3 Temmuz 2017 Pazartesi

Ebu’l-Beşer el-Ebyazî Yazdı: Anne ve Baba Hakkı


                                      
Ebu’l-Beşer el-Ebyazî
 Bir cemiyetin ayakta kalabilmesi  ve hayatiyetini devam ettirebilmesi, o cemiyeti oluşturan aile çekirdeğinin sağlamlığına ve bütünlüğüne bağlıdır.  Aileleri sağlam olan cemiyetler, hücreleri sağlıklı olan bir insan bedenine benzerler. Aile ocaklarının gerçek kurucuları eşler, yani anne ve babalardır.  Yuvaların kurulmasında ve yürütülmesinde, çocukların büyütülüp cemiyete faydalı insanlar haline getirilmesinde asıl mesuliyet ve zahmet anne babanın üzerindedir.

Ailenin temel direği olan anne ve babalar, çocukları için her türlü fedakarlığı yapan insanlardır. Bu nedenle her evladın bu yüce insanlara karşı görev ve sorumlulukları vardır. Hiç bir çocuk anne ve babasının hakkını dünyada ödeme kudretine sahip değildir ve hiçbir çocuktan bu hakları birebir ödemesi de beklenemez. Ancak anne ve babanın, çocuklarından saygı sevgi, hürmet ve itaat beklemeleri, en tabiî haklarıdır. 
Yüce dinimiz İslâm, anne ve baba hakları üzerinde titizlikle durmuş, anne ve babaya saygıyı, bir sorumluluk bir görev değil, dinin bir emri olarak kabul etmiştir.  Bu hususta aşağıda mealini sunacağımız âyet gâyet anlamlıdır: “Rabbin kesin olarak şunları emretti; Ancak Rabbine itaat edin, ana-babaya güzellikle muamele edin, eğer onlardan biri veya ikisi senin yanında ihtiyarlık haline ulaşırsa, sakın onlara “öf” bile deme ve onları azarlama, ikisine de iyi ve yumuşak söz söyle.  İkisine de acıyarak tevazu kanadını indir ve şöyle de:“Ey Rabbim, onlar beni küçükken terbiye edip yetiştirdikleri gibi sen de kendilerine merhamet et”[1].
Burada geçen âyet-i kerimede, Allah’a itaatten hemen sonra anne ve babaya iyilik etmek emrediliyor, anne babaya itaat etmek, Allah’a itaatin tamamlayıcısı olarak kabul ediliyor ve onları kıracak üzecek en küçük bir söz ve fiilden sakınılması emrediliyor. Bütün bunlara ilaveten, anne-babalarına iyi bakan insanlardan, sürekli olarak onlar için Allah’a dua etmeleri de isteniyor. Zikri geçen davranışlar, kişinin arzusuna bırakılmamış bizzat Kur’an’da emredilmiştir.
Hz. Peygamber (sav) de ana-babaya itaati pek çok hadis-i şeriflerinde beyan etmiş, vaktinde kılınan namazdan sonra Allah nazarında en sevimli ibadetin ana babaya itaat etmek olduğunu beyan etmiş ve ebeveyne sevgi ve saygıyı ibadet olarak kabul etmiştir[2]. Ayrıca onlara itaatın Allah’a itaat, onlara isyanın da Allah’a isyan anlamına geleceğini ifade etmiştir[3]. Yine Allah Rasûlü, Allah’ın rızasının ancak ana-babayı hoşnut ve razı etmekle kazanılacağını beyat etmiştir[4].
Ana babasına iyi davranan ve onları razı eden kişi ahirette göreceği mükafatın yanında bu dünyada da iyiliklerinin karşılığını görür. Nitekim bir hadiste “Babalarınıza iyi davranın ki, evladınız da size iyi davransın”[5] buyurulmaktadır.  Benzer şekilde Hz. Peygamber (sav), “Kim ömrünün bereketi ve rızkının geniş olmasından sevinç duyuyorsa, ana-babasına iyi davransın ve yakınları ile iyi ilişki kursun”[6] sözüyle, bu dünyada huzurlu yaşamak isteyen insanlara da ana-babaya iyilik yapmayı tavsiye etmektedir.  Ana-babasına iyilik yapanların sadece ahirette mükafatlandırılmayıp, yaptıkları iyiliklerin karşığını dünyada da göreceklerini ifade eden Hz. Peygamber (sav), bunun tersi olarak ana-babasına asi olanların cezalarını sadece ahirette değil bu dünyada da göreceklerini bildirmektedir[7].
Bütün bu âyet ve hadislerden açıkça anlaşıldığına göre, Allah, kendisinden sonra ana-babaya itaat etmeyi onlara iyilik etmeyi emretmekte, kendisine itaatten sonra ana-babaya itaati ve onlara hürmeti zikretmektedir. İnsanlar, özellikle ihtiyarlıkları döneminde onları incitecek söz ve davranışlardan sakınmalı hatta onlara “öf” bile dememelidirler. Onların kalplerini kıran, onlardan sevgiyi esirgeyen nesiller, hem bu dünya da yaptıklarını fazlasıyla görecekler, hem de ahiret hayatında cezalarını çekeceklerdir. 
Evladın ana-babasına karşı vazifeleri sadece onlar hayatta iken değil, vefat ettikleri zaman da devam eder. Bu konuyu Hz. Peygamber’in aşağıdaki hadis-i şerifi açıklamaktadır:
Bir gün bir şahıs Allah Rasûlü’ne gelerek vefat ettikten sonra da anne babasını memnun etmek için yapabileceği bir vazifenin olup olmadığını sordu. Hz. Peygamber (sav) şu cevabı verdi: “Anne veya baban öldükten sonra da senin yapabileceğin şeyler vardır. Onlara dua ve istiğfarda bulunmak, vasiyetlerini yerine getirmek, onların dünyada iken sevdikleri doslarına ikram etmek, onların akrabalarına iyilik etmek senin vazifendir”[8].
Her evlad aynı zamanda bir anne ve baba adayıdır. Ana-babasına itaat eden, onlara iyilik eden ve onların hoşnutluğunu kazanan evlad, anne veya baba olduğu zamanda ebeveynine itaatkar nesil sahibi olacaktır.
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, bizlerin dünyaya geliş vesilemiz olan anne babamızın üzerimizdeki haklarını saymamız ve bu hakların karşılığını ödememiz mümkün değildir. Bu nedenle elimizden geldiği kadar onlara iyilik etmeli, onların rızalarını almaya çalışmalıyız. Unutulmamalıdır ki, Allah’ın rızasına erişme yollarında biri de ana-babanın rızasını kazanmaktır.




[1]    İsra, 17/23-24
[2]    Buharî, Rikak 18
[3]    et-Terğib, H. No, 3607; Feyzü’l-Kadir, IV, 262
[4]    Tâc, V, 6
[5]    et-Terğib, H. No, 3599
[6]    et-Terğib, H. No, 3594
[7]    et-Terğib, H.  No, 3625
[8]    Riyazu’s-Sâlihîn trc. I, 374

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar