Kaç Eşi Var?
İslam fıtrat dinidir.
Getirdiği ölçülerle bunu dünyaya ispatlamıştır. Cinsellik konusunda ne ifrat ne
de tefrite gitmiştir. Watt der ki: “İslam’ın cinsellik konusundaki başarısını ve
Batı’nın bu konuda ondan öğreneceği çok şey olduğunu söyleyebiliriz.”[1]
Bilindiği gibi Kur’an, Müslümanlara tek evliliği tavsiye ettiği halde,[2]
zaruri durumları gözeterek, dönemsel bir zorunluluk gereği ve geçiş süreci
açısından tedricen dörde kadar evliliğe izin vermiştir. Hz. Peygamber,
kendisini toplumda yürürlüğe koyduğu dini hükümlerin dışında saymamıştır.
Öyleyse niçin dört evlilik sınırlamasının dışına çıkmış gözükmektedir?[3]
Acaba onun böyle yapması ilahi vahye dayanan bir imtiyazdan, bir istisnai
durumdan mı kaynaklanıyordu?
Bu sorunu aşmak için
muhtemelen Hz. Peygamber’in yanlış bir durumda olmadığını ispat etme amacıyla
Kur’an’da dört sınırlamasının olmadığı, Hz. Peygamber’den gelen dört
sınırlamasıyla ilgili rivayetlerin de zayıf olduğu şeklinde yorumlar da
bulunabilir. Ancak sahabe asrında ve İslam tarihi boyunca evlilikte dört
sınırlamasının aşılmaması, meselenin böyle olmadığının en önemli
delillerindendir. Dört sınırlamasının olmadığını savunma gayreti, biraz da Hz.
Peygamber’in bu sınırlamaya neden uymadığı sorusunu izah etmeye yönelik bir
çaba olarak telakki edilebilir. Bu gayretle ilgili olarak konuda Kurtubi der ki:
Şunu bil ki
buradaki “ikişer, üçer ve dörder” sayıları Kitap ve Sünneti anlamaktan uzak, bu
ümmetin selefinin kabul ettiklerinden yüz çeviren ve aradaki “vav” harfinin cem
edici olmak üzere (sayıları toplamak kastıyla) kullanıldığını iddia eden
kimselerin söylediği gibi, dokuz kadın ile evlenmenin mubah olduğuna delalet
etmemektedir. Bu iddiada bulunanlar ayrıca Peygamber (sav)’ın dokuz hanım ile
bir arada evli bulunduğunu ve bunların hepsini aynı anda nikahı altında
tuttuğunu belirterek görüşlerini desteklemeye çalışırlar. Bu cahilce iddiada
bulunup bu görüşü ileri sürenler rafizilerle bir takım Zahirilerdir. Bunlar
“ikişer” kelimesini iki diye anladıkları gibi “üçer ve dörder” kelimelerini de
böylece anlamışlardır. Yine bazı Zahiriler bundan daha da çirkin bir iddiada
bulunarak, onsekiz hanımı aynı anda nikahı altında bulundurmanın mubah olduğunu
söylemişlerdir. Onlar bu iddialarını ileri sürerken bu kiplerin tekrarı ifade
ettiğini ve aradaki “vav”ın da toplam ifade etmek için kullanıldığını delil
diye ele alırlar. Buna göre bunlar ikişer’i iki iki anlamında kabul ettikleri
gibi üçer ve dörder kelimelerini de böylece anlamışlardır. Ancak bütün bunlar
dili ve sünneti bilmemekten kaynaklandığı gibi, ümmetin icmaı’na da bir
muhalefettir. Çünkü ashab’dan olsun, tabiinden olsun herhangi bir kimsenin,
nikahı altında dört hanımdan fazla bulundurduğu işitilmiş değildir.[4]
Bu
bağlamda başka bir gayret de Hz. Peygamber’in çok evliliğinin ona has
durumlardan biri olduğu aktarılarak Hz. Peygamber’in 9 kadınla evliliği izah
edilmeye çalışılır. Bilindiği gibi Kur’an’da sadece ona has bazı özelliklerden
bahsedilmektedir. Bunlar arasında ümmetine farz olmayıp sadece ona ait olmak
üzere teheccüd namazının farz
olması veya onun eşleri ile kimsenin evlenememesi gibi bazı özellikleri
sayabiliriz.[5]
Buna şu ayeti örnek olarak verebiliriz: “…müminlerden ayrı, sırf sana mahsus
olmak üzere…”[6]
Ancak bütün bu gayretlere
gerek yoktur. Hz. Peygamber’in dört eşten fazla evliliği meselesi bu şekilde bir izaha gerek
kalmayacak niteliktedir. Klasik İslam tarihi kaynakları incelendiğinde, Hz.
Peygamber’in vefat ettiği sırada yanında hukuken 9 tane kadın bulunduğu, ancak
onun ümmetine uyguladığı şekilde fiilen 4 kadınla evli olduğunu rahatlıkla
görebiliriz. Hz. Peygamber, bu dokuz eşinin yanına uğruyordu. Bunlardan sadece
gününü Hz. Aişe’ye bağışlayan Sevde’ye nöbet günü tahsis etmemiş, diğer 8 tanesine nöbet günü
tayin etmişti.[7]
Olay şu şekilde izah
edilebilir: Hz. Peygamber “bunlardan istediğini bırakır, istediğini yanına
alabilirsin”[8]
ayetinin gelmesi üzerine, eşlerinden dördünü yanında bırakıp, diğerlerinden
ayrılmak istedi. Bu kadınlar, Hz. Peygamber’in boşama teklifi karşısında
ayrılmayı istemeyip, “bizi boşama! Bizi kendi halimize bırak! Nefsinden ve
malından istediğini ayır” demişlerdi. Böylece Hz. Peygamber bunlardan ayrılmayıp
onları evinde barındırmaya devam etti.[9]
Hz. Peygamber’in fiilen dört
kadınla evli olduğunu İbn İshak açıkça ifade eder:
Bu ayetin
inmesi üzerine Resulullah diğer eşlerini kendi hallerine bıraktı. Onlara
dilediği şeyi ayırdı. Resulullah’ın (cinsel ilişki için) yanlarına girdiği
kadınlar; Aişe, Zeyneb, Ümmü Seleme ve Hafsa idi. Aralarında kendini ve malını eşit surette taksim
ederdi.[10]
İbn Sad da bu durumu açıkça şu şekilde ifade etmiştir:
Hz. Peygamber,
hanımlarından bir kısmını boşamak istiyordu. “Bunlardan istediğini bırakır,
istediğini yanına alabilirsin” ayet-i kerimesinin gelmesi üzerine Hz.
Peygamber, eşlerinden beşini geriye bıraktı, dördü ile evliliğe devam etti.
Geriye bıraktıkları Sevde, Ümmü Habibe, Safiyye, Cüveyriye, Meymune idi.[11]
Belazuri de Hz. Peygamber’in evliliğe devam ettiği ve azlettiği
hanımlarının isimlerini şu şekilde sıralar:
Ayet inince Hz.
Peygamber, Sevde, Ümmü Habibe, Safiyye, Cüveyriye, Meymune’yi azletti; Aişe, Hafsa, Zeyneb, Ümmü Seleme ile evliliğe devam etti.[12]
Yakubi
de aynı listeyi vermekte ve Hz. Peygamber’in dört eşi ile birlikte yaşamaya
devam ettiğini belirtmektedir.[13]
Bu alıntılardan da net bir
şekilde anlaşılmaktadır ki; Hz. Peygamber, vefat ettiğinde dört kadınla evli
idi. Diğer beş kadını ise kendi istekleri üzerine evinde barındırıyordu. Ancak
bunlarla fiili bir evliliği söz konusu değildi. Yani Hz. Peygamber, dört evlilik
sınırlamasına uymak için Hz. Aişe, Hz. Hafsa, Hz. Ümmü Seleme, Hz. Zeyneb bint Cahş ile fiili evlilik ilişkisini devam ettiriyordu.
Geri kalan eşlerinden, gününü peygambere bağışlayan Hz. Sevde, kendisiyle amcasının teklifiyle evlendiği Hz. Meymune,
Habeşistan Necaşisi’nin evlendirdiği Hz. Ümmü Habibe, cariye iken istekleri
üzerine azat edip evlendiği Hz. Safiyye ve Hz. Cüveyriye (yanında kalacaklar arasında Safiyye ve Cüveyriye
gibi en genç eşlerini seçmemesi dikkat çekicidir) ile fiili evlilik ilişkisini
devam ettirmiyordu. Belki sadece onları barındırıyor, rızıklarını tayin ediyor,
Hz. Peygamber’in bir hatırası olarak Ümmül Müminin sıfatını kullanmaya devam
etmelerine izin veriyordu.
Bu konuyu izah sadedinde Hamidullah; Hz. Peygamber’in eşlerinden dördü dışındakilere
boşanmayı teklif ettiğini, bunların kabul etmemesi üzerine fiili olarak evliliğinin
devam etmediğini, ancak onları korumak, kollamak adına hukuki olarak bunun
devam ettirildiğini” aktarır ve sonuç olarak şunları ifade eder:
Resulullah
(as), bundan böyle bu dokuz hanımından ancak dördü ile karı koca ilişkilerini
sürdürecektir. Resulullah (as)’ın hanımlarının hepsi, bu fiili ayrılık
durumunda bile, hukuki bakımdan onun eşi olarak kalmayı tercih etmişlerdir.
Muhammed (as), hanımlarına mümkün olan her türlü serbestliği tanımış, onlar da
kendi seçimlerini yapmışlardır. Bu konuda bizim söyleyebileceğimiz hiçbir şey
olamaz.[14]
Sonuç olarak diyebiliriz ki:
Hz. Peygamber, dört evlilik sınırlaması ile ilgili ayete uymuştur. Eşlerinden
beşini boşamış, ancak onlar yanında kalmayı arzu edince dört eşi ile evliliğe
devam ederken, geriye kalan beşi ile fiili olarak evliliğe devam etmese de
onları hukuki olarak gözetmeye devam etmiştir.
[1] Montgomery
Watt, İslam Nedir, İstanbul, çev. Elif Rıza, İstanbul, 1993, 296.
[2] Nisa,
3.
[3] Bu
konu ile ilgili olarak yapılmış detaylı bir çalışma için bkz. Adnan Demircan,
“Cahiliyye ve Hz. Peygamber Döneminde Çok Kadınla Evlilik”, İstem, Ek-1,
2008, Konya, 49.
[4] Kurtubi,
Nisa, 3. Ayetin tefsiri.
[5] Hayrettin
Karaman, “Resulullah’ın Davranışlarının Bağlayıcılığı”, Asrı Saadette İslam,
ed. Vecdi Akyüz, İstanbul 1994, I, 469; ayrıca bkz. Muhammed Tahir İbn
Aşûr, İslam Hukuk Felsefesi, trc. Vecdi Akyüz, İstanbul 1995, 94.
[6] Ahzab,
50.
[7] Buhari,
Nikah, 4.
[8] Ahzab,
50.
[9] İbn
İshak, 406.
[10] İbn
İshak, 405.
[11] İbn
Sad, VIII, 196.
[12] Belazuri,
I, 556.
[13] Yakubi,
I, 409.
[14] Hamidullah,
1114.
0 yorum:
Yorum Gönder