5 Haziran 2017 Pazartesi

Adnan Demircan, Ali-Muâviye Kavgası, Beyan Yayınları, İstanbul 2010. 208 sayfa

Güngör Aksu
İslâm tarihinin ilk dönemlerinden itibaren iktidar gücünü ele alabilmek için Müslümanlar arasında birçok çatışma meydana gelmiştir. Bu mücadeleler esnasında kimi İslâm’ın meşru dairesinin dışına çıkmamaya gayret göstermiş, kimileri de iktidarı ele geçirmek için meşruluğu tartışmalı birçok yolu denemekten kaçınmamıştır. İktidar mücadelelerinin en meşhuru Hz. Ali ile Muâviye b. Ebî Süfyan arasında meydana gelmiştir. Bizlerde bu mevzûu ele alması bakımından önemli bir eser olan Adnan Demircan hocanın Ali-Muâviye kavgası adlı eserini değerlendirmeye çalışacağız.
Eserde ilk dikkat çekilen nokta Arap toplumundaki kabile yapısı ve kabile ilişkileridir (s. 16-20). Bunun yanında Araplarda çok çocuğa sahip olmanın ne derece kıymetli olduğuna değinilmiştir (s. 18). Anadolu’da da bu durum bir bakıma geçerlidir. Ümeyye çok çocuğa sahip olmasından güç alarak amcası Haşim’e karşı liderlik için ortaya çıkabilmektedir. Bizim coğrafyamızda da eskiden çok çocuk güç demektir ve çok çocuğa sahip olan gerek iş noktasında - geçmişte birçok iş insan gücüne dayandığından-  gerek toplum içinde kendisini güçlü görmektedir.
Hz. Ali’nin, Hz. Peygamber’in vefatından sonra halife olma beklentisi içinde olduğuna ve onun bu süreçte nelerle karşı karşıya kaldığına değinen Demircan hoca, Arap kabile yapısında bulunan liderlik hususlarını ele alarak önemli bilgiler vermektedir. Bu konudaki Arap geleneğini bilmek açısından değerli bilgiler karşımıza çıkmaktadır (s. 41). Bu bilgilerin akabinde Hz. Ali hakkında kullanılan bir ifade de dikkat çekicidir. Hz. Ali’nin başından beri ‘gözünün iktidarda olduğu’ belirtilirken onun Hz. Ebû Bekr ve Hz. Ömer kadar olmasa da Hz. Osman’a nazaran idari noktada daha yetenekli olduğu belirtilmektedir (s. 47). Genel olarak Hz. Ali’nin iktidara geçmek için belli düşünceler içinde olduğu bilinmektedir. Fakat bu ifade Hz. Ali’nin iktidar düşüncesi hakkında dikkat çekmektedir.
Hz. Muâviye hakkında da ‘takdir-i ilahî ile Şam’a vali oldu’ ifadesi de kullanılmıştır. Gerçektende kader ağı Hz. Muâviye’nin Şam valisi olması yönünde örülmüş gibidir. Amvâs vebası onun önünü açmıştır (s.53).
Eser, önemli bilgilerle dolu olması yanında kullanılan ifadelerle de dikkat çekicidir. Hz. Osman’ın şehit edilmesiyle ilgili birçok fikir ortaya atılırken ve yorum yapılırken çoğu zaman sözler çevrilip durmaktadır. Demircan hoca olayı “ yaşlı halife, kimi çıkarcıların, Allah’ın kanunlarının uygulanmadığını düşünen bazı samimi dindarların ve kişisel gerekçelerle muhasaraya katılanların saldırısı karşısında desteksiz bırakılarak öldürüldü.” diyerek gayet açık bir şekilde özetlemektedir (s. 65). Başta dikkat çekici ifadelerin yer aldığı bir pasaj ise Hz. Muâviye hakkındadır. Eserde onun seçilmiş halifeye bey’at etmeyen bir âsi olduğu, hilafeti Hz. Hasan’dan almasaydı, tarihçilerin özellikle günümüzdeki gelenekçi dindarların onu farklı türlü ele alacakları belirtilmiştir. Ve başarının âsileri, kahraman yaptığını da değinen Demircan hoca, bu yorumuyla genelde laf çevrilerek yapılan yorumlara karşı kendi yorumuyla net ifadeler ortaya koymuştur (s. 85).
Eserde genel olarak kabul edilen ve tarafgir şekilde verilen birçok rivayet tenkit edilmiştir (s.101,103,).
Eserde göze parçan bir yorumda Demircan Hoca, Hz. Ali’nin komutanlarının genellikle Hz. Osman dönemi fitne olaylarında başı çeken şahıslar olduklarını bu yönüyle Sıffîn savaşının bir yönüyle Hz. Osman’ın kanını talep edenlerle onun katilleri arasında gerçekleştiği yönünde bir görüş belirtmektedir (s.124). Kanaatimizce bu ifadenin ucu açık kalmaktadır. Zira bu ifade Hz. Ali’nin de Hz. Osman’ın katilleri içinde yer aldığı sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Aynı zamanda Hz. Muâviye, Hz. Ali’ye karşı haklı bir mücadele içinde olduğu şeklinde bir görüşte ortaya koyabilmektedir. 
Eserdeki en can alıcı tespit, “cemaat psikolojisi insanları, inandıkları prensiplere sıkı sıkıya bağlanmaya iter”dir (s. 167). Her ne kadar eser içerisinde Hâricîler için kullanılan bir tespit gibi görünse de günümüzde de dini olduklarını iddia eden yapılar içinde geçerli bir tespittir.
İslâm Tarihinin etkileri günümüze kadar devam eden karmaşık ve tartışmalı gelişmelerinden biri de Hz. Ali ve Hz. Muâviye arasındaki iktidar mücadelesidir. İktidar ve muhalefet çekişmesinin en iyi örneklerinden olan bu mücadeleyi Adnan Demircan hoca bu eserinde eleştirel bir bakış açısı ile ele almıştır. Birçok konuda kendi tespitleri ile renklendirdiği bu eser gerek Hz. Ali gerekse Hz. Muâviye’nin bu mücadele esnasındaki konumları ve psikolojileri hakkında verdiği bilgiler açısından değerlidir.
GÜNGÖR AKSU
İstanbul Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Doktora Öğrencisi,
Öğrenci No:2502160160

                       

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar