19 Haziran 2017 Pazartesi

Ebu’l-Beşer el-Ebyazî Yazdı: Kadir Gecesi

 Ebu’l-Beşer el-Ebyazî
  إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْر وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْر لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِّنْ أَلْفِ شَهْرٍتَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِم مِّنكُلِّ أَمْر سَلَامٌ هِيَ حَتَّى مَطْلَعِ الْفَجْرِ
“Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesi’nde indirdik.  Kadir gecesi’nde olduğunu sen ne bileceksin! Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.” (Kadr, 97/1-5).
Mübarek gün ve geceler toplumumuzda büyük şevk ve iştiyakla kutlanan gecelerdir. Öyle ki, bu geceler bayram havası içerisinde geçmektedir. Müslümanların İslam tarihi boyunca ihya ettikleri mübarek gecelerden biri de Kadir gecesidir. Bu geceye Kadir Gecesi denilmesi şeref ve kıymetinden dolayıdır. Zaman ve mekanlar; kendilerinde meydana gelen önemli olaylarla değer kazanırlar. Kadir Gecesini bu derece değerli kılan en önemli sebep ise insanlığın son hidayet rehberi olan ilahi kelam Kur’ân-ı Kerîm’in bu gece indirilmeye başlanmış olmasıdır.
Zaman ve mekanlar kendilerinde meydana gelen büyük ve önemli olaylarla değer kazanırlar. Kadir gecesi bu bakımdan hiçbir geceye nasip olmayan bir olayın meydana geldiği gecedir. Çünkü bu gecede kadri yüce bir kitap olan, Allah Teâla'nın insanlığa gönderdiği son mesaj Kur'an-ı Kerim, inmeye başlamıştır.
Sözlükte kadir (kadr) kelimesi “hüküm, şeref, güç, yücelik” gibi anlamlara gelir. Dinî literatürde ise “leyletü’l-Kadr” şeklinde Kur’ân-ı Kerîm’in indirildiği gecenin adı olarak kullanılır. Aynı adı taşıyan 97. sûre bu gecenin fazileti hakkında nâzil olmuştur. Sûrede Kur’an’ın Kadir gecesinde indirildiği ve sözü edilen gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu hususu belirtilir. Müfessirler hayırlı olanın bu gecede yapılan amel olduğunu, bin ayın ise içinde Kadir gecesinin bulunmadığı bir süreyi ifade ettiğini belirtirler. (Taberî, Tefsir, XV, 339).
Allah’ın insanlara peygamberler vasıtasıyla son hitabı ve nihaî mesajı olan Kur’an’ı indirmesi insanlığın hidayetinde bir dönüm noktası teşkil ettiği için bu olayın gerçekleştiği gece tabiatıyla özel bir anlam taşır. Kadir gecesinin önemine işaret eden bir hadiste, önceki ümmetlerin uzun ömürlü olmaları sebebiyle fazla sevap kazanma imkânına sahip bulunmalarına karşılık Müslümanlara Kadir gecesinin verildiği belirtilir (el-Muvataa, “İtikâf”, 6). Kadr sûresinde bildirildiğine göre bu gecede Allah’ın izniyle melekler ve Cebrâil yeryüzüne iner ve gece boyunca yeryüzüne barış ve esenlik hâkim olur.
Kadr sûresinde verilen bilgiler, Kur’an’ın ramazan ayında (el-Bakara 2/185) ve bütün hikmetli işlerin kararlaştırıldığı mübarek bir gecede (ed-Duhân 44/3-4) indirildiğine dair âyetlerle birlikte ele alındığında Kadir gecesinin ramazan ayı içinde bulunduğu sonucu ortaya çıkar. Bu gecenin daha çok ramazanın son on veya yedi günündeki tekli gecelerde aranması gerektiğine dair hadisler (Buhârî, “Fażlü leyleti’l-Ķadr”, 2-3; Müslim, “Sıyâm”, 205-220) gecenin tesbitiyle ilgili bazı ipuçları vermektedir. Bu hususta sahâbeden gelen rivayetlerde en çok ramazanın 27. gecesi öne çıkıyorsa da (Müslim, “Salâtü’l-müsâfirîn”, 179-180, “Śıyâm”, 220-221; Ebû Dâvûd, “Şehru Ramażân”, 2, 6; Tirmizî, “Śavm”, 72) bu rivayetler ihtilâflı olduğundan kesinlik ifade etmemektedir.
Kadir gecesinin kesin olarak belirlenmemesinin hikmeti üzerinde duran âlimler, bu durumun gecenin feyzinden istifade etmek için daha uygun olduğunu söylemişlerdir. Zira Kadir gecesinin bildirilmesi halinde Müslümanlar sadece o geceyi ihya etmekle yetinebilirlerdi. Halbuki kısmî belirsizlik sayesinde müminlerin Kadir gecesi ümidiyle bütün ramazan gecelerini ibadet şuuru içerisinde geçirmeleri söz konusudur.
Allah Rasûlü’nün bir hadisinde inanarak ve mükâfatını Allah’tan bekleyerek Kadir gecesini ihyâ edenlerin geçmiş günahlarının affedileceği müjdelenmiştir (Buhârî, “Fażlu leyleti’l-Ķadr”, 1; Müslim, “Śalâtü’l-müsâfirîn”, 175-176). Ramazanın son on gününe girildiğinde Hz. Peygamber dünyevî işlerden uzaklaşıp i‘tikâfa çekilir, geceleri daha çok ibadet ve tefekkürle geçirdiği gibi ailesini de uyanık tutardı (Buhârî, “Fażlu leyleti’l-Ķadr”, 5; “İtikâf”, 1; Müslim, “İtikâf”, 1-5). Ayrıca Rasûl-i Ekrem’in Kadir gecesinde, “Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni de affet!” şeklinde dua edilmesini tavsiye ettiği belirtilir (Tirmizî, “Daavât”, 84). Bu sebeple Müslümanlar, ramazan ayının son on gecesini ve özellikle âlimlerin çoğunluğunun işaret ettiği 27. geceyi, kulluk bilinci içinde ibadet ederek ve geçmişte yaptıkları hataları bir daha tekrarlamamaya kesin karar vererek geçirmeye özen gösterirler.
Kadir Gecesini gereği gibi anlayıp hakkıyla değerlendirmenin yolu, Kur’ân-ı Kerîm’in eşsiz mesajlarını anlamaktan geçer. Bu itibarla, Kadir Gecesi Kur’ân-ı öğrenme ve Rasûlüllah’ı tanıma, onların öngördüğü fazilet ilkeleri doğrultusunda yaşama ve her türlü kötülüğü terk etme vesilesi kabul edilmelidir. Zira, insanlara dünya ve âhiret mutluluğunu sağlamayı hedefleyen ve manevi varlığımızı karartan her türlü olumsuzluktan arındırarak, bizi üstün ahlâkî değerlere yönelten yüce kitabımız Kur’ân’dır. O’nun getirdiği ilke ve prensiplerin özünde aydınlık, hoşgörü, dostluk ve kardeşlik vardır. O, insanlar arasında sevgi, uzlaşma, yardımlaşma, kardeşlik ve istikrarı sağlayacak; fert ve toplum planında pek çok ahlâkî ve sosyal problemin hak ve adalet çerçevesinde çözülmesine ışık tutacak ve insanlara gelişme yollarını göstererek onları geleceğe hazırlayacak ilâhî ölçüleri içeren bir kitaptır. Kur’ân’ın bu özelliği, şu ayetlerle açık bir şekilde ortaya konulur:
“Gerçekten bu Kur’an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü’minler için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler” (İsrâ, 17/9). “Biz Kur’an’dan, mü’minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz....” (İsrâ, 17/82).
الَر كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ
“Elif. Lâm. Râ. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır”( İbrahim, 14/1).
يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءتْكُم مَّوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاء لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ
“Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.” (Yunus, 10/57).
الم   ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ
 “Elif Lam Mim. Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.”(Bakara,2/1-2).
Sevgili Peygamberimizden Kadir gecesinin ihya edilmesi neticesinde elde edilecek mükafat bizlere şöyle müjdelenmektedir.
مَنْ قام لَيْلَةَ القَدْرِ إِيماناً واحْتِسَاباً ، غُفِر لَهُ ما تقدَّم مِنْ ذنْبِهِ
“Faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Kadir gecesini değerlendiren kişinin geçmiş günahları bağışlanır.”(Riyazü’s-salihin, Hadis No: 1192). Sevgili Peygamberimiz, Ramazanın son on gününde, her zamankinden daha fazla ibadet eder, aile fertlerini de ibadet için uyandırırdı.( Müslim, İtikaf, 8).
Ayet-i kerimelerin ve hadis-i şeriflerin ışığında Kadir gecesi ile ilgili şu hususların ön plana çıktığını görmekteyiz:
1.Bu gecede Kur’an indirilmeye başlanmıştır.
2.Bu gece Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimizin (s.a.s.) Peygamberlik vazifesinin başladığı bir gece.
3.Bu gece Kur’an ve insan buluşmasının ilk yaşandığı bir gece.
4.Kadir gecesinde insan ile buluşan Kur’an’ın ilk ayetleri ise “oku”dur. Kur’an-ı, Peygamberimizi, hayatı, alemi, kendimizi okumalı, Rabbimize yönelmeliyiz.
2.Kadir gecesini Ramazan ayının son on gününde aramalıyız.
3.Ramazan ayının son on günü geldiğinde diğer zamanlarda yapmış olduğumuz ibadetleri biraz daha artırmalıyız.
4.Bu gece içerisinde kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlıdır.
5.Bu gece Cebrail (a.s.) ve melekler Allah’ın izniyle her türlü iş için dünya semasına inerler.
6.Bu gece tan yerinin aydınlanmasına kadar esenliktir.
7.Kadir gecesinin farkında olan, ihya eden insan için bağışlanma, esenlik, dünyevi ve uhrevi birçok güzellikler mevcuttur.
8.Kandil geceleri birlik ve beraberliğimiz için birer ganimettir. Bu gecelerde birbirlerimizi unutmamalı, hayır ve duada bulunmalıyız.
Ramazan ayında ve özellikle kadir gecesinde, Tövbe ve istiğfarda bulunalım. Bu gün ve gecelerde Kuran-ı Kerimi bizlerde gönlümüze indirmeliyiz. O’nun manevi feyzinden istifade etmeliyiz. Okumalı, anlamalı ve hayatımıza aktarmalıyız. Peygamber Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır.
اقْرَؤُا القُرْآنَ فإِنَّهُ يَأْتي يَوْم القيامةِ شَفِيعاً لأصْحابِهِ
“Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir”( Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 993)
Bu gecede dua etmek de yapacağımız ibadetlerden olmalıdır. Dua ibadettir. Yapıldığı anda ibadet yapılmış sevabı alınmasının yanı sıra kişinin istekleri Yaratan tarafından kendisine verilir. Hz. Aişe annemizden bir hadisi aktarmak suretiyle bu gecede nasıl dua edeceğimizi Efendimiz (s.a.s.)’den öğrenelim.
قُلْتُ : يا رَسُولَ اللَّهِ أَرَأَيْتَ إِن عَلِمْتُ أَيَّ لَيْلَةٍ لَيْلَةُ القَدْرِ ما أَقُولُ فيها ؟ قَالَ : « قُولي : اللَّهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ تُحِبُّ العفْوَ فاعْفُ عنِّي
Bu gece hakkında Hz. Aişe Validemiz (r.a.) Efendimize şöyle bir soru yöneltmiştir:  Ey Allah'ın Resulü! Kadir gecesinin hangi gece olduğunu bilecek olursam, o gece nasıl dua edeyim? diye sordum. "Allahım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla! diye dua et" buyurdu.( Riyazü’s-salihin, Hadis No: 1198).
Kadir gecesini namaz kılarak, Kur'ân-ı Kerim okuyarak, tevbe, istiğfâr ederek ve dua yaparak değerlendirmeli, geçen hayatımızın Kur’an ve Sünnet’e uygun olup olmadığının muhasebesini yapmalıyız. Dargınlık, kırgınlık, kin ve nefretin yerine sevgi, saygı, hoşgörü, dostluk ve kardeşliği hâkim kılmalıyız. Yetimlerin, kimsesizlerin, fakir ve muhtaçların yüzünü güldürmeli, onlara yardım elimizi uzatmalıyız bu gece büyük bir fırsattır. Bu nedenle manen bin aydan daha hayırlı olduğu müjdelenen, dolayısıyla, yaklaşık 80 küsur yıllık bir insan ömrüne bedel kabul edilen bu geceden gerektiği şekilde istifade etmeliyiz. Sayısız manevî güzelliğin yaşandığı ve mükâfatların sınırsız olarak verildiği bu gecede; özümüze dönerek gaflet içinde geçen günlerimizi sorgulamalı, kendimizle hesaplaşmalı, iyi ve güzel davranışlarımızı artırmaya, kötü davranışlardan uzaklaşarak kalbimizdeki manevî kirleri temizlemeye çalışmalıyız.
Bu gibi mübarek gün ve geceleri değerlendirirken gözden uzak tutulmaması gereken bir durum ise,  ibadet ve taatlerimizi sadece bu geceye hasretmemeli, her zaman Allah’ın kulu ve Hz. Muhammed (sav)in ümmeti olduğumuzu hatırda tutup, ona göre hayatımızı yönlendirmeliyiz.
Kadir gecesinin Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerde ifadesini bulan önemi, bu gecede yapılan ibadet ve duaların kabul edileceğine, bu geceyi ihya edenlerin günahlarının bağışlanacağına dair Hz. Peygamber’in açıklamaları, müslüman toplumlarda Kadir gecesinin diğer kandillere göre daha büyük ilgi görmesine, bu arada sosyal hayata yansımasına, örf ve âdetlerin zenginleşmesine vesile olmuştur. Divan edebiyatında Kadir gecesi kasidelerin dua kısımlarıyla ramazâniyye, bayramiyye, rubâî ve tuyuğlarda, yeni edebiyatta ise müstakil dinî manzumeler yanında ramazan ve kandillerle ilgili şiirlerle bu gece indirilmeye başlandığından Kur’an’dan bahseden şiirlerde işlenmiştir.
Kadir gecesinin divan şiirinde “leyle-i Kadr, şeb-i Kadr, şâm-ı Kadr” gibi terkiplerde gerçek ve mecaz anlamlarıyla ve cinas, tevriye, îhâm gibi edebî sanatlarla zengin bir kullanım alanı vardır. Gökten rahmet ve bereketin sabaha kadar yağdığını anlatmak için “nûr-ı Kadr, nûr-ı şeb-i Kadr”; sevgilinin yerini ifade için “sarây-ı Kadr, kûşe-i Kadr”; sevgiliye kavuşma için “Kadr-i visâl, Kadr-i vasl” gibi terkipler kullanılmıştır. Kadir gecesinin lutuf ve ihsan gecesi olduğu Şeyhülislâm Yahyâ’nın, “Gün gibi tulû etti bu şeb necm-i hidâyet / Iyd etti şeb-i Kadr’e erip ehl-i velâyet” beytiyle Nâilî-i Kadîm’in, “Eylemez secde-i eşcâr-ı şeb-i Kadr’i nigâh / Cilve-i kāmet-i kaddinden olanlar âgâh” beytinde ifade edilmiştir. Enderunlu Vâsıf bu gecenin bütün insanlara mağfiret getireceğini, “Bil kadrini zîrâ ki bu şehrin şeb-i Kadr’i / Bîşek sebeb-i mağfiret-i âlemiyandır” beytiyle anlatır.
Divan şiirinde çok değerli olan geceler de mecâzen “kadr” kelimesiyle anlatılır: “Yârân u mey ü bâde buluştuk bu gece / el-minnetü lillâh bu şeb Kadr oldu” beytiyle Ahmed Paşa’nın, “Kadr derdim sohbetine her gece olsaydı Kadr / Iyd derdim devletine olmasa pâyân-ı ıyd” mısraları bu anlayışı aksettirir. Sevgilinin yüzü, saçı ve gerdanı Allah’ın leyle-i Kadr’de indirdiği veya değer verdiği kullarına seyrettirdiği nur gibidir.
Yeni Türk edebiyatı devresinde de Kadir gecesiyle ilgili şiirler kaleme alınmıştır. Cumhuriyet dönemi şairlerinden Arif Nihat Asya, Halit Fahri Ozansoy, Cemal Oğuz Öcal, Enver Tuncalp’ın da Kadir ve kandil geceleriyle ilgili şiirleri vardır. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Siyah ve Karanlık” şiirinde olduğu gibi bu devirde birçok şairin ramazanla ilgili şiirlerinde Kadir gecesi motif olarak işlenmiştir.
Ramazan mânileri içinde Kadir gecesi hakkında kaleme alınmış olanlar daha ziyade bu gecenin dinî özelliklerini ortaya koyar: “Olundu âleme müjde / Getirir âlemi vecde / Ağaçlar ediyor secde / Mübârek Kadir gecesi // Cümle âlem mesrûr olur / Hep günahlar mağfûr olur / Cümle yer gök pürnûr olur / Mübârek Kadir gecesi”. “Kadir gecesinde doğmak”, “Annesi onu Kadir gecesi doğurmuş” gibi deyimlerle Kadir gecesinde doğan çocuklara Kadir ve Kadriye adlarının konulması da Türk halk kültüründe bu geceye verilen önemi gösterir.
Kadir gecesi özel ibadet ve duaları, bunlarla ilgili donanımları, teşrifat ve merasimleriyle Osmanlı toplum hayatında zengin bir gelenek oluşturmuştur. Ramazanla başlayan hatimlerin Kadir gecesinden önce tamamlanması ve o gece duasının yapılmasına dikkat edilmiş, değişik camilerde hâfızlar ve duahanlar tarafından sanatkârane ifadelerle duada bulunma âdet haline gelmiştir. Büyük camilerde bu duaların sabah namazına kadar devam ettiği bilinmektedir. Bunun yanında cami ve tekkelerde vaaz ve irşadda bulunulur, bunlara halktan başka ulemâ, meşâyih ve devlet ileri gelenleri de katılırdı.
Kadir gecesinden nasibini almak isteyenlerin yatsı namazını cemaatle kılmalarının yeterli olduğuna dair rivayetler, padişahların bu gece yatsı ve teravih namazlarıyla Osmanlı kroniklerinde “Kadir namazı” adıyla anılan tesbih namazını selâtin camilerinden birinde halkla beraber kılmalarına vesile olmuştur. Bu durum Osmanlı teşrifatında, padişah ve saray halkıyla devlet erkânının iftardan sonra Kadir kutlamalarının yapılacağı camiye giderken geçeceği güzergâhta “kadir alayı” adıyla bir merasim yürüyüşü düzenlenmesine de sebep olmuştur. Bundan dolayı alayın geçeceği güzergâhtaki yollar önceden tamir edilir, fenerler, kandiller ve meşalelerle donatılarak aydınlatılır, binalar elden geçirilip boyanırdı. Güzergâhın uygun yerlerinde halkın alayı rahatça seyretmesi için oturma yerleri yapılır, bilhassa harem arabalarıyla seyre gelecek olanlar ve diplomatlar için özel alanlar ayrılırdı. Kadir gecesini ihya merasimleri fetihten itibaren önceleri Ayasofya’da, daha sonraları ise padişahın arzusuna göre belirlenen bir selâtin camisinde düzenlenirdi. XVI. yüzyıldan bu yana gerçekleştirildiği anlaşılan bu kutlamalar hakkında bilhassa XIX ve XX. yüzyıl kaynaklarında ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Buna göre hünkâr imamı ve müezzinleri de törenlerin yapıldığı camilerde halkın karşısına çıkarlar, bu ise şehirde ayrı bir heyecana sebep olurdu. Büyük kalabalıkların katılımıyla gerçekleşen bu merasimler, güzel sesli imamların her rek‘atı farklı bir makamda kıldırdıkları teravih ve Kadir namazları, müezzinlerin cumhur müezzinliği tarzıyla ve rek‘at aralarında okudukları “elvedâ” nakaratlı ramazan ve Kadir gecesi ilâhileriyle bir mûsiki ziyafetine dönüşürdü.
Kadir gecesi kutlamalarında Ayasofya Camii etrafında âdeta özel bir folklor ve gelenek oluşmuştur. Fâtih Sultan Mehmed zamanından başlayarak müzeye çevrilişine kadar beş asra yakın bir süre Ayasofya Camii’nde düzenlenen Kadir gecesi kutlamaları, İslâm dünyasında hiçbir camiye nasip olmayan bir ihtişamla yapılagelmiştır. Evliya Çelebi, 1045 senesi Ramazanının (Mart 1636) Kadir gecesinde Ayasofya müezzin mahfelinde Kur’an okurken güzel sesini duyan IV. Murad’ın iltifatına mazhar olarak Enderun’a alınmasını, Kadir gecesini Ayasofya’da ihya etmesinin bereketi olarak izah etmektedir. Ayasofya’nın Kadir gecesi bakımından önemli bir özelliği de İstanbul’daki sefirlerden başlayarak pek çok yabancının buradaki kutlamaları caminin üst katında takip edebilmesine imkân verilmesidir. (Bu konuda bk. Özervarlı, M. Sait, “Kadir Gecesi”, DİA, XXIV, 124-125; Uzun, Mustafa, “Kadir Gecesi”, DİA, XXIV, 125-127).


0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar