1 Temmuz 2017 Cumartesi

İlahiyatçı Bir Başbakan-I


Prof. Dr. Mehmet Azimli
Bu yazımızda Darülfünun İlahiyat Fakültesi hocası Mehmet Şemsettin Günaltay’ın hayatı ve eserleri üzerinde bazı mülahazalarda bulunmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin on dördüncü başbakanı da olan Günaltay’ın ilmi ve siyasi kişiliği yanında ilahiyat fakülteleri açısından katkısını ve bu konudaki çaba ve gayretlerini ön plana almak istiyoruz.

Günaltay, 1883’te Erzincan Kemaliye’de doğdu. Babası müderris İbrahim Ethem Efendi, annesi Saliha Hanım’dır. Ailesi Uygur ve Çağatay Türklerinin yaşadığı topraklar olan Ürik köyündendi.  Günaltay, Üsküdar Ravza-i Terakki Mektebi’ni, Vefa İdâdîsi’ni ve Dârülmuallimîn-i Âliye’nin (Yüksek öğretmen okulu) fen şubesini birincilikle bitirdi (1905).  Bu arada özel olarak Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. İstanbul Dârüşşafaka’da hendese muallimliği, Kıbrıs İdâdîsi’nde müdür muavinliği ve müdürlük yaptı. 1909’da Maarif Nezareti tarafından doğa bilimleri dalında okumak üzere bir yıllığına gönderildiği İsviçre’nin Lozan Üniversitesi’ne gitti ve döndükten sonra da Midilli İdadisi’nde ve İzmir Gelenbevi İdadisi’nde müdürlük yaptı. 1914’ten itibaren Darülfünun’da görev aldı. 1924’te Darülfünun İlahiyat Fakültesi dîn-i İslam tarihi ve fıkıh tarihi müderrisliğinin yanı sıra fakülte sekreterliğine ve ertesi yıl da aynı fakültenin dekanlığına getirildi. 1931’de Türk Tarih Kurumu’na üye seçildi ve bu kurumun başkanlığını yaptı. Bu arada Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde ordinaryüs profesör olarak ders verdi. 15 Ocak 1949-22 Mayıs 1950 tarihleri arasında tek parti devrinin son hükümet başkanlığını yaptı. 20 Ekim 1961’de İstanbul’da öldü, vasiyeti üzerine Ankara’daki Cebeci Asrî Mezarlığı’na defnedildi.
Siyasi Hayatı
Günaltay, ilmî faaliyetleri yanı sıra siyasi faaliyetlere de yoğun olarak katıldı.  1915’te 32 yaşında üyesi olduğu İttihat ve Terakki Fırkası’ndan Ertuğrul (Bilecik) mebusu seçilerek meclise girdi ve 1919’a kadar bu görevde kaldı.  Bu arada Dârülfünun’un ıslahat çalışmalarında görev aldı. Mecliste öğretmenlerin o günkü durumlarını dile getiren konuşmalar yaparak bu konuda kanun çıkarılmasına öncülük etti. O, öğretmenliğin özel ve saygın bir meslek olduğunu, bunun için de her önüne gelenin “lalettayin bir mektep şahadetnamesi veya sathi bir imtihana istinaden tayin edilen muallimelerin” muallim yapılmamasını; bilmek ile “talim”in farklı durumlar olduğunu; yine okullarda uygulanan programların insanımıza uygun olmayışını; körpe zihinlerin ne kadar faydasız ve gereksiz bilgilerle meşgul edildiğini şiddetle eleştirmiştir. 
Günaltay, 1918’de Meclis-i Meb’ûsan idare memuru oldu ve İttihat ve Terakkî ileri gelenlerini sorgulayan komisyonda bulundu. Meclisin aynı yıl feshedilmesinden sonra nizamname gereği iki yıl daha idare memurluğu sıfatını sürdürdü. 1918’de Teceddüd Fırkası’nın kurucuları arasında, yine Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti’nin İstanbul teşkilâtında, arkasından da Kuvâ-i Milliye içinde yer aldı. Ankara Hükümeti 1920’de kurulduktan sonra, İstanbul belediye meclis üyeliğine ve reis vekilliğine seçilmesinin ardından Anadolu ve Rumeli Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti’nin İstanbul şubesinde faaliyetlerini sürdürdü. Daha sonra Mustafa Kemal’in emriyle İstanbul Cumhuriyet Halk Partisi teşkilatını kurmaya memur edildi.  1925’te İstanbul belediye encümeni azalığına ve bir süre sonra belediye reis vekilliğine seçildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki görevi ise 1923’te Cumhuriyet Halk Fırkası Sivas mebusu ve meclis başkan vekili olmasıyla başladı. Yedi dönem üst üste Sivas, bir dönem (1950-1954) Erzincan milletvekili seçildi. 1949’da Hasan Saka’nın istifası üzerine 18. T.C. Hükümetini kurdu ve Demokrat Parti iktidarına kadar da Başbakanlık görevini sürdürdü.
İktidarın Demokrat Parti’ye geçmesinden sonra 1954’e kadar milletvekilliği görevine devam etti. 1958-1959 yıllarında Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul il başkanlığında bulundu. 27 Mayıs ihtilâlindan sonra Millî Birlik Komitesi ile beraber kurucu meclisi meydana getiren Temsilciler Meclisi üyeliğine ve Cumhuriyet Senatosu üyeliğine seçildi. 1961 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul senatörü olarak yeniden meclise girdi.
Kuvvetli bir öğrenim gören, hem Doğu’yu hem Batı’yı yakından tanıma imkânı bulan ve birkaç dil bilen Günaltay düşünceleri, eserleri ve devlet adamlığıyla Cumhuriyet devrinde din-devlet ilişkilerinin şekillenmesinde önemli rol oynamış, özellikle başbakanlığı döneminde din, din eğitimi ve laiklik politikalarında gerçekleştirilen değişiklik ve yeni düzenlemelerde etkili olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu konuda VII. Kongresinde alınan kararların uygulamaya geçirilmesini Günaltay hükümeti sağlamıştır. 24 Ocak 1949’da meclise sunulan hükümet programında vatandaşın çocuğuna din bilgisi verme hakkını kullanabilmesi için gereken imkânların hazırlanacağı açıklanıyor ve ihtiyarî din öğretimine başlanacağı belirtiliyordu. Cumhuriyet dönemi hükümet programlarında ilk defa din öğretimine yer verilmesi halk tarafından büyük bir sevinçle karşılanmış, Günaltay’ın isteğiyle 1949-1950 ders yılından itibaren Ahmet Hamdi Akseki’ye yazdırılan yeni kitapların konulması din öğretimi bakımından olumlu bir adım teşkil etmiştir. Ayrıca 1949’da imam-hatip kurslarının açılması ve Ankara Üniversitesi bünyesinde İlahiyat Fakültesi’nin kurulması, bazı Türk büyüklerinin türbelerini ziyarete imkân veren 5566 sayı ve 1 Mart 1950 tarihli kanunla Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilâtının daha iyi hale getirilmesini amaçlayan 5634 sayı ve 23 Mart 1950 tarihli kanunun çıkarılması, seçim mevzuatının değiştirilerek tek parti devrinin kapanmasını sağlayan gizli oy-açık tasnife dayalı tek dereceli seçim sisteminin getirilmesi gibi önemli düzenlemeler de onun başbakanlığı zamanında gerçekleştirilmiştir. Bu olumlu gelişmelerin yanı sıra Türk Ceza Kanunu’nun 163. maddesinde dinî hayatı kısıtlayıcı nitelikte yapılan değişiklik de bu dönemde olmuştur. Mecliste cereyan eden müzakerelerde bu değişikliğe karşı ciddi itirazlara rağmen tasarı Başbakan Günaltay ile Demokrat Parti sözcüsü Fuat Köprülü’nün görüşleri yönünde kabul edilmiş ve bu madde, ancak kırk iki yıl sonra 12 Nisan 1991 tarihinde yürürlükten kaldırılabilmiştir.
Eserleri
1-        Fennin En Son Keşfiyatından Telsiz, Telgraf, Esîr, Mevcât-ı Esîriyye, Röntgen, Radyum, İyotlar, Elektronlar.
2-        Hurufattan Hakîkata, 1916, Sebîlürreşât’taki bazı yazılarını ihtiva eden bu kitapta İslamiyet’in ilerlemeye engel olmadığı, ancak sonradan karıştırılan hurafelerden arındırılması gerektiği görüşü üzerinde durur ve Asr-ı saadet ile daha sonraki dönemleri karşılaştırarak Hz. Peygamber’in tebliğ ettiği dinle bugünkü Müslümanların dini arasında büyük farklar bulunduğunu söyler. Eser son yıllarda tekrar basılmıştır. Bkz. Hurafeler ve İslam Gerçeği, Haz; Ahmet Gökbel, İstanbul, 1977.
3-        Târih-i Edyân, 1922, bu eserinde din, dinlerin tasnifi ve din fikri üzerinde durduktan sonra tabii dinlerle (animizm, fetişizm, totemizm) Hinduizm, Budizm ve Taoizm gibi Uzak Doğu dinlerini inceler. Bkz. Dinler Tarihi, Haz: Sevdiye Yıldız Altun, İstanbul, 2006.
4-        Maziden Atîye, 1913, Türk tarihine ait yazılarının yer aldığı bu eserde İslam’dan önceki Türkleri ele almış, Ziya Gökalp’ın da etkisiyle kurtuluşu İslamlaşmak, muasırlaşmak ve Türkleşmek’te bulduğunu açıklamıştır. Bkz. Geçmişten Geleceğe, Haz; A. Lütfi Kazancı-Osman Kazancı, İstanbul, 2000.
5-        Zulmetten Nura:. 1913’ten itibaren Sebîlü’r-Reşat’ta yayımladığı yazılarından oluşan bu eserde İslam âleminin fikrî çöküşünün sebepleri ve kurtuluş yolları üzerinde durmuş, İslam’ın üstünlüklerini anlatmıştır. Mehmet Akif Ersoy’un övgüsünü kazanan eser halk arasında geniş ilgi görmüştür.  1915. Bunalım Çağından İslam’ın Aydınlığına, Haz; A. Lütfi Kazancı-Osman Kazancı, İstanbul, 1998.
6-        İslam’da Târih ve Müverrihler. İslam tarihçileri ve eserlerini konu alan bu kitap. En başat eserleri arasında yer alan bu kitap 1923’te basılmıştır. Ayrıca Yüksel Kanar tarafından sadeleştirilerek “İslam Tarihinin Kaynakları Târih ve Müverrihler” (İstanbul, 1991) adıyla yeniden yayımlanmıştır.
7-        İslam Târihi, İslam öncesi Arap tarihinden bahseder. 1924.
8-        Felsefe-i Ûlâ’, Eserin alt başlığı İsbât-ı Vâcib ve Ruh Nazariyeleri’dir. 1923. Antik Felsefenin İslam Dünyasına Girişi, Sad: İrfan Bayın, Kasım, 2001.
9-        Müntehab-ı Kıraat. 1923.
10-      Müslümanlığın Çıktığı ve Yayıldığı Zamanlarda Orta Asya’nın Umumi Vaziyeti. 1933.
11-      Mezopotamya Sümerler, Akadlar, Gutiler, Amürüler, Kassiler, Asurlular, Mittaniler, İkinci Bâbil İmparatorluğu. 1934.
12-      Suriye ve Palestin. 1934.
13-      İbrânîler. 1936
14-      Türk Tarihinin İlk Devirleri, Uzak Şark, Kadim Çin ve Hind. 1937.
15-      Türk Tarihinin İlk Devirlerinden Yakın Şark, Elam ve Mezopotamya. 1937.
16-      La decadence du monde musulman est-elle â l’invansion des Seîdjoukides. 1937.
17-      Dil ve Tarih Tezimiz Üzerine Gerekli Bazı İzahlar.
18-      Tarih: Lise. 1941.
19-      Yakın Şark II: Anadolu, En Eski Çağlardan Akmemişler İstilasına Kadar.1948.
20-      Yakın Şark III: Suriye ve Filistin. 1847.
21-      İran Tarihi: En Eski Çağlardan İskender’in Asya Seferi’ne Kadar. 1948.
22-      Yakın Şark IV: Perslerden Romalılara Kadar -Selevkoslar, Nabatiler, Galatlar, Bitinya ve Bergama Krallıkları. 1951.
23-      Mufassal Türk Tarihi, 5 cilt 1928-33.
24-      Uzak Şark Tarihi, 1937.
25-      Hürriyet mücadeleleri, 1958.
26-      İslam Öncesi Araplar Ve Dinleri Haz; Mahfuz Söylemez, Mustafa Hizmetli, Ankara 1992. (3 makalenin birleşimi ile)[1]



[1] Kaynaklar için bakz. Mehmet Azimli, Tarih Okumaları, Ankara 2013.  

1 yorum:

  1. izmir gelenbevi İdadisi yanlış. İstanbul Gelenbevi İdadisi olacak. Bununda doğrusu İstanbul'da ki Gelenbevi İdadisi

    YanıtlaSil

Yazarlar