2 Haziran 2017 Cuma

Ebû Ömer b. Dâvûd Yazdı: Âlim

Ebû Ömer b. Dâvûd
Epey istismar edilen kavramlardan biri âlim kavramıdır. Bu unvanı kullanarak insanları sömürenler, dünyasını mamur edenler, hak etmediği saygıyı görenler var. Esasen “ilim sahibi” anlamında kullanılmasına rağmen âbid bazı kimselere de çevrelerindeki insanlar tarafından âlim sıfatı verildiğini rahatlıkla görüyoruz. Bir de allâme sıfatı var ki âlim bilen ise, allâme çok daha fazlasını bilendir.

Eskinin âlimi ile günümüz âlimi arasında ciddi farklar var. Geçmişte bu sıfatla nitelendirilen insanlar genellikle günümüz pratisyen hekimlerine benzerler. Her konuda bilgisi olan… Bununla birlikte bazı âlimler özellikle bazı konularda daha bilgili ya da uzman olabiliyorlardı. Tefsir alanında uzman olan biri, hadis konusunda zayıf olabiliyordu. Bu sebeple âlim sıfatı taşıyan insanların her konuda derinlemesine bilgisi olan, her alanda söz sahibi bir kimse olduğunu düşünmek yanlış olur.
Geçmişte ilim tahsilinin daha az dokümanla ve daha yoğun bir şekilde metin ezberi suretiyle yapıldığını hatırlarsak âlimin okuduğu ilimlerin temel metinlerini ezbere bilmesi beklenir. Bu metinleri yorumlayıp üzerine bir şeyler koyan azdır. Böyle olduğu içindir ki her köy imamı Gazzâlî, İbn Teymiyye ya da Râzî değil.
Günümüz eğitim sistemi geçmişten farklıdır. Artık ihtisaslaşma ortaya çıkmış; kendi alanının âlimi olan bir şahıs yakın dalın cahili olabilmektedir. Bilginin artması, bazı noktalarda yoğunlaşmayı gerekli kılmıştır. Tıp tahsilinin ne kadar büyük bir değişiklik gösterdiğini tahmin edebiliriz. Sosyal bilimler alanında uzmanlaşmak için alanı daraltmak kaçınılmaz hale gelebiliyor. Bütün ömrünü sadece bir olayı veya dönemi, bir köyü ya da grubu incelemeye ve onları anlamaya adayan kişiler var. Kuşkusuz çalışma alanıyla ilgili konuşma hakkı öncelikle o alanda çalışana ait olmalı. Yıllar önce ders anlatırken tarihî bir olay hakkında araştırmacıların incelemelerini anlatıyordum. Bazıları rivayetlere yönelik eleştirilerde bulunuyorlardı. Bunlar arasında geçmişte yaşamış âlimler olduğu gibi çağdaş araştırmacılar da vardı. Bir öğrenci, konuyla ilgisi olacağına ihtimal vermediğim, ülkemizde birçok taraftarı olan bir şahsın ismini vererek onun olayı kabul ettiğini söyledi. Maalesef çoğu zaman ölçü ilmin kendisi değil kabuller olmaktadır. Böylece aslında söylediklerinden herhangi bir ilmî derinlik olmayan biri âlim, hatta allâme kabul edilmektedir.
Geçmişte eğitilmiş bazı zevatın ilgilendikleri konularda derinlik elde ettiklerini, ama bazı konulardaki bilgilerinin oldukça yüzeysel kaldığını, hatta bazı alanlarda bilgi sahibi olmadıklarını müşahede ediyoruz. Geçmişte olduğu gibi her konuda bilgi sahibi âlim dönemi geçmiştir. Şimdi kişinin bilgisini uzmanlık alanı belirlemelidir. Öyle her konuyu bilen âlim yok artık. Gerçi geçmişte de yoktu, ama neyse…


0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar