18 Temmuz 2017 Salı

Rası'l-Hacer'i gördünüz mü?

Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma
Güney Doğu Anadolu'ya gitmemiş olanlar; orayı, Afrika Sahrası gibi çorak, Amerika bozkırları gibi vahşi, Arabistan çölleri gibi sıcak ve aşılmaz, Everest'in, tarifi mümkün olmayan kantonlarındaki uçurumlar gibi tehlikeli, Tibet'in stepleri gibi dikenli, Japonya'nın durmadan sarsılan fay hatları gibi kâbuslu, Klimanjaro'nun eteklerindeki tehlikeli ormanlar gibi korkunç zannederler…

Oysaki THY'nin tarifeli uçağı ile Batman Hava Alanına inip, oradan Beşiri üzerinden Siirt'e doğru çıktığınızda, kadîm tarihin izleri üzerinde yol alırsınız.
 Evet, asırlar önce Kanuni Sultan Süleyman, o muhteşem ordusuyla Irak'a/Bağdat'a ilerlerken buradan, yani tarihimizin eski yerleşim merkezlerinden olan Erzen'den geçmiş; onun, fevkalade akıllı, çalışkan, bilgili; fakat maalesef bazı TV filmlerinde "hokkabazın biri" olarak tanıtılan büyük tarihçi Matrakçı Nasuh, o güzel minyatürleriyle buraları resmetmiş; hatta Batman-Siirt yolunun solunda kalan ve Baykan'a 5-6 km uzaklıkta bulunan "Veysel Karani Makamı"nı da güzel çizimleriyle Menâzil-i Feth-i İrakeyn adlı şaheser kitabına almayı unutmamış…
Beşiri'den sonra, Güney Doğu'nun en son tren durağı olan Kurtalan'ı sağınızda bırakıp Siirt'e doğru ilerlerken, yörede yetişmiş onlarca âlimi rahmetle anıyor, Barış Manço'nun kulağınızda çınlayan meşhur "Kurtalan Ekspres"ini duyuyor gibi oluyorsunuz…
Siirt'e girerken, maalesef çocukluğumuzdaki, "cas" evlerden hiçbir eser kalmadığına üzülüyor, asırlara tanıklık etmiş olan Siirt Ulu Camii ile teselli buluyorsunuz.
Tillo'da, İbrahim Hakkı'nın, hocası İsmail Fakirullah için yaptığı, ve senenin Nevruz Sabahındaki ilk güneş ışınlarının, Hocası İsmail Fakirullah'ın mezar taşına düşürdüğü ve "Yeni Yılın ilk Güneşi, eğer hocamın başucuna düşmezse, ben o Güneşi neyleyim!.." diyen "Hoca-Şinas" allame İbrahim Hakkı'yı anarken, karşı dağların eteğinde, Pervari yaylalarından çağlayanlar oluşturarak hüzünlü hüzünlü akıp giden Botan Çayı'nı seyrediyor, Botan'ın içine çok dik inen dağ gibi kayalığın eteğinde, Urartular tarafından yapılmış olan "Diwar-ê Bınyanê"nin, modern bir barajın suları altında kayboluşuna, bir tarihçi olarak "aaah!" çekiyor, oradan, dünyanın en güzel tabiat harikalarından bir tanesi olan "Rası'l-Hacer"e doğru yola çıkıyorsunuz.
Rası'l-Hacer'in vahşi güzelliği sizleri öylesine streslerden, endişelerden, dünya gailelerinden uzaklaştırıyor ki, oradan ayrılmak istediğinizde, yalçın kayalıkları, tarifi mümkün olmayan uçurumları ve muhtemelen dünyada tek olan "Delikli Taş"ı âdetâ sizi kendisine öylesine çekiyor ki, ancak o muhteşem güzelliğe baka baka ve sırtınızı çevirmeden ayrılabiliyorsunuz. "Delikli Taş"tan, yüzlerce metre aşağıda akan Botan Çayı'na baktığınızda, bu tarifi mümkün olmayan güzel vadide kıvrıla kıvrıla, yatağındaki kayalar arasından rafting yapar gibi Bağdat'a, Şattu'l'Arab'a ; kim bilir belki de Hz. Yunus'u yutan balığın mecrası olan  Basra Körfezi'ne doğru akıyor, akıyor…
Bu düşüncelerle Rası'l-Hacer kayalıklarına oturun ve Mezopotamya'nın çağlarını, medeniyetlerini, uygarlığını, tarihini düşünün ve günümüzde o coğrafyada cereyan eden iğrenç hadiselere sebebiyet verenlerin ıslahı için Allah'a dua edin; ve bu hercümerçten kurtulmaları için o coğrafyanın mazlum halklarına da dua etmeyi unutmayın…
Tabii ki tehlikelidir Rası'l-Hacer… Orada gezerken, mutlaka yanınızda tecrübeli bir hocanız bulunsun. Bulunsun, ve kayaların acımasızlığını, hırçınlığını size anlatsın ki, -Allah korusun- bir yel ayağınızdan çekip sizi uçurumlarından, Dicle çağlayanlarına atmasın. Tıpkı birkaç sene önce, orada yuvarlanma tehlikesi geçiren öğrencisini tutup kurtaran hoca gibi… Mamafih öğrenci, asosyal medyasına twittler atıp, bunun aksini söylemiş, hatta fotoğraflarla, yuvarlanma tehlikesi geçiren hocasını tutup kurtardığını belgelemeye çalışmıştı… Olsun; her hoca böyle fedakâr bir öğrenci bulabilir mi?

 




0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar