17 Haziran 2017 Cumartesi

21. Yüzyılda Yaşanan Cehalet

Dr. Celal Emanet
Cahil olanların merhameti ve lütfu azdır.
Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol.
Çünkü cibilliyetsize ilim öğretmek,
Eşkıyanın eline kılıç vermektir.
Hz. Mevlâna, Mesnevi Şerif
            “Gerçekten bu Kur’an insanları en doğru yola iletir” (İsra, 9) Müslümanlar Kur’an’ın ipine ve Rasulûllah (sav)’in sünnetlerine sımsıkı sarılmakla hem dünyada hem de ahirette felaha ereceklerdir. Evet, İslam’ın hak din olduğu şüphe götürmez bir hakikattir. Fakat asıl problem Müslümanların bugün İslam’ı temsil problemidir. Kıymetli şeyler güzel mekanlarda ve güzel ambalajlar içinde sergilenir. Güzel bir vitrin kalitesiz bir malı bile cazip gösterir. Kötü bir teşhir ise en kaliteli malı bile kalitesiz konuma düşürür.

Maalesef bu güzel dinin bugün şahsi hayatında bile rotasını şaşırmış bazı Müslümanların adı altında temsil ediliyor olması dinimiz açısından olduğu kadar insanlık açısından da bir talihsizliktir. Özellikle Arap dünyasının liderleri bunlar arasında zikredilebilir. Yıllarca kendi halklarına zulmeden bu adamlardan bir kısmı bu sene başında saltanatlarıyla birlikte yıkılıp giderken bir kısmı da hala direnmeye devam etmektedirler. Bu yüzden maddi manevi problemlerine çare arayan insanlık için Müslümanların aranan modeli ortaya koyamamaları kendileri açısından son derece acıdır.
“Ameli kimi geri bırakmışsa nesebi onu ileri götürmez” (Ebû Davud, İlim, 1) buyuran Efendimiz (sav)’e göre Allah Tealâ kimsenin hangi kavimden olduğuna bakmamaktadır. Bundan dolayı Allah (cc) herkese belli krediler vermiştir. İnsanoğlu bu ilahi krediyi yerinde ve verimli şekilde kullanmak zorundadır. Allah Teâlâ yarattığı kullar için sonsuz merhamet sahibidir; öyle olmasaydı kafirleri yaratmazdı. Bu âlemde ve öteki âlemde, herkes amelinin karşılığını eksiksiz görecektir. Allah (cc) kimseye haksızlık yapmaz. Zira o adildir. Bu sebeple bir kimsenin sadece sözde kalan Müslümanlığıyla ne dünyada ne de ukbâ da iflah olmasını beklemek Sünnetullah’a aykırıdır. Zira isimden ibaret Müslümanlığın bir işe yaramadığı bugünkü Müslümanların halinden de bellidir. İslam âleminin günümüzdeki tablosu Rasûlullah (sav) Efendimizin getirdiği ve yaşadığı İslam’la taban tabana zıttır. Meselenin daha kolay anlaşılabilmesi için birkaç misal vererek konuya devam edeceğim.
Rabbimizin vahiy olarak gönderdiği ilk emri “oku”dur. Maalesef günümüzde en az okuyan Müslümanlardır. Kuran’da Müslümanların ancak kardeş oldukları ve birbirlerine merhamet etmeleri emredilmekte fakat en fazla düşmanlık Müslüman toplulukları arasında cereyan etmektedir. İşte en yakınımızdaki Suriye, Irak, Libya veya diğer tarafta Afganistan, Pakistan ve daha pek çok İslam ülkesinde Müslümanlar birbirlerini hiç gözlerini kırpmadan öldürür hale gelmişlerdir. Bu durum o kadar korkunç bir hal almıştır ki; ölen neden öldüğünü öldüren de neden öldürdüğünü bilmemekte. Kalplerinde bir zerre bile merhamet kalmayan bu adamlar öldürdükleri insanların görüntülerini canlı olarak televizyonlarda veya internette yayınlayabiliyorlar. Lütfen Allah rızası için dua edelim; “Allah (cc) içimizdeki sefihler yüzünden bizi de helak etmesin…” Zira bu sefih ve ahmaklar güruhunun sayısı maalesef Müslümanlar arasında her geçen gün artmaktadır.
Kur’ân’da “En hayırlı ümmet” olarak tanımlanan, yeryüzünde Allah’ın şahitleri olarak tavsif edilen İslam toplumunun görüntüsü İslam’la gayr-i müslimler arasında adeta kalın bir perde, bir utanç perdesi gibidir. Görüntü o kadar bozuktur ki, Muhammed Abduh’un dediği gibi; ‘Avrupa’nın Müslüman olması için bizim iyi Müslüman olmadığımızın bilinmesi gerekir.’ Belki bana sitem edeceksiniz ama hakikat şudur; bugün dünya Müslümanlarının özellikle başlarındaki politik liderlerine veya krallarına bakarak kimse Müslüman olmaz. Cehalet ve bilgisizlik her yanı öyle bir sarmış ki; maalesef günümüz insanı aslında İslam’a dair hiçbir şey bilmediği gibi bu konudaki cehaletinin de farkında değildir. Sadece biliyorum zannediyor. Geçenlerde bir televizyon kanalı kalabalık bir caddede gelen geçen insanlara; ‘İslam’da halifelerin sayısı kaçtır veya isimleri nelerdir?’ diye sorduğu soruya bir kişi bile doğru cevap veremediğine şahit olmak bile toplum olarak ne halde olduğumuzu anlamamız için yeterlidir kanaatindeyim. Zira Hz Ebûbekir, Ömer, Osman ve Ali (r.anhum) başlarımızın tacı olan bu şahsiyetlerin isimlerini bilmeyen aynı adamlara bildikleri ünlülerin isimleri sorulduğunda her kategoriden üç-beş ismi çok rahat saymaktaydılar.
Her zaman olduğu gibi bugün de Müslümanların en önemli görevi önce kendilerinden başlayarak ailesini ve yakın akrabalarını şuurlu bir birey olarak topluma kazandırmaktır. İslam aleminin diğer toplumlara gerçek bir model olması için yeniden yapılanması, en şiddetli depremlere dayanıklı şekilde yeniden inşa edilmesi gerekir. Maalesef son iki yüzyılda yaşanan gerileme ve bozulma süreci İslam dünyasında tüm değerleri yerinden oynatmış, bütün dengeler bozulmuş, bir kaos ortamı oluşmuştur. Bugün ortada ciddi anlamda bir Müslüman kimliği problemi vardır. Fakirliğin, geriliğin, aşağılanmanın, sömürülmenin verdiği aşağılık kompleksi Müslümanı adeta kendinden, kimliğinden utanır hale getirmiştir. Muhammed İkbal’in dediği gibi; ‘dağ gibi olan Müslümanın benliği saman çöpüne’ dönmüştür. Bu durumda Müslümanların en önemli görevi Kur’ân ve Sünnet’in ışığında güçlü bir İslamî kimlik inşasıdır. Kendine güvenen, değerleriyle iftihar eden, maddi ve manevi güçlerle donanmış, sahneye çıkıp ben de varım diyen bir İslam toplumuna ihtiyaç vardır. Bu model toplumun oluşmasında en önemli görev iyi yetişmiş alimlere ve Müslüman aydınlara düşmektedir. Böyle bir toplum inşa etmek ütopya değildir. Zira bir defa olan başka zamanlarda da olabilir. Bu inşa için malzeme de tecrübe de vardır. Bütün mesele olma iradesidir. İnanıyoruz ki hem ilahi irade hem de şartlar Müslümanları yeniden tarih sahnesine çıkaracaktır. Tüm bunların gerçekleşmesi için inanç, azami gayret ve kendi nefsani arzularından fedakârlık yapacak yiğit insanlara ihtiyaç vardır.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar