23 Nisan 2017 Pazar

Ebû Ömer b. Dâvûd Yazdı: Acı

Ebû Ömer b. Dâvûd
Hayatta karşılaştığımız birçok şey göreceli olduğu gibi acının hissedilmesi da öyledir. İnsana, zamana, topluma göre değişiklik gösterir. Örneğin birçok kültürde bazı insanların, özellikle de kadınların güzelleşme uğruna acılara katlandıklarını biliyoruz. Acı biber de adı üzerinde acı hissettirir, ancak zevkle yenir.
Esas değinmek istediği acı, insanların rızalarıyla tercih ettikleri değil, bir musibet sonucu ortaya çıkanıdır. Hiç kimse bir başkasının acısını onun kadar hissedemez, ancak acı duyanların acısını paylaşmak, üzülenin üzülmesine üzüntü duymak mümkündür. En büyük acı, kişinin evladını kaybetmesi olmalı. Bu sebeple atalarımız “Allah evlat acısı vermesin” demişler. İnsanın sevdiklerini kaybetmesi de büyük acıdır kuşkusuz.
Sevdiklerini kaybeden ya da sevdiklerinden uzak olanların duydukları acılar da derinden hissedilir kuşkusuz. Bazı insanlar uzak olmayı bir takıntı haline getirebilir ve hayatlarını daha derin acılara gark edebilirler.
Yaralanma veya hastalıktan mütevellit acılar da her an karşılaşabileceğimiz gerçeklerdir.
Kısaca doğan ölür, ama ölmeden önce acı çeker.
Acıyla mutluluğu ve sevinci öğreniriz. Acının olmadığı bir hayat nasıl olabilir ki? Ölümün, hastalığın, ayrılığın, hüznün…
Hele de acı biberin… Tabii ki Urfalılar için…
Zaman birçok şeyin doktoru olduğu gibi acının da doktorudur. Tamamen yok etmese de onunla yaşamayı öğretir.


ebuomerbindavud@gmail.com

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar