Prof.
Dr. Mehmet Azimli
Bu
yazımızda Darülfünun İlahiyat Fakültesi hocası Mehmet Şemsettin Günaltay’ın
hayatı ve eserleri üzerinde bazı mülahazalarda bulunmak, Türkiye
Cumhuriyeti’nin on dördüncü başbakanı da olan Günaltay’ın ilmi ve siyasi
kişiliği yanında ilahiyat fakülteleri açısından katkısını ve bu konudaki çaba
ve gayretlerini ön plana almak istiyoruz.
Günaltay,
1883’te Erzincan Kemaliye’de doğdu. Babası müderris İbrahim Ethem Efendi,
annesi Saliha Hanım’dır. Ailesi Uygur ve Çağatay Türklerinin yaşadığı topraklar
olan Ürik köyündendi. Günaltay, Üsküdar
Ravza-i Terakki Mektebi’ni, Vefa İdâdîsi’ni ve Dârülmuallimîn-i Âliye’nin
(Yüksek öğretmen okulu) fen şubesini birincilikle bitirdi (1905). Bu arada özel olarak Arapça, Farsça ve
Fransızca öğrendi. İstanbul Dârüşşafaka’da hendese muallimliği, Kıbrıs
İdâdîsi’nde müdür muavinliği ve müdürlük yaptı. 1909’da Maarif Nezareti
tarafından doğa bilimleri dalında okumak üzere bir yıllığına gönderildiği
İsviçre’nin Lozan Üniversitesi’ne gitti ve döndükten sonra da Midilli
İdadisi’nde ve İzmir Gelenbevi İdadisi’nde müdürlük yaptı. 1914’ten itibaren
Darülfünun’da görev aldı. 1924’te Darülfünun İlahiyat Fakültesi dîn-i İslam
tarihi ve fıkıh tarihi müderrisliğinin yanı sıra fakülte sekreterliğine ve
ertesi yıl da aynı fakültenin dekanlığına getirildi. 1931’de Türk Tarih
Kurumu’na üye seçildi ve bu kurumun başkanlığını yaptı. Bu arada Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi’nde ordinaryüs profesör olarak ders verdi. 15 Ocak 1949-22 Mayıs 1950
tarihleri arasında tek parti devrinin son hükümet başkanlığını yaptı. 20 Ekim
1961’de İstanbul’da öldü, vasiyeti üzerine Ankara’daki Cebeci Asrî Mezarlığı’na
defnedildi.
Siyasi
Hayatı
Günaltay,
ilmî faaliyetleri yanı sıra siyasi faaliyetlere de yoğun olarak katıldı. 1915’te 32 yaşında üyesi olduğu İttihat ve
Terakki Fırkası’ndan Ertuğrul (Bilecik) mebusu seçilerek meclise girdi ve
1919’a kadar bu görevde kaldı. Bu arada
Dârülfünun’un ıslahat çalışmalarında görev aldı. Mecliste öğretmenlerin o günkü
durumlarını dile getiren konuşmalar yaparak bu konuda kanun çıkarılmasına
öncülük etti. O, öğretmenliğin özel ve saygın bir meslek olduğunu, bunun için
de her önüne gelenin “lalettayin bir mektep şahadetnamesi veya sathi bir
imtihana istinaden tayin edilen muallimelerin” muallim yapılmamasını; bilmek
ile “talim”in farklı durumlar olduğunu; yine okullarda uygulanan programların
insanımıza uygun olmayışını; körpe zihinlerin ne kadar faydasız ve gereksiz
bilgilerle meşgul edildiğini şiddetle eleştirmiştir.
Günaltay,
1918’de Meclis-i Meb’ûsan idare memuru oldu ve İttihat ve Terakkî ileri
gelenlerini sorgulayan komisyonda bulundu. Meclisin aynı yıl feshedilmesinden
sonra nizamname gereği iki yıl daha idare memurluğu sıfatını sürdürdü. 1918’de
Teceddüd Fırkası’nın kurucuları arasında, yine Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i
Hukuk Cemiyeti’nin İstanbul teşkilâtında, arkasından da Kuvâ-i Milliye içinde
yer aldı. Ankara Hükümeti 1920’de kurulduktan sonra, İstanbul belediye meclis
üyeliğine ve reis vekilliğine seçilmesinin ardından Anadolu ve Rumeli Müdafaa-ı
Hukuk Cemiyeti’nin İstanbul şubesinde faaliyetlerini sürdürdü. Daha sonra
Mustafa Kemal’in emriyle İstanbul Cumhuriyet Halk Partisi teşkilatını kurmaya
memur edildi. 1925’te İstanbul belediye
encümeni azalığına ve bir süre sonra belediye reis vekilliğine seçildi. Türkiye
Büyük Millet Meclisi’ndeki görevi ise 1923’te Cumhuriyet Halk Fırkası Sivas
mebusu ve meclis başkan vekili olmasıyla başladı. Yedi dönem üst üste Sivas,
bir dönem (1950-1954) Erzincan milletvekili seçildi. 1949’da Hasan Saka’nın
istifası üzerine 18. T.C. Hükümetini kurdu ve Demokrat Parti iktidarına kadar
da Başbakanlık görevini sürdürdü.
İktidarın
Demokrat Parti’ye geçmesinden sonra 1954’e kadar milletvekilliği görevine devam
etti. 1958-1959 yıllarında Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul il başkanlığında
bulundu. 27 Mayıs ihtilâlindan sonra Millî Birlik Komitesi ile beraber kurucu
meclisi meydana getiren Temsilciler Meclisi üyeliğine ve Cumhuriyet Senatosu
üyeliğine seçildi. 1961 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul senatörü
olarak yeniden meclise girdi.
Kuvvetli
bir öğrenim gören, hem Doğu’yu hem Batı’yı yakından tanıma imkânı bulan ve
birkaç dil bilen Günaltay düşünceleri, eserleri ve devlet adamlığıyla
Cumhuriyet devrinde din-devlet ilişkilerinin şekillenmesinde önemli rol
oynamış, özellikle başbakanlığı döneminde din, din eğitimi ve laiklik
politikalarında gerçekleştirilen değişiklik ve yeni düzenlemelerde etkili
olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu konuda VII. Kongresinde alınan
kararların uygulamaya geçirilmesini Günaltay hükümeti sağlamıştır. 24 Ocak
1949’da meclise sunulan hükümet programında vatandaşın çocuğuna din bilgisi
verme hakkını kullanabilmesi için gereken imkânların hazırlanacağı açıklanıyor
ve ihtiyarî din öğretimine başlanacağı belirtiliyordu. Cumhuriyet dönemi
hükümet programlarında ilk defa din öğretimine yer verilmesi halk tarafından
büyük bir sevinçle karşılanmış, Günaltay’ın isteğiyle 1949-1950 ders yılından
itibaren Ahmet Hamdi Akseki’ye yazdırılan yeni kitapların konulması din öğretimi
bakımından olumlu bir adım teşkil etmiştir. Ayrıca 1949’da imam-hatip
kurslarının açılması ve Ankara Üniversitesi bünyesinde İlahiyat Fakültesi’nin
kurulması, bazı Türk büyüklerinin türbelerini ziyarete imkân veren 5566 sayı ve
1 Mart 1950 tarihli kanunla Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilâtının daha iyi
hale getirilmesini amaçlayan 5634 sayı ve 23 Mart 1950 tarihli kanunun
çıkarılması, seçim mevzuatının değiştirilerek tek parti devrinin kapanmasını
sağlayan gizli oy-açık tasnife dayalı tek dereceli seçim sisteminin getirilmesi
gibi önemli düzenlemeler de onun başbakanlığı zamanında gerçekleştirilmiştir.
Bu olumlu gelişmelerin yanı sıra Türk Ceza Kanunu’nun 163. maddesinde dinî
hayatı kısıtlayıcı nitelikte yapılan değişiklik de bu dönemde olmuştur. Mecliste
cereyan eden müzakerelerde bu değişikliğe karşı ciddi itirazlara rağmen tasarı
Başbakan Günaltay ile Demokrat Parti sözcüsü Fuat Köprülü’nün görüşleri yönünde
kabul edilmiş ve bu madde, ancak kırk iki yıl sonra 12 Nisan 1991 tarihinde
yürürlükten kaldırılabilmiştir.
Eserleri
1- Fennin En Son Keşfiyatından Telsiz,
Telgraf, Esîr, Mevcât-ı Esîriyye, Röntgen, Radyum, İyotlar, Elektronlar.
2- Hurufattan Hakîkata, 1916,
Sebîlürreşât’taki bazı yazılarını ihtiva eden bu kitapta İslamiyet’in
ilerlemeye engel olmadığı, ancak sonradan karıştırılan hurafelerden
arındırılması gerektiği görüşü üzerinde durur ve Asr-ı saadet ile daha sonraki
dönemleri karşılaştırarak Hz. Peygamber’in tebliğ ettiği dinle bugünkü
Müslümanların dini arasında büyük farklar bulunduğunu söyler. Eser son yıllarda
tekrar basılmıştır. Bkz. Hurafeler ve İslam Gerçeği, Haz; Ahmet Gökbel,
İstanbul, 1977.
3- Târih-i Edyân, 1922, bu eserinde din,
dinlerin tasnifi ve din fikri üzerinde durduktan sonra tabii dinlerle (animizm,
fetişizm, totemizm) Hinduizm, Budizm ve Taoizm gibi Uzak Doğu dinlerini
inceler. Bkz. Dinler Tarihi, Haz: Sevdiye Yıldız Altun, İstanbul, 2006.
4- Maziden Atîye, 1913, Türk tarihine ait
yazılarının yer aldığı bu eserde İslam’dan önceki Türkleri ele almış, Ziya
Gökalp’ın da etkisiyle kurtuluşu İslamlaşmak, muasırlaşmak ve Türkleşmek’te
bulduğunu açıklamıştır. Bkz. Geçmişten Geleceğe, Haz; A. Lütfi Kazancı-Osman
Kazancı, İstanbul, 2000.
5- Zulmetten Nura:. 1913’ten itibaren
Sebîlü’r-Reşat’ta yayımladığı yazılarından oluşan bu eserde İslam âleminin
fikrî çöküşünün sebepleri ve kurtuluş yolları üzerinde durmuş, İslam’ın
üstünlüklerini anlatmıştır. Mehmet Akif Ersoy’un övgüsünü kazanan eser halk
arasında geniş ilgi görmüştür. 1915.
Bunalım Çağından İslam’ın Aydınlığına, Haz; A. Lütfi Kazancı-Osman Kazancı,
İstanbul, 1998.
6- İslam’da Târih ve Müverrihler. İslam
tarihçileri ve eserlerini konu alan bu kitap. En başat eserleri arasında yer
alan bu kitap 1923’te basılmıştır. Ayrıca Yüksel Kanar tarafından
sadeleştirilerek “İslam Tarihinin Kaynakları Târih ve Müverrihler” (İstanbul,
1991) adıyla yeniden yayımlanmıştır.
7- İslam Târihi, İslam öncesi Arap
tarihinden bahseder. 1924.
8- Felsefe-i Ûlâ’, Eserin alt başlığı
İsbât-ı Vâcib ve Ruh Nazariyeleri’dir. 1923. Antik Felsefenin İslam Dünyasına
Girişi, Sad: İrfan Bayın, Kasım, 2001.
9- Müntehab-ı Kıraat. 1923.
10- Müslümanlığın Çıktığı ve Yayıldığı
Zamanlarda Orta Asya’nın Umumi Vaziyeti. 1933.
11- Mezopotamya Sümerler, Akadlar, Gutiler,
Amürüler, Kassiler, Asurlular, Mittaniler, İkinci Bâbil İmparatorluğu. 1934.
12- Suriye ve Palestin. 1934.
13- İbrânîler. 1936
14- Türk Tarihinin İlk Devirleri, Uzak Şark,
Kadim Çin ve Hind. 1937.
15- Türk Tarihinin İlk Devirlerinden Yakın
Şark, Elam ve Mezopotamya. 1937.
16- La decadence du monde musulman est-elle â
l’invansion des Seîdjoukides. 1937.
17- Dil ve Tarih Tezimiz Üzerine Gerekli Bazı
İzahlar.
18- Tarih: Lise. 1941.
19- Yakın Şark II: Anadolu, En Eski Çağlardan
Akmemişler İstilasına Kadar.1948.
20- Yakın Şark III: Suriye ve Filistin. 1847.
21- İran Tarihi: En Eski Çağlardan İskender’in
Asya Seferi’ne Kadar. 1948.
22- Yakın Şark IV: Perslerden Romalılara Kadar
-Selevkoslar, Nabatiler, Galatlar, Bitinya ve Bergama Krallıkları. 1951.
23- Mufassal Türk Tarihi, 5 cilt 1928-33.
24- Uzak Şark Tarihi, 1937.
25- Hürriyet mücadeleleri, 1958.
26- İslam Öncesi Araplar Ve Dinleri Haz;
Mahfuz Söylemez, Mustafa Hizmetli, Ankara 1992. (3 makalenin birleşimi ile)[1]
izmir gelenbevi İdadisi yanlış. İstanbul Gelenbevi İdadisi olacak. Bununda doğrusu İstanbul'da ki Gelenbevi İdadisi
YanıtlaSil