Ebu’l-Beşer el-Ebyazî
Tarih ancak tarih tenkidi vesair yardımcı
ilimlerden istifade etmesi sayesinde ilimdir. Üstelik tenkid, tarihçilik
faaliyetin özünü oluşturmaktadır. Halbuki yardımcı ilimlerin hepsi her zaman tarihe
gerekli değildir. Tarih için yardımcı ilimleri seçen tenkiddir. Diğer ilimlerin
tarihe müdahalesine karar veren, neticelerini takdir eden ve tarihi senteze
onların katkısını sağlalyan da tenkiddir. .
Tarih tenkidi, tarihte doğruyu
yanlıştan ayırdetmeye tahsis edilmiş bir metoddur. Tarih ancak şahitliklere
dayalı olarak yazıldığından, tarihte doğruyu yanlıştan ayırmak üç temel işleme
dayanır: Bunlar sırasıyla şahitlikleri araştırmak yani belgelerin araştırması
(heuristique), onların kontrol edilmesi, yani tenkidi (critique) ve nihayet
onları anlamak ki, bu da yorumlamak (hermenetique) olarak zikredilebilir.
Tarih kaynaklarını kullanmadan önce
onların gerçek veya sahte olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Ancak
sıhhatinden emin olunan malzeme hakiki kaynak değeri taşır. Kaynak tenkidini
iki kısmda değerlendirmek mümkündür.
Dış tenkit: Eserin
veya belgenin genel görünümü veya kimliği üzerinde
yapılan inceleme, yanı tanıtıcı unsurlarının incelenmesi dış tenkit olarak
isimlendirilir. Bunun için önce eserin adı yazar ve yazılış tarihinin
belirlenmesi gerekir. Çünkü bazen yazarlar kendilerinin yazmadıkları kitapları
kendileri yazmış gibi gösterebilirler. Bundan başka eserin yazılış tarihinin ve
yeri de önem arzeder. Aynı şekilde el yazısı ile çoğaltılan kitapların da kimin
tarafından ve ne zaman çoğaltıldığının tespitine ihtiyaç vardır. Bütün
bunlardan başka gerek kitabın, gerekse bir belgenin hakiki olup olmadığının,
yani orjinalliğinin tespiti sağlanmış olur. Zira tarih araştırması için
kullanılacak eserin orijinal olup olmadığı çok önemlidir.
İç tenkit: İç tenkit genel olarak yazarın ve de onun ele
aldığı konuların muhtevalarının tenkidir. Herşeyden önce yazarın şahsiyeti,
fikirleri, inançları ve görüşleri ele alınır. Hadis alanındaki cerh ve tadil
uygulaması buna en güzel örnek olarak verilebilir. Gerçekten de bir eserin
içindeki bilgilerin sıhhat derecesi hakkında karara varabilmek için, önce o
eseri yazan şahsın fikirleri, siyasi kanaatleri, mezhebî bağlılığı dikkate
alınmalıdır. Zira dinî inanç ve görüşleri taassup derecesinde olan bir
müellifin ele aldığı olayları tarafsız gözle bakması mümkün olmaz. Şu halde bir
kaynağın güvenirlik derecesinin tayin edilebilmesi için önce o eserin müellifinin
hayatı ve şahsiyeti hakkında yeterli
bilgiye sahip olmak ihtiyacı doğar. Yazarın tenkidinden sonra iç tenkidin
ikinci adımı ise kaynağın içinde yer alan bilgilerin doğruluğunun, yani bilinen
tarihi gerçeklere uygunluğunun tespitidir. Kişiliğine güvenilen yazarların da
bazen, bilmeden eksik veya yanlış bigiler nakletmeleri mümkündür. Bunu için bir
kaynakta geçen bilgilerin başka kaynaklardaki bilgilerle karşılaştırılması
gerekir.
Dış tenkid veya gerçeklik
(authenticite) tenkidi, vesikaların nereden çıktığını ve dış (extrinseque)
değerini inceler, onları kabul eder veya reddeder. İç tenkik veya inandırıcılık (credibilite) tenkidi, aynı vesikaların iç
(intrinseque) değerini takdir eder ve metnin tam olarak anlaşılmasını sağlar.
İnandırıcılık tendidi denilen iç tenkid, metinlerin kontrolünü aşır; yorumun
veya tefsirin (hermeneutique) tenkidine de girer.
Esasında tenkidin dış ve iç olarak
iki kısımda incelenmesi şeklî ve suni bir ayrımdır. Zira dış tenkid ve iç
tenkid, birbirlerinden ancak bir mantık esprisi gayretiyle ayrılmıştır. Aslında
onların gerçekten ayrılabilecekterini düşünmek bir hata olur. Dış tenkid,
metinleri muhtevalarından bağımsız olarak incelemek ister, fakat bu iddia bir
gerçeği açığa vurmaktadır. Unutulmamalıdır ki, gerçek safhalarının hiç birinde
tenkid, vesikaların muhtevaları bilinmeden icra edilemez. Eğer tarihlenmemiş
bir yazma, daha önce bilinen bir metinden hareket ediyor, onu taklit ediyor
veya onu kullanıyorsa, sözkonusu yazma, bu metinden daha önceki bir tarihe ait
olamaz; o halde iç tenkit bazen dış tenkitten önce de gelebilir. Aslında
tarihçi, meselenin nazari çerçevesiyle meşgul olmaksızın, gözleri önünde
bulunan vesikanın gerektirdiği şekilde, bütün yolları denemektedir.
Aşırı tenkidi, tenkitten ayırmak,
geçerlilik delilleriyle inandırıcılık delilleri arasında nazari farkı
tanımaktan daha önemlidir. Daima safdiller olabileceği gibi aşırı tenkidci
tarihçiler de olacaktır. Fakat, safdillik ve aşırı tenkid arasında, insan
ölçüsünde, yani iyi niyet ve sempatiye açık tarih tenkidinin yeri saklı
kalmaktadır. Tarihçinin incelik, açıklık, tevazu ve otokritike de sahip olması
gerekir. Bütün bu kabiliyetler arasında sempati, tenkide dengelemekiçin en
zengin ve en lüzumlu haslettir. Unutulmamalıdır ki, sempati tarafgirlik
değildir. Sempati eski zaman insanlarının ruhunu anlamak azusudur. O halde
tarihçinin dürüst davranması, onun bir şahide düşmanlığını ilan etmesi manasına
gelmez. Ne söylenirse söylensin, tarih bir mahkeme değildir ve şahitler de
masnunlar olamaz. Adına layık bir tenkid, hakikatin tefrik edilmesini ve ona
saygı duyulmasını ister. Tarihçinin ahlakı şüpheciliğini dengelemek, vatanının,
ırkının veya imanının düşmanlarını bile anlamasına yardımcı olmak zorundadır. Bütün
bunlarla birlikte tarihçi katiyyen hakikate sahip olduğunu iddia edemez, bilakis
tarihçi durmaksızın hakikati yakalamaya çalışır.
Tarih tenkidinden geçmiş malzeme
mutlak anlamda doğru, yani hakikati tam anlamıyla yansıtıyor demek değildir.
Zira genel hakikat mefhumu, tarih tenkidine bağlı değildir; o mantığın
ufuklarını bile aşar, zira hakikat metafiziğe ait bir kavramdır.
0 yorum:
Yorum Gönder