Ebu’l-Beşer el-Ebyazî
Tarih uzak geçmişte yaşamış olan insanları ve onların yaptıklarını
konu edindiği için gerçekten zor bir uğraştır. Oscar Wilde tarihçiliğin
zorluğunu şu sözüyle veciz bir şekilde ortaya koyar: “Herhangi bir budala tarih
yapabilir, ancak onu yazmak için deha olmak gerekir”.
Geçmişle ilgili bilgi kaynaklarımızın
hacminin farklı ve çeşitli olması, tarihçiyi farklı konuları ele alabilmesi
için oldukça değişik teknikleri öğrenmek, uygulamak ve geliştirmek zorunda
bırakır. Öyle ki tarihçiler kimi zaman farelerden ve nemden tesadüfen kurtulan
birkaç belgeden doğru sonuçlar çıkarmak için onları son damlasına kadar
kullanma gereği duyabilirler. Diğer yandan onlar bir yandan jeolog gibi haya
gücüne bağlı bir yandan da bir disipline dayalı yaratıcı hüner sahibi de
olmalıdır. Bilgi çokluğu ve çeşitliğiyle karşı karşıya geldiğinde de tarihçi bazen
kaynak yığınlarından sıyrılabilmek için kestirme yolları ve pratik yöntemleri
geliştirmeye çalışacaktır. Hasılı o adeta bir makinist gibi maksimim ekonomi ve
minimum enerjiyle malzeme yığınlarından sıyrılmanın, sahranın, geniş
boşluklarında maden cevheri veya petrol yuvalarını keşfedebilmenin kesin ve
pratik yollarını bulma hüneri göstermek durumundadır.
Şu bir gerçektir ki, tarihçi incelediği olaylar gerçekleştikten ve
konu edinilen insanların ölümlerinden çok sonra kendisine şifahi olarak
aktarılan rivayetlerden derlenen bilgileri esas alarak araştırmasını yapmak
gibi daha da zor hatta belki de imkansız bir işle meşguldür. Tarihçinin
faaliyeti zaman zaman hakimlerin konumuyla mukayese edilir. Ancak tarihçinin
elde etmek istediği delil, mahkemede geçerli delilin aynı değildir. Tarihçi,
herşeyi sormak göreviyle, ilk önce bir belgenin yazarının doğrucu olduğu kadar
yanıtlanıncaya kadar sahtekar olabileceği kanısı ile işe başlar. Diğer taraftan
tarihçi, bir mahkeme salonunda istenilen
görgü tanığı ve şahitlere de sahip değildir. Bu durumda tarihçiyi adaleti
tesisi hedef alan hakim konumda tutmak yerine gerçekleşmiş olayları
değerlendiren bir hakem konumunda değerlendirmek uygun olur. Daha doğrusu tarihçi oynanmış bir maçı
görüntülerinden yorumlayan bir hakem gibi görev yapmaktadır. Onun hakeme göre
zorluğu ise, elinde görüntünün yerine, maçla ilgili taraflı tarafsız bütün
şahısların yorum ve değerlendirmeleri vardır ve bu durum onun için maç hakkında
kanaatini açıklamayı zorlaştırmaktadır. Günümüzde spor programlarında aynı
görüntü hakkında birbirinden farklı, hatta birbirini nakzeder şekilde yorum ve
değerlendirmelere şahit olmamız göz önünde bulundurulursa, tarihçinin geçmişi
açıklama hususundaki zorluğu anlaşılabilir.
Şu husus unutulmamalıdır ki, tarihi gerçeklik, bizatihi nüfuz
edilemez niteliktedir. Başka bir ifadeyle bu gerçekliğin bilinmesi ancak dolaylıdır.
Zira tarihçi ancak şahitlikler yığını arasından bizzat kendisinin şahit
olmadığı olguya yaklaşmaktadır. Aynısı yeniden üretilemediğinden tarihçi bu
olguyu elinden geldiği kadar iyi şekilde yeniden kurmakta, onu yeniden takdim
etmektedir. Bu sebeple objektif kontrol tarihi bilgide yoktur. Zira tarihçinin
laboratuarı yoktur. Onun tespitleri gibi tahkikleri de gerçekliğe ulaşmaz.
Tarihçinin karşı karşıya kaldığı zorluklara insan dediğimiz birçok
yönü hala mechul olan bir varlığın yapıp ettiklerinin karmaşıklığını da
eklediğimiz vakit, tarihçinin nasıl bir zorlukla karşı karşıya kaldığı ortaya
çıkar. Ancak bütün bu zaafiyetine rağmen tarih geçen zamanda cazibesini hiç
kaybetmemiş, bu uğraşın ehemmiyeti eksilmek yerine zamanla daha da artmıştır.
Günümüzde de metodu ve muhtevası bazı değişikliklere uğramakla birlikte, tarihe
ilgi ve tarih araştırmalarının popülaritesi artarak devam etmektedir.
Sayın hocam ilitam 3.sınıf öğrencinizim.Yazılarınızı öğrencilikten öncede takip ediyordum. 3.sınıfların okuması için yazın facede bir liste vermiştiniz.Kitapları okudukça duygu karmaşası yaşadım.Kah üzüldüm kah kızdım.Ve sizler gibi araştırmacı yazarların halet-i ruhaniyesini merak ettim.Sanırım çelik gibi bir iradeye sahip olmak lazım.Ama okudukça ilgim arttı.(tabii ders olarak ezberlemek biraz zor olsada) Yazılarınızdan oldukça müstefid oluyorum.Bizlerle paylaştığınız için teşekkürler..
YanıtlaSilEbu'l-Beşer el-Ebyazi ben değilim. Sevdiğim bir meslektaşım. İlginiz için teşekkür ederim. (Adnan Demircan)
YanıtlaSil