Dr. Celal Emanet
Cahil olanların merhameti ve lütfu azdır.
Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol.
Çünkü cibilliyetsize ilim öğretmek,
Eşkıyanın eline kılıç vermektir.
Hz.
Mevlâna, Mesnevi Şerif
“Gerçekten
bu Kur’an insanları en doğru yola iletir” (İsra,
9) Müslümanlar Kur’an’ın ipine ve Rasulûllah (sav)’in sünnetlerine sımsıkı
sarılmakla hem dünyada hem de ahirette felaha ereceklerdir. Evet, İslam’ın hak
din olduğu şüphe götürmez bir hakikattir. Fakat asıl problem Müslümanların
bugün İslam’ı temsil problemidir. Kıymetli şeyler güzel mekanlarda ve güzel
ambalajlar içinde sergilenir. Güzel bir vitrin kalitesiz bir malı bile cazip
gösterir. Kötü bir teşhir ise en kaliteli malı bile kalitesiz konuma düşürür.
Maalesef bu güzel dinin bugün şahsi hayatında bile
rotasını şaşırmış bazı Müslümanların adı altında temsil ediliyor olması dinimiz
açısından olduğu kadar insanlık açısından da bir talihsizliktir. Özellikle Arap
dünyasının liderleri bunlar arasında zikredilebilir. Yıllarca kendi halklarına
zulmeden bu adamlardan bir kısmı bu sene başında saltanatlarıyla birlikte
yıkılıp giderken bir kısmı da hala direnmeye devam etmektedirler. Bu yüzden maddi
manevi problemlerine çare arayan insanlık için Müslümanların aranan modeli
ortaya koyamamaları kendileri açısından son derece acıdır.
“Ameli
kimi geri bırakmışsa nesebi onu ileri götürmez” (Ebû
Davud, İlim, 1) buyuran Efendimiz (sav)’e göre Allah Tealâ kimsenin hangi
kavimden olduğuna bakmamaktadır. Bundan dolayı Allah (cc) herkese belli
krediler vermiştir. İnsanoğlu bu ilahi krediyi yerinde ve verimli şekilde
kullanmak zorundadır. Allah Teâlâ yarattığı kullar için sonsuz merhamet
sahibidir; öyle olmasaydı kafirleri yaratmazdı. Bu âlemde ve öteki âlemde,
herkes amelinin karşılığını eksiksiz görecektir. Allah (cc) kimseye haksızlık
yapmaz. Zira o adildir. Bu sebeple bir kimsenin sadece sözde kalan Müslümanlığıyla
ne dünyada ne de ukbâ da iflah olmasını beklemek Sünnetullah’a aykırıdır. Zira
isimden ibaret Müslümanlığın bir işe yaramadığı bugünkü Müslümanların halinden de
bellidir. İslam âleminin günümüzdeki tablosu Rasûlullah (sav) Efendimizin
getirdiği ve yaşadığı İslam’la taban tabana zıttır. Meselenin daha kolay
anlaşılabilmesi için birkaç misal vererek konuya devam edeceğim.
Rabbimizin vahiy olarak gönderdiği ilk emri
“oku”dur. Maalesef günümüzde en az okuyan Müslümanlardır. Kuran’da Müslümanların
ancak kardeş oldukları ve birbirlerine merhamet etmeleri emredilmekte fakat en
fazla düşmanlık Müslüman toplulukları arasında cereyan etmektedir. İşte en
yakınımızdaki Suriye, Irak, Libya veya diğer tarafta Afganistan, Pakistan ve
daha pek çok İslam ülkesinde Müslümanlar birbirlerini hiç gözlerini kırpmadan
öldürür hale gelmişlerdir. Bu durum o kadar korkunç bir hal almıştır ki; ölen
neden öldüğünü öldüren de neden öldürdüğünü bilmemekte. Kalplerinde bir zerre
bile merhamet kalmayan bu adamlar öldürdükleri insanların görüntülerini canlı
olarak televizyonlarda veya internette yayınlayabiliyorlar. Lütfen Allah rızası
için dua edelim; “Allah (cc) içimizdeki
sefihler yüzünden bizi de helak etmesin…” Zira bu sefih ve ahmaklar
güruhunun sayısı maalesef Müslümanlar arasında her geçen gün artmaktadır.
Kur’ân’da “En hayırlı ümmet” olarak tanımlanan,
yeryüzünde Allah’ın şahitleri olarak tavsif edilen İslam toplumunun görüntüsü
İslam’la gayr-i müslimler arasında adeta kalın bir perde, bir utanç perdesi
gibidir. Görüntü o kadar bozuktur ki, Muhammed Abduh’un dediği gibi; ‘Avrupa’nın Müslüman olması için bizim iyi Müslüman
olmadığımızın bilinmesi gerekir.’ Belki bana sitem edeceksiniz ama hakikat
şudur; bugün dünya Müslümanlarının özellikle başlarındaki politik liderlerine
veya krallarına bakarak kimse Müslüman olmaz. Cehalet ve bilgisizlik her yanı
öyle bir sarmış ki; maalesef günümüz insanı aslında İslam’a dair hiçbir şey
bilmediği gibi bu konudaki cehaletinin de farkında değildir. Sadece biliyorum
zannediyor. Geçenlerde bir televizyon kanalı kalabalık bir caddede gelen geçen
insanlara; ‘İslam’da halifelerin sayısı kaçtır veya isimleri nelerdir?’ diye
sorduğu soruya bir kişi bile doğru cevap veremediğine şahit olmak bile toplum
olarak ne halde olduğumuzu anlamamız için yeterlidir kanaatindeyim. Zira Hz
Ebûbekir, Ömer, Osman ve Ali (r.anhum) başlarımızın tacı olan bu şahsiyetlerin
isimlerini bilmeyen aynı adamlara bildikleri ünlülerin isimleri sorulduğunda
her kategoriden üç-beş ismi çok rahat saymaktaydılar.
Her zaman olduğu gibi bugün de Müslümanların en
önemli görevi önce kendilerinden başlayarak ailesini ve yakın akrabalarını
şuurlu bir birey olarak topluma kazandırmaktır. İslam aleminin diğer toplumlara
gerçek bir model olması için yeniden yapılanması, en şiddetli depremlere
dayanıklı şekilde yeniden inşa edilmesi gerekir. Maalesef son iki yüzyılda
yaşanan gerileme ve bozulma süreci İslam dünyasında tüm değerleri yerinden
oynatmış, bütün dengeler bozulmuş, bir kaos ortamı oluşmuştur. Bugün ortada
ciddi anlamda bir Müslüman kimliği problemi vardır. Fakirliğin, geriliğin,
aşağılanmanın, sömürülmenin verdiği aşağılık kompleksi Müslümanı adeta
kendinden, kimliğinden utanır hale getirmiştir. Muhammed İkbal’in dediği gibi; ‘dağ gibi olan Müslümanın benliği saman
çöpüne’ dönmüştür. Bu durumda Müslümanların en önemli görevi Kur’ân ve Sünnet’in
ışığında güçlü bir İslamî kimlik inşasıdır. Kendine güvenen, değerleriyle
iftihar eden, maddi ve manevi güçlerle donanmış, sahneye çıkıp ben de varım
diyen bir İslam toplumuna ihtiyaç vardır. Bu model toplumun oluşmasında en
önemli görev iyi yetişmiş alimlere ve Müslüman aydınlara düşmektedir. Böyle bir
toplum inşa etmek ütopya değildir. Zira bir defa olan başka zamanlarda da
olabilir. Bu inşa için malzeme de tecrübe de vardır. Bütün mesele olma
iradesidir. İnanıyoruz ki hem ilahi irade hem de şartlar Müslümanları yeniden
tarih sahnesine çıkaracaktır. Tüm bunların gerçekleşmesi için inanç, azami
gayret ve kendi nefsani arzularından fedakârlık yapacak yiğit insanlara ihtiyaç
vardır.
0 yorum:
Yorum Gönder