfını yitirmesinin yanında ilmî ve kültürel üstünlüğünü  de yavaş yavaş kaybetmesine sebep olmuştur.

Kaynakça


Apak, Adem, Anahatlarıyla İslâm Tarihi 2 (Hulefâ-i Râşidîn Dönemi), 6. Baskı, İstanbul, 2011.

__________, Anahatlarıyla İslâm Tarihi 4 (Abbasîler Dönemi), 2. Baskı, İstanbul, 2011.

Barthold, V. V., Moğol İstilasına Kadar Türkistan, Ed.: Hakkı Dursun Yıldız, Ankara: TTK Yay., 1990.

__________, İslâm Medeniyeti Tarihi, İlave ve Eklerle Çev: Fuad Köprülü, 3. Baskı, Ankara: Akçağ Yayınları, 2004.

Belâzürî, Ahmed b. Yahyâ b. Câbir (ö. 279/892), Fütûhu’l-Büldân, Beyrut: Dâru ve Mektebetü’l-Hilâl, 1988.

Bozkurt, Nahide, Oluşum Sürecinde Abbasî İhtilâli, Ankara, 1999.

__________, Mutezile’nin Altın Çağı, Ankara, 2016.

Can, Mesut, Abbâsî Siyaset Geleneğinde Sâsânî-Fars Tesiri: Fazl b. Sehl Örneği,Çizgi Kitabevi, Konya 2016.

Çetin, Osman, “Horasan”, DİA, c. XVIII, İstanbul, 1998, ss. 234-241.

Çoruhlu, Yaşar, “Sultan Sencer Türbesinin İçinde Bulunduğu Tarihi Doku”, Uluslararası Dördüncü Türk Türk Kültürü Kongresi Bildirileri (4-7 Kasım 1997), Ankara, 1999, ss. 191-204.

Dalkılıç, Mehmet, Horasan’da İktidar Mücadeleleri (M.705-796), Basılmamış Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri, 2009.

Dîneverî, Ebû Hanîfe Ahmed b. Dâvûd (ö. 282/895), el-Ahbâru’t‑Tıvâl, Thk: Abdü’l‑Mün’im ‘Âmir, Bağdâd, 1960.

Dolukhanov, Pavel, “Central Asia”, A Dictionary Of Archaelogy, ed.: Ian Shaw, Robert Jameson, Oxford, 1999, ss. 76-82.

Ekayew, Orazpolat,Gündogdyyew, Öwez, Mary-Gündoğaryn Göwherı, Aşgabat, 2012.

Firdevsî, Şehname, I-IV, Çev: Necati Lugal, Kenan Akyüz, Ankara, 1967.

Frye, Richard, Antik Çağlardan Türklerin Yayılmasına Orta Asya Mirası, Ed: Bernard Levis ve Heath W. Lowry, Çev.: Füsun Tayanç-Tunç Tayanç, Ankara, 2009.

Gerdîzî, Ebû Sa’îd Abdülhayy b. ed-Dahhâk (ö. 443/1053 civarı), Zeynü’l‑Ahbâr, Arapçaya trc: Afâf es-Seyyid Zeydân, 1. Baskı, Kahire 2006.

Guzman, Roberto Marin, “Orta Asya ve Horasan'da Abbasî İhtilâli: Vergi, İhtida ve Dini Grupların İhtilâlin Başlamasındaki Rolü Hakkında Analitik Bir İnceleme”, Çev.: Mustafa Demirci, İSTEM, Yıl:6, Sayı:12, Konya, 2008, ss. 255-277.

Halîfe b. Hayyât (ö. 240/854), Târîhu Halîfe b. Hayyât, Thk: Ekrem Ziya el‑Ömerî, Riyad, 1985.

Haug, Robert Joseph, The Gate of Iron: The Making of The Eastern Frontier, A Dissertation Submitted in Partial Fulfillment of The Requirements For The Degree of Doctor of Philosophy (Near Eastern Studies) in The University of Michigan, 2010.

Herrmann, Georgina, “Early And Meadival Merv: A Tale of Three Cities”, Proceedings of the British Academy, 1997, pp. 1-43.

__________, Monuments of Merv (Traditional Buildings of The Karakum), London, 1999.

Higham, Charles F.W., Encyclopedia of Ancient Asian Civilizations, Newyork, 2004.

Himyerî, Ebû Abdillah Muhamed b. Abdillah (ö. 900/1495), er‑Ravdu’l‑Mi’târ fî Haberi’l-Aktâr, Thk: İhsân Abbâs, Beyrut, 1980.

Istahrî, Ebû İshâk İbrâhîm b. Muhammed (ö. 346/957), Mesâlikü’l‑Memâlik, Beyrut: Dâru Sâder, 2004.

İbn Havkal, Ebü’l-Kâsım Muhammed  (IV./X. yüzyıl),  Sûretü’l-Arz, I‑II, Beyrut: Dâr Sâder, 1938.

İbn Hurdazbih, Ebü’l-Kâsım Ubeydullah (ö. 300/912 ?), el-Mesâlik ve’l‑Memâlik, Leiden, 1889.

İbn Miskeveyh, Ebû Ali Ahmed b. Muhammed (ö. 421/1030), Tecâribü’l‑Ümem ve Te’âkibü’l-Himem, Thk: Ebü’l-Kâsım İmâmî, Tahrân, 2000.

İbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec Abdurrahmân b. Ali b. Muhammed (ö.597/1201), el‑Muntazam fî Tarihi’l-Mülûk ve’l-Ümem, Thk: Muhammed Abdülkadir Atâ, Mustafa Abdülkadir Atâ, Beyrut, 1992.

İbnü’l-Esîr, İzzüddîn Ebi’l Hasan, el-Kâmil fi’t-Târîh, I‑X, Thk: Ömer Abdüsselam Tedmürî, Beyrut, 1997.

İbnü’l-Fakîh, Ebû Abdillah Ahmed b. Muhammed b. İshâk el-Hemedânî (ö. 289/903), el-Büldân, Thk: Yûsuf el-Hâdî, Beyrut, 1996.

İdrîsî, Muhammed b. Muhammed b. Abdillâh (ö. 560/1165), Nüzhetü’l‑Müştâk fî İhtirâki’l-Âfâk, I-II, Beyrut: Âlemü’l-Kütüb, 1. Baskı, h.1409.

Jumabayev, Halilulla, Hadiste Merv Ekolü (İlk Üç Asır), Basılmamış Y.L. Tezi, Uludağ Ü. S.B.E., Bursa, 2004.

Kazvînî, Zekeriyâ b. Muhammed b. Muhammed (ö. 682/1283), Âsâru’l‑Bilâd ve Ahbâru’l-İbâd, Beyrut: Dâru Sâder, tsz.

Kurt, Hasan, “Orta Asya’nın Etnik Ve Kültürel Kimliğinde Türklerin Rolü”, İslâmi Araştırmalar Dergisi,c. 12, Sayı: 3-4, Ankara, 1999a, ss. 353‑366.

__________, “Süfyani Emevîler Sonrasında Horasan Ve Mâverâünnehr’de İç Mücadeleler (64-85/683-704)”, AÜİFD, c. 42 Sy.: 1, Ankara, 2001, ss. 273‑304.

Le Strange, Guy, The Lands of The Eastern Caliphate, London, 1968.

Makdisî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed (ö. 390/1000 civarı), Ahsenü’t‑Tekàsîm fî Ma’rifeti’l-Ekâlîm, Thk: M. J. De Goeje, Kahire: Mektebe Medbûlî, 3. Baskı, 1991.

Masson, V.  M., “Short  Notice: Merv,  The  ‘Soul  Of  Kings’ In  World History, IRAN (Journal  Of  The  British  Institute  Of Persian  Studies), vol. XXIX,  1991, pp. 181-183.

Mes’ûdî, Ebü’l-Hasen Ali b. el-Hüseyn b. Ali (ö. 346/957), Mürûcü’z-Zeheb ve Me’âdînü’l-Cevher, Thk.: Es’âd Dâğir, Kum: Dâr el-Hicra, h. 1409.

Müellifi Meçhul, (ö. 372’den sonra), Hudûdü’l-‘Âlem mine’l-Meşrık  ile’l‑Mağrib, Çev. ve Thk: Yusuf el-Hâdî, Kâhire, h.1423.

Müellifi Meçhul, Ahbâru’d-Devleti’l-Abbâsiyye, Thk: Abdülaziz ed-Dûrî ve Abdülcebbâr el-Muttalibî, Beyrut: Dâru’t-Talî’a,1971.

Özgüdenli, “Ortaçağda İran: Zaman ve Mekan”, Turco-Iranica Ortaçağ Türk-İran Tarihi Araştırmaları, İstanbul : Kaknüs Yayınları, 2006, ss. 11-38.

__________, “Yok Olan Bir Ortaçağ Şehri: Merv”, Turco-Iranica Ortaçağ Türk-İran Tarihi Araştırmaları, İstanbul: Kaknüs Yayınları, 2006, ss. 491-512.

Salvatori, Sandro, “About Recent Excavations at A Bronze Age Site in Margiana (Turkmenistan)”, Rivista di Archeologia, XXXI, 2007, 11-28.

Sayan, Yüksel, Türkmenistan’daki Mimari Eserler (XI-XVI. Yüzyıl), Ankara: Kültür Bakanlığı Yay., 1999.

Seccâdî,Seyyid Mansûr Seyyid, Merv (Bâzsâzi-yi Coğrâfyâ-yı Târîhi-yi Yek Şehr ber Pâye-i Neviştehâ-yı Târîhî ve Şevâhidi Bâstân Şinâsî), Tahran, 1383.

Sem’ânî, Abdülkerim b. Muhammed (562/1166), el-Ensâb, Thk: Abdurrahman b. Yahyâ el-Mu’allimî el-Yemânî ve Diğerleri, Haydarabad, 1962.

Shah, Naseem Ahmad, “Early Muslim Settlements in Central Asia: A Study of Interaction, Assimilation And Co-Existence”, Proceedings of International Conference: Islamic Civilization in Central Asia, Astana, 4-7 September 2007, ss. 299-308.

Sobti, Manu P., Urban Metamorphosis And Change in Central Asian Cities After The Arab Invasions, A Thesis Presented to The Academic Faculty, Georgia Institute Of Technology, Atlanta, 2005.

Sönmez, M. Ali, “Ali b. Hucr”, DİA, c. II, İstanbul, 1989, s. 399.

Söyegov, Muratgeldi, “Toprak Altında Korunan Çok Eskibir Medeniyet: Türkmenlerin Ekonomik Yaşamına ve Sözlü Folkloruna Etkisive İzleri”, Akademik Bakış Dergisi (Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler e-Dergisi), Sayı: 36,  Mayıs – Haziran 2013, ss. 1-7.

Söylemez, M. Mahfuz, Horasan’ın Bilim Merkezi Merv, Ankara, 2016.

Sultanmuradov, “Merv’in Ortaçağ Kültür Hayatı”, Türkler, ed.: Hasan Celal Güzel, c. VIII, Ankara, 2002, ss. 862-865.

Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr (ö. 310/923), Târîhu’l-Ümem ve’l-Mülûk, I‑XI, Thk: Muhammed Ebü’l-Fazl İbrâhim, Mısır: Dârü’l-Meârif, trz.

Tan,  Orhan, Merv 2500, Ankara, 2000.

Uslu, Recep, Hicri I-II. Yüzyıllarda Horasan Tarihi, Basılmamış Doktora Tezi, Uludağ Ü. S.B.E., İstanbul, 1997.

Usmanova, Z.  I., “New  Material  On  Ancient  Merv”, IRAN (Journal of  The  British  Institute  of  Persian  Studies), vol. XXX,  1992, ss. 55-63.

Varol, M. Bahauddin, “İlk Dönem İslâm Siyâsî Tarihinin Şekillenmesinde Horasan Bölgesinin Yeri ve Önemi”, SÜİFD, sy.:18 (Güz 2004), ss. 115-134.

el-Vezne, Yahya b. Hamza, Medînetü Merv ve’s-Selâcika hattâ Asrı Sencer, Kahire, 2007.

Williams, Tim, “Ancient Merv, Turkmenistan: Research, Conservation And Management At A World Heritage Site”, Archaeology International, vol. 6, 2002, pp.40-43. DOI: http://doi.org/10.5334/ai.0612.

Ya’kûbî, Ahmed b. Ebû Ya’kûb b. Cafer b. Vehb İbnu Vâdıh (ö. 292/905), Kitâbü’l‑Büldân, Leiden, 1860.

__________, Târîhu’l‑Ya’kûbî, I-II, Thk: Abdü’l-Emîr Mehenâ, Beyrut, 2010.

Yakubovskii, A. Yu., Bosworth, C. E., “Marw Al-Shahidjan”, EI², c. I, 1991, ss. 618-621.

Yâkût el-Hamevî, Şihabüddin Ebû Abdillah Yâkût b. Abdillah (ö. 626/1229), Mu’cemü’l-Büldân, I-VII, Beyrut: Dâru Sâdır, 1995.

Yazberdiyev, Almaz, Eski Merv Ve Kütüphaneleri, Haz. Tülin Ege, Ahmet Karataş, Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, 1998.

Zehebî, Ebû Abdullah Şemsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osmân (ö. 748/1348), Târîhu’l-İslâm ve Vefeyâtü’l-Meşâhiri ve’l-A’lâm, I-LII, Thk: Ömer Abdüsselâm Tedmürî, Beyrut: Dârü’l-Kitâbi’l-Arabî, 2. Baskı, 1993.



[1]    Bu makale, yazarın doktora çalışmasından özetlenerek oluşturulmuştur. Bkz: Mesut Can, İslâm Tarihi ve Medeniyetinde Merv Şehri, Necmettin Erbakan Üniversitesi, SBE, Konya 2016.
[2]    Yazberdiyev, Eski Merv Ve Kütüphaneleri, s. 5 vd.
[3]    Jumabayev, Hadiste Merv Ekolü, s. 11.
[4]    Himyerî, er-Ravdu’l-Mi’târ, s. 532.
[5]    Sem‘ânî, el-Ensâb, XII, 207-208.
[6]    Le Strange, a.g.e., s. 398.
[7]    Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, V, 112.
[8]    Tan, Merv 2500, s. 156.
[9]    Çoruhlu, “Sultan Sencer Türbesinin İçinde Bulunduğu Tarihi Doku”, s. 204.
[10]   Salvatori, “About Recent Excavations...”, s. 16 vd.
[11]   Tan, Merv 2500, s. 16.
[12]   Tan, Merv 2500, s. 158; Haug, The Gate of Iron, s. 14.
[13]   Dolukhanov, “Central Asia”, s. 79.
[14]   Masson, “Short  Notice: Merv...”, s. 181; Herrmann, Monuments of Merv, s.16; Tan, Merv 2500, s. 164; Söylemez, Horasan’ın Bilim Merkezi Merv, s. 90.
[15]   Usmanova, a.g.m., s. 59; 238.
[16]   Williams, “Ancient Merv...”, s. 40.
[17]   el-Vezne, Medînetü Merv, s. 14 vd.
[18]   Çetin, “ Horasan ”, DİA, XVIII, 234.
[19]   Frye, Orta Asya Mirası, s. 21.
[20]   İbnü’l-Fakîh, el-Büldân, s. 525; Makdisî, el-Bed’, IV, 104; Salvatori, “About Recent Excavations...”,  s. 19.
[21]   Istahrî, Mesâlikü’l-Memâlik, s. 258.
[22]   Sayan, Türkmenistan’daki Mimari Eserler, s. 7.
[23]   Ya’kûbî, Kitâbü’l-Büldân, s. 68-69; Belâzürî, Fütûh, s. 393; İdrîsî, Nüzhetü’l-Müştâk, I, 476; Istahrî, Mesâlikü’l-Memâlik, s. 261; Makdisî, Ahsenü’t-Tekâsîm, s. 330;  İbn Havkal, Sûretü’l-Arz, II, 435; Hudûdü’l-‘Âlem, s. 58.
[24]   el-Vezne, Medînetü Merv, s. 15 vd.
[25]   Sayan, Türkmenistan’daki Mimari Eserler, s. 7.
[26]   Herrmann, “Early and Meadival Merv...”, s. 3.
[27]   Herrmann, “Early and Meadival Merv...”, s. 6.
[28]   Dafydd, Feuerhach, a.g.m., s. 36; Herrrmann, Monuments of Merv, s.14.
[29]   Yakubovskii, Bosworth, “Marw al-Shahidjan”, EI², I, 619.
[30]   Bkz: Istahrî, Mesâlikü’l-Memâlik, s. 284 vd.; İbn Havkal, Sûretü’l-Arz, II, 456 vd.; Makdisî, Ahsenü’t-Tekâsîm, s. 299 vd.; Hudûdü’l-Âlem, s. 118.
[31]   Hasan Kurt, “Orta Asya’nın Etnik Ve Kültürel Kimliğinde Türklerin Rolü”, İslâmi Araştırmalar Dergisi, c.  12, Sayı: 3-4, 1999, s. 355.
[32]   Sayan, Türkmenistan’daki Mimari Eserler, s. 9.
[33]   Frye, Orta Asya Mirası, s. 111; Higham, Encyclopedia of Ancient Asian Civilizations, s. 21 ve s. 222.
[34]   Frye, a.g.e., s. 147.
[35]   Dîneverî, el-Ahbâru’t-Tıvâl, s. 42 vd.; Higham, Encyclopedia of Ancient Asian Civilizations, s. 298; Tan, a.g.e., s. 24.
[36]   Belâzürî, Fütûhu’l-Büldân, s. 238 vd.
[37]   Apak, Adem, Anahatlarıyla İslâm Tarihi 2 (Hulefâ-i Râşidîn Dönemi), s. 84.
[38]   Taberî, Târîh, IV, 167.
[39]   Ya’kûbî, Kitâbü’l-Büldân, s. 76; Belâzürî, Fütûhu’l-Büldân, s. 391; Çetin, “Horasan”, DİA, XVIII, 235.
[40]   Halîfe b. Hayyât, Târîh, s. 182; Belâzürî, Fütûhu’l-Büldân, s. 395; Ya’kûbî, Târîh, II, 83; Taberî, Târîh, V, 64.
[41]   Belâzürî, Fütûhu’l-Büldân, s. 395.
[42]   Ya’kûbî, Kitâbü’l-Büldân, s. 78.
[43]   Kurt, “Süfyani Emevîler Sonrasında...”, s. 281.
[44]   Belâzürî, Fütûhu’l-Büldân, s. 406; Taberî, Târîh, VI, 454 vd. ve IX, 503 vd.; Çetin, “Horasan”, DİA, XVIII, 236.
[45]   Uslu, Horasan Tarihi, s. 119.
[46]   Halîfe b. Hayyât, Târîh, s. 313 vd.; Mehmet Dalkılıç, Horasan’da İktidar Mücadeleleri,  s. 5‑6.
[47]   Müellifi Meçhul, Ahbâru’d-Devleti’l-Abbâsiyye, s. 217 vd.; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, VII, s. 276;  Bozkurt, Oluşum Sürecinde Abbasî İhtilâli, s. 43-44; Dalkılıç, a.g.e., s. 60.
[48]   Barthold, Türkistan, s. 213; Bozkurt, Oluşum Sürecinde Abbasî İhtilâli, s. 46.
[49]   Ya’kûbî, Kitâbü’l-Büldân, s. 85; Gerdîzî, Zeynü’l-Ahbâr, s. 181.
[50]   Ya’kûbî, Kitâbü’l-Büldân, s. 85; Gerdîzî, Zeynü’l-Ahbâr, s. 181..
[51]   Gerdîzî, Zeynü’l-Ahbâr, s. 191.
[52]   Gerdîzî, Zeynü’l-Ahbâr, s. 193.
[53]   Gerdîzî, Zeynü’l-Ahbâr, s. 193-194.
[54]   İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, III, 5-6.
[55]   Dîneverî, el-Ahbâru’t-Tıvâl, s. 391; Ya’kûbî, Kitâbü’l-Büldân, s. 87-88; Gerdîzî, Zeynü’l-Ahbâr, s. 194-195; Apak, a.g.e., 2011, s. 138.
[56]   Bozkurt, Mutezile’nin Altın Çağı, s. 30 vd.
[57]   Gerdîzî, Zeynü’l-Ahbâr, s. 195 vd.
[58]   Özgüdenli, “Ortaçağda İran...”, s. 15-16.
[59]   Özgüdenli, “Yok Olan Bir Ortaçağ Şehri: Merv”, s. 495.
[60]   Bkz: Can, Abbâsî Siyaset Geleneğinde Sâsânî-Fars Tesiri, s. 23 vd.
[61]   Ya’kûbî, Târîh, II, 302-303; Mes’ûdî, Mürûcü’z-Zeheb, III, 440-441.
[62]   Taberî, Târîh, VIII, 564.
[63]   Varol, “İlk Dönem...”, s. 135; V.V. Barthold, İslâm Medeniyeti Tarihi, s. 66.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar