12 Nisan 2017 Çarşamba

Ebû Ömer b. Dâvûd Yazdı: Ahlak

Ebû Ömer b. Dâvûd
Kur’ân-ı Kerim’de ve hadislerde ahlakî çerçeveyi belirleyen birçok ilke yer alıyor. Aynı şekilde toplumun hafızası olan atasözleri de birçok ahlakî ilkeye vurgu yapıyor. İnsanoğlu çocukluğundan itibaren bunların bir kısmını hayatının farklı aşamalarında öğreniyor. Bir kısmını uygulamalı olarak öğrense de onun hayatının ilkeleri olacağı hususu meşkûktür. Tecrübeyle sabittir ki ahlakî ilkeler konusunda bilgi sahibi olmak insanı ahlaklı yapmaya yetmiyor. Eğer böyle olsaydı bilgi sahibi olanlar dünyanın en ahlaklı insanları olurdu.
Ahlak, bizim medeniyetimizde zaafa uğrayan dinî değerlerden biri. Genellikle ibadetler, emir ve nehiylerde şekil öne çıktığı için ahlak üzerinde daha az durulur oldu. Bu da ahlak kısmı zayıf bir din algısına yol açabilmektedir.
Son dönemlerde toplum olarak yaşadıklarımız, dindarlığın ahlaklı ve ilkeli olmak için yeterli olmadığını gösterdi. İnsanın ortama göre şekil değiştirmesi, su misali girdiği kabın şeklini alabilme yeteneği bir zaaf olarak görülmelidir. Daha beteri kişilerin ve grupların kendi ahlak sistemlerini geliştirmeleri, ilişkilerinde çifte standart kullanmalarıdır.
Tabii ahlaksız olduğu halde ahlaktan söz edenler de çoktur etrafımızda. Bunların bir kısmının Kur’ân, din, ahlak gibi değerleri kılıf olarak kullanıp kendilerini gizledikleri bilinmektedir.
Hayatın bana öğrettiği, ahlaktan söz eden herkesin ahlaklı olmadığıdır. Ancak bana öğrettiği başka bir önemli ilke de ahlakın ilimden önemli olduğudur. Aklınıza şöyle bir soru gelebilir. Bilgili olmadan ahlaklı olmak mümkün müdür? Benim kastettiğim temel bilgiler değil, profesyonel bilme durumudur. Hâsılı ben adamın ahlaklı olanına bakarım, sonra da bilgili olanına…


ebuomerbindavud@gmail.com

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar