ARAPLARIN GÖZÜNDEN HAÇLI SEFERLERİ
Özgün
Adı: Les croisades vues par les Arabes
Yazar
Adı: AMIN MAALOUF
Çeviren:
Ali Berktay
Yapı Kredi Yayınları
İstanbul, 2006
265 s. - 16,5 X 24 cm
ISBN 975–08–1121–6
Arap
dünyasındaki iflah olmaz parçalanma karşısında, Frenk devletleri en başından
itibaren kararlılıkları, savaşçılık değerleri ve göreli dayanışmalarıyla gerçek
bir bölgesel güç olarak sivrileceklerdir.
Bağdat
otuz ay içinde sekiz kez el değiştirmiş, yani yüz günde bir başındaki yönetici
değişmiştir. Dinsel ve kültürel etkenlerin bir önem arz etmediği, komutanların
sadece kendi çıkarlarını ve hükümdarlık alanlarını genişletme çabası içerisinde
oldukları hatta bu emelleri için Frenklerle ittifak kurdukları da
görülmektedir. Ve tüm bunlar Batılı istilacılar fethettikleri topraklardaki
varlıklarını sağlamlaştırırken yaşanmıştır.
Frenkler
ele geçirdikleri her kalenin ardından bir başkasına saldırırlar. Güçleri
durmadan artacak ve sonunda Suriye’nin tamamını işgal edip bu ülkenin
Müslümanlarını yerlerinden süreceklerdir. Ele geçirdikleri bütün yerlerde
Müslümanların camilerine tecavüz edecek, türbelerini yıkacak ve evliyaların
anıtlarını yerle bir edeceklerdir.
İstilacıların
talan ettiği anıtların arasında, Şubat 638’de Kudüs’ü Rumların elinden alan
ikinci halife Ömer İbnü’l-Hattab’ın anısına yaptırılmış Ömer camii de vardır.
Araplar daha sonraları kendilerinin ve Frenklerin tavrı arasındaki farklılığı
göze batırmak için sık sık bu olaya değineceklerdir. O gün halife Ömer meşhur
beyaz devesinin üstünde şehre girerken, Kudüs’ün Rum patriği onu karşılamak
üzere ilerliyordu. Halife ona tüm şehir sakinlerinin canlarını ve mallarının
bağışlandığı konusunda güvence verdikten sonra, kendisine Hıristiyanlığın
kutsal yerlerini gezdirmesini istedi. Onlar Kıyamet Kilisesi’nde, yani Kutsal
Kabir’deyken namaz vakti gelince, Ömer ev sahibine namazını kılmak için
seccadesini nereye serebileceğini sordu. Patrik orada kılabileceğini söyleyince
de halife şu cevabı verdi: “Ben bunu yaparsam, yarın Müslümanlar ‘Ömer burada
namaz kılmıştı’ diyerek buraya sahip çıkarlar.” Ve seccadesini alıp namazını
dışarıda kıldı. İleriyi görmüştü gerçekten, çünkü onun adının verileceği cami
tam o namaz kıldığı yere yapıldı. Ama Frenk komutanlar ne yazık ki böyle yüce
gönüllü davranmazlar. Zaferlerini anlatılmaz bir kıyımla kutlar, sonra da büyük
bir saygı beslediklerini iddia ettikleri şehri vahşice talan ederler.
Vakanüvis
Usâme ibn Munkiz bir gün şöyle yazar:
“Nasıl ki güç ve saldırganlık hayvanların
bir üstünlüğü ise, Frenkler hakkında bilgi sahibi olan herkes de onları,
savaşta, cesaret ve atılganlıktan başka bir üstünlüğü olmayan hayvanlar olarak
görmüştür.”
“Bu
kitap çok basit bir fikirden yola çıkıyor: Haçlı Seferleri’nin tarihini ‘öteki
cephe’de, yani Arapların tarafında görüldüğü, yaşandığı ve hikâye edildiği
biçimde anlatmak. Kitabın hemen hemen tüm içeriği, o çağın Arap tarihçilerinin
ve vakanüvislerinin tanıklarına dayanıyor.”
Onlar
Haçlı Seferleri’nden değil, Frenk savaşlarından ve istilalarından söz ederler.
Frenkleri (les Francs) ifade etmek için kullanılan sözcüğün yazımı bölgeye,
yazara ve çağa göre değişir: Ferenc, Ferencât, İfrenc, İfrencât… Kitapta bu
farklı söyleyişleri birleştirmek için en kısa ve asıl önemlisi bugün bile halk
dilinde Batılıları, özellikle de Fransızları isimlendirmekte kullanılan sözcük
seçilmiştir: Frenk
Lübnan
asıllı Fransız yazar Amin Maalouf 1983 tarihli bu ilk yapıtında, on birinci
yüzyılın sonundan ön üçüncü yüzyılın başına kadar devam eden, ancak etkileri ve
söylemi günümüze dek uzanan Haçlı Seferleri’ni alışılmış anlayışın dışında,
egemen tarih anlayışının yerine “öteki”nin gözünden anlatıyor.
Kitap
altı kısım ve on dört bölümden oluşmaktadır. Bölümler birbirinin devamından
ziyade parçalı bir nitelik arz etmektedir.
Konması
şart olan çok sayıda dipnotla – kaynakçaya, tarihe ve diğer alanlara ilişkin
dipnotlar – anlatıyı iyice ağırlaştırmamak için, bu dipnotlar kitabın sonunda,
bölüm bölüm toparlama tercih edilmiştir. Zaten kitaptaki asıl amaç yeni bir
tarih kitabı kaleme almak değildir; amaç Haçlı Seferleri’nin, hem Batı’yı hem
de Arap dünyasını şekillendirmiş bugün bile bu iki dünya arasındaki ilişkileri
belirleyen bu iki yüzyılın “gerçek romanı”nı, bugüne dek ihmal edilmiş bir
bakış açısından kaleme almaktır.
Kitabın
sonunda da Haçlı Seferleri ile ilgili notlar ve kaynakçada yer alan eserler
ayrıntılı bir şekilde yazılmıştır. Haçlı Seferleri ile ilgili daha çok bilgi
edinmek isteyen bu notlardan yararlanabilir.
0 yorum:
Yorum Gönder