Prof. Dr. Adnan Demircan
Hz. Peygamber’in barış ortamında İslâm’ı yaymaya çalıştığı halde birçok
baskı ve engelle karşılaştığını ve en sonunda da Medine’ye hicret ettiğini
biliyoruz. Medine döneminde, müşriklerle karşı karşıya kalmış ve bazı
çatışmalar yaşanmıştı. Allah’ın Elçisi (s) bizzat bazı seferlere katıldığı gibi
birçok seriyye de göndermiştir. Bu askerî seferlerin bazılarında çatışmalar
meydana gelmiş; kâfirlerden ölenler ve Müslümanlardan şehit olanlar olmuştu.
Zaman zaman Hz. Peygamber’in savaşlarda herhangi bir kimseyi öldürüp
öldürmediği konusu tartışılır. Aşağıdaki satırlar temel kaynaklarımızdan
Vâkıdî’nin Kitâbü’l-Meğâzî’si esas alınarak kaleme alınmıştır:
Übey b. Halef, Bedir zaferinden sonra esirler arasında olan oğlunu
kurtarmak için Medine’ye gitmişti. Allah Elçisi’ne karşı kin doluydu. Onunla
karşılaşınca şöyle dedi:
-Ey Muhammed! Bir atım var. Her gün onu en değerli yem olan darıyla
besliyorum. O ata binmiş olarak seni öldüreceğim!
-Hayır! İnşaallah ben seni o at
üzerinde bindiğin haldeyken öldüreceğim.
Bazı anlatımlara göre Übey b. Halef yukarıda sözü Mekke’deyken söylemiş;
söz Medine’de Resûlullah’a ulaşmıştı. Resûlullah (s),
-O atın üzerinde iken ben onu
öldüreceğim inşaallah, demişti.
Uhud günü Übey b. Halef atını mahmuzlayarak saldırıya geçti. Resûlullah’a
(s) yaklaşınca Resûlullah’ın (s) Ashâbından bir grup onu öldürmek için
karşısına çıktılar. Bunun üzerine Allah’ın Elçisi,
-Ondan uzaklaşın, dedi.
Resûlullah (s) ayağa kalktı; mızrağı da elindeydi. Tam zırh ile miğfer
arasındaki boşluğu hedefleyerek mızrağını fırlattı. İsabet alan Übey yaralanarak atından düştü ve
kaburgalarından birisi kırıldı. Onu sırtlayarak kaldırdılar. Kafile halinde
Mekke’ye döndüklerinde yolda öldü. Bunun üzerine, “Siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları; attığın zaman da sen
atmadın, fakat Allah attı.” (Enfâl, 8/17) ayeti nazil olduğu
rivayet edilir.
Başka bir anlatım daha ayrıntılıdır: Allah’ın Elçisi (s) savaşta arkasına
dönüp bakmazdı. arkadaşlarına,
-Übey b. Halef’in arkamdan
gelmesinden korkuyorum. Onu gördüğünüzde bana bildirin, dedi.
Derken Übey b. Halef, atının üzerine çıkageldi. Resûlullah’ı (s) görüp
tanımıştı.
Übey b. Halef bağırarak seslendi:
-Ey Muhammed! Eğer kurtulursan yaşamak bana haram olsun!
Yanındakiler Resûlullah’a (s),
-Ey Allah’ın Resûlü! Yanına gelinceye kadar bir şey yapmayacak mısın?
Sana doğru geliyor. İstersen onu engelleriz, dediler.
Ancak Allah’ın Elçisi, önerilerini kabul etmedi. Übey b. Halef yaklaştı;
Resûlullah (s) el-Hâris b. es-Sımme’den mızrağı alıp fırlattı. Übey boğazından yaraladı ve öküz gibi
böğürmeye başladı. Arkadaşları kendisine,
-Ey Ebû Amr! Vallahi ciddi bir bir yaran yok. Eğer sendeki yara,
birimizin gözünde olsaydı dahi ona zarar vermezdi, dediler.
Übey,
-Lât ve Uzzâ’ya yemin olsun ki, eğer bendeki yara, Zü’l-Mecâz panayırına
katılan insanlar kadar insanda olsaydı hepsi ölürdü. Muhammed “Seni mutlaka öldüreceğim!” dememiş
miydi, dedi.
Bazı rivayetlerde Hz. Peygamber’in mızrağı Zübeyr b. Avvâm’dan alarak
fırlattığı söylenir. Buna göre Resûlullah (s) ez-Zübeyr’den mızrağı alınca,
Übey Resûlullah’ı öldürmek üzere hamle yaptı. Bunun üzerine Musʻab b. Umeyr,
onunla Resûlullah’ın arasına girerek onu karşıladı. Musʻab b. Umeyr onun yüzüne
bir darbe indirdi; Resûlullah (s) da, zırh ile miğferi arasında bir boşluk görüp
onu yaraladı. Übey yere düştü ve böğürmeye başladı.
Onu kaldırıp götürdüler. Übey, müşriklerin Mekke’ye dönüş yolunda
Râbiğ’de ya da Mekke’ye altı mil mesafede bulunan Serif’te öldü.
0 yorum:
Yorum Gönder