إِنَّا
أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْر وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْر
لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِّنْ أَلْفِ شَهْرٍتَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ
وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِم مِّنكُلِّ أَمْر سَلَامٌ هِيَ حَتَّى
مَطْلَعِ الْفَجْرِ
“Şüphesiz,
biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesi’nde indirdik.
Kadir gecesi’nde olduğunu sen ne bileceksin! Kadir Gecesi bin aydan daha
hayırlıdır. Melekler ve Ruh o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner
de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.” (Kadr, 97/1-5).
Mübarek gün ve geceler toplumumuzda büyük şevk ve
iştiyakla kutlanan gecelerdir. Öyle ki, bu geceler bayram havası içerisinde
geçmektedir. Müslümanların İslam tarihi boyunca ihya ettikleri mübarek gecelerden
biri de Kadir gecesidir. Bu geceye
Kadir Gecesi denilmesi şeref ve kıymetinden dolayıdır. Zaman
ve mekanlar; kendilerinde meydana gelen önemli olaylarla değer kazanırlar.
Kadir Gecesini bu derece değerli kılan en önemli sebep ise insanlığın son
hidayet rehberi olan ilahi kelam Kur’ân-ı Kerîm’in bu gece indirilmeye
başlanmış olmasıdır.
Zaman ve mekanlar kendilerinde meydana gelen büyük ve
önemli olaylarla değer kazanırlar. Kadir gecesi bu bakımdan hiçbir geceye nasip
olmayan bir olayın meydana geldiği gecedir. Çünkü bu gecede kadri yüce bir
kitap olan, Allah Teâla'nın insanlığa gönderdiği son mesaj Kur'an-ı Kerim,
inmeye başlamıştır.
Sözlükte kadir (kadr) kelimesi “hüküm, şeref, güç,
yücelik” gibi anlamlara gelir. Dinî literatürde ise “leyletü’l-Kadr” şeklinde
Kur’ân-ı Kerîm’in indirildiği gecenin adı olarak kullanılır. Aynı adı taşıyan
97. sûre bu gecenin fazileti hakkında nâzil olmuştur. Sûrede Kur’an’ın Kadir
gecesinde indirildiği ve sözü edilen gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu hususu
belirtilir. Müfessirler hayırlı olanın bu gecede yapılan amel olduğunu, bin
ayın ise içinde Kadir gecesinin bulunmadığı bir süreyi ifade ettiğini
belirtirler. (Taberî, Tefsir, XV, 339).
Allah’ın insanlara peygamberler vasıtasıyla son
hitabı ve nihaî mesajı olan Kur’an’ı indirmesi insanlığın hidayetinde bir dönüm
noktası teşkil ettiği için bu olayın gerçekleştiği gece tabiatıyla özel bir
anlam taşır. Kadir gecesinin önemine işaret eden bir hadiste, önceki ümmetlerin
uzun ömürlü olmaları sebebiyle fazla sevap kazanma imkânına sahip bulunmalarına
karşılık Müslümanlara Kadir gecesinin verildiği belirtilir (el-Muvataa, “İtikâf”,
6). Kadr sûresinde bildirildiğine göre bu gecede Allah’ın izniyle melekler ve
Cebrâil yeryüzüne iner ve gece boyunca yeryüzüne barış ve esenlik hâkim olur.
Kadr sûresinde verilen bilgiler, Kur’an’ın
ramazan ayında (el-Bakara 2/185) ve bütün hikmetli işlerin kararlaştırıldığı
mübarek bir gecede (ed-Duhân 44/3-4) indirildiğine dair âyetlerle birlikte ele
alındığında Kadir gecesinin ramazan ayı içinde bulunduğu sonucu ortaya çıkar.
Bu gecenin daha çok ramazanın son on veya yedi günündeki tekli gecelerde aranması
gerektiğine dair hadisler (Buhârî, “Fażlü leyleti’l-Ķadr”, 2-3; Müslim, “Sıyâm”,
205-220) gecenin tesbitiyle ilgili bazı ipuçları vermektedir. Bu hususta
sahâbeden gelen rivayetlerde en çok ramazanın 27. gecesi öne çıkıyorsa da (Müslim,
“Salâtü’l-müsâfirîn”, 179-180, “Śıyâm”, 220-221; Ebû Dâvûd, “Şehru Ramażân”, 2,
6; Tirmizî, “Śavm”, 72) bu rivayetler ihtilâflı olduğundan kesinlik ifade
etmemektedir.
Kadir gecesinin kesin olarak belirlenmemesinin
hikmeti üzerinde duran âlimler, bu durumun gecenin feyzinden istifade etmek
için daha uygun olduğunu söylemişlerdir. Zira Kadir gecesinin bildirilmesi
halinde Müslümanlar sadece o geceyi ihya etmekle yetinebilirlerdi. Halbuki
kısmî belirsizlik sayesinde müminlerin Kadir gecesi ümidiyle bütün ramazan
gecelerini ibadet şuuru içerisinde geçirmeleri söz konusudur.
Allah Rasûlü’nün bir hadisinde inanarak ve
mükâfatını Allah’tan bekleyerek Kadir gecesini ihyâ edenlerin geçmiş
günahlarının affedileceği müjdelenmiştir (Buhârî, “Fażlu leyleti’l-Ķadr”, 1;
Müslim, “Śalâtü’l-müsâfirîn”, 175-176). Ramazanın son on gününe girildiğinde
Hz. Peygamber dünyevî işlerden uzaklaşıp i‘tikâfa çekilir, geceleri daha çok
ibadet ve tefekkürle geçirdiği gibi ailesini de uyanık tutardı (Buhârî, “Fażlu
leyleti’l-Ķadr”, 5; “İtikâf”, 1; Müslim, “İtikâf”, 1-5). Ayrıca Rasûl-i
Ekrem’in Kadir gecesinde, “Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni de
affet!” şeklinde dua edilmesini tavsiye ettiği belirtilir (Tirmizî, “Daavât”,
84). Bu sebeple Müslümanlar, ramazan ayının son on gecesini ve özellikle
âlimlerin çoğunluğunun işaret ettiği 27. geceyi, kulluk bilinci içinde ibadet
ederek ve geçmişte yaptıkları hataları bir daha tekrarlamamaya kesin karar
vererek geçirmeye özen gösterirler.
Kadir
Gecesini gereği gibi anlayıp hakkıyla değerlendirmenin yolu, Kur’ân-ı Kerîm’in
eşsiz mesajlarını anlamaktan geçer. Bu itibarla, Kadir Gecesi Kur’ân-ı öğrenme
ve Rasûlüllah’ı tanıma, onların öngördüğü fazilet ilkeleri doğrultusunda yaşama
ve her türlü kötülüğü terk etme vesilesi kabul edilmelidir. Zira, insanlara
dünya ve âhiret mutluluğunu sağlamayı hedefleyen ve manevi varlığımızı karartan
her türlü olumsuzluktan arındırarak, bizi üstün ahlâkî değerlere yönelten yüce
kitabımız Kur’ân’dır. O’nun getirdiği ilke ve prensiplerin özünde aydınlık,
hoşgörü, dostluk ve kardeşlik vardır. O, insanlar arasında sevgi, uzlaşma,
yardımlaşma, kardeşlik ve istikrarı sağlayacak; fert ve toplum planında pek çok
ahlâkî ve sosyal problemin hak ve adalet çerçevesinde çözülmesine ışık tutacak
ve insanlara gelişme yollarını göstererek onları geleceğe hazırlayacak ilâhî
ölçüleri içeren bir kitaptır. Kur’ân’ın bu özelliği, şu ayetlerle açık bir
şekilde ortaya konulur:
“Gerçekten
bu Kur’an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü’minler için büyük
bir mükâfat olduğunu müjdeler” (İsrâ, 17/9). “Biz Kur’an’dan, mü’minler için
şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz....” (İsrâ, 17/82).
الَر كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ
لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ
الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ
“Elif. Lâm. Râ. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle
insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan
Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır”( İbrahim, 14/1).
يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءتْكُم
مَّوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاء لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى
وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ
“Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt,
gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.” (Yunus,
10/57).
الم
ذَلِكَ
الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ
“Elif Lam Mim. Bu, kendisinde şüphe olmayan
kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.”(Bakara,2/1-2).
Sevgili Peygamberimizden Kadir gecesinin ihya edilmesi
neticesinde elde edilecek mükafat bizlere şöyle müjdelenmektedir.
مَنْ قام لَيْلَةَ القَدْرِ إِيماناً واحْتِسَاباً ،
غُفِر لَهُ ما تقدَّم مِنْ ذنْبِهِ
“Faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek
Kadir gecesini değerlendiren kişinin geçmiş günahları bağışlanır.”(Riyazü’s-salihin,
Hadis No: 1192). Sevgili Peygamberimiz, Ramazanın son on gününde, her
zamankinden daha fazla ibadet eder, aile fertlerini de ibadet için uyandırırdı.( Müslim, İtikaf, 8).
Ayet-i kerimelerin ve hadis-i şeriflerin ışığında
Kadir gecesi ile ilgili şu hususların ön plana çıktığını görmekteyiz:
1.Bu gecede Kur’an indirilmeye başlanmıştır.
2.Bu gece Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber
Efendimizin (s.a.s.) Peygamberlik vazifesinin başladığı bir gece.
3.Bu gece Kur’an ve insan buluşmasının ilk yaşandığı
bir gece.
4.Kadir gecesinde insan ile buluşan Kur’an’ın ilk
ayetleri ise “oku”dur. Kur’an-ı, Peygamberimizi, hayatı, alemi, kendimizi
okumalı, Rabbimize yönelmeliyiz.
2.Kadir gecesini Ramazan ayının son on gününde
aramalıyız.
3.Ramazan ayının son on günü geldiğinde diğer
zamanlarda yapmış olduğumuz ibadetleri biraz daha artırmalıyız.
4.Bu gece içerisinde kadir gecesi bulunmayan bin aydan
daha hayırlıdır.
5.Bu gece Cebrail (a.s.) ve melekler Allah’ın izniyle
her türlü iş için dünya semasına inerler.
6.Bu gece tan yerinin aydınlanmasına kadar esenliktir.
7.Kadir gecesinin farkında olan, ihya eden insan için
bağışlanma, esenlik, dünyevi ve uhrevi birçok güzellikler mevcuttur.
8.Kandil geceleri birlik ve beraberliğimiz için birer
ganimettir. Bu gecelerde birbirlerimizi unutmamalı, hayır ve duada
bulunmalıyız.
Ramazan ayında ve özellikle kadir gecesinde, Tövbe ve
istiğfarda bulunalım. Bu gün ve gecelerde Kuran-ı Kerimi bizlerde gönlümüze
indirmeliyiz. O’nun manevi feyzinden istifade etmeliyiz. Okumalı, anlamalı ve
hayatımıza aktarmalıyız. Peygamber Efendimiz bir hadislerinde şöyle
buyurmaktadır.
اقْرَؤُا القُرْآنَ فإِنَّهُ يَأْتي يَوْم القيامةِ
شَفِيعاً لأصْحابِهِ
“Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde
kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir”( Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 993)
Bu gecede dua etmek de yapacağımız ibadetlerden
olmalıdır. Dua ibadettir. Yapıldığı anda ibadet yapılmış sevabı alınmasının
yanı sıra kişinin istekleri Yaratan tarafından kendisine verilir. Hz. Aişe annemizden
bir hadisi aktarmak suretiyle bu gecede nasıl dua edeceğimizi Efendimiz
(s.a.s.)’den öğrenelim.
قُلْتُ : يا رَسُولَ اللَّهِ أَرَأَيْتَ إِن عَلِمْتُ
أَيَّ لَيْلَةٍ لَيْلَةُ القَدْرِ ما أَقُولُ فيها ؟ قَالَ : « قُولي : اللَّهُمَّ
إِنَّكَ عَفُوٌّ تُحِبُّ العفْوَ فاعْفُ عنِّي
Bu gece hakkında Hz. Aişe Validemiz (r.a.)
Efendimize şöyle bir soru yöneltmiştir: Ey Allah'ın Resulü! Kadir
gecesinin hangi gece olduğunu bilecek olursam, o gece nasıl dua edeyim? diye
sordum. "Allahım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla!
diye dua et" buyurdu.( Riyazü’s-salihin, Hadis No: 1198).
Kadir
gecesini namaz
kılarak, Kur'ân-ı Kerim okuyarak, tevbe, istiğfâr ederek ve dua yaparak
değerlendirmeli, geçen hayatımızın Kur’an ve Sünnet’e uygun olup olmadığının
muhasebesini yapmalıyız. Dargınlık, kırgınlık, kin ve nefretin yerine sevgi,
saygı, hoşgörü, dostluk ve kardeşliği hâkim kılmalıyız. Yetimlerin,
kimsesizlerin, fakir ve muhtaçların yüzünü güldürmeli, onlara yardım elimizi
uzatmalıyız bu gece büyük bir fırsattır. Bu nedenle manen bin aydan daha
hayırlı olduğu müjdelenen, dolayısıyla, yaklaşık 80 küsur yıllık bir insan
ömrüne bedel kabul edilen bu geceden gerektiği şekilde istifade etmeliyiz. Sayısız
manevî güzelliğin yaşandığı ve mükâfatların sınırsız olarak verildiği bu
gecede; özümüze dönerek gaflet içinde geçen günlerimizi sorgulamalı, kendimizle
hesaplaşmalı, iyi ve güzel davranışlarımızı artırmaya, kötü davranışlardan
uzaklaşarak kalbimizdeki manevî kirleri temizlemeye çalışmalıyız.
Bu gibi
mübarek gün ve geceleri değerlendirirken gözden uzak tutulmaması gereken bir
durum ise, ibadet ve taatlerimizi sadece
bu geceye hasretmemeli, her zaman Allah’ın kulu ve Hz. Muhammed (sav)in ümmeti
olduğumuzu hatırda tutup, ona göre hayatımızı yönlendirmeliyiz.
Kadir gecesinin Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerde ifadesini
bulan önemi, bu gecede yapılan ibadet ve duaların kabul edileceğine, bu geceyi
ihya edenlerin günahlarının bağışlanacağına dair Hz. Peygamber’in açıklamaları,
müslüman toplumlarda Kadir gecesinin diğer kandillere göre daha büyük ilgi
görmesine, bu arada sosyal hayata yansımasına, örf ve âdetlerin zenginleşmesine
vesile olmuştur. Divan edebiyatında Kadir gecesi kasidelerin dua kısımlarıyla
ramazâniyye, bayramiyye, rubâî ve tuyuğlarda, yeni edebiyatta ise müstakil dinî
manzumeler yanında ramazan ve kandillerle ilgili şiirlerle bu gece indirilmeye
başlandığından Kur’an’dan bahseden şiirlerde işlenmiştir.
Kadir gecesinin divan şiirinde “leyle-i Kadr,
şeb-i Kadr, şâm-ı Kadr” gibi terkiplerde gerçek ve mecaz anlamlarıyla ve cinas,
tevriye, îhâm gibi edebî sanatlarla zengin bir kullanım alanı vardır. Gökten
rahmet ve bereketin sabaha kadar yağdığını anlatmak için “nûr-ı Kadr, nûr-ı
şeb-i Kadr”; sevgilinin yerini ifade için “sarây-ı Kadr, kûşe-i Kadr”;
sevgiliye kavuşma için “Kadr-i visâl, Kadr-i vasl” gibi terkipler
kullanılmıştır. Kadir gecesinin lutuf ve ihsan gecesi olduğu Şeyhülislâm
Yahyâ’nın, “Gün gibi tulû etti bu şeb necm-i hidâyet / Iyd etti şeb-i Kadr’e
erip ehl-i velâyet” beytiyle Nâilî-i Kadîm’in, “Eylemez secde-i eşcâr-ı şeb-i
Kadr’i nigâh / Cilve-i kāmet-i kaddinden olanlar âgâh” beytinde ifade
edilmiştir. Enderunlu Vâsıf bu gecenin bütün insanlara mağfiret getireceğini,
“Bil kadrini zîrâ ki bu şehrin şeb-i Kadr’i / Bîşek sebeb-i mağfiret-i
âlemiyandır” beytiyle anlatır.
Divan şiirinde çok değerli olan geceler de
mecâzen “kadr” kelimesiyle anlatılır: “Yârân u mey ü bâde buluştuk bu gece /
el-minnetü lillâh bu şeb Kadr oldu” beytiyle Ahmed Paşa’nın, “Kadr derdim
sohbetine her gece olsaydı Kadr / Iyd derdim devletine olmasa pâyân-ı ıyd”
mısraları bu anlayışı aksettirir. Sevgilinin yüzü, saçı ve gerdanı Allah’ın
leyle-i Kadr’de indirdiği veya değer verdiği kullarına seyrettirdiği nur
gibidir.
Yeni Türk edebiyatı devresinde de Kadir gecesiyle ilgili
şiirler kaleme alınmıştır. Cumhuriyet dönemi şairlerinden Arif Nihat Asya,
Halit Fahri Ozansoy, Cemal Oğuz Öcal, Enver Tuncalp’ın da Kadir ve kandil
geceleriyle ilgili şiirleri vardır. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Siyah ve
Karanlık” şiirinde olduğu gibi bu devirde birçok şairin ramazanla ilgili
şiirlerinde Kadir gecesi motif olarak işlenmiştir.
Ramazan mânileri içinde Kadir gecesi hakkında kaleme
alınmış olanlar daha ziyade bu gecenin dinî özelliklerini ortaya koyar: “Olundu
âleme müjde / Getirir âlemi vecde / Ağaçlar ediyor secde / Mübârek Kadir gecesi
// Cümle âlem mesrûr olur / Hep günahlar mağfûr olur / Cümle yer gök pürnûr
olur / Mübârek Kadir gecesi”. “Kadir gecesinde doğmak”, “Annesi onu Kadir
gecesi doğurmuş” gibi deyimlerle Kadir gecesinde doğan çocuklara Kadir ve
Kadriye adlarının konulması da Türk halk kültüründe bu geceye verilen önemi
gösterir.
Kadir gecesi özel ibadet ve duaları, bunlarla ilgili donanımları,
teşrifat ve merasimleriyle Osmanlı toplum hayatında zengin bir gelenek
oluşturmuştur. Ramazanla başlayan hatimlerin Kadir gecesinden önce tamamlanması
ve o gece duasının yapılmasına dikkat edilmiş, değişik camilerde hâfızlar ve
duahanlar tarafından sanatkârane ifadelerle duada bulunma âdet haline
gelmiştir. Büyük camilerde bu duaların sabah namazına
kadar devam ettiği bilinmektedir. Bunun yanında cami ve tekkelerde vaaz ve
irşadda bulunulur, bunlara halktan başka ulemâ, meşâyih ve devlet ileri gelenleri
de katılırdı.
Kadir gecesinden nasibini almak isteyenlerin
yatsı namazını cemaatle kılmalarının yeterli olduğuna dair rivayetler,
padişahların bu gece yatsı ve teravih namazlarıyla Osmanlı kroniklerinde “Kadir
namazı” adıyla anılan tesbih namazını selâtin camilerinden birinde halkla
beraber kılmalarına vesile olmuştur. Bu durum Osmanlı teşrifatında, padişah ve
saray halkıyla devlet erkânının iftardan sonra Kadir kutlamalarının yapılacağı
camiye giderken geçeceği güzergâhta “kadir alayı” adıyla bir merasim yürüyüşü
düzenlenmesine de sebep olmuştur. Bundan dolayı alayın geçeceği güzergâhtaki
yollar önceden tamir edilir, fenerler, kandiller ve meşalelerle donatılarak
aydınlatılır, binalar elden geçirilip boyanırdı. Güzergâhın uygun yerlerinde
halkın alayı rahatça seyretmesi için oturma yerleri yapılır, bilhassa harem
arabalarıyla seyre gelecek olanlar ve diplomatlar için özel alanlar ayrılırdı.
Kadir gecesini ihya merasimleri fetihten itibaren önceleri Ayasofya’da, daha
sonraları ise padişahın arzusuna göre belirlenen bir selâtin camisinde
düzenlenirdi. XVI. yüzyıldan bu yana gerçekleştirildiği anlaşılan bu kutlamalar
hakkında bilhassa XIX ve XX. yüzyıl kaynaklarında ayrıntılı bilgiler
bulunmaktadır. Buna göre hünkâr imamı ve müezzinleri de törenlerin yapıldığı
camilerde halkın karşısına çıkarlar, bu ise şehirde ayrı bir heyecana sebep
olurdu. Büyük kalabalıkların katılımıyla gerçekleşen bu merasimler, güzel sesli
imamların her rek‘atı farklı bir makamda kıldırdıkları teravih ve Kadir
namazları, müezzinlerin cumhur müezzinliği tarzıyla ve rek‘at aralarında
okudukları “elvedâ” nakaratlı ramazan ve Kadir gecesi ilâhileriyle bir mûsiki
ziyafetine dönüşürdü.
Kadir gecesi kutlamalarında Ayasofya Camii
etrafında âdeta özel bir folklor ve gelenek oluşmuştur. Fâtih Sultan Mehmed
zamanından başlayarak müzeye çevrilişine kadar beş asra yakın bir süre Ayasofya
Camii’nde düzenlenen Kadir gecesi kutlamaları, İslâm dünyasında hiçbir camiye
nasip olmayan bir ihtişamla yapılagelmiştır. Evliya Çelebi, 1045 senesi
Ramazanının (Mart 1636) Kadir gecesinde Ayasofya müezzin mahfelinde Kur’an
okurken güzel sesini duyan IV. Murad’ın iltifatına mazhar olarak Enderun’a
alınmasını, Kadir gecesini Ayasofya’da ihya etmesinin bereketi olarak izah
etmektedir. Ayasofya’nın Kadir gecesi bakımından önemli bir özelliği de
İstanbul’daki sefirlerden başlayarak pek çok yabancının buradaki kutlamaları
caminin üst katında takip edebilmesine imkân verilmesidir. (Bu konuda bk. Özervarlı,
M. Sait, “Kadir Gecesi”, DİA, XXIV, 124-125; Uzun, Mustafa, “Kadir Gecesi”,
DİA, XXIV, 125-127).
0 yorum:
Yorum Gönder