16 Haziran 2017 Cuma

Muhammed Hamidullah'ın ve Oryantalistler'in Siyer Anlayışı

Beytullah Mısır[1]*
ÖZET
İnsan yetiştiği çevreden, aldığı eğitimden, yaşadığı tecrübelerden bağımsız bir varlık değildir. İnsanın yaşadığı dış faktörler onun kendisine, dünyaya, insana, maddeye ve varlığa bakış açısını ciddi bir şekilde etkilemektedir. Hem vahiy alan bir peygamber hem de beşer olan Hz. Muhammed (sav)'e olan bakış açılarını da bundan müstağni tutmak mümkün değildir. Bu sebepledir ki Hz. Peygamber (sav)’e tarih boyunca ve günümüzde farklı anlamlar yüklenmiş ve Hz. Peygamber (sav) çeşitli genel kabuller üzerinden okunmuştur. Tamamen olağanüstü ve mucize merkezli peygamber anlayışı, tüm hayatı savaşla geçmiş bir komutan peygamber anlayışı, sadece Kur’an’ı bize ulaştırıp giden ve başka hiçbir görevi bulunmayan iletici peygamber anlayışı, yalancı-sahte peygamber anlayışı, her yönüyle örnek bir peygamber anlayışı bu bakış açılarından bazılarıdır.
İslam Peygamberi eseri ile Hz. Peygamber (sav)’e farklı/yeni bir bakış açısı ortaya koyanMuhammed Hamidullah, son devrin en önemli İslam âlimlerinden biridir. Kuran, Hadis, Hukuk, Arap Dili ve Tarih gibi pek çok alanda derin bilgi sahibi bir şahsiyettir. Siyer alanında yaptığı çalışmalar hala başyapıt olma özelliğini korumaktadır. Kendisi Hz. Peygamber(sav)’iher yönüyle ''Üsve-i Hasene'' olarak algılamış ve siyer anlatımını da bu düşünce üzerinden temellendirmiştir. Uzun yıllar batıda yaşamasına ve eserlerinin birçoğunu Fransızca yazmasına rağmen oryantalist bir bakış açısına sahip olduğu asla söylenemez. Hatta tam tersine batılılara İslam’ı tebliğ noktasında ciddi gayretler göstermiş ve Hz. Peygamber (sav)’in sara hastası olduğu, Mekke’de peygamber iken Medine’de bir krala dönüştüğü, hadislerin güvenilirliği vb. konularda da oryantalistlereçeşitli şekillerde cevaplar vermiştir.
Anahtar Kelimeler: Muhammed Hamidullah, Oryantalistler, Siyer, İslam Peygamberi, Üsve-i Hasene



MUHAMMED HAMİDULLAH'IN SİYER ANLAYIŞI
a-             Muhammed Hamidullah’ın Siyer İlmine Katkıları
Son dönemlerin en önemli İslam alimlerinden biri olan Muhammed Hamidullah diğer birçokalanın yanı sıra özellikle hukuk ve siyer alanlarında mütehassıs bir şahsiyettir. Siyer alanında yazdığı İslam Peygamberi adlı eseri günümüzde de başyapıt olma özelliğini korumaktadır. Bu eser,Hamidullah'ın Siyer alanındaki birikiminin bir hülasası niteliğindedir. Bununla birlikte Hz. Peygamber'in Savaşları,Hz. Peygamber'in Altı Orijinal Diplomatik Mektubu, Allah'ın Elçisi Hz. Muhammed,Muhtasar Hadis Tarihi, İslam'a Giriş, İslam'ın Doğuşu, İlk İslam Devleti... gibi eserlerinde de bu hususla alakalı önemli noktalara değinmiştir. Ayrıca Hamidullah İbn İshak'ın Siret'ini, Belâzuri'nin Ensâbu'l-Eşrâf'ının ilk bölümü, Vakıdi'nin Kitabür'r-Ridde'sini neşretmiş, el-Vesâiku's-Siyâsiyye adlı eseri de yayımlamıştır[2].
İslam Peygamberi adlı eserini Fransızca yazan Muhammed Hamidullah, bunun sebebini Fransız Dili ve Edebiyatı'nın belli başlı dinlerden birinin tebliğcisi olan İslam Peygamber'inin hayatı ve eserleriyle ilgili kapsamlı bir çalışmadan yoksun olması olarak beyan etmiştir. Eski bir Sorbonne öğrencisi olarak -yeryüzünde sahip olduğu tek varlığı olan kalemi ile- otuz yılı aşkın bir süre içerisinde modern ve orijinal kaynaklardan faydalanarak yaptığı çalışmaların sonucunu, yaklaşık on yıldır kendisine ev sahipliği yapanlara en güzel şekilde sunabilmek olduğunu söylemiştir[3]. Aynı zamanda bu eseri Fransızca olarak kaleme alması da kendisinin Avrupa dillerine vukufiyetini gösteren önemli delillerden bir tanesidir.
Hamidullah eserini salt kronolojik bir yapıdan ziyade bazı temel konulara ayırarak konu bazlı tasnif ile kaleme almıştır. Bunun sebebini ise,belirli topluluklarla olan ilişkilerin seyrini daha rahat kavrayabilme ve eserin daha tutarlı ve canlı bir görünüm kazanması olarak ifade etmiştir[4]. Şüphesiz ki bunda hukukçu nosyonunun büyük bir etkisi bulunmaktadır.
b-             Üsve-i Hasene Merkezli Peygamber Anlayışı
Hz. Muhammed (sav)'i her alanda ''Üsve-i Hasene'' olarak anlamaya ve anlatmaya çalışan Hamidullah, siyer anlayışı ve yazımını da bu kavram üzerinden gerçekleştirmiştir. Ahzab Suresi’nin 21. ayetinde “And olsun ki Allah’ın elçisinde sizin için, Allah’a ve Ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı pek çok ananlar için güzel bir örnek vardır.” buyrulmaktadır. Hamidullah, siyer anlatımının merkezinde bulunan “Üsve-i Hasene” kavramını işte buradan tahric etmiştir. Bu kavram dilimize “güzel örnek” olarak tercüme edilmektedir.
Kişinin kendi hayatında rehberi olan Hz. Muhammed (sav)'i izlemeden Müslüman olamayacağını belirten Hamidullah, Hz. Peygamber(sav)'inöğretilerinin bizzat kendi denetimi altında kaleme alındığını ve güvenilir bir biçimde sonraki nesiller için muhafaza edildiğini ifade etmiştir[5]. Kendisi sünneti, özel ve kişisel bir örnek olarak değil, O’nun (sav) öğretisinin eksiksiz bir uygulaması ve açıktan yapılan tefsiri olarak görmüştür[6]. O'nun(sav)ruh ile beden, cami ile kale, din ile devlet arasında ahenkli bir denge kurduğunu ve insanlığa devlet başkanını sıradan bir vatandaşla eşit tutacak kadar tarafsız ve eşitlikçi yeni bir hukuki sistem bıraktığını birçok farklı veçheyle dile getirmiştir[7]. Madde ile mananın ve ruh ile bedenin İslam inancında muazzam bir dengeye sahip olduğuna da aynı şekilde dikkat çekmiştir[8]. Hz. Peygamber (sav)'i her yönüyle en güzel örnek olarak anlayıp anlatmaya çalışan Hamidullah, bu örnekliğin hayatın tüm yönlerinde, ruhi ve manevi uygulamalarda, ahlakta, ekonomide, siyasette, kısacası bireysel ya da ortaklaşa, ruhsal ya da dünyevî hayata dair her şeyde en güzel örnek olduğunu söylemiştir[9]. Yine Ahzab Suresi'nin 21.ayetinde geçen ''sizin için'' ifadesinin istisnasız her konuyu kapsadığını ve genel olduğunu söyleyen Hamidullah, ''Mesela herhangi bir ilim dalına mensup olan kişi, dilediğini o güzel örnekte bulabileceği gibi siyasal bilimci de aradığını O’nda (sav) bulabilir...[10]'' demiştir.
c-             Geniş Perspektifli Siyer Anlayışı
Muhammed Hamidullah Siyere ve Hukuk'a geniş perspektiften bakmaya çalışan, çok yönlü bir ilim anlayışına sahiptir. Bunun en önemli göstergelerinden birisi ise, siyer ilmiyle uğraşacak kişinin sahip olması gereken vasıfları sıralarken takındığı titiz tavırdır. Bu hususta kendisi şöyle demektedir:
Bu hayat hikâyesini yazacak kişinin, nesnel ve tarafsız bir inceleme yapabilmek için, öncelikle içten bir samimiyete ve üzerinde çalışacağı konu hakkında derin bir anlayışa sahip olması gerekir. Yine o kişinin, kahramanının insanlığa yapmış olduğu katkıları daha iyi değerlendirebilmek için ülkenin eski tarihini; arka planda olup bitenlerin yanı sıra, Muhammed (sav)’in etkinlikleriyle dünya tarihinde meydana gelen sonuçlar için o dönemin uluslararası tarihini; ashabının kültür ve uygarlık düzeyini nasıl yükselttiğini anlamak için sosyolojiyi; Kur’an’ın olağanüstü değeri için edebiyatı; Hz. Muhammed  (sav)’in fâtihlik özellikleri için askerlik bilimini; din değiştirme nedeniyle İslâm toplumu içerisinde meydana gelen değişimi anlamak için psikolojiyi ve daha birçok şeyi yeterince bilmesi gerekir[11].
Hamidullah'ın bizzat kendisinin de Hz. Peygamber'in Savaşları adlı kitabı kaleme alabilmek için kroki eğitimi alması ve yerinde gözlemle bu krokileri çizmesi onun bu konudaki tutumunu gösteren en net örneklerden biridir.Zikredilen eseri tamamladıktan sonra ''...yapabildiklerimin en iyisini bile sunmaktan mahcubiyet içindeyim.[12]'' ifadelerini kullanmış ve bir gün gerekli araçlarla donanmış bir grup asker bilim adamının tarihçilerinde yardımıyla konunun önemine yaraşacak bir çalışma gerçekleştirmelerini temenni ettiğini[13] açıkça söylemekten çekinmemiştir.
d-             Siyer Konularına Yaklaşımına Dair Tipik Bir Örnek: Miraç Hadisesi
Muhammed Hamidullah hakkında en çok konuşulan meselelerden biri de onun mucizeyle ilgili görüş ve düşünceleridir. Türkiye'de ona karşı yapılan birçok eleştiri de bu husus üzerinden gerçekleşmiştir. Hamidullah'ın mucizeler hakkındaki görüş ve düşüncelerini siyer anlayışından ayırmak da mümkün değildir. İslam tarihinde Hz. Muhammed (sav)'a pek çok mucize atfedildiğini[14] söyleyen Muhammed Hamidullah, insanların kafa yapıları ve anlayışlarının birbirinden çok farklı olduğunu, Hz. Hatice ve Hz. Ebubekir için hiçbir mucizeye gerek olmadığını söylemiştir. Kimi insanların inanmak için mucizeye ihtiyaç duymadığını, kimilerinin duyduğunu, kimilerinin ise gördüğü halde inanmadığını söyleyen Hamidullah, henüz yetersiz ve az gelişmiş insanların Allah'ın Elçisine iman etmek için mucizelere ihtiyaç duyduğunu ifade etmiştir[15]. Asıl meselenin Hz. Peygamber (sav)'in ilahi tebliğinin olduğunu ifade eden Hamidullah, mucizenin bir şeyi kerhen ve zorla kabul ettirme olduğunu da söylemekten geri durmamıştır. İslam Peygamberi'nin hayat hikâyesini yazan bir kimseyi mucizeler üzerinde daha fazla durmaktan caydıran bir neden daha olduğunu söyleyen Hamidullah,Ahzab Suresi’nin 21. ayetini zikretmiş ve ''Resulullah (sav)'ın hayatı, Kur’an tarafından düşünüp aklını kullanan her insan için bir örnek olarak gösterilmektedir. Sıradan insanlar için mucize göstermek mümkün değildir.'' demiştir[16]. Eserinde bazı mucizeleri[17] kısaca zikretmek ve onları kabul etmekle birlikte, merkeze ''örneklik'' anlayışını koyan Muhammed Hamidullah'ın kendisi mucizeler hakkındaki görüş ve düşüncelerini şu şekilde beyan etmektedir:
...ben, bu mütevazı biyografik eserde mucize konusunu pek az bir biçimde ele aldım ve mucizelerin felsefesinden ve olabilirliğinden bahsetmeye gerek olmadığı kanısındayım. Sahih hadis kitaplarında bahsedilen tarihi olayların her türlü şüpheden uzak olduğunu kabul ediyorum. Ama aynı zamanda, bir öğretinin akla uygun ve mantıklı oluşunun, mucizelerle değil de bizzat kendisiyle kanıtlanabileceğine inanmaktayım. “Allah için namaz kılmak ve oruç tutmayı gerektiren İslâmî öğreti” ile “ben bir ağaca seslendiğimde o ağaç yerinden sökülüp gelir” ifadesi arasında bir ilişki göremiyorum. Bir ağacın yer değiştirmesi elbette bir mucizedir; ama hareketsiz bir cismin harekete geçmesiyle, kulun Allah kendisinden istediği için namaz kılıp oruç tutmayı görev olarak kabul etmesi arasında kesinlikle hiçbir ilişki yoktur.[18]
Acizane kanaatime göre, Muhammed (sav)’in insanî çaba ve gayretleri, bizim için, Allah’ın onun uğruna yarattığı insanüstü mucizelerden daha öğretici ve bilinmesi daha yararlı şeylerdir. Muhammed  (sav)’in bıraktığı ilâhî mesaj bizi daha çok ilgilendirmektedir; onun uyguladığı yöntemi incelerken, kendi döneminde yaşayan kimseleri bu mesajın doğruluk ve gerçekliğine ikna etmek için başvurduğu mucizelerin ikinci planda kaldığı görülür. Ben, bu kitapta onun asil hayatındaki bazı görünüşleri dile getirmeye çalıştım...[19]
Eğer Hz. Peygamber (sav) başarılarına sadece mucizelere ulaşmış olsaydı onun hayatı Kur'an'a göre bir Üsve-i Hasene yani sıradan bir kimse için izlenecek uygulamalı bir örnek olmazdı. Bu insani boyut ortaya konulmadıkça -ki sıradan insanların hayatı mucizelerle desteklenmez, varlık mücadelesi içinde kendi imkanları ile var olabilirler- hiç kimse Hz Peygamber'in hayatını izlenebilir pratik bir örnek olarak görmeyecektir.[20]
Mucize meselesiyle alakalı zikredeceğimiz son mesele de Miraç konusudur. Önemli olanın içerik yani insanın Allah'a yükselişinin olduğunu ve bu olayı coğrafi ve turistik anlamı içerisinde değil de tasavvufi boyutu içerisinde ele almak gerektiğini söyleyen[21] Muhammed Hamidullah, bu hususun ruhen mi bedenen mi olduğu konusunda iki görüşü de zikretmiş ve kendisi iki görüşten ruhen olanı tercih etmiştir. Ancak bir müslümanın böyle bir tartışmaya katılması yerine Allah-u Teala'nın bizlere bağışlamış olduğu Miraç gibi bir lütuftan manevi olarak yararlanması gerektiğini de ifade etmiştir[22].
e-             Siyeri Evrensel Tarih Anlayışı İle Okumak
Muhammed Hamidullah,geniş çerçeveli evrensel bir tarih anlayışına sahiptir. Enbiyanın hayatıyla Hz. Peygamber (sav)’in hayatını ayrı birer çizgi olarak değil, bir çizginin devamı olarak görür. Hz. Muhammed (sav)'in Allah'ın elçisi olma şerefini tekelinde bulundurduğunu hiçbir zaman iddia etmediğini, aksine kendisinden önce de bütün milletlere elçiler gönderdiğini belirttiğini beyan eden Hamidullah, İslam'ın bir devamlılık ve şümul dini olduğunu  açıkça söylemiştir.[23] Hz. Muhammed (sav)'in de, ilahi tebliğini yaparken Allah’ın kendisinden sonra yeni bir elçi göndermeye ihtiyaç duymayacak biçimde, el değmemiş ve bozulmamış bir halde kalacağına olan inancının tam olduğunu belirtmiştir[24].  Dünya Tarihi'ni de Peygamberler Tarihi'yle bir bütün olarak anlamaya ve anlatmaya çalışmış ve bunları beyan ederken de akademik üslubunu korumuştur. Hz. İbrahim (as)'ı bir Babilli ve Babillilerin nebisi olarak takdim etmesi bunun bir örneğidir[25]. İslam'ın ve İslam Peygamberleri’nin Dünya Tarihi'nde bütünsel bir yapıya sahip olduğunu söylemesinin yanı sıra, özellikle Hz. Muhammed (sav)'in gerçekleştirmiş olduğu tebliğin evrensel olup tüm dünyaya hitap ettiğini, herhangi bir millet veya dönemle sınırlanamayacağını, bu ilahi tebliğin ırk ve sınıf farklılığı gözetmediğini ortaya koymaya çalışmıştır[26].
İslam Peygamberi adlı eserinde Hz. Muhammed (sav)'in hayatını anlatmadan evvel, O (sav)'nunortaya çıktığı dönemde dünyanın genel durumunu(Çin, Hindistan, Türkistan ve Moğolistan, Bizans İmparatorluğu, İran, Habeşistan) hakkında genel bir perspektif çizmesi Hamidullah'ın İslam Tarihi ile Dünya Tarihi'ni birlikte anlayıp düşünmeye çalıştığının[27], gönderilen peygamber için merkez seçimi ve bunun coğrafi, sosyolojik, filli, psikolojik, dil, nedenlerini açıklamaya çalışması[28] da onun siyerebirçok ilimle bakmaya çalıştığının güzel bir göstergesidir.
f-              Gelenek ve Moderni Mezceden Yaklaşım
Sıkı bir gelenekçi olan ancak modern kavramlarla konuşanMuhammed Hamidullah, diğer birçok eserinde olduğu gibi siyer alanında yazdığı eserlerde de tarihi kavram ve kurumları modern isimlerle mezc etmeye çalışmıştır. Hamidullah'ın özellikle kavramsallaştırma sürecinde modern tabirler kullanması meselesi ele alınırken bu eseri Batılılar için Fransızca olarak yazdığı gözden kaçırılmamalıdır. Yazar bir yandan kavramları bu şekilde kullanmakla birlikte, geleneğin devamını arzulamakta ve kavramları yenileyerek yola devam edip güçleneceğimizi düşünmektedir. Örneğin Dar'un-Nedve'yi parlamento, orada bulunan görevlileri bakan, Mekke'yi bir şehir devleti, Medine Sözleşmesi'ni dünya tarihindeki ilk yazılı anayasa (bu konuyu önemsemiştir), Ashab-ı Suffe'yi ilk üniversite olarak isimlendiren Hamidullah, bu yöntemi sıkça kullanmıştır. Hamidullah'ın hem modern kavramlar kullanması hem de çok yönlü bir ilim anlayışına sahip olması hasebiyleİslam Peygamberi adlı kitabı, bizlereHz. Peygamber (sav)'in hayatına modern ilimlerle bakabilme fırsatı vermektedir.
Gelenekçi bir bakış olarak nitelendirebileceğimiz bir özellik olarak Hamidullah’ın bize ulaşan hiçbir veriyi atmak gibi bir düşüncesi yoktur. Bunun bir göstergesi de -yukarıda belirttiğimiz gibi- Miraç hadisesidir. Hamidullah Miraç konusundaki iki rivayeti zikretmiş vedaha sonra rivayetler arasından bir tercihte bulunmuştur.
Ana kaynaklara ve modern eserlere gayet vakıf olan Hamidullah'ın, eserlerini yazarken kullanmaya çalıştığı kaynaklar ise onun gelenek ve moderni mezceden bir yaklaşıma sahip olduğunu göstermektedir. Hamidullah’ın eserlerini kaleme alırken istifade ettiği kaynaklar genel itibariyle şu şekildedir: Kuran, sünnet, hadis, şiir, coğrafya, nesep, tabakat, tarih, batı kaynakları, modern İslami kaynaklar, yerinde tahlil...
Hamidullah kullandığı kaynaklardan biri olan yerinde tahlili özellikle önemsemiştir. Kendisi, Hz. Peygamber'in savaştığımekanları yerinde gözlemlemiş ve 1939 yılında bir merkep sırtında Taif'e yolculuk yapmıştır[29].
MUHAMMED HAMİDULLAH VE ORYANTALİSTLER
a-             Oryantalistlerin Siyer Anlayışı
Oryantalizm din, dil, bilim, düşünce, sanat, tarih gibi alanlarda Doğu dünyasını inceleyen ve Doğu hakkında değer yargıları üreten Batı kaynaklı kurumsal faaliyetlerin genel adıdır[30].Yüz elli-iki yüzyıldır hemen her gün Avrupa'da İslam ile ilgili çeşitli dillerde kitaplar yayımlanmaktadır. Sadece 1800-1950 yılları arasında atmış bin kitabın yayınlanmış olması bunu göstermektedir.Sadece ABD' de İslam Dünyası ile ilgili yaklaşık elli tane araştırma merkezi vardır. YineLawranceRosen'inTheCulture of İslam(İslam Kültürü) adlı eserinde de belirtiği gibi, şarkiyatçıların çeşitli konularda ve dillerde üç yüz kadar dergi çıkardıklarını biliyoruz. Şarkiyatçılar son yüzyıllık süre içinde yaklaşık otuz tane ilmi kongre düzenlemişlerdir. Paneller ve bölgesel kongreler bu sayıya dahil değildir. Oxford Kongresinde olduğu gibi, bazı kongrelere de yaklaşık dokuz yüz bilim adamı katılmıştır[31].
Batı'nın Hz. Muhammed'e bakışı, kendi kimlik inşası ve algısı ile iç içe gelişmiştir. Yüzyılları kapsayan bu süreçte Hz. Peygamber (sav), yalancı peygamberden kahraman peygambere kadar uzanan olumlu veya olumsuz bir dizi değerlendirmeye tabi tutulmuştur[32]. Örneğin Danteİlahi Komedya adlı meşhur eserinde Hz. Peygamber (sav)'i cehennemin son tabakasına yerleştirir[33].Yine George Sail 1736 yılında İngilizceye tercüme ettiği Kur'an mealinde şöyle demektedir: "Muhammed'in Kur'an'ı ortaya koyan ve yazan kimse olduğu tartışılmayacak bir durumdur[34]. Aynı şekilde De Herbelot araştırmalarında, Rasulullah (sav)'i yalanlamış, onu kibir,ayıp ve kusur ifade eden lakaplarla itham etmiştir. De Herbelot,Muhammediliğin(?) İslam'a giren yahudilerve daha sonra gelişerek Arap Yarımadası ile irtibatlı olan din ve medeniyetlerden kaynaklandığını da iddia etmektedir[35]. Başka bir iddia ise Hz. Peygamber (sav)'in, Mekke döneminde müsamahalı ve nazik bir mübelliğ iken Medine döneminde elde ettiği güçle siyasî bir şahsiyet haline geldiğine ve şiddete meylettiğidir.[36]
Batı'nın Hz. Muhammed (sav) hakkındaki bilgi kaynakları zaman ve zemine göre kısmi farklılıklar arz etmektedir. İslam hakimiyetindeki Hıristiyanlar/zimmiler, kayıtlarında Hz. Peygamber (sav)'e sahte peygamberlik, şehvetperestlik ve şiddet/kılıç isnatlarında bulunmuşlardır. Doğu Hristiyanları'nın(Doğu Roma-Bizans)kayıtlarında ise, Hz. Peygamber'e (sav) karşı deccal, şeytan, şeytanın uşağı gibi betimlemelerle daha katı ve saldırgan bir tutum gözlenmektedir. Orta çağ Avrupası'nın Hz. Muhammed ve İslam hakkındaki bilgisi ise Yunanca yazan Bizans ilahiyatçılarının reddiyeleri, halk hikayelerinden devşirilen efsane ve menkıbeler, Haçlı Seferleri esnasında İslam Medeniyeti ile olan kişisel temaslardan ibarettir. Rönesans ve sonrası dönemde ise Avrupa diğer dinlere daha makul ölçüde bakmaya başlamıştır. 18. yüzyılda Aydınlanma ile Hz. Muhammed'e (sav) düşmanca yaklaşımlardan nispeten vazgeçildiğini görüyoruz. 19.yüzyılda Hz. Muhammed'e karşı nesnel yaklaşımın örnekleri daha da artmıştır. Hatta Hz. Peygamber'e dost ve kahraman sıfatını verenler dahi olmuştur. Kuşkusuz Hz. Muhammed (sav)’e sahte peygamber, siyaseten düşman diyenler de, O’na (sav) dürüst samimi, dost ve kahraman diyenler de büyük oranda aynı kaynakları kullanmışlardır. Buradaki fark önyargı ve ideolojik kabullerden kaynaklanmaktadır.[37]
Batıda sadece olumsuz bir Muhammed (sav) portresi mevcut olmamıştır. Yukarıda değindiğimiz gibi, Aydınlanma döneminde Hıristiyan dünya görüşü göreceli hale getirildiğinde, kısmen tarafsız bir Muhammed (sav) portresinin bir öncüsü olarak Hollandalı teolog A. Reland (1676-1718) ortaya çıktı. O, Latince yayınlanan,akabinde Almancaya çevrilen Mohammedanische Religion[1716] adlı eserinde, İslam hakkında kendi zamanına kadar sağlam tarihi kaynaklara dayanmaksızın yapılan çalışmaları eleştirdi. Reland'ın eseri o derece büyük ilgi uyandırdı ki İslam'ın lehine propaganda yapmak için yazıldığını iddia edenler dahi oldu. Ancak Reland'ın yaklaşımı dar bir aydın çevresi ile sınırlı kaldı[38].Aynı şekilde ünlü Alman şairi Goethe (1749-1832)'nin fikirleri de önemli bir kırılma noktasını oluşturur. Goethe, Hz. Muhammed'in (sav) insanlık için yüklendiği göreve temas eden ayetlere özel bir ilgi duymuş ve şiirlerinden zaman zaman Hz. Muhammed (sav)'in sözlerini işlemiştir[39]. Tüm bu hususları göz önüne alarak Batı'nın, Hz. Muhammed'e dini, siyasi/askeri, kültürel ve ekonomiketkenlerle[40] baktığı rahatlıkla söylenebilir.
b-             Hamidullah’ın Oryantalistlerin Siyer Anlayışına Reddiyeleri
Batı’da gerçekleşen bu değerlendirme ve görüşler zamanla İslam dünyasında tepki toplamış ve bunlara cevaplar verilmeye çalışılmıştır. Bu cevap üretme meselesinin niteliği de zamanla gelişmiştir. Hem ana kaynaklara hem de modern kaynaklara vakıf olan Muhammed Hamidullah işte bu noktada önemli bir yerde durmaktadır. Kendisi eserlerinde birazdan daha genişçe zikredeceğimiz üzere bazı oryantalistlere cevaplar vermeye çalışmıştır. Aslında kendisi de uzun bir müddet Batı'da yaşamasına rağmen İslami ilimlere bir oryantalist gözüyle bakmamış, tam tersine Batılılara deliller sunmaya, tebliğde bulunmaya ve Batı'da eğitim gören Müslüman öğrencileri korumaya çalışmıştır. Muhammed Hamidullah'ın öğrencilerinden biri olan İhsan Süreyya Sırma İslam Peygamberi’nin ön sözünde bizlere şöyle bir anekdot aktarmaktadır:
Hamidullah, İmam Gazali ve Ahmed b. Hanbel üzerindeki çalışmalarıyla ünlü oryantalist HenriLaoust’un, College de France’daki konferanslarına devam ederdi. Prof. Laoust, derslerinde Gazali’nin İhyâ’sını analiz ediyordu. Hamidullah’nın, Laoust’un anlattıklarına ihtiyacı olmadığını bildiğim için bir gün kendisine, neden vaktini harcayıp bu seminerlere devam ettiğini sordum. Sessizce bana şunları mırıldanmıştı:
- Seminerlere devam eden öğrencilerin tamamı Müslüman; ve hiç biri İhya’yı okumamış. Ben hazır bulunursam, Mösyö Laoust onlara yanlış şeyler anlatmaz! Size fikrî bekçilik yapıyorum!
Yine aynı şekilde Muhammed Hamidullah pazar günleri Fransa'da bulunan Müslüman Öğrencileri Derneği’nde ilmi seminerler vermekteydi[41]. Bu seminerlerden biri de Müslüman ve Hıristiyanların dinleyici olarak katıldığı İslamiyet ve Hristiyanlık ’tır. Bu konferans karşılaştırmalı olarak yapılmış ve daha sonra Türkiye'de Beyan yayınları tarafından neşredilmiştir. Şüphesiz bu eser Muhammed Hamdullah'ın Batılılara İslam'ı tebliğ etmeye çalıştığının önemli göstergelerinden biridir. Bununla birlikte yine Hamidullah'ın Muhtasar Hadis Tarihiadlı eseri oryantalistlere başlı başına verilmiş bir cevap niteliğindedir. Bu eserhadislerin uydurulmuş olduğunu iddia eden kötü niyetli oryantalistlerin iddialarına karşı reddi ve çürütülmesi mümkün olmayan bir cevaptır. Eseri dikkatle okuyan kişiler çeşitli yerlerde batılıların düşmanca iddialarına yapılan atıfları göreceklerdir[42]. Yine Hamidullah, geçerli sayılan 4 İncil'in bizdeki Siret'i anlatan eserlere daha çok benzediğini söylemiş[43] ve Paris'teki College de France hocalarından Profesör Rodinson'un bazı oryantalistlerin özel bir niyetle İslam'a tatbik ettikleri eleştiri ilkelerini kendi dinlerine uygulasalardı acaba ellerinde ne kalırdı dediğini aktarmıştır. Yine Hamidullah yer yer İslam'ın Avrupa'ya olan etkilerini dile getirmiş ve bunu bazen bilim tarihinden kesitlerle, bazen de kelime karşılaştırmalarıyla ifade etmiştir[44].
Batılıların görüş ve düşüncelerinden müspet olanları almaya da gayret eden Hamidullah, ilk defa kendi ilmi mirasının farkına CounOstrorog adında Fransız bir profesörün Hukuk'un Kökleri adındaki konferansını okurken vardığını ve yazarın''fıkhın Müslümanların dünyaya bir hediyesi olduğunu'' yazdığını söylemiştir[45].
            Bu noktadan itibaren Hamidullah’ın kendi eserlerinde oryantalist düşüncelere karşı verdiği bazı cevapları zikretmek konumuzun daha iyi anlaşılması bakımından faydalı olacaktır:
Sprenger isimli oryantalist Peygamber (sav)'i -vahiy sürecinde geçirdiği hallerden dolayı-  sara hastasıymış gibi takdim etmeye çalışmaktaydı[46]. Muhammed Hamidullah bu iddiaya hem İslam'ın Doğuşu eserinde 2-3 sayfa boyunca cevap vermiş, hem de İlk İslam Devletieserinde daha kısa bir şekilde değinmiştir. Biz burada sizlere ikinci cevabı takdim edeceğiz:
Bütün görünüşlerine göre aklı başında olan profesörler, batı üniversitelerinin en nüfuzlu kürsülerinden iki hipotez daha ortaya sürmüşlerdir. Sprenger'e göre, Hz.Muhammed (sav) saralıydı. Kur'an ve dolayısıyla İslam, Hz. Muhammed (sav)'in bu akli rahatsızlık anında sayıkladığı şeylerin bir koleksiyonu idi. Margoliouth, güya bunu ıslah etmiş ''sara'' kelimesi yerine ''delilik'' kelimesini koymuştur. Bir başka profesör de, Paris radyosundan Hz.Muhammed (sav)'in bir aşağılık duygusundan ve halkının ne bir din ve ne de bir dini kitaba sahip olmamanın verdiği endişeden rahatsız olduğunu ilan etti; o halde her şeyi O uydurdu. Fakat niçin diğer saralılar, diğer sapıklar, diğer deliler, hatta akıllı insanlar artık ileri gitmiyorlar? Halbuki bugün için dünyanın buna ihtiyacı var. Fakat Alphonse de La Martine güzel söylüyor: ''Sahtekarlık, inancın münafıklığıdır. Münafıklığın, inancınki kadar kuvveti yoktur, tıpkı yalanın hiçbir zaman hakikatinki kadar kuvvetli olmaması gibi.[47]
Tüm bunlarla birlikte Muhammed Hamidullahbir Alman oryantalisti olan Alois Sprenger'i, Müslümanların ‘’yazdıklarını ispat’’ prensibini tarihte uyguladıklarını batıda müşahede edenlerin birincisi olarak zikretmektedir.[48]
‘’Oryantalistler, Hz. Muhammed (sav)'in Mekke’de bir peygamber olduğunu ama Medine'de Sultan haline geldiğini söylüyorlar.Bu hususta siz ne düşünüyorsunuz?’’ sorusuna ise Hamidullah şu şekilde cevap vermiştir:
Hz. Muhammed'in (sav) Mekke'de bir peygamber olduğu ve düşmanlarının dahi bunu inkar etmediği doğrudur. Ancak O’nun Medine'de sadece bir sultan olduğu görüşüne katılmam. O hem bir peygamber, hem de hükümran bir devlet başkanıydı. Başlangıçtaki vazifesinin alanı genişlemişti. Diğer bir ifadeyle, bir Peygamberin vazifesi ibadet biçimleri hakkında emirleri nakletmek, itikatları düzeltmek ise, kendisine Mekke'de peygamberlik vazifesinin verildiği günden Medine'de dünyaya gözlerini yumduğu son güne dek bu vazifeyi ifa etmiştir.[49]
Yine İsveçli bir Oryantalistin ''Başlangıçta Müslümanlar son derece fakirdi yağmacılık ile geçiriyorlardı. Giyecek hiçbir şeyleri olmadığından kervanlara saldırmak zorunda kalıyorlardı. Peygamber onları bu saldırılara gönderiyordu.'' iddiasına şu şekilde cevap vermiştir:
Bu, ahlaki açıdan İslam aleyhinde çok ciddi bir suçlamadır. Yani bu suçlamaya göre İslam, başkanlarını adil ve dürüst olmaya davet ederken Müslümanlar yağma da dahil her türlü fırsattan yararlandılar. Fakat bu iddiada hiçbir hakikat payı yoktur. Daha önce belirttiğimiz gibi Medine Müslümanlarının kendi geçim vasıtaları vardı. Ekip biçtikleri arazileri ve bahçeleri vardı. Mekkeli muhacirlere bu örneği takip etti. Bazıları ticarete başladı. Zanaat sahibi olanlar kunduracı, marangoz, demirci vesaire olarak çalıştı. Bu dönemde peygamberin geçinme vasıtası genelde tarih kitaplarında geçmemektedir. Bu yüzden bu noktada konu ile ilgili bir şey söylemek gerekmektedir...[50]
SONUÇ
Muhammed Hamidullah mucizevi bir peygamber takdiminden ziyade, Hz. Peygamber (sav)'in insani yönünü ve getirdiği dini öğretiyi öne çıkarmıştır. Hz. Peygamber (sav)'i hayatın her alanında ''Üsve-i Hasene'' olarak takdim etmiştir. Siyer’i ele alırken de peygamberler tarihinigenel dünya tarihinden kopartmadan, birlikte görmeye ve göstermeye çalışmıştır. Aynı şekilde Siyer’e birçok ilmi veçheden bakmaya gayret göstermiştir.
Uzun süre Batılılar ile iç içe yaşamasına rağmen Hamidullah’ınoryantalist bir bakış açısına sahip olduğu asla söylenemez. Hatta onlara tebliğ amacı gütmekte olduğunu da yukarıda birkaç örnekle zikretmeye çalıştık. Kendisi Muhtasar Hadis Tarihi adlı eserinde olduğu gibi bazen bir eserin tamamıyla, bazen de satır aralarında oryantalistlerin İslam ve peygamber (sav) hakkındaki bazı asılsız iddialarına da cevap vermeye çalışmıştır. Allah kendisine rahmet eylesin.
KAYNAKÇA
Adem Apak, “Muhammed Hamidullah'ın Siyer İlmine Katkıları”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.13, sy. 1, s. 53-72.
Ahmet Özel, “Yönetici Peygamber Olarak Hz. Muhammed”, Divan İlmi Araştırmalar Dergisi, sy. 20, s. 1-44.
Adnan Demircan(Ed.), Çağdaş Çalışmalar ve Oryantalistlerin Siyere Yaklaşımı, Siyer Yayınları, İstanbul 2014.
Ekrem Ziya Umeri, “Oryantalizm ‘in Sünnet ve Siyer İlmine Yaklaşım Tarzı”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Konya 2003, s. 231-251.
Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, Beyan Yayınları, İstanbul 2014.
Muhammed Hamidullah, İslam'a Giriş, Beyan Yayınları, İstanbul 2012.
Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, 2013.
Muhammed Hamidullah, İlk İslam Devleti, Beyan Yayınları, İstanbul 2007.
Muhammed Hamidullah, Hz. Peygamber'in Savaşları, Beyan Yayınları, İstanbul 2015.
Muhammed Hamidullah, İslam Tarihi'ne Giriş, Beyan Yayınları, İstanbul 2013.
Muhammed Hamidullah, İslamiyet ve Hıristiyanlık, Beyan Yayınları, İstanbul 2015.
Muhammed Hamidullah, Muhtasar Hadis Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul 2013.
Muhammed Hamidullah, İslam'ın Doğuşu, Beyan Yayınları, İstanbul 2015.




*Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 3. Sınıf Öğrencisi, İLEM 3. Kademe Öğrencisi
[2]Adem Apak, “Muhammed Hamidullah'ın Siyer İlmine Katkıları”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.13, sayı 1, s. 54-55.
[3] Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, Beyan Yayınları, İstanbul 2014, s. 17.
[4] Hamidullah, İslam Peygamberi, s.17.
[5]Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 23.
[6]Muhammed Hamidullah, İslam'a Giriş, Beyan Yayınları, İstanbul 2012, s.45.
[7]Hamidullah, İslam'a Giriş, s.30.
[8]Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, 2013, s.27; ...İslam'a Giriş, s. 62.
[9]Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 25.
[10] Muhammed Hamidullah, İlk İslam Devleti,Beyan Yayınları, İstanbul 2007, s.9.
[11]Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 26.
[12] Hamidullah, Hz. Peygamber'in Savaşları, Beyan Yayınları, İstanbul 2015, s.170.
[13]Hamidullah, Hz. Peygamber'in Savaşları, s. 9.
[14] Hamidullah, İslam Peygamberi, s.114.
[15]Hamidullah, İslam Peygamberi, s.115.
[16]Hamidullah, İslam Peygamberi, s.116.
[17] Hamidullah, İslam Peygamberi, s.50.
[18]Hamidullah, İslam Peygamberi, s.118.
[19]Hamidullah, İslam Peygamberi, s.120.
[20]Hamidullah, Hz. Peygamber'in Savaşları, s. 10.
[21] Hamidullah, İslam Peygamberi, s.124.
[22] Hamidullah, İslam Peygamberi, s.130-131.
[23] Hamidullah, İslam Tarihi'ne Giriş, Beyan Yayınları, İstanbul 2013, s. 13.
[24] Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 24.
[25] Hamidullah, İslam Tarihine Giriş, s. 18.
[26] Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 24.
[27] Hamidullah, İslam Peygamberi, s.29-33.
[28]Hamidullah, İslam Peygamberi, s.35-41.
[29] Hamidullah, Hz. Peygamber'in Savaşları, s.17.
[30]Yücel Bulut, “Oryantalizm”, DİA, c. 33, s. 428.
[31] Prof. Dr. Ekrem Ziya Umeri, “Oryantalizm'in Sünnet ve Siyer İlmine Yaklaşım Tarzı”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Konya 2003, s.232-233.
[32] Ed. Adnan Demircan, Çağdaş Çalışmalar ve Oryantalistlerin Siyere Yaklaşımı, Siyer Yay., İstanbul 2014, s.199.
[33]Umeri, “Oryantalizm'in Sünnet ve Siyer İlmine Yaklaşım Tarzı”, s. 237.
[34]Umeri, “Oryantalizm'in Sünnet ve Siyer İlmine Yaklaşım Tarzı”, s.239.
[35]Umeri, “Oryantalizm'in Sünnet ve Siyer İlmine Yaklaşım Tarzı”, s. 244.
[36] Ahmet Özel, “Yönetici Peygamber Olarak Hz. Muhammed”, Divan İlmi Araştırmalar Dergisi, sy. 20, s. 9.
[37]Demircan,Çağdaş Çalışmalar ve Oryantalistlerin Siyer’e Yaklaşımı, s.206-210.
[38]Demircan,Çağdaş Çalışmalar ve Oryantalistlerin Siyer’e Yaklaşımı, s.211-215.
[39]Demircan,Çağdaş Çalışmalar ve Oryantalistlerin Siyer’e Yaklaşımı, s. 220.
[40]Demircan,Çağdaş Çalışmalar ve Oryantalistlerin Siyer’e Yaklaşımı, s. 200.
[41] Hamidullah, İslamiyet ve Hıristiyanlık, Beyan Yayınları, İstanbul 2015, s.9.
[42] Hamidullah, Muhtasar Hadis Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul 2013, s.8.
[43]Hamidullah, Muhtasar Hadis Tarihi, s.18.
[44]Hamidullah, İslam'a Giriş, s. 254.
[45]Hamidullah, İslam'ın Doğuşu, Beyan Yayınları, İstanbul 2015, s.120.
[46]Hamidullah, İslam'ın Doğuşu, s.176-177.
[47]Hamidullah, İlk İslam Devleti,s.72.
[48]Hamidullah, İlk İslam Devleti, s.97.
[49]Hamidullah, İslam'ın Doğuşu, s.352.
[50]Hamidullah, İslam'ın Doğuşu, s.310.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar