Üç çocuklu
bir ailenin iki numaralı oğlu olarak 1969’da Sivas’ın Yıldızeli ilçesinin
Selavat köyünde doğdum. İlkokul ikinci sınıfa kadar köyde kaldıktan sonra ikinci
sınıftan itibaren şehre göçtük ve eğitimimi burada sürdürmeye başladım. Köy
hayatıyla alakam sonraki yıllarda da devam ettiğinden köye dair anılarım ve
bilgilerim benim zihnimde ayrı bir yer tutmaktadır.
2-
Eğitim hayatınız
ile ilgili bilgi verir misiniz?
İlkokul sonrası
Sivas İmam Hatip Lisesi’ne kaydoldum. Buradan 1987 yılında mezun oldum. Mezun
olduğumuz dönemlerde İmam Hatip nesli çok idealistti. Mezunlarımızdan
üniversiteye yerleşemeyen neredeyse yok gibidir. Üniversitede hukuk, tarih veya
ilahiyat alanında okumak istiyordum. Sosyal bilimlere kendimi daha yatkın
olarak gördüğüm için herhalde. Neticede hukuk ve tarihi de dersleri arasında
yoğun bir şekilde öğrencilerine veren bir fakülteye kaydımı yaptırdım. Marmara
Üniversitesi ilahiyat fakültesine girdim ve beş yılın sonunda 1992 yılında bu
fakülteden mezun oldum. O dönemlerde fakültemizin öğrencilerinin neredeyse
tamamı fakülte derslerinin yanı sıra kaldıkları yurt, pansiyon veya evlerde
mutlaka İslami ilimlerin çeşitli alanlarına dair dersler okumaktaydılar. Ben
ilk sene fakülteye çok yakın bir mesafede bulunan Kredi Yurtlara ait bir yurtta
kaldım. Ancak bu yurtta dışarıdan ders alma imkanı olmadığı için değişik
vakıflara ait ders halkalarına katılmaya çalıştım. Fakat dışarıdan gelen bir
öğrenciye pek de sıcak davranılmadığını üzülerek gördüm. Bunun üzerine özel
ders okuma arayışlarım devam etti. Nihayet yedi kişi bir araya gelerek ders
okumak üzere bir hoca efendinin riyasetinde ev kiraladık. Dört yıl boyunca
fakülte derslerine ilaveten tefsirden hadise, fıkıhtan akaide dersler okuduk. İstanbul’un
kültürel anlamda çeşitli imkanları olduğu gibi bizzat kendi fakültemiz de
sürekli gerçekleştirdiği kültürel faaliyetlerle bizlerin yetişmesinde önemli
yeri olan hizmetleri bize sundu.
3-
Neden İslam Tarihi alanını
ve akademisyenliği seçtiğinizi anlatır mısınız?
Esasen ben
akademisyenlik düşünmüyordum. Zira öğrenci iken evlenmiştim ve son sınıfta
ikinci çocuğum doğmuştu. Dolayısıyla benim hedefim bir an önce maaş başına
geçip baba harçlığından kurtulmaktı. Bunun için en kestirme yol da öğretmenlik
veya diyanet bünyesinde görev almaktan geçiyordu. Bu sebeple de akademisyenlik
düşünmüyordum. Akademisyenlik düşünmemde bir de yüksek lisans, mastır, doktora,
öğretim görevlisi, araştırma görevlisi, asistan gibi kavramların ne anlama
geldiğini bilmemek, nasıl akademisyen olunacağına dair malumat sahibi olmamanın
da önemli bir yeri vardır. Arkadaşların ısrarı ile yüksek lisans sınavına
girdim kazandıktan sonra da kısmet bizi buralara taşıdı.
İslam tarihi
alanını seçmem ise şöyle oldu: ben üçüncü sınıfta iken kendi kendime bir karar
verdim; değişik alanlarda dersler okuyoruz, çok yönlü yetişiyoruz ama ben
standart ilahiyat bilgilerinin ötesinde bir alanda daha fazla bilgi sahibi
olmalıyım. O alan benim kendimi daha iyi yetiştirdiğim alan olsun istedim ve
bunu gerçekleştirmek üzere alanın önemli eserlerini dikkatlice okumalıyım
dedim. Siyer konuları hep ilgimi çekiyordu. Bu sebeple de başta siyer-i nebi
olmak üzere İslâm tarihine dair çok sayıda kitabı mezun olduğum ana kadar
okudum. Notlar çıkardım, zihnimdeki soruların cevaplarını bulmaya çalıştım.
Tabi bu okuduklarım bir anlamda beni yüksek lisans sınavına da hazırlıklı hale
getirmiş ki ben bunu sınava girdiğim de fark ettim. Zira yüksek lisans
sınavında okuduğum kitaplar sayesinde hiç zorlanmadım.
Sonrasında da bu
alan benim için meslek haline geldi.
İlimde devam esas.
Devam ettiğiniz sürece az da olsa hep kendinizi bir adım öteye
taşıyabiliyorsunuz. Ama sabırlı olmak gerekiyor. Bir hocamız vardı, derdi ki; ilim
önce şıp şıp damlayan su gibidir. Ama sabrederseniz şelale gibi akan suya
dönüşüverir. Gerçekten öyle. Arkadaşların zoruyla başladığım lisansüstü
eğitimim devam ve sabır sayesinde beni hep bir adım öteye taşıdı. Üç yıl
öğretmenlik yaptım. Tabi öğretmenlikle birlikte lisansüstü çalışmak çok zor.
Ama dediğim gibi sabırla aşılamayacak hiçbir engel yoktur. Gerekli donanıma
sahip olduktan sonra bir gün mutlaka hak ettiğinize uluşabiliyorsunuz.
Araştırma görevliliği sınavlarına girdik ve sahip olduğumuz bilgi ve birikim
bizi akademisyenliğe taşıdı.
4- Hocam,
doktora yaparken ne tür zorluklarla karşılaştınız?
Doktora yaparken araştırma
görevliliği kadrosuna geçmiştim. Dolayısıyla öğretmenken lisansüstü çalışmaya
göre daha rahatlamıştım. En azından derse girmediğim için doktora derslerime
gidip gelmem ve gerekli hazırlıkları yapmam daha kolaylaşmıştı. Doktora
programı görev yaptığı Cumhuriyet Üniversite’de olmadığı için Konya Selçuk
Üniversitesine gidip geldim. Yol ve konaklama sıkıntıları dışında ciddi bir
zorluk yaşamadım. Şehrimizde yabancı dil kursları olmadığı için bu alandaki
eksikliğimi telafi etmek için çok zorlandım. Ancak doktora yaptığım
üniversitedeki hocalarım olan Prof. Dr. Ahmet Önkal, Prof. Dr. M. Ali Kapar,
Prof. Dr. Ahmet Turan Yüksel Beyler benim bu gün öğrencilerime karşı sergilemekten
aciz kaldığım destekleriyle benim için zorları kolay kıldılar. Hepsine
müteşekkirim.
Doktora eğitimi akademik üslubun,
zihniyetin ve disiplinin oluştuğu, insanın ilmi kişiliğinin şekillendiği en
önemli devredir. Dolayısıyla lisans ve yüksek lisans eğitimi şöyle veya böyle
başlayıp bitirilebilir, ancak doktora eğitimi her yönüyle en iyi şekilde
gerçekleştirilmeli. Çünkü orada elde edilen kazanımlar, sizi her yönüyle
ileriye ve geleceğe taşıyacak, sizin alandaki yerinizi belirleyecektir.
5- Bize
çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
Doktora tez
danışman hocam Prof. Dr. Mehmet Ali Kapar ve tezimi hazırlarken bilgi ve
tecrübelerinden yararlandığım, üslubunu kendim için model olarak almaya
çalıştığım çok değerli hocam Prof. Dr. İrfan Aycan’ın tavsiyeleri doğrultusunda
belli bir alanda yoğunlaşmaya gayret gösterdim. Zamana ve duruma göre değil
alana göre çalışmalar yapmaya özen gösterdim. İlk dönem İslam Tarihi alanında
özellikle de siyere dair çalışmalarda bulunmaya gayret gösterdim. Yayınlanmış 8
kitabım ve makalelerimle tebliğlerimin büyük bir bölümü siyer ve Hulefâ-yi
Râşidîn dönemine dairdir.
6- Hocalarınızın tarihçiliğiniz
üzerinde nasıl bir tesiri oldu?
Hocalarımız
bizim için mütevazi kişilikleri, öğrencilerine karşı anlayışlılıkları ve
babacan tavırlarıyla bir kere insani yönden güzel örnekler oldular. Özellikle
bir birlerine karşı saygı ve hürmetleri bizi derinden etkiledi. Arkadaşına
karşı son derece hürmetkar ve saygılı olan bir hocaya karşı bir öğrenci olarak
bizler el betteki çok daha fazla saygılı olmalıydık. Hocalarımıza saygımız bizi
alimlerimize, onlara olan saygımız diğer İslâm büyüklerine ve en nihayetinde
Efendimiz Aleyhisselam’a karşı saygılı olmaya yönlendirdi. Onlar bize ilimden
önce edebi yaşayarak öğrettiler.
Diğer
taraftan dönemlerindeki günümüze göre nispeten daha sınırlı olan kaynaklara rağmen
çok değerli çalışmalar yaparak bize ilim için mücadele etmek gerektiği
anlayışını kazandırdıkları gibi alanımızla ilgili bilgi, metodoloji ve ilmi
disiplin kazandırdılar. Önemli olan da ilmi metodoloj, disiplin ve olaylara
bakış açısı kazanmak. Bunlar bizi alanımızda bir adım öteye taşıyan en önemli
unsurlar oldular.
7- Size göre
Türkiye’de İslam Tarihi çalışmalarının ve İslam tarihçiliğinin geldiği seviye
nedir?
Günümüzde
bizden öncekilerin çektiği sıkıntıların sefasını bizler doya doya yaşıyoruz.
Kaynaklar sınırlı olduğu kadar ulaşmak da bir o kadar zorken onlar bizler için
çığır açtılar. Yeni yeni kaynaklara nasıl ulaşılabileceğinin yolunu bizlere
gösterdiler. Diğer taraftan günümüzde bilgiye ulaşmak artık çok kolay. Bizim
kuşak bu sebeple alanla ilgili çok değerli çalışmalar yapmakta. İslam tarihinin
hemen her alanına dair kaynak ve araştırmalara müracaat edilerek özgün ve
müdellel eserler ortaya konulmakta. Dolayısıyla belki şunu çok rahat bir
şekilde söyleyebilirim ki tüm Osmanlı döneminde yapılan İslam tarihi
çalışmaları kadar son 25-30 yıl içerisinde yapılmıştır.
Bir ara 28
Şubat sonrası duraksama olmuşsa da şimdi artık çok daha hızlı bir şekilde
akademisyenlerimiz yoğun bir tempo ile alanla ilgili çok güzel çalışmalar
yapmaya devam etmektedirler.
8- Sizce
çalışmalarda eksik bırakılan yönler nelerdir?
Tarihçilerimiz genellikle kendi
alanlarının birincil veya ikincil kaynak ya da araştırmalarıyla çalışmalarını
yürütmektedirler. Elbette ilimlerimizin kendi içerisinde bir tasnifi vardır,
ancak şunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor ki İslâmi ilimlerin
biri diğerinin mütemmimi mesabesindedir. Dolayısıyla birileri olmadan diğerleri
kesinlikle eksik kalacaktır. Siyere dair bir çalışmada bazen siyer ve meğazi
kitapları kadar lügat veya haraç-emval kitapları da hayati öneme ve çok değerli
bilgilere sahip olabilir.
Çoğu İslâm tarihçisi arkadaşımız
belirlediği alanın dışında sayılacak konularda da çeşitli mülahazalarla bir
şeyler yazıp çizmeye çalışıyor ki ben bunu doğru bulmuyorum. İlk dönem çalışıyorsak
kalkıp da Osmanlı’da filan konu şeklinde bir tebliğ veya sunum yapmamaya
çalışalım.
Rivayetlerin derlenip alt alta
sıralanmasıyla oluşan çalışmalar yerine elde edilen verilerin tenkit ve tahlil
süzgecinden geçirilmesinden sonra bilimsel kriterler ışığında değerlendirerek
bir kanaate varacak tarzda eserler ortaya koymak gerekiyor. Çoğu araştırmacımız
aylarca belki de yıllarca emek verip herkesten çok daha iyi bilebileceği
hususta neticeye ulaştıracak kanaati kendisi ortaya koymak yerine bunu
eserinden istifade etmek üzere okuyana bırakmakta. Bu da okuyucu vasfından
öteye bir hasleti olmayan kimselerin yalan yanlış sonuçlar çıkarmalarına vesile
olmaktadır.
Dili iyi kullanamıyoruz. İslam
tarihçilerinin iyi derecede Arapçayı sonrasında da Farsça, Almanca ve
İngilizceyi iyi bilmesi gerekiyor. Oysa doğu dilini bilen bir tarihçimiz
genellikle batı dilinden anlamıyor veya tam tersi. Arapça İslam tarihçisi için
hayati öneme haiz iken özellikle araştırmaları takip edebilmek ve günceli
bilebilmek için de bir batı dili yaşamsal öneme sahiptir.
9- Geriye dönüp
baktığınızda keşke şu konuyu çalışsaydım dediğiniz bir konu var mı?
Yok.
Genellikle istediğim veya merak ettiğim konuları çalıştım. Çalışıp da
yayınlamadığım bir şey de yoktur. Yukarıda söylediğim gibi ta baştan alanımı
belirlediğim ve buna göre çalışmalarımı sürdürdüğüm için keşkeler olmadı benim
çalışma hayatımda.
10- İslam Tarihi
alanında Yüksek Lisans ve Doktora yapan öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir?
Tez dönemlerinde Arap ülkelerinden
birine en az iki sene giderek Arapçaya olan vukufiyetlerini en üst seviyeye
ulaştırmalarını tavsiye ederim.
Konu belirlerken mutlaka farklı
üniversitedekilerle istişarelerde bulunmaları gerekmektedir. Sahamıza dair
öğrendiklerimizi sadece öğrencilerimizle değil meraklısı olan herkesle
paylaşmalıyız. İnsanların sahih tarihi bilgilere çok ihtiyacı var ve bunu
bizler insanlara sunmalıyız. Şu bir gerçek ki tefsirle iştigal eden için de
hadise dair çalışmalar yapan için de vb. mutlaka sahih tarih bilgisi
gerekmektedir. Dolayısıyla alanımız sadece geçmişte yaşanılan olayların hamasi
duyguları kabartmak için anlatıldığı rivayetler manzumesi olmayıp bütün İslâmi
ilimler için adeta alt yapı değerindeki bilgilere sahiptir.
11- Sizce
öğrenciler tez konusu seçerken nelere dikkat etmeliler? İyi bir tez nasıl
yazılır?
Önce İslâm
tarihine dair dönemimizi seçmeliyiz. Sonra da o dönemle ilgili siyaset,
medeniyet, kurum, biyografi veya hangi hususta olacaksa ona karar vermeliyiz ve
tez alırken de bu doğrultuda hareket etmeliyiz. Tez hazırlarken ele alacağımızı
konuları mutlaka kendi zihnimizde değerlendirdiğimiz gibi sahayla alakası
olanlarla ve akademik düzeydeki insanlarla tartışmalı, istişare etmeliyiz. Zira
aynı alana mensup olmasa da her hangi bir konuda insanların söyleyecek sözleri
belki de bizim görüşümüzden daha isabetli olan düşünceleri olabilir.
Değerli vaktinizi bize ayırdığınız
için teşekkür ederiz…
Ben teşekkür ederim. Belki bizden hemen
önceki kuşağımızda yaşayanları yaptığımız İslam tarihi çalışmaları ile geçtik,
ancak XIX ve XX. Yüzyıllardaki Oryantalistlerin sahamıza dair çoğu çalışmasına
hala reddiye yazmak veya alternatifini ortaya koymak için uğraşıyoruz. Bir an
önce İslâm tarihine dair yapılacak çalışmalarla ilgili inisiyatifin tamamıyla
bizim elimizde olması ve ilmin gerektirdiği doğrultularda çalışmaların
yapılmasını can u gönülden temenni ediyorum.
Röportajı hazırlayan dan ve Ünal hocam dan Allah razı olsun bende bu bölümü düşünüyorum çok teşekkür ederim
YanıtlaSilKıymetli hocam sizin derdisinizi dinleme fırsatı yakalamış öğrenciniz olarak teşekkür ediyorum...Yüksek lisansı başka alanda yapmış olsam da inşaallah hedefim İslam tarihi alanında doktora yapmak...İslam tarihini sizinle sevdik ....Allah ebeden razı olsun ...
YanıtlaSil