30 Temmuz 2017 Pazar

Hz. Peygamber Dört Eşliydi-III

 Prof. Dr. Mehmet Azimli
 Evlilik Sebepleri
Birden fazla kadınla evli olma olayı, İslam’ın ihdas ettiği bir olay değildir. Hz. Peygamber, geldiğinde bütün dünyada yaygın olduğu gibi, Arabistan coğrafyasında da yaygın idi ve normal addediliyordu. Hz. Peygamber’in yaşadığı dönemde Araplar arasında fuhşun çok yaygın olduğunu biliyoruz. Hz. Aişe’nin anlattığı şekilde “İstibda” denilen asil bir erkekten çocuk almak için kadınlar kocaları tarafından asil bir erkekle yatmak üzere gönderilirler ve hamile kalıncaya kadar eşleriyle yatmazlardı. Ayrıca bir kadınla birçok erkek beraber olur, doğan çocuk kaifler[1] tarafından o erkeklerden birine izafe edilir, o erkek de bu çocuğu kabullenmek zorunda kalırdı.[2]

Hz. Peygamber, fuhşun bu kadar yaygın olduğu Mekke ortamında 25 yaşına kadar bu tür şeylere bulaşmadığı gibi 25 yaşından sonra da kendinden yaşlı ve ilk evliliğinden çocukları olan bir zevceye bağlı kalarak 25 yıl yaşadı. Aslında ortamının gereği geçici eşler veya cariyeler alması mümkündü. Bu normaldi. Ancak o, bu tür şeylere dalmadı ve başka evlilik de yapmadı.[3] Rodinson’un deyimiyle “Ölçülü ve dürüst bu adam, çocuklarının anasına derin hislerle bağlıydı.” Ondaki vefa duygusu eskiden beri bilinmekteydi ve bu konuda çok meşhurdu.[4]
Hz. Peygamber’in birden fazla kadınla evlenmesine, özellikle Batılı bilginler tarafından, çok evliliğin o dönemin sosyal sisteminin bir parçası olduğu ve birçok ahlaki, sosyal ve iktisadi sorunların çözümünde gerekli bir olgu olduğu düşünülmeden, tarafgir bir anlayışla tenkitler yöneltilmiştir.[5] Bu tenkitleri yapan Batılı bilginlerin, aynı geleneğin mensubu olan, Hz. Süleyman’ın (700 kadın 300 cariye ile evliliği gibi)[6] evlilikleri konusunda hiçbir eleştiride bulunmamaları hem gülünçtür[7] hem de tenkitlerinde tarafsız olmadıklarını göstermektedir.[8]
Hz. Peygamber’in kadın düşkünü bir şehvetperest olduğu şeklindeki iddialara karşı, Hz. Peygamber’in niçin birden fazla kadınla evlendiğinin sebeplerini anlatarak savunan birçok reddiye yazılmış ve bu konuda değişik araştırmalarda cevaplar verilmiştir.[9] Onun sonraki yıllardaki çok evliliklerini söz konusu ederek şehvet düşkünü olduğunu belirtenlere karşı sırf Müslüman müellifler değil, aynı zamanda bazı insaflı müsteşrikler de savunmuş ve cevaplar vermişlerdir. Onlardan biri olan Carlyle’nin şu ifadeleri çok manidardır:
O, 25 yaşında iken kendisinden 15 yaş büyük olan bir kadınla evlendi ve onunla 25 yıl ömür sürdü. Kadınlara rağbet etmedi. Birdenbire huyunu karakterini ve davranışını değiştirip nasıl kadın düşkünü olabilir ki? Buna ben kendi hesabıma inanmam.[10]
Gerçekten de 25 yaşında iken evlendiği ve kendisinden büyük olan, Hz. Hatice ile 50 yaşına kadar yaşayan Hz. Peygamber, 50 yaşında iken kendi yaşıtı olan Sevde ile evlenmiş ve çok evliliklerine 53 yaşından sonra başlamıştır. Evlendiği hanımlardan biri hariç (Aişe) tümü önceki evliliklerinden çocukları olan veya olmayan dul kadınlardır. Bu da evliliklerinin ana saikinin “şehvet” olmadığını göstermektedir. Toplam evlilik hayatı 39 yıl iken bunun 28 yılını tek bir kadınla geçirmiştir.
Hz. Peygamber’in evlilikleri siyasi, coğrafi, hukuki birçok sebebe binaen yapılmıştır. Bunların yanında birçok sebep daha sayılabilir. Ancak bu sebepler arasına “şehvet”i sokmak mümkün değildir. Esasen bu sözümüzle Hz. Peygamber’in insanın doğasında olan karşı cinse karşı meylinin olmadığını söylemek istemiyoruz. Böyle bir iddia, Hz. Peygamber’e bir eksiklik izafe etmektir. Böyle bir olay, zaten erdem de değildir. Çünkü insanlar Allah’ın fıtratlarına koyduğu şehvet sebebiyle evlenirler. Yoksa insan neslinin devam etmesi söz konusu olamazdı. Bir insanın şehvetinin olması suç değildir. Suç olan şey, şehveti yerinde kullanmamaktır. Kabul görülmeyen olgu, şehveti kötüye kullanmaktır. Bu günümüzde de bütün dünyada böyle algılanmaktadır.
Birçok Batılı yazarın iddia ettiği gibi, Hz. Peygamber’in şehvete dayalı bir evlilik fikri olsaydı, bütün Arap kabile liderleri ona bakire kızlar sunmaya hazırdı. Bu bir örftü. Birçok kabile onunla evlilik yoluyla yakınlık tesis etmeyi iftihar vesilesi sayıyordu.[11] Bu şekilde yakınlaşmak, irtibat kurmak istiyorlardı. Hz. Peygamber, isteseydi daha gençliğinde iken birçok genç kızla evlenebilirdi. “Muhammedü’l-Emin” olarak adlandırılmış, “Hılfu’l-Fudul” derneğine kabul edilmiş, çevresinde kendine güvenilen, genç, ahlaklı ve yakışıklı bir insandı. Peygamberliğini ilan ettikten sonra Müslümanlıkla başedemeyen Mekkeli müşrikler, uzlaşma zemini arayarak şu teklifte bulunmuşlardı: “Ey Muhammed! Eğer para istiyorsan sana para verelim, başımıza başkan olmak istiyorsan seni başkan yapalım, eğer istiyorsan seni kabilemizin en güzel kızlarıyla evlendirelim. Yeter ki bu sözlerinden vazgeç.” Ancak o bunların hiçbirini kabul etmediği gibi, ömründe bakire olarak sadece Hz. Aişe ile evlendi. Diğer eşleri dul, yaşlı ve çocuklu kadınlardı. O isteseydi Ensar’dan birçok bakire ile evlenebilirdi. Ayrıca Haşimoğullarından niye evlenmediğini de sorgulamak lazımdır. Çünkü bu iki kabile de dost ve destekçi kabileler olduğundan dolayı, gerek Ensar gerek Haşimoğullarıyla evlilik yoluyla yakınlık sağlaması gerekmiyordu. Hz. Peygamber’in siyasi olarak irtibat kurmak istediği kabileler vardı. Bu sebeple evlilikler icra ediliyordu.[12] Gönderdiği bir davet seriyyesinin komutanı olan Abdurrahman b. Avf’a gittiği bölgenin liderinin kızıyla evlenmesini söylemiş, yine ilişkiyi kuvvetlendirmek arzusuyla Kinde kabilesi liderine “Kızım olsa verirdim” demişti.[13]
Coğrafi ortamın gereği yaptığı bu evlilikler, onun eksiğini arayan o dönemdeki hiçbir düşmanı tarafından da kullanılmamış, eleştirilmemişti. Hz. Peygamber’in asıl hedefi, çevresinde Arap yarımadasının dört bir köşesine dağılmış olan çeşitli kabilelerin dostluklarından bir halka meydana getirmekti.
Hz. Peygamber, bu kadar kadınla birlikte olurken, bu siyasi evlilikleri gereği onların birçok eziyetine de katlanmak zorunda kalıyordu. Bu kadınlar arasındaki kıskançlıklar Hz. Peygamber’i yormuş, zaman zaman onların mal istemeleri karşısında boşama teklifi ile rest çekmek zorunda bile kalmıştı. Bazen yanında kavga ettikleri zaman onları ayırmış, aralarını bulmuş, bazen de sükut ederek kendi aralarında halletmelerini beklemişti.[14] Bu tür durumlar, bazen ceza vermek için bir ay kadar onlardan uzaklaşmaya (İ’la olayı) sebebiyet vermişti. Kur’an’a da yansıdığı şekilde zevcelerinin rızasını kazanmak için bazen bazı şeyleri yapmamaya bile karar vermişti. Bu durum Tahrim suresinin ilk ayetiyle düzeltilmişti.[15]




[1]       Kaif: Çocuğun fizik yapısından kime ait olduğunu çıkaran kimseler.

[2]       Buhari, Nikah, 37.

[3]       İbn İshak, 362.

[4]       Rodinson, 69.

[5]       Bu konudaki iddialar için bkz. Abdülaziz Hatip, Kur’an ve Hz. Peygamber Aleyhindeki İddialara Cevaplar, İstanbul 1997, 164 vd.

[6]       Kitab-ı Mukaddes, Krallar, 11/3.

[7]       Armstrong, 208.

[8]       Afzalurrahman, II, 197.

[9]       M. Sadık Vicdani, Hz. Muhammed Niçin Çok Evlendi, haz. Ahmet Karadut, Ankara 1998.

[10]      T. Carlyle, Kahramanlar, çev. Behzat Tunç, İstanbul 1976, 94; Ziya Kazıcı, İslam Kültür ve Medeniyeti, İstanbul 1996, 67-68.

[11]      Adnan Demircan, “Hz. Peygamber’in Çok Kadınla Evliliği Üzerine Bazı Düşünceler”, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı Sempozyumu, Çorum 2007, 242.

[12]      Caetani, VII, 398.

[13]      Belazuri, I, 456.

[14]      Misal olarak aşağıdaki rivayeti verebiliriz: “…Kadınlar, her akşam, Resulullah’ın o gün geleceği odada toplanıyorlardı. (Bir gün) toplanma yeri, Hz. Aişe’nin odasıydı. Zeyneb gelmişti. Resulullah ona elini uzattı. Hz. Aişe: “Bu Zeyneb’dir, (bilmiyor musun)?” dedi. Resulullah (sav) da elini geri çekti. Derken Hz. Aişe ile Hz. Zeyneb birbirlerine çıkıştılar. Karşılıklı çekişme birbirlerinin yüzüne toprak atmaya kadar gitti. (Bu esnada mescidde) kamet getirildi. Bu sırada Hz. Ebu Bekir geçiyordu, onların seslerini işitti. “Ey Allah’ın Resulü! Çık ve şunların ağızlarına toprak saç!” dedi. Hz. Peygamber, çıktı.” Müslim, Rada, 46.

[15]      Bu olay Medine dışındaki bir mahallede oturan Mariye’nin gelmesi ve o saatte boş olan Hafsa’nın evinde Hz. Peygamber ile birlikte olmasıdır. Hz. Hafsa buna bozulmuş ve Hz. Peygamber’e çok ters davranmıştır. Meselenin büyümesi üzerine İl’a Olayı meydana gelmiştir.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar