Ebû Ömer b. Dâvûd
Diğerkâmlık bir insanın başkasını kendisine tercih etmesi anlamına
gelir. Arapçada îsar denir. Dünya tarihinde birçok örnekleriyle
karşılaşabileceğimiz diğerkâmlığın en güzel örneklerine, herhangi bir çıkar
beklentisi olmadan insana değer veren kişilerin hayatlarında rastlayabiliriz.
Peygamberlerin hayatları bu örneklerle doludur. Nitekim Hz. Peygamber döneminde
özellikle Medine döneminde ısrarın birçok önemli örnekleriyle karşılaşıyoruz.
Peygamberlerinin örnekliği, talimatları, telkin ve tavsiyeleriyle
ilk Müslümanların hayatlarında da önemli diğerkâmlık örnekleri dikkat
çekmektedir. Müslümanların özellikle Medine’ye hicretinden sonra fedakârlığın
güzel örneklerine şahit oluyoruz. Medine’ye hicret eden Mekkelilere yönelik birçok
fedakârlıklar yapıldı. Muhacirler, daha önce ilişkileri olan kişilerin yanına
konakladılar. Ensar, muhacirlerle yiyeceklerini ve mallarını paylaştılar. Kardeşleştirme
neticesinde kardeşleşenler birbirlerine varis olabiliyorlardı. Sonraki yıllarda
Nadiroğullarından kalan malların muhacirlere dağıtılması hususunda teklifte
bulunuldu. Hz. Peygamber Ensar’ın iznini aldı. Ensar kabul edince malları
muhacirler arasında dağıtıldı.
Bunlar, sayıları arttırılabilecek örnekler… Ancak hayat bu
örneklerden ibaret değil. Bencillik, sadece kendini düşünme ve hakkının yanında
başkasının hakkına göz dikme, daha yaygın…
İnsanlar genellikle söylediklerini değil içlerinde gizlediklerini
mihmandar kılarlar.
Yüce Allah, “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin
söylüyorsunuz?” (Saff 61/2) buyuruyor.
Hocaları tenzih ederek Merhum Ahmet Yılmaz Ağabey’in anlattığı Eski
Türkiye’den kalma bir Hoca hikâyesi geldi aklıma: Bir Hoca, bir gün camide vaaz
ederken konuyu infaka getirip, infakta bulunmanın ne kadar erdemli bir davranış
olduğunu ayet ve hadislerle, kıssa ve mesellerle anlatıyor. Hoca’nın oturduğu
ev, camiinin bitişiğindedir. Hanımı bu sırada eşini evinden dinliyor. Hoca’nın
söylediğinden oldukça etkileniyor. Hemen mutfağa gidip buzdolabının buzluk
kısmındaki etlerin hepsini bir tencereye doldurup güzelce pişiriyor. Sonra onu
parçalayıp yufka ekmeğin içine sarıp komşulara dağıtıyor. İkindi namazına gelen
cemaatten biri Hoca’ya soruyor:
-Hocam Allah kabul etsin. Mevlit mi okuttunuz?
-Yooo! Ne mevlidi?
-Sizin hanım bize et göndermiş. Yedik Allah razı olsun.
Hoca, adamın söylediklerini duyunca eve gidip hanımına,
-Hanım, komşulardan biri “sizin hanım bize et gönderdi” dedi. Ne
eti bu?
-Sen bugün Cuma vaazında infakın önemini anlattın ya?
-Eee!
-Ben de çok etkilendim. Birden aklıma dolabın buzluk kısmının etle
dolu olduğunu hatırladım. Anlattığın mükâfata nail olmak için ben de eti
pişirip komşulara dağıttım.
-Ulan ben cemaate anlattım, sana ne oluyor?
-Neden Hoca? Biz Müslüman değil miyiz?
-Karıştırma Müslümanlığı! Cemaate anlattıklarım cemaat içindir. Bir
daha dinleyip kendi başına işlere kalkışma! Hoca’nın yemek dağıttığı nerede
görülmüş ulan!
Biz yine de fedakârlığı anlatmaya devam edelim. Kim bilir belki bir
gün diğerkâmlık bencilliğe galip gelir!
ebuomerbindavud@gmail.com
Hikâyedeki hoca, tam bir laikçiymiş:)
YanıtlaSil