11 Temmuz 2017 Salı

Ebu’l-Beşer el-Ebyazî: Hakiki Muslih Olmak

                                        
 Ebu’l-Beşer el-Ebyazî
Hz. Muhammed (sav),  Allah’ın insanlara gönderdiği son peygamber olduğu gibi aynı zamanda yeryüzünde yaşamış en mükemmel insandır. O, Kur’an-ı Kerim’de belirtildiği gibi insanlara en güzel örnek olarak gösterilmiştir[1]. Allah Rasûlü, insanlar için hayatın her alanında ideal alınacak tek modeldir.  Zira o, örnek bir çocuktur, örnek bir gençtir, örnek bir arkadaştır, örnek bir meslek adamıdır, örnek bir aile reisidir, örnek bir eştir, örnek bir babadır, örnek bir komutandır, örnek bir devlet başkanıdır...  Hulasa, her yaşta ve her meslekten insanın kendisine model alabileceği yegâne şahsiyettir.

Allah Rasûlü insanlara öğüt verme, onları iyiliklere, güzelliklere sevk etmede örnek olduğu gibi, onları hatalı söz, davranış ve alışkanlıklardan vazgeçirme yahut hatalı davranışları tashih hususunda da en mükemmel örnekliği göstermiştir.
İnsanlar içinde sadece peygamberler günah işlemekten korunmuşlardır. Zira Cenâb-ı Hakk onları ısmet (günah işlememe) özelliği ile muttasıf kılmıştır. Bu nedenle peygamberler haricindeki bütün insanlar günah işleme ve hata yapma illeti ile maluldürler. Yüce dinimiz İslâm, yasak olan fiilleri (günah) açıkça bildirmiş ve mü’minlere  bu davranış ve alışkanlıklardan uzak durmalarını emretmiştir. Kişi bu emirlere uyduğu takdirde kendisini kurtaracak ve Allah’ın sevgili kulları arasına girecektir. Ancak müslümanın vazifesi sadece yasak fiillerden kaçınmakla bitmez. Onun bir diğer görevi de, Allah’ın haram kıldığı amelleri işleyen kardeşlerini bu davranış ve alışkanlıklardan vazgeçirmeye çalışmaktır. Biz buna “Emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker” diyoruz ki Cenâb-ı Allah yüce kitabında müslümanlar için bunun bir  vazife olduğunu bildirmektedir[2]. Hz. Peygamber’in bu konudaki tavrını şu hadisi şerif çok veciz şekilde ifade eder: “Sizden bir kimse çirkin bir iş görürse onu eliyle değiştirsin (düzeltsin), eğer buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin, buna da gücü yetmezse kalben nefret etsin.  Bu ise imanın en zayıf derecesidir”[3]. 
Allah Rasûlü kötü alışkanlık ve davranışları önleme hususunda çeşitli metotlar tatbik etmiştir. Biz burada onun kötülüklerden men etme yani “nehy-i ani’l-münker” metotlarını örneklere açıklamaya çalışacağız: Hz. Peygamber (sav),  sürekli olarak ashabıyla bir araya gelir, onlara kendisine vahyedilmiş olan yeni âyetleri duyurur ve dinin hükümlerini anlatırdı. Toplantılarında mü’minlere güzel huy ve davranışları anlatıp onları bu hususta teşvik ederken, aynı zamanda kötü davranış ve huylardan bahsederek de ashabını bu gibi hallerden sakındırmaya çalışırdı.“Gıybet, kardeşini onun hoşlanmadığı bir vasıf ile zikir ve tavsif etmendir. Eğer dediğin sıfat kardeşinde varsa işte o zaman gıybet olur, yoksa ona bühtan ve iftira etmiş olursun”[4] sözleriyle gıybet etmeyi; “Ara bozmak için laf getirip götüren kimse Cennet’e giremez”[5] diyerek dedi-koduyu; “Doğru sözlülük iyiliğe, iyilik de Cennet’e götürür.  Kişi doğru söyleye söyleye Allah nezdinde sıddiklar derecesine çıkar. Yalan kötülüğe, kötülük de Cehennem’e götürür.  İnsan yalancılık yapa yapa nihâyet Allah katında yalancılar defterine yazılır”[6] sözleriyle yalan söylemeyi; “Her kim, bir müslümanın malını haksız yere almak için yalandan yemin ederse, Allah’ın azabına uğrar”[7] diyerek yalan yere yemin etmeyi; “Lânet etmek doğruların şanından değildir”[8], “Hiç biriniz diğerine ‘Allah sana lânet etsin, Allah’ın gazabına uğra, Cehennem’de yan gibi beddualarla lânet etmesin”[9] sözleriyle lânet etmeyi; “Hasedden sakının.  Çünkü ateşin odunu ve otları yokettiği gibi hased de güzel amelleri mahveder”[10] diyerek hased etmeyi; “Ben sarhoşluk veren her şeyden sizi men ediyorum”[11] sözüyle de içki içmeyi ashabına, dolayısıyla biz ümmetlerine yasaklamıştır.  Bu örnekleri daha da çoğaltmamız mümkündür.
Allah Rasûlü ashabı içinde muhatabını incitici sözler söyleyen veya hatalı hareket yapan birini gördüğünde derhal müdahale eder ve uygun bir şekilde hatalı davranışta bulunan şahsı uyarırdı. Hz. Peygamber (sav) bir gün namazda iken, cemaatten biri Malik b. Duhşüm’un  nerede olduğunu sordu.  Orada bulunan biri, onun, Allah ve Rasûlü’nü sevmeyen bir münafık olduğunu söyledi. Rasûlüllah o adama, böyle söylememesini, çünkü onun Allah’ın rızasını isteyerek Lailahe İllallah dediğini,  Allah’ın da böyle diyen bir kişiyi Cehenneme haram kılacağını buyurdu[12].   
Ebû Mesud el-Bedrî, uşağını kamçı ile dövüyordu.  Rasûlüllah onu gördü ve “Ey Ebâ Mes’ud, iyi bil ki senin bu köleye kudretinden, Allah’ın senin üzerindeki kudreti daha büyüktür”. Bunun üzerine Ebû Mes’ud kölesini azad etti[13]. 
Hz. Peygamber’in hatalı alışkanlık ve davranışlara karşı tavrı ve bunları ıslahı hususundaki uygulamalarını aktardıktan sonra, onun insanların hatalarını düzeltmedeki prensiplerinden de kısaca bahsetmek istiyoruz: Hz. Peygamber’in hataları düzeltmedeki ilk prensibi, hata yapan kişinin yüzüne vurmadan onun yanlışını düzeltme yoluna gitmesidir. Allah Rasûlü bir kişide gördüğü davranışı düzeltirken, o insanın şahsiyetini incitmemeye özen gösterir, hatasını yüzüne vurarak ve onu teşhir ederek mahcup etmekten sakınırdı[14]. Böyle durumda ya umumi bir tarzda konuşarak: “Bazıları neden böyle yapıyor?” diye uyarır veya hoşnutsuzluğunu gösteren bir tavır sergilerdi. Böylece Hz. Peygamberin bu davranışı beğenmediği anlaşılırdı[15].
Allah Rasûlü’nün hataları ıslah etmedeki ikinci prensibi ise, muhatabını tatlı dille ve yumuşak sözle uyarmasıdır. Bu hususta Yunus şöyle der: “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı, söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ile ede bir söz”. Hz. Peygamber (sav) muhataplarına daima tatlı dil ile muamele etmiştir. O karşısındakinin bir yanlışını düzelteceği yahut ona bir şey söyleyeceği zaman önce onu yumuşatarak gönlünü kazanır, sonra söyleyeceklerini söylerdi[16].
Yaşadığımız toplumda tasvip etmemiz mümkün olmayan birçok davranışa şahit olduğumuz bir gerçektir.  Bizlere düşen evvelâ bu davranışlardan kendimizi korumak, daha sonrada yanlış davranış ve alışkanlık içinde olan insanları bu hallerinden vazgeçirmeğe çalışmaktır. Bu konuda da örnek modelimiz ve rehberimiz tabiî ki yine Hz. Peygamber’dir. Şâyet bizler Allah Rasûlü’nün bu konudaki metot ve prensiplerine uygun olarak kötüler ve kötülüklerle mücadele etme yolunda gayret gösterirsek, onun başardığı gibi, ideal bir toplum meydana getirme girişimlerimizde mesafe alabiliriz.





[1]    Ahzab, 33/21
[2]    Âl-i İmran, 3/104,110
[3]    Buhârî, Tevhid, 37; Müslim, İman, 78; Ebû Dâvûd, Salat, 242, Melâhim, 17; Tirmizî, Fiten, 11; İbn Mâce, İkame, 155,       Fiten, 20; Nesaî, İman, 17; Ahmed b. Hanbel, III, 10, 20, 39, 653, 654
[4]    Müslim, Birr, 70
[5]    Müslim, İman, 168; Ahmed b. Hanbel, V, 391, 396, 399, 406
[6]    Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104, 105; Ebû Dâvûd, Edeb, 80; Tirmizî, Birr, 46; İbn Mâce, Mukaddime, 7; Dârimî, Rikak, 7; Muvatta, Kelâm, 16; Ahmed b. Hanbel, I, 405, 433
[7]    Buhârî, Tevhid, 24; Müslim, İman, 218; Tirmizî, Tefsir-i sure, 3, 21; Nesaî, Kaza, 30; Ebû Dâvûd, Buyu, 62; Muvatta,         Akzıye, 11; Ahmed b. Hanbel, I, 189, 190, 416, V, 260, VI, 212
[8]    Müslim, Birr, 84; Tirmizî, Birr, 72; Ahmed b. Hanbel, II, 337, 366
[9]    Ebû Dâvûd, Edeb, 45; Tirmizî, Birr, 84; Ahmed b. Hanbel, V, 15
[10]   İbn Mâce, Zühd, 22; Ebû Dâvûd, Edeb, 44
[11]   Buhârî, Eşribe, 74; Ebû Dâvûd, Eşribe, 20
[12]   Buhârî, Salât, 46, 65, Teheccüd, 36, Rikak, 6, Müslim, Mesâcid, 24; Zühd, 43; Tirmizî, Nikah, 25; İbn Mâce, Cihad, 12
[13]   Müslim, İman, 34, 35, 36; Ebû Dâvûd, Edeb, 124; Tirmizî, Birr, 30; Ahmed b. Hanbel, IV, 120
[14]   Algül, Hüseyin, İslâm Tarihi, I-IV, İstanbul 1986, II, 107
[15]   Ebû Dâvûd, Edeb, 6
[16]   Ahmed b. Hanbel, V, 256

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar