13 Haziran 2017 Salı

Safevi Devleti (1501-1736)

 Sevde Çalışkan
          Başlangıçta Sünni bir tarikatin temsilcisi olan Safevi hanedanı, zamanla siyasi iktidarı ele geçirmiş ve büyük bir imparatorluk kurmuştur. Şillik, Safeviler'le birlikte İran'ın resmi mezhebi haline gelmiş, Safevi Devleti'nin kurulması hem İslam Tarihi hem de  İran tarihi için bir dönüm noktası olmuştur.
       Hanedan adını merkezi Erdebil'de bulunan, Safeviyye tarikatının reisi Şeyh Safiyyüddin'den almıştır.Tarikatın kurucusu Şeyh Safiyyüddin , İlhanlılar devrinde büyük bir mürid kitlesi toplamayı başarmış , İlhanlı hükümdarları tarafından saygı görmüştür. Vefatından sonra ( 735/1334)  yerine sırası ile oğlu Sadreddin Musa ve  torunu Hace Ali geçmiştir.[1] Hace Ali , hac vazifesini yerine getirmek için Mekke ve Medine’ye ziyarette bulunmuş, Kudüs’e yerleşme kararı almıştır. Ünlü bir fıkıhçı ve sufi lider olarak ün salmış, öğretilerinde Şii eğilimler görülmemiştir.[2] Daha sonra yerine oğlu Şeyh İbrahim geçmiş, onun vefatı ise tarikatın rolü ve konumununda beklenmedik değişikliklere yol açmıştır. [3] İlk zamanlar sünni olarak bilinen tarikat, Şeyh İbrahim’in vefatından sonra yerine geçen oğlu Cüneyd’in hırsı ve siyasi hedefleri doğrultusunda, farklı bir seyir içerisine girmiştir.
       Şeyh  Cüneyd hayatının sonlarında Şii olmuş, Sünni Safevi devleti de bu şekilde mezhep değiştirmiştir.[4] Amcası Şah Cafer, Cüneyd'in şeyhliğine karşı çıkmış, Karakoyunlular'la iş birliği yaparak onu Erdebil'den uzaklaştırmıştır. Şeyh Cüneyd Osmanlı’ya sığınmış fakat orada da tutunamamıştır. Daha sonra Uzun Hasan’ın kız kardeşi ile evlenerek Akkoyunlu ülkesinde serbestçe hareket etme imkanı bulmuştur. Şirvanlarla yaptığı savaşta öldürülmesinin ardından ise müridleri oğu Haydar'a tabi olmuştur. Müridleri hızla artan Şeyh Haydar tarikatın simgesi olarak onlara on iki dilimli kırmızı renkli başlıklar giydirmiş, böylece hem gücünü açığa vurmuş hem de müridlerinin fark edilmesini sağ­lamıştır. Safevi tarikatının takipçileri ise "kızılbaş" adıyla anılmaya başlanmıştır.[5]
       Şeyh Haydar babasının girişmiş olduğu hareketi devam ettirmiş ve Uzun Hasan’ın kızı ile evlenerek Akkoyunlular’la olan akrabalıklarını daha da pekiştirmiştir. Bu evlilikten Sultan Ali , İsmail ve İbrahim adında üç çocukları olmuştur.
       Çerkezlere karşı Haydar’ın yapmış olduğu saldırılardan rahatsız olan Şirvanşah Ferruh Yesar , Akkoyunlu hükümdarı Yakup Bey’den yardım istemiş ,Ferruh Yesar ile yapmış olduğu savaşta Haydar öldürülmüştür.  Müridlerin, oğlu Sultan Ali’nin etrafında toplanmasından rahatsız olan Sultan Yakup , Sultan Ali ve iki erkek kardeşini , anneleriyle beraber İstahr Kalesi’ne hapsetmiştir. Akkoyunlu şezadeleri arasındaki taht mücadelesinde kendisine destek arayan Rüstem Bey, çocukları İstahr’dan Tebriz’e getirmiştir. Kızılbaşların Sultan Ali’ye bağlılığı, Akkoyunluları rahatsız edince Ali öldürülmüş, küçük yaşta olan İsmail ise müridleri tarafından saklanmıştır.

Şah İsmail ( 1501 -1524 )
       Kızılbaşlar Haydar'ın küçük oğlu İsmail'i ilk önce Erdebil'e götürdüler. Akkoyunlu takibi devam edince Gilan'a kaçırıp bölgenin ileri gelenlerinden Şemseddin Muhammed b. Yahya el-Lahici'ye emanet ettiler. İsmail  burada geçirdiği sekiz yıl müddetince Şemseddin el-Lahici'den Kur'an, keIam ve hadis dersleri aldı; Şiiliğin esaslarını öğrendi. [6]On üç yaşında Lahican'dan ayrıldı. Erdebil'de mukavemetle karşıla­şınca müridlerinin çoğunlukta olduğu Anadolu'ya yöneldi. Erzincan'da Ustaclu Türkmenleri tarafından coşkuyla karşılandı. Burada İsmail'in şahlık mücadelesine giriştiği bildirildirilince Avşar, Çepni, Ustaclu, Dulkadır, Rumlu, Şamlu, Tekelü kızılbaşlı Türkmenler İsmail'in etrafında toplanmaya başladılar.[7] Önce Şirvanşah Ferruh Yessar mağlup edildi. Daha sonra Akkoyunlu Sultanı Elvend büyük bir yenilgiye uğratıldı.
       1501'de Türkmenlerin desteğiyle Akkoyunlular'a karşı kazandığı zaferin ardından Şah İsmail Tebriz'e girip tahta çıktı. Şahlığını ilan etmesiyle Orta Doğu’ya büyük etki edecek Şii Safevi Devleti’nin temelini atmış oldu. On iki imam Şilliğini resmi mezhep ilan etti ve hutbelerde Hz. Ebu Bekir, Ömer ve Osman'a lanet okunmasını emretti.[8]
      Şah İsmail kısa sürede İran’ın tamamını ele geçirdi. 1503 yılında Hemedan civarında, Akkoyunlu kuvvetlerini de mağlup ederek Orta ve Güney İran'ı zaptetti. 1504'te Mazenderan, Cürcan ve Yezd'i aldı. 1505 -1507 yıllarında Diyarbekir'i topraklarına kattı. 1508'de ise Bağ­dat ve Güneybatı İran'ı aldı. 1509 - 1510 da Şirvan ve Horasan'ı ele geçirdi.[9]
       Safeviler doğuda Özbekler, batıda Osmanlılar'la mücadele etmekteydiler. Safevilerin Şiiliği ideoloji olarak benimsemiş olmaları ve bu inanca sahip Anadolu’daki Türkmenlerin de Safevi davasına destek olmaları, onları Osmanlılar’la karşı karşıya getirdi.
       ll. Bayezid , Osmanlı için büyük bir tehlike teşkil eden Safevilere karşı ciddi tedbirler almazken, Yavuz Sultan Selim tahta geçmesinin ardından, Anadolu'daki kızılbaşların harekete geçme ihtimallerine karşı tedbirler alıp, büyük bir ordu ile İran'a yürüdü. Çaldıran ovasında yapılan savaşta Safevileri büyük bir yenilgiye uğrattı. (920/ 1514) Şah İsmail savaş meydanını terkederek Dergüzin'e çekildi.  Çaldıran hezimetiyle beraber, Müntesipleri için  hem sultan hem de mürşid-i kamil olan Şah İsmail'in yenilmezliğine dair  var olan inanç da yıkılmış oldu. [10]
Şah İsmail , 1524’te vefat ettiğinde çocukları daha küçük yaştaydı. Kendisinden sonra  yerine on yaşındaki oğlu Tahmasb geçti.

Şah Tahmasb (1524-1576)
       I. Tahmasb küçük yaşta tahta geçtiğinde, ilk zamanlar otorite kurmakta zorlandı. Çünü  Kızılbaş reisleri arasında kuvvetli bir rekabet bulunuyordu. Şah İsmail'in  ölümünün ardından birbirine rakip olan bu aşiretler çatışmaya koyuldu ve 1526'da aşiretler arasında bir iç savaş meydana geldi.
       Bu yıllarda Bağdat'ın Osmanlı­lar'ın eline geçmesi dışında Safeviler çok büyük toprak kaybına uğramadılar. Vezir-i azam Makbul İbrahim Paşa, Tebriz'i ele geçirdi. (941/1534) Kanuni Sultan Süleyman ise iki ay sonra Tebriz'e geldi. Kışın erken bastırması yüzünden Kanuni Sultan Süleyman, Bağdat'a çekildi ve burayı herhangi bir direnişle karşılaşmadan ele geçirdi. Buna karşılık Şah Tahmasb da Tebriz ve çevresini geri aldı.
       Osmanlılar'ın İran'a yöneldiği haberi gelince Şah Tahmasb, 961'de ( 1554) Kanuni Sultan Süleyman'a tekrar elçiler gönderdi ve 1555 yılından itibaren Osmanlılar'la barış dönemi başladı. 53 yıl kadar uzun bir süre tahtta kalan Şah , Tebriz tehdit altında bulunduğundan hükümet merkezini Kazvin’e taşıdı. 1576’da zehirlenerek öldürüldü.

Şah ll. İsmail (1576-1577)
       Şah Tahmasb’ın öldürülmesinin ardından tahta kimin geçeceği hususunda yeniden rekabet başladı. Ustaclular'ın desteğiyle önce tahta Haydar Mirza oturdu. Fakat Avşar, Rumlu ve Türkmen beylerinin muhalefet etmesi üzerine tahttan indirildi ve yerine Şah ll. İsmail ünvanıyla, İsmail Mirza geçti. (984/1576) ll. İsmail ‘in saltanatı ise çok kısa sürdü. Bu süreçte kendisine rakip olarak gördüğü kardeşlerini ve bazı kızılbaş ileri gelenlerini ortadan kaldırdı. [11]

Şah Muhammed Hudabende (1578- 1587)
       Şah ll. İsmail’in ardından tahta Tahmasb’ın büyük oğlu Muhammed Hudabende geçti.( 1578) Gözleri kör olan hükümdar, idareden aciz olduğundan devleti eşi idare etmeye başladı. Bu sırada onbir yaşında bulunan oğlu Hamza Mirza veliaht tayin edildi.[12]
       İran - Osmanlı sınır boylarında yaşayan Kürtlerin, Osmanlılar'ı İran topraklarına saldırmaları için kış­kırtmaları, Şirvan Şahı’nın bir elçilik heyetini İstanbul'a göndererek, Sünni mezhebine geçtiğini bildirmesi ve  Safeviler'e karşı Osmanlılar’dan yardım istemesi, 1555'te yapılan barışın bozulmasına ve Osmanlılar'ın İran'a saldırmasına yol açtı.[13] lll. Murad, Vezir Mustafa Paşa’ yı İran üzerine gönderdi. Tebriz, Güney Kafkaslar, Karabağ , Azerbaycan, Luristan gibi batı toprakları Osmanlılar’ın eline geçti.
Hamza Mirza, Tebriz'i geri alamadığı gibi (994/1586) ordugahta öldürüldü. Ve yerini Abbas Mirza aldı. (1587) Muhammed Hudabende , tahtını yeniden ele geçirmek için bazı girişimlerde bulunduysa da başarılı olamadı.

Şah Abbas (1588 – 1628)
       Şah Abbas devri, Safevi tarihinde siyasi gücün yanı sıra , kültür ve medeniyetin de zirveye ulaştığı dönemi ifade eder. Şah Abbas döneminde Safevi Devleti yeniden toparIandı ve en parlak çağını yaşadı. Azerbeycan geri alındı, İran’ın Doğu Kafkasya ve Fars körfezi üzerindeki hakimiyeti arttı. Avrupa ile diplomatik münasebetler kurulsa da ,Osmanlılar’a karşı düşünülen Safevi- Avrupa büyük ittifakı gerçekleşemedi. [14]
       Şah Abbas’ın ilk işi orduda ıslahatlar yapmak oldu, Şahseven adında askeri birlikler oluşturdu. 1590’da istanbul'da imzalanan Ferhad Paşa antlaşmasıyla Azerbaycan, Gürcistan, Dağıstan , Şirvan , Karabağ, Gence, Bağdat, Luristan, Kürdistan, Tebriz, Karacadağ , Nihavend, Şehrizor bölgeleri Osmanlı hakimiyetine girdi. Şah Abbas doğuya yönelip Özbekler'in üzerine yürüdü. 1598'de hakimiyetini Belh, Merv ve Esterabad'a kadar genişletti. Ardından Özbekler ile uzun bir barış dönemine girildi.
1598'de başşehri Kazvin'den İsfahan'a taşıdı. Böylece şehir gerek sanat gerekse ticaret bakımından büyük bir gelişme göstermeye başladı.
1602'de Bahreyn, Dağistan , 1606'da Gence, 1608'de Şirvan ve Gürcistan Safeviler'in hakimiyetine girdi. Daha sonra Şah batıya yöneldi ve Azerbaycan, Nahcıvan ve Revan’ı geri aldı . Kerkük, Şehrizor, Kerbela, Necef ve Bağdat'ı ele geçirdi. (1624) Böylece İran en geniş sınırlarına ulaşmış oldu.  Şah Abbas 46 yıllık saltanatının ardından 1628 yılında öldü.

Şah Safi (1629 - 1642)
       I. Abbas vefat ettiğinde tahta geçecek kardeşi ve oğlu yoktu. Bu sebeple torunu Sam Mirza , Şah Safi adıyla tahta oturdu.
1638'de Bağdat IV. Murad tarafından Osmanlı hakimiyetine girdi.  1639’ da ise Osmanlı-iran sınırını geniş ölçüde belirleyen Kasr-ı Şirin Antlaşması imzalandı. Kasr-ı Şirin Anlaşması'ndan sonra Osmanlı-İran ilişkileri nispeten dostane bir şekilde devam etti.
       Şah Safi'nin 1642'de aniden ölümü üzerine , on yaş­larında olan oğlu Muhammed Mirza, ll. Abbas (1642- 1667) adıyla tahta geçti. Onun da vefatından sonra oğlu Safi Mirza, Şah Süleyman (1667-1694)  ünvanıyla tahta geçti. O da selefleri gibi tahttan indirilme korkusu ile saray ileri gelenlerinden pek çok kişiyi öldürttü. Fakat barışçı bir dış politika takip ederek İran'ı savaştan uzak tuttu .
       Safevi Devleti'nin Şah Safi döneminde başlayan çöküşü,  Şah Süleyman zamanında daha da hızlandı. Onun 1694'te vefatnın ardından yerine oğlu Sultan Hüseyin Mirza tahta geçti.[15]
Sultan Hüseyin Şah,  Afganlılar'ın başına geçen Mir Mahmudu, Kandehar valisi tayin etti. Ancak Mahmud şaha sadık kalmadı. Kirman'ı ve ardından Meşhed'i zaptetti. 1722'de ise başşehri kuşattı. Sultan Hüseyin Şah , 1722’de teslim olmak zorunda kaldı. Böylece Afganlılar, İran'ın resmi hakimi durumuna geldiler.[16]  Diğer  yandan Şehzade Tahmasb, ll. Tahmasb unvanı ile şahlığını ilan etti. Mir Mahmud Han ise 1725'te yeğeni Eşref Han tarafından devrildi.
Avşarlar'a  mensup olan Nadir,  1726'da ll. Tahmasb'a katıldı. Aralık 1729'da Eş­ref Han’ı yenilgiye uğratarak İran'dan çıkardı . Böylece İran’daki Afgan hakimiyeti sona erdi.
1732'de ise  ll. Tahmasb'ı tahttan indirerek onun oğlu lll. Abbas'ı tahta geçirdi. Ancak Abbas'ın çocuk yaşta olmasından faydalanarak 1736'da Nadir Şah unvanı ile tahta geçti. Böylece 1722'den beri zaten fiilen sona ermiş olan Safevi Devleti 1736’da  tamamen ortadan kalktı.[17]




BİBLİYOGRAFYA
         Allouche, Adel, Osmanlı- Safevi İlişkileri , Çev. Ahmet Emin Dağ, Anka Yayınları, İstanbul, 2001
        Aydoğmuşoğlu, Cihat, Safeviye Tarikatı Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara 2014
        Aydoğmuşoğlu, Cihat, Safevi Devleti Tarihi,  Gece Kitaplığı , Ankara 2014
        Başar, Fahamettin, “Safeviler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi (ed. Kenan Seyithanoğlu), Çağ Yayınları, İstanbul 1992
        Bosworth, Clifford Edmund, Doğuşundan Günümüze İslam Devletleri Tarihi; Devletler,Prenslikler, Hanedanlıklar Kronolojisi ve Soy Kütüğü El Kitabı, (çev. Hande Canlı), Kaknüs Yayınları, İstanbul 2005
        Gündüz, Tufan, “Safeviler” , DİA, 2008, c.35
        Öztuna , Yılmaz, Devletler ve Hanedanlar : İslam Devletleri , Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1989
        Üstün, İsmail Safa, “İran” , DİA, 2000, c.22






[1] Cihat Aydoğmuşoğlu, Safeviye Tarikatı Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara 2014, s.58
[2] Adel Allouche, Osmanlı- Safevi İlişkileri , Çev. Ahmet Emin Dağ, Anka Yayınları, İstanbul, 2001,  s.46
[3] Adel Allouche, Osmanlı- Safevi İlişkileri , Çev. Ahmet Emin Dağ, Anka Yayınları, İstanbul, 2001,  s.48
[4] Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hanedanlar : İslam Devletleri , Ankara 1989 , c.1 , S.774
[5]Tufan Gündüz , “Safeviler”, DİA , İstanbul 2008, c.35, s.451.
[6] a.g.e.,  s.452
[7] Cihat Aydoğmuşoğlu, Safevi Devleti Tarihi, Gece Kitaplığı , Ankara 2014, s. 34
[8] a.g.e. s.43
[9] İsmail Safa Üstün, “İran” , DİA, s.400
[10] a.g.e. , s.400 400
[11] Fahamettin Başar, “Safeviler”,  Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, ed. Kenan Seyithanoğlu ; red. Hakkı Dursun Yıldız. - Çağ Yayınları, İstanbul 1992, c.9  s.546
[12] a.g.e. , c. 9 , s. 546
[13] Tufan Gündüz, “Safeviler” , DİA , s.453-454
[14] Clifford Edmund Bosworth, Doğuşundan Günümüze İslam Devletleri Tarihi; Devletler,Prenslikler, Hanedanlıklar Kronolojisi ve Soy Kütüğü El Kitabı, (çev. Hande Canlı), Kaknüs Yayınları, İstanbul-2005,  s.365
[15] Tufan Gündüz, “Safeviler” s. 454
[16] a.g.e. , s.455
[17] a.g.e., s. 455

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar