“Andolsun
ki biz her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tağuttan uzak durun” diyen bir elçi
gönderdik. Onlardan kimini Allah doğru yola iletti, kimileri de saptırılmayı
hak ettiler. Yeryüzünü dolaşın da hak dini yalanlayanların akıbetinin ne
olduğunu görün.” (Nahl, 16/36)
Yukarıdaki
ayeti kerimede olduğu gibi birçok ayet ve hadis seyahate teşvik etmekte ve
seyahatin maddi ve manevi yararlarından bahsetmektedir.
Gezimiz
Kazablanka, Marakeş, Fes, Meknes ve Rabat şehirlerini kapsayan 4 gece beş gün
süren (23-28 Ocak 2017) bir seyahat programı idi. Bu program, İstanbul’da
bulunan bir seyahat acentesi aracılığıyla çoğunluğu öğretmen, memur, öğrenci ve
birkaç akademisyenin olduğu yirmi sekiz kişilik bir grupla gerçekleşti. Gezi
notlarına geçmeden önce bazı tarihi ve genel bilgilerin verilmesi yararlı
olacaktır.
Afrika’nın
kuzeybatısında yer alan Fas, İslam dünyasında el-Mağribü’l-aksa Batı dünyasında
Maroc (Morocco) isimleriyle tanımlanır. Bugün resmî adı el-Memleketü’l- Mağribiyye’dir.
Kısaca Mağrib diye de ifade edilir. Türkiye’de ise İdrisiler ve Merinîler’e
başkentlik yapan Fes şehrinden dolayı Fas denilmiştir. Osmanlı feslerinin bu
ülkede bulunan Fes (Fez) şehrinden üretilmiş olması nedeniyle zamanla bu ülkeye
Fas denildiği belirtilmektedir. Ülkenin başkenti Ribat/Rabat’tır. Para birimi
Mağrib dirhemidir (MAD). Yaklaşık olarak bir Türk lirası (TL), 2,58 Fas dirhemi
(MAD)’dir.
Nüfusun
çoğunu Arapların oluşturduğu Fas, başta yerli halkı Berberiler olmak üzere
çeşitli etnik grupları da içerisinde barındırıyor. Yaklaşık 35 milyonluk nüfusu
ile Afrika kıtasının dokuzuncu büyük ülkesidir. Nüfusun yarısı Arap diğer
yarısı başta Berberiler olmak üzere diğer etnik gruplardan oluşuyor. Ülke
kraliyetle yönetiliyor. VI. Muhammed adında bir kralı bulunmaktadır. Fas’ta
Adalet ve Kalkınma Partisi diye bir parti de vardır. Amblemi ise gaz
lambasıdır. Temelleri 1967’lere dayanan bu parti 1997 milletvekili koltuklarına
kavuşmuştur. Arapça, Berberice ve Fransızca resmi dil olarak kabul edilmiştir.
Tabelaların çoğunda bu üç dile göre yazılmış yazılar bulmak mümkündür.
Berberice’nin ayrı bir alfabesi bulunmaktadır. Ülkede 36 şehir bulunmaktadır.
Müslümanların
Mağrib diyarını fethetmeleri, Emevi valilerinden Ukbe b. Nafi’in önemli fetih
hareketleri ile birinci valilik dönemi (666-6749) ile başlar; ondan sonra
bölgede valilik yapan Züheyr b. Kays, Hassân b. Numan, Musa b. Nusayr gibi
valilerin komutasındaki İslâm orduları sayesinde ve uzun bir çaba neticesinde
bölgede fetih tamamlanır. Daha sonra sırasıyla aşağıdaki hanedanlık ve
devletler kurulmuştur:
İdrisîler
(Şerifler) : M.789 - 985
Murâbıtlar
(Berberîler) : M.11. yüzyıl ortaları
- 1147
Muvahhidler
(Berberîler) : M.1130 - 1269
Merinîler
(Berberîler) : M.1196 - 1549
Sâdiler
(Şerifler) : M.1511 -
1654
Filâliler
(Şerifler) : M.1631 -
Devam ediyor.
Fas
ülkesine
Gezi
için 22 Ocak 2017 saat 22.00’da İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda
buluşuldu. Tanışma ve görüşmelerden sonra bagaj, bilet ve biniş işlemlerinin
ardından Air Arabia Havayolları’na ait bir uçak ile 23 Ocak günü saat 01.15’de
Kazablanka’ya hareket edildi. Dört saat süren bir yolculuktan sonra Kazablanka
Muhammed V Havaalanına iniş yapıldı. Orada hiç dinlenme molası verilmeden Fes
şehrine hareket edildi. Yaklaşık olarak 5 saat süren bir yolculuktan sonra Fas’ın
adını aldığı önemli tarihi şehirlerinden Fes’e varıldı. Otele yerleşilmeden
kahvaltı yapıldıktan sonra yorgun bir şekilde şehir turuna başlanıldı.
Fes
şehri krallığın kültürel başkenti olarak bilinmektedir. Eski şehir Fasu’l-Bali
UNESCO listesinde yer almaktadır. Eski şehrin güneybatısında Fasu’l-Cedide diye
yeni bir şehir kurulmuştur. Eski şehirlere rehberler Medine kelimesinin batı
dillerindeki aksanı ile “Medina” demektedirler. Geziye eski şehrin giriş kapılarından
biri olan Babu’l-Celud (Bab Boujloud)’dan başlıyoruz. Kapının giriş ve çıkış
yönündeki mavi ile yeşil çinileri ve işlemeleri görmeye değerdir. Yahudilerin
oturduğu bir mahalle gezildikten sonra eski şehri tepeden seyretmek üzere güney
burca gidilerek şehir uzaktan seyredildi, fotoğraflar çekildi. Hem eski hem de
yeni şehir surlar ile çevrilidir. Bu sur duvarları günümüze kadar korunmuştur. Yani
şehrin tarihi dokusu büyük oranda korunmuştur. Eski şehrin genel olarak Endülüs
ve Kareviyyun olmak üzere iki bölüme ayrıldığı belirtildi. Daha sonra Fas’a
özgü bir tezyinat mimarisi olan zelic imalathanesi gezildi. Seramiği andıran bu
tezyinat parçacıkları killi toprakların fırında işlenmesi ile elde edilir. Daha
sonra ise çeşmeler, masalar, kapılar ve duvarlar mozaik ve seramiği andıran bu
tezyinat ile süslenir.
Arnavut
kaldırım taşları döşeli daracık sürekli kıvrılan sokaklar arasında ilerleyerek
Magrib’de kurulan ilk Üniversite olarak kabul edilen Karaviyyîn Medresesi ve
Karaviyyîn Camisi gezildi. Gerek cami gerekse medrese ahşap süslemeleri ve
yazılarıyla insanı adeta büyülemektedir. Daha sonra Attarîn medresesi ziyaret
edildi. Bu medrese zeliç süslemeleri ile dikkatimizi çekti. Fes’de deri
tabaklama atölyeleri çok yaygındır. Beş yüz yıllık bir geçmişe sahip olduğu
belirtilmektedir. Yüzyıllardır değişmeyen tabaklama tekniklerinin kullanıldığı
atölyeleri, çevresini sarmalayan deri mağazalarının birinin terasından
seyrettik. Etrafa yayılan kötü kokudan etkilenmemek için girişte elimize bir
tutam yeşil nane verildi. Buna rağmen etrafa yayılan koku çok rahatsız edici
idi.
Daha
sonra dokuma tezgâhları gezildi. Dokumacılık Fes şehrinin en önemli geçim
kaynağıdır. Erkeklerin genellikle giydikleri cellabi bu tezgâhlarda
işlenmektedir.
Eski
şehirde sokaklar daracık olduğu için taşımacılık eşek ve katırla yapılıyor. Hemen
tüm şehirlerde eşek ve katırlara rastlamak mümkündür. Fes şehri adeta bir
labirent gibi. Rehbersiz bu sokakları dolaşmak çok zordur. Bizi gezdiren rehber
defalarca gelip buraları gezdiği halde yine de Faslı bir rehberden yardım
alıyordu. Yorucu bir turdan sonra rehber bizi bir lokantaya götürdü. Burada Fas’ın
meşhur yemeği Tajin ile tanıştık. Tajin bizdeki güvece benzemektedir. Et ve
sebze yahnisi denilebilir. Daha sonra istirahat için otele gittik. Fas’ın
otellerinde açık büfe olmasına rağmen su bedava değil para ile satılmaktadır. Fas’ta
aç kalmamak için yemek yedik. Yemek tadı bizim damak zevkimizle uyuşmuyordu.
24.01.2017
Meknes
şehrinde ihtişamlı bir kapı olarak bilinen Babu’l-Mansur’u ziyaret ile
başlıyoruz. Meknes, en parlak dönemini Fas şeriflerinden Mevlây İsmail
(1672-1727) zamanında yaşadığı belirtilmektedir. Dolayısıyla onun dönemine ait
hala varlığını sürdüren tarihi sur ve kapılar şehirde bulunmaktadır. Zaten Fas
denilince bir bakıma büyük kapılar, kadim surlar ve meydanlar hatıra gelir. Daha
sonra şehrin en canlı merkezlerinden olan Hedim meydanı gezildi. Mevlây İsmail hakkında
rehber abartılı bazı bilgiler verdi. Onun 500 kadın 1000 çocuğu sahip olduğunu
anlattı.
Meknes’den
sonra İdrisîlerin kurucusu olan I. İdris’in Zerhun’daki mezarı ziyaret edildi.
Kutsal bir belde olarak kabul edilen Zerhun dağlık bir bölgede bulunuyor. Yol
boyunca kaktüs bahçelerini seyrettik.
RABAT
Batılılar
bu şehre Rabat deseler de Faslılar buraya Ribat demektedirler. Ribat Arapça’da
nöbet tutulan yer, ileri karakol, misafirhane ve başka anlamlara gelmektedir.
Tarihi bir şehirdir. Rabat’ın etrafı da surlarla çevrilidir. Yeni şehir palmiye
ağaçlarının yoğunlukta olduğu geniş caddeleri dikkat çekmektedir. Şehir bir
taraftan Bouregreg nehrine ev sahipliği yaparken diğer taraftan Atlas
okyanusuna kıyısı bulunmaktadır. Kraliyet sarayı burada bulunmaktadır. Ülkeyi
yöneten Kral VI. Muhammed burada ikamet etmektedir. Ancak gezdiğimiz her
şehirde Kral’a ait sarayların olduğu dikkatimizden kaçmamaktadır.
Birçok
tarihi eser bulunmaktadır. Bu eserlerin en ünlüsü sadece minaresi ve sütunları
bulunan Hassân Camiidir. Bu mescit bir zamanlar dünyadaki en büyük ikinci
mescidi olarak bilinmektedir. Muvahhidler’in mimari anlayışı hakkında önemli
fikir veren bu eser Ebû Yûsuf el-Mansûr tarafında 587 (1191) yılında yapılmaya
başlanmış ancak cami 595’te (1199) onun ölümüyle yarım kalmıştır. Hassan Camii,
Sevilla’daki Ulu Camii ve Merakeş’deki Kütübiye Camii gibi camilerden biridir.
Modern
Fas’ın kurucusu V. Muhammed ile şimdiki Kral’ın babası II. Hasan’ın mezarları
tarihi caminin hemen bitişiğinde bulunuyor. Bu mezarları da ziyaret ettikten
sonra Kasbah Oudaia dedikleri Udaye Kalesi gezildi. Turistlerin çok rağbet
ettikleri bu kasabanın duvarları üzerinde Atlas Okyanusu ile birbirine yakın
Rabat ve Sale şehirleri seyredildi.
25.01.2017
tarihinde Merakeş şehrini geziyoruz. 11. yüzyılda kurulan Merakeş Murabıtlara
başkentlik yapan Fas’ın en önemli şehirlerindendir. 4 milyon nüfusa sahip
Merakeş, Fas kültürünü yansıtan şehirlerin başında gelmektedir. Murabitlar ve
Muvahhidlerin dışında Sadilere de başkentlik yapmıştır. Kütübiye Camii şehrin
en önemli tarihi eserlerin başında geliyor. Kütübiye denilmesinin sebebi bir
zamanlar yoğun bir şekilde kitapçıların olması imiş. Bu cami minaresi şehrin
dört bir tarafında görülmektedir.
Merakeş
önemli bir turizm merkezidir. Turistlerin en fazla ziyaret ettikleri yerlerin
başında Sahatü’I-Murabıtin, Sahatü camii’I-Fena, Sahatü’I-Muvahhidin, Sahatü’l-meşvere
ve Sahatü’l-hürriyye kesimlerinde yer alan İbn Yusuf Medresesi, Kütübiyye
Camii, Kasba Camii, Babü Dükkale Camii ve Çeşmesi, İbn Salih Camii, Mevasin Camii
ve Çeşmesi, Fena Camii, Sa’dî türbeleri, Bahiye Sarayı, Darülmahzen Sarayı,
Cilavi Sarayı ve surlar gelmektedir. Bu tarihi yerlerin hepsini gezme imkânımız
olmadı.
Güzelliği
ile dillere destan olmuş Bahiyye köşkünde Endülüs mimarisinin izlerini net bir
şekilde görmek mümkündür. Kapıları, duvarları ve tavanları tıpkı bir dantel
gibi işlenmiştir. Seramik ve alçı kullanılarak yapılan mozaikler ve tavandaki
ahşap işlemeleri ile insanı hayrete düşürmektedir.
Merakeş’te
gezdiğimiz önemli yerlerden biri de Majorelle Bahçeleri idi. Çeşit çeşit
kaktüsler, palmiye ağaçları ve eğrelti otlarının yer aldığı bu tropik bahçeler,
Fransız ressam Jacquas Majorelle’in eseridir. Hastalığı sebebiyle Marakeş’e
yerleşen ressam, stüdyosunun da bulunduğu evinin etrafında bu bahçeleri
oluşturmuştur. Ressam, Fas hayatını anlatan eserleri ve tablolarında kullandığı
Majorelle mavisi denen canlı mavi renk ile ünlenmiştir. Majorelle’in 1962
yılında hayatını kaybetmesinin ardından bahçelerin de bulunduğu mülkü bu kez de
Fransız modacı Yves St Laurent satın almış ve bahçeleri yeniden dizayn etmiştir.
St. Laurent burayı o kadar sevmiş ki, 2008 yılında öldükten sonra külleri bu
bahçeye savrulduğu söylenmektedir.
Birçok
kişi için Merakeş demek Camiu’l-fena demektir. Yani Kıyamet Meydanı/Sonsuzluk
meydanı. Bu meydan Ortaçağ panayırlarının özelliklerini günümüze kadar
taşımıştır. Yılan oynatıcıları, Atlas dağlarından getirdikleri siyah ve rengarenk
yılanları dansa kaldırıyorlar. Akrobatlar hünerlerini sergiliyorlar, tiyatro
gösterileri, halk oyunları, kına ile desen desen dövme yapan kadınlar, taze
meyve sıkıcıları, turistik eşya satıcıları ve daha birçok ilginç oyun, olaylara
rastlamak mümkündür.
Merakeş’te
ziyaret ettiğimiz önemli yerlerden biri de Medresetü İbn Yusuf idi. İki katlı
olan bu medresenin 132 odası vardır. Ahşap süslemeleri ve bölümleri ile
dikkatimizi çekti. Avlu, revak, mescit ve mihrabıyla insanı adeta büyülüyor. Merakeş’e
gitmeyenleri en azından internetten bu medresenin üç boyutlu fotoğraflarını,
panoramik görüntülerini seyretmelerini tavsiye ederim.
Sadiler
döneminde kalan mezarlık görülmeye değerdir. Farklı bir anlayışla mezarları
inşa etmişlerdir. Bu mezarlık Marakeş’te 1524-1668 yılları arasında hüküm süren
Sa’dî Hanedanı’nın 66 üyesinin mezarına ev sahipliği yapıyor. Bunlar arasında
Sa’di hükümdarı Ahmad al-Mansur, halefleri ve ailesinin mezarları da bulunuyor.
Büyük bir bahçenin arasında bulunan türbeleriyle Sa’di Mezarlığı, bulunduğu
atmosfer olarak da görülmeye değerdir.
26 Ocak
öğleden sonra İlahiyatçı üç arkadaş Tur’dan ayrı olarak Merakeş’i gezmeye karar
verdik. Bu arada bir medrese öğrencisi ile tanıştık. Muhammed adındaki bu
arkadaş bizlere kılavuzluk etti. Gezinin sonunda Muhammed ile bir yemek yemeğe
karar verdik. Yemeği yedikten sonra Muhammed’in yemek artık ve kırıntılarını
poşetlere koyduğunu gördük. Niye öyle yaptığını sorduğumuzda tanıdığı bazı
fakirlerin olduğu, bu kırıntıların bile onları ziyadesiyle memnun edeceğini
söyledi. Bu manzara karşısında yaptığımız israflar hatırımıza geldi ve
duygulandık.
27.01.2017
tarihinde Merakeş’ten ayrıldık. Kazablanka’ya gittik. Bu şehir 1755 yılında
meydana gelen Lizbon depreminde neredeyse tamamen yıkılmıştır. 1758’de şehir
baştan aşağı inşa edilmiştir. Araplar bu şehre beyaz ev anlamında Daru’l-Beyda
demektedir. Zira bu şehirde ağır basan renk beyazdır. Bir liman şehridir. Atlas
okyanusunun yanı başında kurulan şehir dört tarafı palmiye ağaçları ile
doludur. Fas’ın İstanbul’u denilebilir. Şimdiki kralın babası olan II. Hasan’ın
inşa ettiği cami bu şehirde görülmesi gereken en önemli dini ve mimari
eserlerdendir. II. Hasan Camii diye bilinen bu camii dünyanın en büyük ve geniş
camilerindendir. Aynı anda yüz bin kişi namaz kılabiliyor. Minaresi dünyanın en
yüksek minaresi olarak bilinmektedir. Fas tipi köşeli, kalın minare tipinde
inşa edilen minaresini yakından görenler ise perspektifine minareyi sığdırmakta
zorlanıyor çünkü II. Hasan Camii’nin minaresi tam 210 metre uzunluğa sahip ve
dünyanın en uzun minaresi.
Fas
denilince hatırımızda kalan bazı hususları da kısaca anlatalım: Fas’ın Argan
yağı meşhurdur. Argan yağı hem salatalarda hem de cilt bakımında
kullanılmaktadır. Giyim eşyalarında cilbab ve pabuçları yaygındır. Yiyecek ve
içecek olarak etli sebze yahnisi Tajin yemeği, etten mamul kuskus yemeği ve pastilya
yemeği meşhurdur. Nisnis kahvesi, naneli çay en önemli içeceklerdir. Yeşil çaya
nane ve şeker ilave ederek içiyorlar. Naneli çayı çok şekerli yapıyorlar. Biz
genellikle şekersiz içmeyi tercih ettik. Sokakta satılan kaynamış salyangoz pek
rağbettedir. Mantar (tıpa mantarı) bahçeleri ve kaktüs tarlaları da dikkatimizi
çeken alanlardır.
Dini
hayatla ilgili bir iki hususu belirtmekte yarar var. Genellikle musluktan
abdest alınmıyor. Maliki mezhebinin bir gereği olarak taslarda abdest
alınıyor. Temizlik pekiyi değildir. Öğle ezanı iki defa okunuyor. Vakit
girişinden bir iki saat sonra ikinci bir ezan daha okunur. Cemaatle kıldığımız
vakitlerde gördüğümüz kadarıyla namaz secdeleri uzun tutuluyor. Namaz bir selam
ile sona erdiriliyor. İkinci selam okunmuyor.
Fas’ta
yaşayan en meşhur kabileler, Zenata, Sinhace ve Ebreke oldukları söylendi.
Çarşılar,
hareketli; bize göre ucuz; pazarlık payı sonsuz fazladır. İnsanlar genellikle
orta halli fakir, dilenci çok. Bir an gözünüz birine çarpsa, bu para istemesi
için kâfi bir sebeptir. Emniyetli, temiz ve görmeye değer bir memlekettir.
Fasta hanbeli yok diye biliyorum.
YanıtlaSilYanlışlıkla Maliki mezhebinin yerine Hanbeli yazılmıştır. İnşaallah düzeltilecektir. Yazıda geçen Hanbeli kelimesi Maliki olarak değiştirilmesi gerekir. Mehmet Salih Arı
Silİtikadi mezhep anlayışı Malikilik olan Fas'ın;Fransız mandasında bir krallık olması,resmi dili Arapça olan bir ülkede 7'den 70'e Fransızca bilinirliğine de etki etmiştir.Marakeş'de çök iklimi hakimiyetine karşılık üzüm bağlarının varlığı bakarsan bağ,bakmazsan dağ olur sözünün haklılığına işaret eden bir diğer husustur.
YanıtlaSilİtikadi mezhep anlayışı Malikilik olan Fas'ın;Fransız mandasında bir krallık olması,resmi dili Arapça olan bir ülkede 7'den 70'e Fransızca bilinirliğine de etki etmiştir.Marakeş'de çök iklimi hakimiyetine karşılık üzüm bağlarının varlığı bakarsan bağ,bakmazsan dağ olur sözünün haklılığına işaret eden bir diğer husustur.
YanıtlaSilIsaallah oglumla kasim ayinda gidecegiz,marekes meknes fes ribat ve kazabalanka her sehirde bir gece kafimidir acaba?
YanıtlaSil