Prof.
Dr. Adem APAK
Hz. Muhammed (sav),
peygamberliğinden önceki hayatında Mekke toplumunda tavır ve davranışlarıyla
bütün Mekkeliler tarafında Emin olarak tanınmış, çevresinde iffeti,
mertliği, merhameti ve dürüstlülüğü sebebiyle Mekkeliler arasında sevilmişti.
Ancak peygamber olmasıyla birlikte Kureyşlilerin ona karşı tavırları olumsuz
anlamda değişti. Öyle ki, onlar bilhassa puta tapmayı
eleştiren âyetler nâzil olmaya, onların dinleri ayıplanmaya ve ataları
akılsızlıkla suçlanmaya başlanınca Hz. Muhammed’e (sav) karşı tepki göstermeye başladılar. Mekke Müşrikleri, Hz. Peygamber’in (sav) tebliğini engellemek
için çok çeşitli metotlar denediler: Bunların en başta gelenleri onu
yalanlamak, kendisine şairlik, sihirbazlık, kâhinlik ve mecnunluk iftirası
atmaktır. Onlar bu faaliyetlerini zamanla derece derece şiddetlendirmişler,
nihayetinde Allah Rasûlü’ne (sav) husumetlerini ona suikast düzenleyecek
noktaya ulaştırmışlardır.
Hadis
kaynaklarının rivayetine göre bazı müşrik ileri gelenleri Allah Rasûlü’nün
(sav) Kâbe’yi tavafı
esnasında üzerine saldırmışlardır. Olaya şahit olan Hz. Ebû Bekir derhal müdahale ederek “Rabbim Allah diyen
bir kişiyi öldürecek misiniz?” sözleriyle onları Hz. Peygamber’den (sav)
uzaklaştırmaya çalışmış, bu arbede sırasında kendisi de yaralanmıştır. (Buhârî,
Fedâilu’s-Sahâbe 5). Başka bir gün ise Ebû Cehîl, eline aldığı
büyük bir taşı Kâbe’de namaz
kılmakta olan Hz. Peygamber’in (sav) üzerine atarak onu öldürmeye çalışmış,
ancak amacını gerçekleştiremeden korkudan rengi atmış bir şekilde geri
dönmüştür. Kendisine ne olduğu sorulduğunda ise tam kayayı atmak üzereyken
vahşi bir deve ile yüz yüze geldiğini ifade etmiştir.
Kureyş’in Ümeyye
oğulları koluna mensup Ukbe b. Ebû Muayt Hz. Peygamber’i (sav) bir suikastla
ördüreceklerini açıkça ilân etmişti. Haber, Mekke sokaklarında yayılınca Ebû Tâlib, Benî Hâşim gençlerini toplayarak böyle bir harekete
girişmeleri halinde sonuna kadar bu işe teşebbüs edenlerle savaşacaklarını
bildirince onların Allah Rasûlü’ne (sav) karşı muhtemel bir suikast girişimini
engellenmiştir.
Müslümanların
gruplar halinde Yesrib’e göç
ettiklerine şahit olan Mekke müşrikleri, Hz. Muhammed’in (sav) de yakında
buraya giderek kendilerine karşı güç oluşturacağından endişe duymaya
başladılar. Bu meselenin hal çaresini bulmak için toplandıkları Dârünnedve’de yaptıkları
görüşmeler sonucunda, Rasûlüllah’ı (sav) ortadan kaldırmaya karar verdiler.
Yapılan plana göre Kureyş’in her
kabilesinden bir kişinin katılacağı suikast ekibi oluşturulacak, bunlar hep
birlikte Allah Rasûlü’ne (sav) saldırarak onu öldüreceklerdi. Planları
gerçekleşirse Hâşimoğulları bütün kabilelere karşı kan davası güdemeyeceği
için, diyete razı olmaktan başka bir çare bulamayacak, böylece Kureyş’in bu önemli
bir iç meselesi çözülmüş olacaktı. Kur’ân-ı Kerîm’de
müşriklerin niyetleri şu şekilde dile getirilir:
“Bir
zaman o kâfirler seni ya bağlayıp hapsetmeleri, ya öldürmeleri, ya da Mekke‘den
çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar sana tuzak kurarlarken, Allah
da onlara karşılık veriyordu. Allah tuzak kuranlara karşılık verenlerin en
hayırlısıdır”.
(Enfâl, 8/ 30).
Kureyşlilerin kendisini
öldürme niyetlerinden vahiy yoluyla haberdar edilen Hz. Peygamber (sav) o gece
evini terk ederek müşriklerin bu son teşebbüsü de boşa çıkarılmıştır.
Mekke’den
Medine’ye hicretten sonra da Hz. Peygamber (sav) farklı kişi ve gruplar
tarafından suikast girişimlerine maruz kalmıştır. Onun hayatına kast edenlerin
başında Mekke döneminde kendisiyle en çok mücadele eden Mekke müşrikleri gelir.
Özellikle de Bedir’deki mağlubiyeti onlara çok ağır gelmişti. Savaşın hemen ardından
Kureyş’in Cumah oğullarından Umeyr b. Vehb, diğer müşrik arkadaşı olan Safvân
b. Ümeyye’nin de kışkırtmasıyla hem kabilesinden Müslümanlar tarafından
öldürülmüş olanların, hem de esirler arasında yer alanın oğlu Vehb b. Umeyr’in
intikamını almak için Medine’ye giderek Hz. Muhammed’i (sav) öldürmeye karar
verdi. Bu amaçla özel olarak hazırladığı zehirli kılıcını kuşanarak süratle Medine’ye
ulaştı. Onun şehre geldiğini gören Hz. Ömer, durumu derhal Hz. Peygamber’e
(sav) bildirdi. Allah Rasûlü (sav) de sahâbeden onun yanına gelmesine engel
olmamalarının istedi, ardından da muhatabına geliş amacını sordu. Umeyr, esir
olan oğlunun fidyesini ödeyip onu kurtarmak niyetiyle geldiğini söyledi. Ancak
Allah Rasûlü (sav) onun asıl geliş gayesinin kendisini öldürmek olduğunu ifade
ettikten sonra gelmeden önce Mekke’de müşrik arkadaşı Safvân b. Ümeyye ile
aralarında geçen konuşmaları hatırlattı. Bunun üzerine Ümeyr, bu konuşmayı
yaparken yanlarında başka hiç kimsenin bulunmadığını söyleyerek Hz.
Peygamber’in (sav) huzurunda Müslüman oldu. Allah Rasûlü (sav) de onun oğlunu
kendisine bağışladı. Bu şekilde Hz. Peygamber’i (sav) öldürmek için yanına
gelen Umeyr, Müslüman olarak Medine’den ayrıldı. Üstelik Mekke’ye döndükten sonra burada
insanlara İslam’a davet etmeye başladı.
Bedir
savaşının ardından Uhud savaşında da Müslümanları tamamen yok edememiş olmaları
onların Hz. Peygamber’e ve Müslümanlara karşı intikam hissini daha da artırdı.
Onlara göre Uhud savaşında Bedir'in intikamı alınmıştı, ancak Medine'de bulunan
Müslümanlar Mekke'yi tehdit etmeye devam ediyorlardı. Her iki savaşta da Müslümanları
yok edemeyen Mekke müşrikleri değişik bir yol deneyerek liderleri Hz.
Muhammed’e (sav) karşı bir suikast düzenlemeye karar verdiler. Kureyş lideri
Ebû Süfyan, bu amaçla Muhammed'i öldürecek birini aradığını söyleyerek
suikatçıya her türlü yardımı yapacağını vadetti. Bir bedevi bu göreve talip oldu.
Bedevi, Medine'ye geldiğinde Peygamber (s.a.v) ashâbıyla sohbet ediyordu. Gelenin
suikast niyetinde olduğunu yanındakilere bildirdi. Ashâbtan Üseyd b. Hudayr onu
yakalayıp eteğinin altına gizlemiş olduğu hançeri ele geçirdi. Bedeviye eman
verilerek olanları anlatması istendi. O da kendisinin Ebû Süfyan tarafından Hz.
Peygamber'i (sav) öldürmek için gönderildiğini bildirdi. Ertesi gün bu kişi Hz.
Peygamber'in (sav) huzurunda müslümanlığını ilan ederek Medine'den ayrıldı.
Medine
döneminde müşriklerden başka Hz. Peygamber’i (sav) öldürmeye teşebbüs eden
diğer bir topluluk ise Yahudiler olmuştur. Yahudilerin bu husustaki ilk
girişimleri Uhud savaşından sonra meydana geldi. Bu hadisenin
Müslüman muallimlerin öldürülmesiyle neticelenen Bi’ri Maûne olayıyla dolaylı
bir ilişkisi vardır: Nadîr Yahûdîleri, Bi’ri Maûne katliamından kurtulan
Amr b. Ümeyye ed-Damrî’nin dönüş yolunda Hz. Peygamber (sav)
ile anlaşması bulunan Benî Âmir’den iki kişiyi
öldürmesi sebebiyle onların yakınlarına ödenmesi gereken diyetten kendi
paylarına düşeni ödemediler. Allah Rasûlü’nün (sav) bu hususta gönderdiği
elçileri kabul eden Yahûdîler diyet ödemeye razı olduklarını bildirerek bedeli
bizzat kendisine takdim etmek için Rasûlüllah’ı (sav) kendi yurtlarına davet
ettiler. Hz. Peygamber (sav) ashâbıyla onların mahallinde bir evin duvarının
kenarında dinlenirken ona suikast planı yaptılar. Vahiy yoluyla bu girişimden
haberdar olan Allah Rasûlü (sav) derhal bulunduğu yeri terk etti. Bunun
ardından ashâbdan Muhammed b. Mesleme’yi Nadîrlilere
gönderdi ve onlardan 10 gün içerisinde şehirden ayrılmalarını, aksi takdirde
üzerlerine yürüyeceklerini haber verdi. Müslümanlara karşı mukavemet
gösteremeyeceklerini anlayan Yahûdîler Medine’den ayrılmaya karar verdiler.
Hz.
Peygamber’i (sav) ferdi olarak ortadan kaldırmaya çalışan Yahudi ise Hayber
Yahudilerinden Sellâm b. Meşkem’in karısı Zeyneb bint el-Hâris’tir. Hayber
savaşının ardından bu kadın Allah Rasûlü’ne (sav) içine zehir katılmış kızarmış
bir koyun hediye etti. Hz. Peygamber (sav) etten bir lokma aldı ancak zehirli
olduğunu anlayınca yutmadı. Fakat yanında bulunan Bişr b. Bera b. Ma’rur
zehirli etten yediği için hayatını kaybetti. Bu etten yememiş olmakla birlikte Hz.
Peygamber’in (sav) ilk lokmada aldığı zehrin etkisini hayatının sonuna kadar
hissettiği anlaşılmaktadır. Nitekim vefat ettiği hastalığı esnasında Hayber’de
ağzına aldığı lokma sebebiyle kalp damarlarının kesilmiş olduğunu hissettiğini
bildirmiştir.
Hz. Peygamber’in (sav) hayatına kast
eden diğer bir topluluk ise münafıklardır. Onlar aynen Mekke müşriklerinin
yaptığı gibi Hz. Peygamber’e (sav) karşı alay etmekten, suikast düzenlemeye
kadar çeşitli şekillerde düşmanlıklarını göstermişlerdir. Münafıkların gerek Hz.
Peygamber (sav) gerekse Müslümanlara karşı düşmanlıkları Tebük seferi esnasında en üst düzeye çıkmıştır. Öyle ki
onlar sefer boyunca Allah Rasûlü’nün (sav) emir ve tavsiyelerine itaat
etmemişler, gerek gidiş, gerekse dönüş yolunda Müslümanları zor durumlarla
karşı karşıya bırakmışlardır. Tebük mevkiinden dönüşleri esnasında sebep
oldukları sıkıntıları daha da artırmışlar, nihayet işi Allah’ın Rasûlü’ne (sav)
suikast düzenlemeye kadar vardırmışlardır. Hz. Peygamber (sav) bu hadiseden
vahiyle haberdar edilmiştir:
“(Ey Muhammed! O sözleri) söylemediklerine dair
Allah'a yemin ediyorlar. Halbuki o küfür sözünü elbette söylediler ve müslüman
olduktan sonra kâfir oldular. Başaramadıkları bir şeye (Peygambere suikast
yapmaya) de yeltendiler. Ve sırf Allah ve Resûlü kendi lütuflarından onları
zenginleştirdiği için öç almaya kalkıştılar. Eğer tevbe ederlerse onlar için
daha hayırlı olur. Yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de elem
verici bir azaba çarptıracaktır. Yeryüzünde onların ne dostu ne de yardımcısı
vardır”. (Tevbe, 9/74).
Bu şekilde münafıkların Hz. Peygamber’i
(sav) öldürme planı engellenmiştir. Münafıkların suikast girişimlerinin
duyulması üzerine bazı ashâb ileri gelenleri olaya adı karışanların
öldürülmesini teklif etmişler ancak o, “ben insanların, müşriklerle
arasındaki savaş sona erince Muhammed ashâbını öldürmeye el attı demelerinden
hoşlanmam” sözleriyle bu tür istekleri kabul etmemiş, Üseyd b. Hudayr’ın, onların ashâb olmadığını
söylemesini de “onlar açıktan Allah’ın birliğine, benim de onun rasûlü
olduğuma şehadet etmiyorlar mı? Bana bunları öldürmek yasaklandı” ifadeleriyle
geri çevirmiştir.
Netice olarak ifade etmek gerekirse, Mekke
müşrikleri, Yahudiler ve münafıklar tarafından ferdi veya toplu bir şekilde suikast
girişimlerine maruz kalmış bulunan Hz. Peygamber (sav9 gerek kendi tedbirleri,
gerekse vahiy yoluyla haberdar edilmesi sebebiyle bu teşebbüslerin tamamından
kurtulmuştur.
Okuma
önerileri: Hamidullah,
Muhammed, İslâm Peygamberi, (çev. Salih Tuğ), I-II, İstanbul 1990-1991; Apak,
Adem, Anahatlarıyla İslam Tarihi, I, Ensar Neşriyat, İstanbul 2012.
Mekke'nin fethi sırasında Resulullah'a suikast girişiminde bulunuldu mu?
YanıtlaSil